![]() |
Özgüç, "Meclis kararı olmadan vatan TURK PARTİ Genel Başkanı Ahmet Eyüp Özgüç, Süleyman Şah Türbesi'ne düzenlenen operasyonu, “dünya tarihinde benzeri görülmemiş bir askeri ve stratejik rezalet” olarak yorumladı ve bu operasyona izin verenler hakkında suç duyurusunda bulunarak konuyu yargıya taşıyacaklarını açıkladı. DÜNYA TARİHİNDE BÖYLE REZALET GÖRÜLMEDİ Özgüç, "İki ülke arasında savaş varsa bir ülke bir başka ülkenin toprağına saldırır, askerini tahliye ettiği yeri sahiplenir, bayrağını diker. Sahiplendiği bölgedeki stratejik binaları da ya imha eder ya da yeniden formüle ederek kullanmaya başlar. Ancak bugün Türkiye, dünyada eşi benzeri görülmemiş biçimde kendi toprağını tahliye etti. Bunu yaparken de sadece kendi toprağını değil, manevi açıdan büyük değer taşıyan türbeyi kendi askerine imha ettirdi. Dünya tarihinde böyle tersine akseden bir askeri operasyon görülmemiştir. Bu kabul edilemez rezaletin hesabını soracağız" dedi. MECLİSE SORMADAN VATAN TOPRAĞINI VERDİLER Süleyman Şah Türbesi'nin bırakılmasının vatan toprağını terk etmek olduğunu dile getiren Genel Başkan Özgüç, "Bu işin stratejik ve askeri bir rezalet olmasının yanında aynı zamanda hesabı mutlak sorulması gereken hukuksuzluk tarafı da mevcut. Türkiye, Cumhuriyet tarihinde ilk kez toprak kaybetti. Caber Kalesi’nin terkedilmesi, Sivas’ın, İzmir’in, Erzurum’un, Edirne’nin, Trabzon’un ya da Diyarbakır’ın terkedilmesi ile aynıdır. TBMM’den izin alınmadan yapılan bu operasyon sonucu kaybedilen toprağımızın hesabını yargı önünde soracağız" diye konuştu. TARİHE KARA BİR LEKE OLARAK GEÇTİLER AKP hükumetinin bu operasyonla aynı gece meclisi ikinci kez hiçe saydığını dile getiren TURK PARTİ Genel Başkanı Ahmet Eyüp Özgüç şunları söyledi. “İç Güvenlik Yasası'nın ilk bölümünü meclisi hiçe sayarak geçiren AKP hükûmeti adeta sıkıyönetim ilan ederken, aynı saatlerde kendi toprağını kendi askerine bombalatarak, bir kez daha tarihe kara bir leke olarak geçmiştir. Biz de tarihe ve Yüce Türk Milleti'ne karşı sorumluluğumuzu yerine getirmek üzere suç duyurusunda bulunuyoruz. " Türkiye ile Fransa arasında 20 Ekim 1921 tarihinde imzalanan Ankara antlaşmasının 9. Maddesi ve 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşmasının 3. Maddesi ile “Osmanlı Sülalesinin kurucusu Osman Gazi’nin dedesi Süleyman Şah’ın, Caber Kalesi’nde bulunan ve “Türk Mezarı” ismiyle belirli türbesi müştemilatı ile Türkiye’nin malı olmuş ve Türkiye oraya muhafızlar koymuş ve Türk Bayrağını çekmiştir.” TURK PARTİ olarak, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde hem siyasi görevimiz gereği hem de TURK PARTİ tüzüğünden doğan görev ve sorumluluklarımız gereği Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Ahmet Davutoğlu ile başkanlığını yürüttüğü Bakanlar Kurulu ve Genelkurmay Başkanı Necdet Özel aleyhlerinde anayasal haklarımızı kullanarak suç duyurusunda bulunuyor,
toprağını verenlerden yargı önünde hesap soracağız" dedi ve ekledi: Süleyman Şah Türbesi'nin verilmesi Türkiye'nin herhangi bir ilinin ya da ilçesinin verilmesinden hukuki ve stratejik olarak farksızdır.
TURK PARTİ’nin, Süleyman Şah operasyonuyla ilgili olarak yaptığı suç duyurusuna ilişkin açıklama şöyle:
Yukarıda anılan sözleşme maddeleriyle sabit olduğu üzere Süleyman Şah Saygı Karakolu’nun bulunduğu Karakozak Köyü, Türk toprağıdır. Bu durum 22 Şubat 2015 tarihine kadar sürmüş ancak bugün itibariyle AKP Hükümeti tarafından, Türk Ceza Kanunu’nun 302. Maddesi ile düzenlenen, “devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak” suçu işlenmiştir.
Bu madde ve devamı maddelerine göre; “Devlet topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymaya veya Devletin bağımsızlığını zayıflatmaya veya birliğini bozmaya veya Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmaya yönelik bir fiil işleyen kimse, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.”
Bunlarla beraber; uluslararası antlaşmaların uygulanması usullerinin düzenlendiği 1969 Viyana Konvansiyonu ihlal edilmiş; 1982 Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, mili güvenliğin sağlanmasından Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne karşı Bakanlar Kurulu sorumlu tutmuştur. Afaki ve soyut addedilen “son dönemde özellikle bölgede çatışmaların artması
üzerine TSK’nın gördüğü askeri zaruretler neticesinde ...” şeklindeki beyanlarla;
Başbakan Ahmet Davutoğlu başta olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, Başbakanın ikrarı ile operasyon hakkında talimat ve onay aldıkları aşikâr olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, tamamen usulsüz, dayanaksız ve hukuka aykırı bu işlem nedeniyle Türk Ceza Yargısı önünde hesap vereceklerdir.
TCK hükümleri ışığında suç işlenmiştir. Şüphelilerin gerek TBMM görüşmelerinde gerek ise kamuoyuna yaptıkları yakın tarihlerdeki açıklamalarında “Türbenin kuşatıldığı iddiasının uydurma olduğu, türbeye böyle bir şey olması durumunda adımımız belli” şeklindeki açıklamalarda Türk topraklarının maruz kaldığı saldırı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından saklanmıştır. Ya da hükümet yetkilileri, 22 Şubat 2015 tarihindeki beyanlarına göre milli güvenliği sağlamada, korumada ve kollamada aciziyet yaşamaktadırlar. Eğer ki böyle bir saldırı yoksa ki yetkililer saldırının olmadığını mükerrer defalar dile getirmişlerdir; vatan toprağının bir
kısmını elden çıkararak; düşmanla işbirliği halinde olduklarını açık etmişlerdir.
Anayasa hükümleri devlete, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini sağlama görevi vermiştir. Bu görev devletin temel amacı ve temel görevidir. Bu görev, anayasanın koyduğu kurallar esasına göre kullanılacaktır. Bunların aksi yönünde yürütülen her görev anayasaya aykırılık teşkil edecek ve anayasal suç işlenmiş olacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri bugün Anayasayı ihlal ederek Anayasal bir suç işlemiş ve pek tabii ki Türk Ceza Kanunu hükümleri ışığında “Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak suçu” işlenmiş, milletler arası düzende kabul ettikleri haklarından vazgeçerek antlaşmaları ihlal etmişlerdir.
operasyonu yargıya taşıyoruz.