Türkiye Cumhuriyeti Eğitimini yozlaştırmak için elinden her şeyi yapan bu bakanlık ve içindeki likatsız kişilerin bu bakanlıktan derhal uzaklaştırılmaları gerekiyor. Milli Eğitim İmam Hatip Okullarına dönüştürülmüştür.
Milli Eğitim Bakanı olan kişiyi Lise ve KPSS'na sokmak gerek bakalım kaç soruyu doğru dürüst cevaplayabilecek.
Günlerdir durup dururken Genelkurmaya çay içmeye gittiğini söyleyen bakan  yaptıklarıyla suç üstü yakalanmış olmanın telaşı içinde meydana gelen iricai olayların  kendilerinden kaynaklanmadığını  söyleyecek kadar da büyük bir yalan uydurmuştur. Bunlar hep böyledir sıkıyı görünce kaçıyorlar. Bakan yalancıdır Milli Eğitimi yok etmek için yemin edenlerdendir. Milli Eğitimi Milli Öğütüm haline getirmiştir. Genel Kurmaydan da bal gibi fırça yemiştir neden saklıyor.
 Benim hiçbirşeyden haberim yok diyen bakanın bakanlığında bir şeyden haberi yoksa orada ne işin var orası yan gelip yatma yerimi diye sorarlar insana " Evet orası yan gelip yatyatma yeri mi?" Değilse şu aşağıda yazılanlarada cevap verin de görelim...!
İşte yazarımız Saygı Öztürk 'ün anlattıkları

SAYGI ÖZTÜRK

Son yıllarda “gündeme bomba gibi düşen” ve toplumda rahatsızlık yaratan hemen her uygulamanın içinde mutlaka Milli Eğitim Bakanlığı adı geçiyor. Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ile bitmek-tükenmek bilmeyen atışmalar, imam hatip lisesi öğrencilerinin üniversiteye geçişlerini kolaylaştırmak için uygulamaya konulan “hülle”ler de, ders kitaplarında dini içerikli ifadelerde hep Milli Eğitim Bakanlığı yer alıyor.

Bunlar yetmiyor, “kadrolaşma”nın da katmerlisi yapılıyor. Öyle bir yol ve yöntem bulunuyor ki, mesleki hiçbir deneyimi olmayan kişiler, belli bir siyasi görüşe yakın diye okul müdürü yapılıyor, müdür başyardımcılığına getiriliyor, müdür yardımcısı koltuğuna oturtuluyor.

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in, eğitim adına attığı önemli adımların da az olmadığını söyleyebiliriz. Ama, yaşanan gerilimleri dikkate aldığımızda bu artıları silinip gidiyor. Hangi bakanlığın çıkardığı yönetmelikler, yayımladığı genelgeler bu kadar yargıya çarpıyor? Yasaları zorlayarak yapılan düzenlemeler, ne zaman Danıştay’a götürüldüyse, hemen hepsi Milli Eğitim Bakanlığı’nın aleyhine sonuçlandı. Son olarak “kadrolaşma”yı sağlayan yönetici atamalarıyla ilgili yönetmelik hakkında Danıştay “yürütmenin durdurulması”na karar verdi. Karar verdi de ne oldu, yapılacak atamalar yapıldı, alınacak mesafeler de alındı…

Genelkurmay Başkanlığı’nın bildirisine konu olan “örnek olaylar” da hep öğrenciler, okul yöneticileri var. “Kutlu Doğum Haftası” Milli Eğitim Bakanlığı’nın okullarda kutlanacak gün ve haftalar arasında yer almıyor. Ama biliyoruz ki özellikle imam hatip liselerinin tamamında “Kutlu Doğum Haftası” adı altında etkinlikler yapılıyor. Kız öğrenciler Genelkurmay bildirisinde de belirtildiği gibi “çağdışı” kıyafetlere büründürülüyor.

DAVETİYELER KİMLERE GÖNDERİLDİ?

Bu olaylar basında yer almazsa bir sorun yok. Ancak, basında yer alması halinde, usulen konu incelettiriliyor. Bir yandan okulda kutlanacak haftalar arasında yer almamasına rağmen kutlama yapılıyor, bir yandan “bizim haberimiz yok” deniliyor. Altındağ İmam hatip Lisesi Müdürü’nün , Altındağ İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gönderdiği davetiye, yalnız diğer okul müdürlüklerine duyurulmakla kalmadı. Okul müdürünün davetiyeleri Milli Eğitim Bakanlığı’nda da bir çok üst düzey bürokrata ulaştırıldı. Hiç birisi de çıkıp “Okullarda kutlanacak gün ve haftalar arasında Kutlu Doğum bulunmuyor. Bu ne iştir” deme gereği duymadı.

Ne zaman konu Genelkurmay bildirisinde yer aldı, o zaman “konunun inceletilmesi” için harekete geçildi, bir şube müdürünün üzerine her şey yıkılmaya çalışıldı. Acaba o şube müdürüne duyuru yapması için kim görev verdi? Şube müdürü böyle bir duyuruyu kendiliğinden mi yaptığını sanıyorsanız aldanırsınız…

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Genelkurmay Başkanına son olaylarla ilgili bilgi verdi vermesine ama Hizbullah örgütünün sivil toplum örgütünün okullardan öğrencileri nasıl götürdüğünü açıklamadı. Nasıl oluyor, Hizbullah örgütü ilköğretim öğrencilerine kanca atıyor, bunları il dışına götürüyor ve Milli Eğitim Bakanlığı da tüm bunlardan ancak Genelkurmay Başkanlığı açıklama yapınca haberdar oluyor…

BU KUTLAMALARDAN HABERSİZ OLUNUR MU?

“Kutlu Doğum Haftası” da son yıllarda çıktı. Bazı dinci örgütler, bu haftayı kullanıp tüm yurtta müthiş bir propaganda yapıyor. Yozgat’ta yayımlanan İLERİ gazetesinde okuduğum bir haberi şaşırmadım. Çünkü, İstanbul merkezli bir dernek, “Kutlu Doğum Haftası” nedeniyle Yozgat’ın en merkezi yerinde bir stant kurmuş, kitaplar, dergiler, CD’ler dağıtıyor. Bunun için ücret alınmadığı gibi kitapları alanlara lokum ve gülsuyu ikram edilmiş.

İstanbul’dan bir dernek niçin Yozgat’a gelir, niçin binlerce kitap, dergi ve CD dağıtır? Bunların parasını kim verir? El Kadı mı karşılıyor, yoksa dibinde diz çökülenler mi? Yozgat’ta bunlar oluyorsa, başka illerde de benzer uygulamalar olmuştur.

İmam hatip liselerinde her ne kadar “böyle bir hafta kutlanmıyor” denilse de, kutlamanın alt yapısının oluşturduğunun da bilinmesi gerekir. Nitekim Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in bu yönde adımlar atmaya başladığını öğreniyoruz

Bakanlığın bir yetkilisi, “Kutlu Doğum Haftası” kutlamalarında Milli Eğitim Bakanlığı’nın yeri konusunda Diyanet İşleri yetkilileriyle görüşme yapılacağını, bu görüşmelerden sonra “Kutlu Doğum Haftası”nın sadece imam hatip liselerinde kutlanabileceğini söyledi. Bu konuda alınmış bir karar olmadığına işaret eden yetkili, “Kutlu Doğum kutlaması imam hatip liselerinde kutlanması yoluna gidilebilir” diyor.

Kutlu Doğum etkinliklerinin okulların dışında düzenlendiğini belirten yetkili, “Bu kutlamalara öğretmen, öğrencinin gitmesini kısıtlayıcı bir hüküm de bulunmadığını” belirtiyor. Ankara’da imam hatip lisesinin düzenlediği kutlamadan da bakanlık yetkililerinin, ancak olayın basına yansımasından sonra haberdar olunduğu bildiriyorlar. Ama işin aslının öyle olmadığını da bunu söyleyenler de biliyor.

Kutlamalarda imam hatip lisesi öğrencilerinin görev almalarına ilişkin her hangi bir hüküm bulunmamasına rağmen, kutlamada tüm yükün imam hatip lisesi öğrencileri tarafından çekildiğini belirten bir yetkili, “ilköğretim öğrencileri için de bu kutlamalara katılmaları için bir genelge yok. Ancak, katılmamalarıyla ilgili de bir genelge bulunmamaktadır” diyor. Yani, “bırakın bu işi, millet istediği gibi kutlasın” anlayışında.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Çelik’i dinledikten sonra herhangi bir öğretmen sendikasının bir yetkilisini de dinlemiş olsaydı, Milli Eğitim’de neler olup bittiği konusunda daha net bilgilere ve olaylarla ilgili kanaate sahip olurdu. ([email protected])