Davutoğlu, Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen AK Parti İstanbul İl Danışma Meclisi Toplantısı’nda konuştu. 1 Kasım seçimlerinin ardından yeni bir dönemece gelindiğini söyleyen Davutoğlu, şöyle konuştu:
“Milletimiz taahhütlerimize onay verdi ve bizi tek başına iktidara getirdi. Hükümetimizi kurar kurmaz da hemen eylem planımızı açıkladık. Şimdiden, daha 2 ay dolmadan vaatlerimizin yüzde 60'ını, reformlarımızın yüzde 30'unu hayata geçirdik veya Meclis'e sunduk. Krizlerle, çalkantılarla hastalıklı Türkiye geride kaldı, yerine 2002 yılından bu yana atılımlarla büyüyen, demokratikleşen, gelişen Türkiye geldi. Dibe vurmuş ekonomiyi ayağa kaldırdık, 13 yıl aralıksız büyüdük, şimdi daha da nitelikli olarak büyümeye devam edeceğiz. Cumhuriyetimizin 100. kuruluş yıldönümü sıkıntılarından arınmış, mutlu, müreffeh, huzur dolu bir Türkiye olacaktır. 2023'ü, 2053'ü, 2071'i düşünerek hesabımızı yapıyor, adımlarımızı atıyoruz. Bizler yarınki Türkiye özlemiyle büyüdük. Biz büyüdük ve yarınki Türkiye özlemi bugün gerçek oldu.”
-“DİKTA, CHP SİYASETİNE AİT BİR KAVRAMDIR”-
“1 Kasım seçimleri, milletimizin basiretiyle Türkiye'ye kurulan tuzakların boşa çıktığı bir seçim olarak tarihe geçti. İktidar sorumluluğundan kaçanlara, teröre şakşakçılık yapanlara milletimiz cevabı sandıkta verdi” diyen Davutoğlu, şöyle devam etti:
“Peki, 1 Kasım seçimlerinden ders alması gerekenler, bu dersi aldılar mı? 1 Kasım'da büyük bir yeniği, hezimet yaşayanlar ders almış görünmüyorlar. Kemal Kılıçdaroğlu, dün CHP Kongresi’nde yaptığı konuşmayla bunu bir kez daha ortaya koydu. Çıkmış, Cumhurbaşkanımıza dönük olarak, bir siyasi lidere yakışmayan bir üslupla, nezaketsizlikle tepki göstermeye kalkıştı, ithamda bulundu. Kötü söz sahibinindir. Cumhurbaşkanımıza yaptığı küstahlığı kendisine aynen iade ediyoruz. Dikta, CHP siyasetine ait bir kavramdır. Parlamenter demokrasiden bahsettikten sonra, kendisine de ifade ettim; milli dikta ya da tek adamlık idaresinin sembolü olan ‘milli şef’ kavramını CHP üretmiştir. Her şeyden önce kendi geçmişlerine bakmaları lazım. Baskı, dikta, milli şef, zorbalık CHP kültürüne ait gelenektir. Son zorbalıklardan birini de TRT’yi basarak gösterdiler. Siyaset üretemeyince, hakaret üretmek siyasi bir yöntem olarak benimsendiğinde toplumda nezaket kalmaz. Bunlar fikir üretemeyince hakaret, itham ve küfür üretiyorlar. Hizmet ve eser üretemeyince kabalaşıyorlar, çirkinleşiyorlar. Hakaret ettiği kişinin, bu ülkenin yüzde 52 oyu ile seçilmiş Cumhurbaşkanı olduğu gerçeğini bile umursamıyorlar. Saygısız olduğu kadar, basiretsiz bir söylemi kullanmaktan çekinmiyor. Kılıçdaroğlu, CHP’nin şifa bulmaz hastalıklarını gözden kaçırmak için tartışmayı başka yere çekip Cumhurbaşkanımıza hakaret etmek suretiyle, aslında kendisini kendi kitlesi karşısında bir şekilde kurtarmaya çalışıyor. Bir Genel Başkan’a yakışan, terbiye hudutlarını çiğnemek değil, siyaset yapmaktır, proje üretmektir, ülkenin sorunlarına dair fikir beyan etmektir. CHP kongresinde parti kitlesini küfürle, hakaretle bir arada tutacağını düşünmek, Kılıçdaroğlu’na yaramaz. Bunu niye yaptığını milletimiz çok iyi biliyor. Koltuğunu geliştirdiği fikirlerle koruyamayacağını bildiği için Cumhurbaşkanımıza karşıtlıkla koltuğunu koruma kurnazlığı gösteriyor. Kılıçdaroğlu’nun derdi Türkiye’yi daha iyiye taşımak olsaydı, kongresinde önce bir özeleştiri yapar, sonra da iktidar olma perspektifini ortaya koyardı, partisine bir vizyon çizerdi. Bunlardan bahsedemediği için hakaret yolunu seçerek yoluna devam etmek istiyor. Girdiği tüm seçimlerde başarısız olan Kılıçdaroğlu’nun başarısızlığını örtme girişimi, kendisi açısından böyle yollara girmesine yol açabilir ama kendisine tavsiyem, bu yollar hiçbir hayra onu ulaştırmaz. Cumhurbaşkanlığı makamına hakaret etmek, ona hiçbir şey kazandırmaz.”
-“BİLDİRİDEN İMZALARINIZI ÇEKİNİZ”-
Türkiye’nin uzun yıllardır terörle mücadele ettiğini söyleyen Davutoğlu, şunları ekledi:
“Yıllardır terör gerçeğiyle beraber yaşıyoruz ve terörizmin insanlığa nasıl bir maliyet çıkardığını da biliyoruz. İnsanlarımız terör sebebiyle çok ağır bedeller ödedi, acılar çekti. Terörün nasıl bir bela olduğunu, nelere yol açtığını gayet iyi biliyoruz. Bu ağır tecrübelerden geçtiğimiz için biz terörün her türlüsünün insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğunu her zaman ifade ediyoruz. Kimden gelirse gelsin ve amacı ne olursa olsun, her türlü terörist odağı lanetlemek gerektiğini artık herkes anlamalıdır. Uluslararası toplumun teröre karşı ortak irade geliştirememiş olması çok acıdır. Bugünün dünyasında artık herkes terörün hedefi ve kurbanı olabilir. Güneydoğu’daki bazı ilçelerimizde uzun süredir mücadele veriyoruz. Terör örgütünün sadece kırsalda değil, şehir ve ilçelerdeki hareketlerini de tümüyle etkisiz hale getirene kadar operasyonlarımız sürecek. Kürt vatandaşlarımızın gündelik hayatını karartmak ve devleti aciz göstermek için kurulan hendek ve barikatları tek tek temizliyoruz, geride bir tane bile bırakmayacağız.
Bir grup akademisyen tarafından imzalanan bildiri hakkaniyetten uzak, gerçeklikten kopuk, önyargıyla Kandil zihniyetini yansıtan bir bildiridir. Terör örgütüne yönelik en ufak bir eleştiriye, ikaza, terörist saldırıları doğrudan mahkum eden bir duruşa sahip değildir. Aralarında bu bildirinin muhtevasına hakim olmayan akademisyenlerin de olduğunu ben biliyorum. Terör örgütünün kanlı saldırıları ortadayken bu imzaları anlamak mümkün değil. Bu girişimde bir iyi niyetin, akademik bir hassasiyetin, yapıcı bir eleştirinin varlığından bahsetmek mümkün değildir. Bir yandan bu ülkenin geleceğini inşa etmeyi bir kenara bırakıp gönüllü terör sözcülüğüne soyunmuş bu akademisyenler, bir yanda memleketin her köşesinde gencecik yavrularımızı yetiştirmeye çalışan fedakar öğretmenler var. Silah zoruyla belli bir coğrafi alanda zorba bir hakimet kurmayı hedefleyen, vatandaşlarımızı göçe zorlayan, en başta savunduğunu iddia ettiği Kürt vatandaşlarımıza hayatı zehir eden terör örgütünün böyle bir akademik desteğe kavuşması, bildiriye imza atan akademisyenler açısından büyük bir talihsizliktir. Akademisyenler, imza attıkları bu bildiriden ömürleri boyunca utanç duyacaktır. Bir kez daha kendilerine çağrıda bulunuyorum; olgusal gerçeklikten kopmuş bildiriden imzalarınızı çekiniz. Terör örgütüne destek veren böyle bir bildiriden imzanızı çekmezseniz, hayatınız boyunca söyleyeceğiniz her akademik söz şüpheyle karşılanacaktır.” (ANKA)