Demokratik Sol Parti (DSP) Genel Başkanı Masum Türker, Yusufça Beldesi'nde 15 Kasımda yapılacak mahalli idareler seçiminde partisinin adayı Hüseyin Canyürek'in düğününe katılmak üzere geldiği Burdur'da gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Genel Başkan Türker, demokratik açılım sürecini eleştirerek, Türkiye'de toplumsal bir sorun olduğunu ve bu sorunun çözülmesi gerektiğini söyledi. Türker, hükümetin halktan gelen eleştiriler üzerine demokratik açılımı terörle mücadeleye dönüştürdüğünü savunarak, şunları söyledi:
''AKP, siyasi hırsının kurbanı olarak toplumumuzun önemli bir kesiminin rencide olmasına neden olmuştur. Biz demokratik açılımdan yanayız. Ama bu demokratik açılımın şehit ailelerinin, gazilerin, çocuklarını askere gönderen ailelerin hassasiyetleri dikkate alınarak ve toplumun diğer kesimlerini incitmeden ele alınması gerekiyor. Demokratik açılım ve terörle mücadeleyi birbirinden ayrı görüyoruz.''

Konuyla ilgili düşüncelerini İçişleri Bakanı Beşir Atalay ile de paylaştığını söyleyen Türker, ''Demokratik açılımla ilgili AKP'nin elinde bir proje yok. Siyasi partileri ve sivil toplum örgütlerini ziyaret ettikten sonra birlikte böyle bir proje oluşturacaklarını, oluşturulan projenin bir devlet projesi olacağını söylemişlerdi. Şu anda anlıyoruz ki AKP'nin yaptığı demokratik açılımla ilgili tüm gayretler göstermelikmiş'' diye konuştu.

AKP'nin demokratik açılım sürecini kendi hanesine bir kazanım olarak kaydetmek istediğini öne süren Masum Türker, süreçle ilgili parlamentoda görüşme yapılmaksızın, çözüm üzerinde görüş alışverişinde bulunmaksızın 34 terör örgütü mensubunun Habur sınır kapısından giriş yaptığını hatırlattı. Türker, şöyle devam etti:
''Teslim olan 34 kişiyi DTP şölen anlayışıyla karşıladı. Bu şölen anlayışı, toplumumuzu gerçekten incitti. Peki hükümet buna neden sessiz kaldı? Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 34 kişinin gelişinin ertesinde 'Biz başa döneriz' dedi. Bu 'Başa döneriz' sözü siyasette 'filmi yeniden sararız' anlamına gelir. Başbakan'ın bu 'Yeniden başa döneriz' demesini kendini seçen halkıyla paylaşması gerekir. AKP'nin bu yaptıkları hırsa kapıldığının göstergesidir. Eğer devletse, bu konuda çözüm istiyorsa, teröristin Mahmur kampından çıkıp sınıra ulaşana kadar televizyon kanalları naklen yayın yaptı. Bunlara tavır koyup, üniformalarını çıkarmamaları halinde kapıları kapatabilirdi. Bu da gösteriyor ki siyasetin hırsı ulusal çıkarların ve toplum hassasiyetlerinin önüne geçmiş. Biz teröristlerin evine dönmesinden yanayız. Barışın tesisinden yanayız. Barış için gelecek olanların üniformalarıyla değil, Türk bayraklarıyla gelmelerinden yanayız. En azından DTP'nin bunu dikkate alması gerekirdi.''

 Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi

Masum Türker, özelleştirmeleri de eleştirerek, özelleştirilecek fabrikalar arasında Burdur Şeker Fabrikası'nın da bulunduğunu belirtti.

Türker, Burdur Şeker Fabrikası'nın özeleştirilmemesini dilerken, kulağına gelen bir söylentiyi de paylaşmak istediğini söyledi. Türker, şöyle devam etti:
''Sayın Tayyip Erdoğan'ın çevresine yakın bir Arap iş adamının bu şeker fabrikalarının özelleştirilmesine girerek bunları düşük fiyatla alacağı söyleniyor. İhaleye girildiğinde böyle Arap sermayesine sahip bir kısım, düşük fiyatla ihaleyi aldığı zaman Türkiye'de sanayinin el değiştirmesi, değerli olanaklarının çarçur edilmesi gözlenecektir.''