Terörle mücadele eden ve bunu kazanan ülkeler dahil, teröristlerin dağdan inip bizdeki gibi, kameraların önünde ülkelerine dönmesi, sanırım başka hiçbir yerde gerçekleşmemiştir.

'Silahlara veda' veya 'dağdan ovaya iniş' sürecinin en kritik dönemecindeyiz. Aylardır hararetli biçimde süren 'Kürt veya demokratikleşme açılımı' ilk kez ete kemiğe bürünmüş oldu. Bakalım gerisi nasıl gelecek?

Sabah saatlerinden itibaren yaşanan heyecanlı bekleyiş boyunca ve Kandil'den Habur'dan gelenlerin karşılanışını izleyince Yazı İşleri'nde arkadaşlarımla birbirinden çarpıcı başlıkları tartışırken Mehmet Ağar'ı düşündüm... 'Acaba ne hissediyor, ne düşünüyor?' diye... Bundan 3 yıl önce 'Dağda silah tutacağına düz ovada siyaset yapsın' sözleriyle olay yaratan Ağar'ı... 'Gerekirse af bile çıkartılabilir, önemli olan kanın durdurulması' diyen, ömrünü devlet kademelerinde geçirmiş, bölücü terörle mücadele etmiş, ismi derin devletle özdeşleşmiş, siyasete girdiğinde ülkesine katkı yapmak için müthiş bir riske girerek 'demokratikleşme açılımının belki ilk temellerini atmış' Mehmet Ağar'ı...

Yani vatanseverliğinden kimsenin kuşku duyamayacağı, terörle mücadele konusunda söz söylemeye hak kazanmış bir isim olan Ağar'ı...
Aradım, iki telefonu da değişmişti...

Biraz sonra son kullandığı telefonu üzerinden kendisine ulaştım. Duygularımı, düşüncelerimi anlattım, 'Eski günlere gittim' dedim. 'Sizinle konuşmuştuk, o dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt size sert tepki göstermişti. Sizi medya üzerinden açıkça kınadığını söylemişti. Şimdi ne hissediyorsunuz?' diye sordum.
Samimiyetle konuştu, sonra yazılmasını istemedi, biraz ısrar ettim, sağolsun kabul etti. Bakın Kandil'den ve Habur'dan teröristler gelip Türkiye'ye teslim olurken Mehmet Ağar neler düşünüyordu... Kendi sözleriyle...

AĞAR: HEDEF DOĞRU METOT TARTIŞMALI
'Ben dediğim zaman Türkiye arkamda dursaydı bu iş çoktan biterdi. O gün yapayalnız kaldım. Aradan geçen yaklaşık 3 yılda dökülen kanlara üzülüyorum. Büyük olayların geleceğini görmüştüm, onun için o sözleri söyledik, büyük bir girişimde bulunduk. O zor göreve talip olmak bize düşerdi. Belki kitleleri ikna etmek daha bile kolay olurdu. Zaman kaybı oldu. Şimdi hedef doğrudur, metot ise tartışmalı. Türkiye bu işi daha önce bitirmeliydi, olmadı, şimdi bitirmelidir. O zaman iç konjonktür daha uygundu. Şimdi dış konjonktür uygun. Bugün 'dış konjonktürün baskılarıyla açılım yapılıyor' düşüncesi yaygın. İşi zorlaştırıyor. Ama ne olursa olsun Türkiye, iyi niyetle ve kararlılıkla işin üstüne gidiyor. Ben o zaman konuşurken bölgeye giderek, nabzı tutarak konuşmuştum. Kan geleceğini görmüştüm. Eğer benim sözlerim dinlenseydi, gereği yapılsaydı ne Dağlıca olurdu, ne Aktütün, ne de diğer baskınlar.'

'BENELÜKS MODELİNİ ÖNERMİŞTİM, O DA ÇOK ÖNEMLİYDİ'
Konu hassas, Ağar da haklı olarak çok dikkatliydi. Buna rağmen söyledikleri çok da önemli şeyler oldu. Tam telefonu kapatmak üzereyken, hayli çarpıcı olduğunu düşündüğüm şu açıklamayı yaptı:
'Ben o günlerde asıl Benelüks modelini önermiştim. Türkiye, Suriye, Irak, Ermenistan, Gürcistan... Bölge ülkeleri arasında iktisadi, siyasi, kültürel, sosyal ve hatta sportif işbirliği modeli üzerinde durmuştum. O vizyon bizden dört yıl sonra bugün gündeme geliyor.'
Ağar'ın saydığı ülkelerden özellikle Suriye ve Irak'la çok geniş kapsamlı anlaşmalar yapılıyor, ilişkiler en üst noktaya çıkartılıyor. Kürt açılımında bu iki ülkeden tam destek geliyor. Diğer ülke Ermenistan ile de açılım politikası gereği tarihi imzalar atılıyor. Ağar'ın o uyarısı da, uyarının içeriğindekiler de ne kadar ilgi çekici değil mi?
Şimdi hepimizin o günlere gidip, Ağar'ın söyledikleri üzerinde biraz düşünmesi gerek. Bugün yapılanlarla o gün söylenenler arasındaki şaşırtıcı benzerlik derinlemesine analize muhtaçtır. Yapılanları destekleyin veya karşı çıkın, ama soğukkanlı biçimde bu aradaki bağlantıyı anlamaya
çalışalım. 

Ben size küçük bir ipucu vereyim:
'Ağar, küresel güç dengelerindeki değişimi ve onun bölgesel yansımalarını da çok iyi görmüş, başarıyla sezmiş ve senteze ulaşmış olabilir.'
Ne dersiniz?

İSMAİL KÜÇÜKKAYA