HDP'den Torba Yasaya Muhalefet Şerhi

6 Kasım 2019 Çarşamba  19:35

Hülya Karabağlı (medyaspot)

HDP, TBMM  Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edilen ‘ Dijital Hizmet Vergisi Kanunu İle Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’ne muhalefet şerhi düştü. Teklifle, yurttaşların yükünü arttıran vergilere dikkat çekilerek, “Bu kanun teklifiyle ihdas edilmek istenen dijital hizmet vergisi ve konaklama vergisi gibi vergilerin bir biçimde yurttaşlara yansıtılacağını öngörmek zor değildir” denildi. Muhalefet şerhi  gerekçesinde, “Merkezileşmeyi ve tekelleşmeyi hem yerellerden yetki gaspıyla ve hem de ucu sosyal medyaya uzanabilecek baskının dozunu arttırmakla güçlendirmeye çalışmaktadır. AKP’nin getirdiği bu torba yasadan da yurttaşların payına refah ve özgürlük değil bilakis daha çok vergi daha çok otoriterleşme düşmüştür” denildi.

 HDP’nin üç komisyon üyesi İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlu, Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan ve Batman Milletvekili Necdet İpekyüz, kısa bir süre sonra Genel Kurul’da görüşülmesi beklenen ve Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edilen, “ Dijital Hizmet Vergisi Kanunu İle Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’ne” şerh düştü. Şerh gerekçesi şöyle.

Genel Değerlendirme

Neoliberal otoriterizm, devlet-sermaye-toplum ilişkilerini tekelci yönetim zihniyetiyle sermaye lehine biçimlendirerek devletin, sermayenin maliyetlerini kamusal zor yoluyla topluma ödettirme misyonunu daha da belirgin hale getirerek tahkim eder. Bu tahkimat süreci, kamusal çıkar anlayışının bizzat devlet eliyle sermayenin çıkarlarıyla eşitlenmesi misyonuyla yerine getirilir. Devletin sermaye lehine müdahaleleri bir mistifikasyonla gerçekleştirilerek kamusal çıkar fikrinin kendisi sermayenin işgaline açılır. Bu politikalar özellikle iktisat olarak tarif edilen alandan kamusal olanın dışlanması söylemleriyle eşanlı olarak yürütülür.

Ancak lafzi düzeyde kamusal olanın kötücülleştirilmesi ve itibarsızlaştırılması yaklaşımı, esasen kamusal müdahalenin özellikle iktisadi alanda bir takım amaçlarla araçsallaştırılması maharetiyle maskelenerek hayata geçirilir. Devlet müdahalesiyle sisteme meşruiyet sağlanır, kamusal rıza yaratılır. Bu noktada, kapitalist iktidar pratiklerinin belki de en kritik noktası, belirli bir kesimin çıkarlarının toplumun tümünün çıkarlarıyla özdeşleştirilmesidir. Bu özdeşleştirme politikasının doğal sonucu ise belirli bir kesimin maliyetlerinin toplumun tümünün maliyetleri olarak sunulmasıdır.

Örneğin 2020 Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nde vergi alanında toplam 196 milyar lira tutarında ayrıcalıklar, istisnalar ve muafiyetler yani vergi harcaması tahmin edilmektedir. Bu tutarın 2021 yılında 223 milyar lira, 2022 yılında ise 251 milyar lira olması öngörülmektedir. Yani AKP iktidarı, sermayeye ayrıcalıklar, istisnalar ve muafiyetler sağlayıp kamusal gelirlerin önemli bir kısmından vazgeçerek, küçük bir kesimin maliyetlerini toplumun tümünün sırtına yüklemektedir.

Vergi politikalarının sınıfsal karakterini ve iktidarın esasen kimlerden yana olduğunu gösteren en önemli verilerden biri de işte bu vergi harcaması tahminleri tablolarıdır. Ne hikmetse bu tablolar TBMM’ye sunulan 2020 yılı merkezi yönetim bütçe kanunu teklifinde yer almamış, ancak Strateji ve Bütçe Bakanlığı’nın resmi internet sitesinde sonradan yer almıştır. Bu tabloların bütçe teklifinde yer almamasının bütçenin ve daha makro düzeyde ülkeyi yönetenlerin tercihinin mümkün olduğunca halktan gizlenmesi anlamına geldiği açıktır.

AKP’nin sermayenin maliyetlerini toplumsallaştırma politikasının en somut örneğini vergi politikalarından okumak mümkündür. Bu vicdansız vergi politikalarına karşı yapılması gereken ise çok açıktır. Kapsamlı bir vergi reformunun gerçekleştirilmesi zorunludur. Bu temelde başta gelir ve servet vergisi olmak üzere tüm vergi alanı radikal bir biçimde yeniden dizayn edilmelidir. Bu devrimsel değişimin temel mottosu ise “az kazanandan az, çok kazanandan çok vergilendirme” olmalıdır. Önemli olan bu ilkeyle gelirin ve servetin vergilendirilmesidir. Vergi adaleti ancak bu türden radikal değişimlerle mümkün olabilir.

Emeğiyle geçinen ücretli çalışanların ülkenin en büyük vergi mükellefleri olmaları ülkede vergi adaletinin olmadığının en net göstergesidir. Yaklaşık 2.020 lira alan bir asgari ücretlinin % 15 oranında yani 325 lira gelir vergisi, % 7,6 oranında yani yaklaşık 20 lira damga vergisi, toplamda 345 lira vergi ödemesi kabul edilemez. Asgari ücret her türlü vergiden muaf tutulmalı, dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırının en az yarısı kadar bir tutarda olmalıdır. Asgari ücretle geçinen yurttaşlardan değil, artan oranlı bir biçimde çok kazanandan daha çok vergi alınmalıdır. Ancak bu torba yasada vergilendirmeye ilişkin hususlar bu ilkenin yakınından bile geçmemektedir.

Bu kanun teklifi işletmelere yeni vergiler getiren bir paket olarak takdim ediliyor olsa da esasen bu da bir mistifikasyon içermektedir. Görünürde işletmelere yeni vergiler getiriliyor gibi olsa da açıktır ki yeni vergiler yurttaşların yükünü arttıran vergilerdir. Bu kanun teklifiyle ihdas edilmek istenen dijital hizmet vergisi ve konaklama vergisi gibi vergilerin bir biçimde yurttaşlara yansıtılacağını öngörmek zor değildir.

Bu kanun teklifinin en can alıcı maddesi ise 47. maddedir. Bir geçici maddeyle Cumhurbaşkanı’na 2019 yılı için, 1/1/2019 tarihinden geçerli olmak üzere, yetmiş milyar lira ilave borçlanma yetkisi verilmektedir. Belli ki bu madde, kalabalık bir torba içerisine yerleştirilerek dikkatlerden kaçırılmak istenmiştir. Ancak bu maddeyle parlamentonun bütçe hakkına açık bir saldırı gerçekleştirilmiştir. Cumhurbaşkanı’na 70 milyar lira ek borçlanma yetkisinin bu şekilde verilmesi kabul edilemez. Halklar, tüm dünyada yoğun toplumsal mücadeleler sonucu bütçe hakkını kazanmıştır. Bütçe hakkını da seçtikleri temsilcilerden oluşan parlamentolar aracılığıyla kullanmaktadırlar. Ancak böylesi bir düzenleme, evrensel demokratik bir ilke olan bütçe hakkının ihlalinden başka bir şey değildir.

Merkeziyetçi ve tekelci bir zihniyetle siyasetin kendisini gasp eden ve parlamentoyu sadece idare derekesine indirgemeye çalışan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, bu kanun teklifinde de görüldüğü üzere, merkezileşmeyi ve tekelleşmeyi hem yerellerden yetki gaspıyla ve hem de ucu sosyal medyaya uzanabilecek baskının dozunu arttırmakla güçlendirmeye çalışmaktadır. AKP’nin getirdiği bu torba yasadan da yurttaşların payına refah ve özgürlük değil bilakis daha çok vergi daha çok otoriterleşme düşmüştür.

Bu gerekçelerle muhalefet ettiğimiz 2/2312 Esas Numaralı Dijital Hizmet Vergisi Kanunu İle Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin maddelerine dair itirazlarımız da aşağıda sıralanmaktadır.

 



Sayfa Adresi: http://www.medyaspot.com/haber/HDP-den-Torba-Yasaya-Muhalefet-Şerhi/225394