Emrah'ın 'babalık davası'nın Türkiye'yi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde(AİHM) mahkum ettirmesi, büyük yankı yarattı. 1991'de doğan Tayfun Engin'in, 'Emrah’ın çocuğu' olduğunu belirten Ebru Çolak, tam 1992'den 2001'e kadar konuyla ilgili hukuki bir mücadele vermesi, AİHM'nin Türkiye'yi mahkeme masrafları da dahil olmak üzere toplam 14 bin Euro tazminat ödemeye mahkum etmesine neden oldu. AİHM, bir babalık testiyle 'kolayca' bitebilecek olan hukuki sürecin tam 8 yıl dokuz ay gibi bir süre sonunda sonuçlandığını belirterek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin, 'bir davanın makul sürede sonuçlanması' ilkesine uyulmadığını, bununla ilgili altıncı maddenin birinci fıkrasının ihlál edildiğini kaydederek, bu kararı aldı. Sonuçlanan davayla ilgili olarak çok üzgün olduğunu açıklayan Emrah, "Türkiye'deki adalet ve hukuk sistemine inanıyorum. Bu, şöhretin bedeli. Benim baba olma özgürlüğüm elimden alındı! Ben, bu şekilde baba olmak istemedim" dedi.

AİHM'in kararı ülkeye kötü örnek olacak

Bu sürpriz gelişme karşısında Emrah'ın avukatı ve uzun zamandır bu davayla ilgilenen Aydın Kurban ise şunları söyledi:

"Bu kararın uluslararası hukuğa ve AHİM'nin kararlarına uygun değil. Bir defa sadece Türkiye'de değil, tüm Avrupa ülkelerinde 10 ve 20 yıl süren davalar var. Ayracı 30 yıl sonra sonuçlanan ve yanlış cezalandırılan cinayet davaları da var... Hatta bu ülkede 10 yıl sonuçlanmayan boşanma davaları bile var. Bazen öyle şeyler oluyor ki, en basit davalar bile 6,7 yıl sürebiliyor. Türkiye'de herkes AİHM'ne mi dava açacak? O zaman altı yılda boşanamayan birisi de gider AİHM'ne, 'Ben altı ayda boşanmam gerekirken, altı yıldır boşanamıyorum' diyerek Türkiye'ye dava açar. Her davası uzayan bunu yapabilir, yapar da. Bir örnek daha vereyim, kirasını ödeyemeyen kiracılar var, evinden kiracısını çıkaramayan binlerce ev sahibi var. Davaları da çok uzun sürüyor... Ne olacak şimdi? Ben bir hukukçu olarak bu kararı doğru bulmuyorum. Bu dava Ebru Çolak tarafından Türkiye'ye açılmış bir davadır. Biz taraf değiliz. Biz sadece çok üzüldük, üzülmemek mümkün değil. Müvekkilimin, dava daha fazla uzamasın diye çocuğunu kabul etti, nüfusunu üzerine aldı. Yargıtay veye hukuki açıdan uzatmadı. Bu kararın uzaması, Adli Tıp Kurumu'ndaki hassaslığından kaynaklanmıştır. Teknik olarak beklendi. Bu tür kısa zaman içinde son yıllarda yapılmaya başlandı... O zamanlar bu kadar kısa sürede yapılmıyordu ki? Bir dava 9 yıl sürdü diye Türkiye'yi tazminat ödemeye mahkum eden AHİM, o zaman şuna da bir çözüm bulsun; Erkeğin rızası dışında, erkekten habersiz bir kadının çocuk dünyaya getirmesi, tüm bedelini babaya ödetmesi ne kadar doğru? 9 yıl davanın sürmesi insan ayıbı sayılıyor. Emrah'ın bilgisi dışında çocuk dünyaya getirilmesi ne oluyor peki? Bu çok enterasan bir nokta! AHİM acaba bunu nasıl çözer? Sevgiliye süriz yapar gibi çocuk yapılıyor... Baba istemeyebilir. Türkiye'nin bu karara karşı çıkması, itiraz etmesi gerek. Yine söylüyorum, Türkiye'de en basit davalar dahi 3 yıl sürüyor. Bu karar, ülkem için çok kötü örnek olacaktır."(HÜRRİYET)