Günün Haberleri   |   Giriş sayfam yap   |   Favorilere ekle   |   Künye   |   İletişim   |   Sitene haber ekle


 
DOLAR
38,7637
EURO
43,3591
IMKB
9.702,000
ALTIN
3.963,540
 
Hava Durumu ANKARA
7 / 15 C°
Değiştir
 
     
 
Medya Spot Google
 
 
 Ana Sayfa  Gündem   Ekonomi   Dünya   Yaşam   Medya   Spor   Magazin   Polis Adliye 
 
1 KİLO TORYUM BİR ŞEHRİ ISITABİLİYOR. KAYNAĞI İSE BİZDE
1  KİLO TORYUM BİR ŞEHRİ ISITABİLİYOR. KAYNAĞI İSE BİZDE
 
1 kilo toryum, bin ton petrole eşdeğer. Bir çuvalı ile bir şehir ısıtılabilecek. Ve bu kaynak bize kullandırılmıyor.
 
20.12.2006 - 13:30

Osmangazi Üniversitesi Teknoloji Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Muammer Kaya, "bir çuvalı ile bir şehri ısıtabilecek" "toryum" madenine dikkat çekti. Kaya, "1 ton toryumun 1 milyon ton petrole eşdeğer" dedi.
Prof. Muammer Kaya, Dünya'nın ikinci büyük toryum yatağının Sivrihisar'da bulunduğunu belirtirken yakıt çevrim zorluğu sebebi ile, bugün için toryumlu çalışan ticari ölçekli santraller bulunmadığını, prototiplerinin ABD, İngiltere, Almanya, Hindistan ve Japonya'da bulunduğuna dikkat çekti.
Prof. Kaya, "21'nci yüzyılın en stratejik hammaddelerinden biri olan toryum konsantre bir yakıttır. Bir çuval kömür ile bir ev ısıtılabilirken, bir çuval toryum ile bütün bir şehri ısıtmak mümkündür" dedi.
Boğaziçi Üniversitesi'nden Prof. Engin Arık'ın hesaplamasına göre 1 ton toryumun 1 milyon ton petrole eşdeğer olduğuna dikkat çeken Prof. Kaya, Ankara Gazi Üniversitesi'nden Prof. Salih Sultansoy'un hesaplamasına göre ise Türkiye'nin Eskişehir'de sahip olduğu toryumun trilyonlarca dolar petrole eş değer olduğunu vurguladı.
Prof. Kaya, toryumun Türkiye'nin enerji meselesini halledebileceğini ve 100 yıl Türkiye'nin enerjisini üretebileceğini belirtti.

2006 YILI BAŞLARINDA TORYUM İÇİN YAPILAN ÇALIŞMALAR BOŞAMI GİTTİ

Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan doğalgaz krizi, nükleer ısrarı yüzünden savaşla burun buruna gelen İran, Irak savaşı ile varili 70 doları bulan petrol fiyatları... Petrol ve doğalgaz merkezli enerji mücadelesinin coğrafî olarak kalbinde yer alan Türkiye, AK Parti iktidarıyla birlikte aldığı nükleer enerji yatırım kararı konusunda son virajı dönmek üzere. Dünyada 50 yıl önce nükleer enerji konusunda çalışmaya başlayan ilk ülkeler arasında bulunmasına rağmen nükleer santral ihaleleri üç kez başarısızlıkla sonuçlanan Türkiye, dördüncü ihalenin yöntem ve takvimini bu yılın birinci çeyreğinde açıklayacak. Enerji çevreleri ve bürokratların uzun süredir üzerinde çalıştığı nükleer santral yatırımları konusunda resmi açıklamayı ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yapacak.

Yıllarca sürüncemede kalan nükleer enerjide yatırım kararları uygulamaya geçerse, Türkiye 2015'te elektrik enerjisinin yüzde 7'sinden fazlasını nükleer santraller vasıtasıyla elde edecek. 2030 enerji ihtiyacı tahminlerine göre dünya enerji talebi yüzde 50-60 artarken, Türkiye'nin yüzde 160 artacak. Doğalgaz ve petrol açısından enerjide dışa bağımlılık yüzde 80'lere dayanacak. Nükleer santraller açığı kapatmanın alternatiflerinden biri haline gelecek.

2012'de reaktörlerini elektrik enerjisi üretir hale getirmek isteyen Türkiye'nin dünyaya yapacağı ilk deklarasyon 'nükleerin barışçıl amaçlı' kullanımı konusunda olacak. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) santrallerin yer seçiminden, mevzuat ve insan kaynaklarına kadar pek çok alanda Türkiye'yi mercek altına aldı. Enerji koridorlarında yeni yılın en hareketli günleri artık nükleer için yaşanacak. Fransa, ABD, Kanada, Güney Kore, Rusya ve Japonya gibi teknoloji üreten ülkelerin hepsi bu yarışta bulunacak. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'na (TAEK) yapılan ziyaret trafiği de bunu gözler önüne seriyor. Turgut Özal'lı yıllarda gerçekleştirilen ikinci ihalenin iptal sebebi olan 'yap işlet devret modeli' de yeni süreçte yatırım yöntemleri arasında yer alıyor. Tabii 25 Temmuz 2000'de Bakanlar Kurulu kararı ile ertelenen son ihaledeki oyuncular da Türkiye'nin yeni tercihiyle yakından ilgileniyor.
Büyütmek için tıklayın!
Türkiye ilk nükleer santralini 2012'ye kadar işletmeye geçirmek istediğini bir yıl önce açıkladı. Önümüzdeki 30 yıllık projeksiyon ve enerji hesaplamalarında artık nükleerin de hakkı teslim ediliyor. Hükümet enerji yatırımlarında 'liberalizasyon ve özel sektörü teşvik' yöntemini izliyor. Kaynak çeşitlendirme ve teknoloji geliştirme açısından özel sektöre nükleer santral yatırımlarının kapısının sonuna kadar açılmasının sebebi de bu. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler'in 'santralleri özel sektör yapacak' açıklaması dikkatleri tekrar nükleere çekmekle kalmadı; yerli yatırımcılar da bu konuda seslerini yükseltti. Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Nazif Zorlu'nun, "Nükleer santral yatırımlarında yer almak istiyoruz." açıklaması Türkiye'nin yeni ihalede yatırımı özel sektöre havale etme isteğinin daha şimdiden cazip olduğunu gösteriyor. Tabii enerji bağımlılığı ve güvenliği konusunda zincirin en zayıf halkası olan Türkiye'nin elinin bir an önce enerji yatırımlarıyla güçlendirilmesi gerekiyor. Yoksa bugün şikâyet ettiğimiz yüzde 60'lardaki dışa bağımlılığımız katlanarak büyüyecek. Avrupa yeniden nükleere dönüyor

Rusya ile Ukrayna arasında geçen hafta yaşanan doğalgaz krizi de dünya enerji sağlama güvenliği açısından sarsıcı sonuçlar ortaya koyacağa benziyor. Kriz her ne kadar ABD ve AB'nin baskısıyla çözülme yoluna girse de sonuçta doğalgaz ya da petrol vanasının başındaki ülkelerin inisiyatiflerine bağlı kalmak istemeyen bir ülkeler topluluğu oluşturacak. Doğalgaz krizi, coğrafya ve kaynak bağımlılığı en az enerji üretme yöntemi olarak bilinen nükleer santralleri kaynak mahrumu Avrupa ülkeleri açısından bir adım daha öne çıkarıyor. Dünyadaki 439 nükleer güç santralinin üçte birinden fazlası zaten Avrupa ülkelerinde yer alıyor. Litvanya ve Ukrayna dâhil edildiğinde santral (ünite) sayısı 168. Uzmanlara göre, bundan sonra Avrupa enerji sağlama güvenliği açısından kendisini garantiye almanın bir yolu olarak gördüğü nükleere biraz daha asılacak.

İlk yatırım maliyetleri yüksek olmasına karşın yakıt maliyetlerinin düşüklüğü, çevre kirliliği açısından (karbondioksit-kükürt-azot değerleri) en temiz enerji elde etme yöntemi olan nükleer santraller daha şimdiden kendine yeni müşteriler bulmaya başladı. Avrupa'nın en çok elektrik ithal eden iki ülkesi İtalya ve İngiltere nükleere dönme kararı aldı. Finlandiya, NPI firmasının reaktörleriyle üçüncü nesil teknolojiyle tanışacak adımları attı. Altı ay önce ABD Başkanı George Bush, Kyoto Sözleşmesi'ne de atıfta bulunarak kömür ya da hidroelektrik santraller yerine nükleer santral yatırımı ya da yenilemesi için özel sektör yatırımcılarına 14,2 milyar doların üstünde kaynak (kredi) ayırdıklarını açıklamıştı. Bunlar önümüzdeki 5-10 yılda nükleerde yeni bir yarışın başlayacağının önemli sinyalleri olarak değerlendiriliyor. Peki, yeni stratejisini Başkan Bush'tan aylar önce ortaya koyan Türkiye bu noktada neler yapıyor?

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, Elektrik Üretim Anonim Şirketi (EÜAŞ), Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi (TEİAŞ), Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü (MTA) bir yıldır sıkı şekilde bu konu üzerinde çalışıyor. Nükleer santral yatırımlarıyla ilgili teknik anlamda yönetim, koordinasyon ve beyin görevini TAEK görüyor.

TAEK: TAKVİMİ ERDOĞAN AÇIKLAYACAK

TAEK Başkanı Okay Çakıroğlu, ihalenin ne zaman açıklanacağı, nereye kaç santral inşa edileceği konusunda sır vermiyor. Kararın siyasi sorumluluğu açısından konuşacak tek ismin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olduğuna işaret ediyor. Çakıroğlu, ihale ve inşa aşamalarıyla ilgili net bir tarih ve takvim vermekten ısrarla kaçınıyor. Ancak enerji kulislerinde Ocak-Mart 2006 döneminin Türkiye'nin nükleer enerji stratejisi ve nükleer santral yatırımları konusunda yol haritasını açıklayacağı zaman dilimi olarak konuşuluyor. Nükleer santrallerin ortalama 5-6 yılda inşa edilip hizmete alındığı düşünüldüğünde, 2007'de ilk reaktörün temelinin atılması için öngörülen kritik zaman dilimi aşılmak üzere. Başbakanlık çevrelerine göre, ekonomik model, teknik detaylar, nükleer silahsızlanma boyutu ve enerji yatırımı takvimi ile ilgili açıklamayı Erdoğan'ın bizzat kendisi yapacak. Türkiye tek bir santralle yetinmeyecek. Dünyada santral yatırımları açısından küçük ama birden fazla ünitenin birlikte inşa edilebildiği mobil sistemler öne çıkıyor. Bu, Türkiye'nin tercihinde de etkili olacak.

1977, 1983 ve 1997'de çıkılan üç ihalede neden başarısızlık yaşandığı sorusuna TAEK Başkanı Çakıroğlu'nun cevabı "Siz hidroelektrik ya da doğalgaz santrallerinde hazır bir arz bulursunuz. Ama nükleerde öyle rafta bir teknoloji yok. Hadi deyince yatırım yapamazsınız. Geçmiş dönemde yasal düzenleme, uluslararası ilişkiler, teknoloji ve insan kaynakları boyutu önemsenmemiş." oluyor. Çakıroğlu "8-10 yılda nükleer yatırımları tamamlayıp, teknolojisini üretip aktarabilen bir ülke olmak istiyoruz." diyor.

Ona göre, Türkiye'nin bugüne kadar bir reaktöre sahip olmaması enerji güvenliği açısından ciddi bir zaafiyet. Yıllardır yetiştirilen insan kaynaklarının, fizik ve atom mühendislerinin kaybedilmesi de bir başka sorun. Bunun için uluslararası arenada akademisyen, sektör çalışanı Türk mühendisler ile temasa geçilmiş. Çoğu ABD ve Avrupa'da yaşayan mühendisler nükleer santral yatırımları hayata geçirilemediği için beyin göçüyle ülkemizden uzaklaştı. Nükleer teknoloji üretir hale gelmek için bu isimler tekrar kazanılacak.

Kanun değişecek, Nükleer Üst Kurulu yolda

2690 sayılı TAEK Kanunu'nda da değişiklik yapılması ve kurumun yeniden yapılandırılması bekleniyor. Yatırım kararını alan kurumla, denetim kararını alanın aynı olmaması temel ilkesi ve önümüzdeki 20-30 yılın yatırımları göz önüne alınarak Nükleer Enerji Üst Kurulu kurulması da planlanıyor.

Türkiye'nin nükleer enerji programına verdiği isim 'Nükleer Teknoloji ve Enerji Geliştirme Projesi.' TAEK'te bu konuda en çok kafa yoran birim ise Eskişehir yolundaki ana binanın dördüncü katındaki Nükleer Proje Ofisi. Projeye göre Türkiye 2007'de ilk reaktörünü inşa etmeye başlayarak 1000-1500 megavatlık kurulu güce sahip olacak. 2015'e kadar elektrik enerjisi üretiminde nükleer reaktörlerin payını yüzde 7-10 arasına çekmek birinci hedef. Orta vadeli hedef Türkiye'nin 5 bin megavatlık kurulu nükleer güce sahip olması.

Küçük reaktörler tercih edildiğinde 1000'er megavatlık beş reaktör (ünite), büyük reaktör tipleri tercih edilirse 1500-1600 megavatlık üç reaktör yatırımı yeterli olacak. Ortalama reaktör yatırım maliyetlerinin 2,2-2,5 milyar dolardan aşağı olmayacağı hesaplandığında projenin hayata geçmesi için yüklü bir finansman gerekiyor.

Kimilerine göre 5 bin megavat kurulu güç için yapılacak yatırım miktarı 15 milyar dolara kadar varacak. TAEK'in enerji maliyetleri açısından ortaya koyduğu rakamlara göre ise reaktör birim maliyetleri 1000-2000 dolar/kilovatsaat olarak değişiyor. Bakan Güler'in özel sektör eliyle yatırım yapma hedefini açıklamasıyla değişen yol haritasında belirleyici unsur, ne kadar yeni teknolojinin ne kadar kısa zamanda inşa edileceği ve kredinin şirketlere hangi yolla sağlanacağı olacak. Türkiye'nin yeni tercihi dünya devi nükleer yatırımcılarının işbirliklerine ve konsorsiyumlara gebe.

Sinop, Konya, Akkuyu, Trakya öne çıkıyor

Kuşkusuz nükleer santrallerin ne zaman yapılacağı kadar, nereye yapılacağı da merak konusu. Hatta nükleer karşıtı çevreciler ile bazı sivil toplum kuruluşları bile bizzat kendileri isim açıklayıp o il ve bölgelerde kampanyalara soyunuyor. Kulislerde konuşulanlara göre açıklamaları bekleyen seçmen çevresini ikna etmek ya da bölge değişikliği için ısrarcı olacak milletvekilleri de var. Türkiye'nin nükleer enerjiye neden ihtiyacı olduğu konusunda kamuoyunun ciddi bir ikna süreci yaşaması gerekiyor.

TAEK tarafından yer tespiti ile ilgili Karadeniz ve Akdeniz bölgeleri ağırlıklı olmak üzere 8 ilde nükleer santral yatırımı ön etütleri gerçekleştirildi. Sinop İnceburun, Trakya (Tekirdağ-Edirne), Adana, Konya, Ankara çevresindeki bazı illerin adı da fizibilite ve ön tespit çalışmalarında geçiyor. Akkuyu Nükleer Enerji Santrali projesinin yeri olan uluslararası lisanslı Mersin Gülnar mevkii de ön etüt yapılan yerler arasında.

Depremsellik, güvenlik, çevre, nüfus, su kaynaklarına erişebilirlik gibi 43 kriteri gözeterek yapılan etütler uluslararası gözlemcileri de yakından ilgilendiriyor. Mevcut enerji iletim hatlarına yakınlığı ve enterkonnekte (sisteme bağlanma) açısından da Karadeniz, Akdeniz ve Trakya bölgelerinde öncelikli etütler yapılıyor. Tekirdağ ve Edirne'nin İstanbul ve Marmara bölgesinin sanayisine kolay ve yakın enerji temini açısından gündeme alınabileceği konuşuluyor. Ancak şu ana kadar kesinleşmiş bir il ya da yatırım yapılacak iller listesi duyurulmadı. Akkuyu, Sinop İnceburun, Çilingoz Çiftliği, Lizne Burnu, Tuzağazı Kefken (Adapazarı) Muda Burnu gibi bölgeler daha önceki ihalelerde nükleer risk değerlendirmelerinde olumlu not alan yerlerdi.

Kanada, Fransa, ABD yarışacak

Fransa, ABD, Kanada, Japonya, Güney Kore ve Rusya temsilcileri nükleer yatırım için Ankara'da mekik dokuyor. Peki kim hangi teknolojiyi Türkiye'ye satmak istiyor? İlk üç ülke hem teknolojileri hem de Türkiye'nin tercihleri açısından öne çıkıyor. Yatırım konusunda kesinlikle kaynar sulu reaktör-BWR teknolojisi tercih edilmeyecek. Dünyada üçüncü ve dördüncü nesil nükleer santral teknolojileri konuşulurken Türkiye hem oturmuş hem de gelişime açık bir modeli seçmek istiyor.

Yakıt temini açısından yerli uranyum ve toryum madenlerinin kullanımı da öne çıkacak. Türkiye bunun da milli olmasını tercih edebilir. Yakıtın yerli kaynaklardan temin edilmesini de reaktörün tipi belirleyecek.

MTA ve TAEK işbirliğiyle yapılan bir başka önemli çalışma ise Türkiye Radyoaktif Anomali Haritası'nın çıkartılması. Türkiye'nin il il, bölge bölge mevcut radyasyon değerleri bu çalışma sayesinde ortaya konacak. Ayrıca uranyum ve toryum rezervlerinin yeniden tespiti için başlatılan çalışma ile yerli radyoaktif kaynak tespitlerine de hız verildi.

Uluslararası arenadan satın alınsa da nükleer santral yakıtı enerji maliyetleri açısından en ucuz yakıt türü. Bu yönüyle milliliğiyle bilinen doğal uranyum yerine, zenginleştirilmiş uranyum kullanan reaktör tiplerinin de önü açık.

Halen dünyada yakıta, soğutucusuna, nötron enerjisine ve yavaşlatıcısına göre sınıflandırılan dokuz tip nükleer reaktör bulunuyor. Kulislerde bir reaktör tipi reddedilirken, oturmuş teknoloji olarak adlandırılan iki reaktör tipi konuşuluyor. Tabii maliyet, teknoloji transferi gibi unsurlar da bu tercihlere yön verecek.

TAEK yetkilileri kesin bir dille Kaynar Sulu Reaktör (BWR -Boiling Water Reactor) tiplerinin gündemde olmadığını ifade ediyor. Bu teknolojideki santrallerde yakıt olarak zenginleştirilmiş uranyum kullanılıyor. Uranyum zenginleştirme hem yeni tesis ve yeni maliyet demek; hem de nükleer silah başlığı geliştirme amaçlı da kullanılabileceği için çeşitli itham ve uluslararası baskılara boyun eğmek demek (İran'ın yaşadığı gibi). Teknolojinin eskimiş olması ve yeni nesil reaktörlerin geliştirilmesi de BWR'lerin istenmeme nedenlerinden biri.

Basınçlı Su Reaktörlerinde de (PWR- Pressurized Water Reactor) yakıt olarak zenginleştirilmiş uranyum temini sıkıntı oluşturacak. Halen dünyada çalışan 439 reaktörün dağılımına bakıldığında işletmeciliği en kolay model olarak PWR'ler öne çıkıyor. PWR teknolojisinde çok iyi durumda olan ABD'de bu tip mevcut reaktörler 66 bin megavat elektrik üretiyor. Ancak her iki reaktör için de zenginleştirilmiş uranyumun dışardan satın alınması ya da yerli imali için yeni bir yatırım yapılması gerekiyor. Türkiye bu alanda ek maliyet ve yatırım ile risk istemiyor.

CANDU mu PWR mi?

Dünyada kullanılan ilk reaktör tipleri arasında oturmuş teknoloji olarak bilinen PHWR tipi Kanada'nın (Canadian Deuterium Uranium) CANDU reaktörleri de konuşulan alternatifler arasında. İlk yatırım maliyeti diğer reaktörlere göre yüzde 10-20 daha yüksek olan bir teknoloji. Ancak zenginleştirilmiş uranyum yerine doğal uranyum kullanıldığı için bu tip reaktörlerin işletim maliyeti daha düşük. Türkiye'nin uranyum ve toryum kaynaklarını kullanma isteğine cevap verebilecek en avantajlı teknoloji CANDU'lar. Halen inşa halindeki 27 reaktörün 8'i CANDU. Teknolojiyi Kanada'dan satın alıp kendi toryum kaynaklarıyla enerji üretimi yapmaya çalışan Hindistan bu tip reaktörlerden 6 tane inşa ediyor.

Fransızların elindeki Sıvı Metal Soğutuculu reaktörler (FBR-Fast Breeder Reactor) ise konuşulan yeni nesil nükleer reaktörler. Enerji verimliliği en yüksek reaktör olduğu için kullanılan yakıtın yüzde 42'sinden enerji elde edilebiliyor. Daha az atık çıkıyor. Teknolojisine Phenix ve Süper Phenix reaktörü ismini veren Fransa'da PWR tipi reaktörlerden de 58 adet var. Oturmuş teknolojiyi tercih edeceği için nükleer santral işi Fransız ortaklara havale edilirse Türkiye'nin muhtemel tercihi PWR reaktörlerinden yana olacak. Bin megavat elektrik gücündeki bir PWR reaktörünün maliyeti 2,2 ila 2,5 milyar dolar arasında değişirken, CANDU reaktörlerin maliyeti ise 2,8 milyar dolardan başlıyor.

Elektrik enerjisi üretiminin yüzde 78'ini nükleerden elde eden Fransa; İngiltere, Almanya ve İtalya'ya enerji ihraç ediyor. İngiltere en büyük elektrik alıcısı ve enerji bağımlılığından kurtulmak için nükleere dönme kararı aldı geçen sene. Fransa, 10 milyar dolarlık elektrik ihracatından para kazanıyor. İsveç kapatalım dediği halde elektrik enerjisi üretiminde nükleerin payı yüzde 50'lerde. Fransa'nın Loire nehri üzerindeki 14 reaktör suyunu alıp aynı yere bırakıyor ve çevresel sorunlar yaşanmıyor.

Etrafımızda onlarca reaktör ve nükleer santral kurulmasına rağmen gerçek riskleri göz ardı eden sivil toplum temsilcileri hâlâ nükleer karşıtı kampanyalar sürdürüyor. Çevreciler nükleer yatırımlarını 'çıkmaz sokak' olarak tanımlıyor. Oysa Türkiye'nin enerji taleplerini karşılamak için 2015'te 60 bin megavat/gün, 2020'de 96 bin megavat/gün kurulu güce ihtiyacı olacak. Petrol, doğalgaz, hidroelektrik, jeotermal dâhil tüm kaynaklar harekete geçirilse de 2015'ten itibaren 5 bin megavatlık bir enerji açığı ile karşı karşıya kalacak. Bunun nükleer enerji yoluyla ya da yeni kaynaklarla kapatılması şart. Kuşkusuz ABD ile ilişkiler, AB müzakereleri, Türkiye'nin nükleer enerji pazarlıklarında da belirleyici olacak. Nükleer enerji stratejisi açıklandığında 200 ülkenin gözü, bu teknolojiye sahip 30 ülkenin yatırımcılarının eli Türkiye’ye dönecek.

Son üç yılda yaşanan enerji krizlerinden sonra 30'u inşa aşamasında, 100 nükleer reaktör yatırımı var. En yakın örneklerden biri 15 nükleer reaktörü bulunan Ukrayna. Rusya'nın gazını kesip Avrupa'yı bile korkuttuğu Ukrayna siparişini verip inşası süren 16. reaktörünü önümüzdeki aylarda teslim alacak. Doğalgaz ve petrol bağımlılığı Türkiye ile kıyaslanmayacak derecede az olan turuncu devrim ülkesinin enerji stratejisindeki cesaret ve çeşitliliğin bir an önce Türkiye'de de sergilenmesi gerekiyor. Bakan Güler önümüzdeki 30 yılda Türkiye'nin enerji alanında 130 milyar doların üstünde yatırım hedefini açıklamıştı. Bu hedefte nükleerin yerinin neresi olduğunu önümüzdeki günlerde göreceğiz.


NÜKLEER ENERJİ NEDİR?

Atom çekirdeklerinin parçalanması sonucunda büyük bir enerji açığa çıkmaktadır. Ağır atom çekirdeklerinin nötronla bombardımanı sonucu bu çekirdekler parçalanır. Buna 'fisyon' denir. Her parçalanmada açığa fisyon ürünleri çıkar (2-3 nötron). Atom çekirdeklerinin birleşme tepkimeleri de büyük bir enerji açığa çıkarır (füzyon). Bu iki tepkimeyle elde edilen enerjiye nükleer enerji denir. Nükleer reaktörler bu enerjiyi elektrik enerjisine çevirir. Oluşan ısı enerjisi kullanılarak türbinler döner ve atom tepkimeleri elektrik enerjisine dönüştürülür.


SERDAR İSKENDER:
NÜKLEERİ HALKA İYİ ANLATMALIYIZ

"Türkiye'de ve Dünyada Enerji-Nükleer Enerji Gerçeği" kitabının yazarı Türkiye Teknik Elemanlar Vakfı (TÜTEV) Enerji Danışmanı Serdar İskender, 2006'nın sadece Türkiye için değil, dünya için de enerji yılı olacağına inanıyor. İskender'e göre Ukrayna-Rusya doğalgaz krizi bunun işaretçisi. Nükleer enerji, enerji problemlerimizin tek çözümü değil, ancak çözümün önemli bir parçası. İskender nükleer enerji tercihinin sürdürülebilir kalkınma çerçevesinde ele alınarak, riskleri ve avantajlarıyla birlikte değerlendirilmesini istiyor: "Nükleer teknoloji, ülkemizin elektrik talebinin güvenle karşılanmasına önemli katkıda bulunacak, ucuz elektrik sağlayacak, yüksek teknoloji kazandıracak, sanayi için bir itici güç oluşturarak, yeni istihdam alanları açacak. Öncelikli olarak, kamuoyu doğru olarak bilgilendirilmeli ve bilinçlendirilmeli. Kısa ve uzun vadeli planlar yapılarak, nükleer enerjinin avantajları; güvenilir, temiz ve rekabet edebilir bir enerji alternatifi olduğu anlatılmalı. Nükleer santraller halka rağmen değil, halkın istek ve desteğiyle acilen kurulmalı."

Enerji tüketiminin kalkınmışlık göstergesi olduğuna işaret eden İskender ilginç bir örnek veriyor: "1973-2000 yılları arasında Türkiye gayri safi milli hasılasını 1.994 dolardan 3.158 dolara çıkarttı. Yani yüzde 58'lik bir artış yaşandı. Buna karşılık enerji talebi yüzde 231 arttı. Sürdürülebilir büyüme hedefleri açısından bakıldığında 2020-2030 hedeflerinde enerji talebindeki artış yüzde 160'lardan kat be kat fazla olur. Bu darboğazdan kurtulmanın en temel yolu nükleer enerji yatırımlarını şimdiden yapıp, 30 yıl sonra önümüzü görmemizden geçer. Nükleer enerji, pek çok ülkede radyasyon riski nedeniyle engellemelerle karşı karşıya kaldı. ABD'de 104 reaktörün bir kişiye yüklediği fazladan doz 0,001 mSv/yıl (ışınım oranı) olmasına rağmen, 1.000 MWe gücündeki kömürle çalışan bir termik santralin bacasından çıkan radyoaktif partiküllerin bir kişiye yüklediği fazladan doz 0,004 mSv/ yıl'dır. Yani nükleer diğer yakıtlara oranla daha az riskli temiz bir enerji türüdür."


50 YILDIR NÜKLEER RÜYASIYLA YAŞIYORUZ

Türkiye'nin nükleer enerji rüyası 1960'ta başladı. ABD, Soğuk Savaş döneminde jüpiter balistik füzelerinin Türkiye'de konuşlanması karşılığında Küçükçekmece'de nükleer araştırma reaktörünün kuruluşuna yardım etti. İlk nükleer enerji santrali projesi ise 1967-70 yıllarında gündeme geldi. Yedi yıl sonrası için 300 megavatlık kurulu güçte bir santral düşünüldü. Ancak proje rafa kaldırıldı. 1974'te Akkuyu'da bir nükleer santral kurulması planlandı, bu da hayata geçirilemedi. TAEK, 1978'de Akkuyu için BM Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'ndan yer lisansı aldı. 1983'te dönemin başbakanı Turgut Özal tarafından Akkuyu'ya 600 megavatlık kurulu güçte bir nükleer santral projesi gündeme getirildi. Ancak Özal'ın 'yap-işlet-devret' modelini öne sürmesi, Türkiye'nin nükleer ile yollarını bir kez daha ayırdı. O dönemde Sinop'a da santral yapılması gündeme getirilmişti. Zaten Süleyman Demirel'in 16 barajlı başbakanlığına nispet etmek Özal'a daha büyük keyif verecekti. O da 16 baraj inşa ettirdi. Bugün AK Parti'nin özel sektör eliyle yatırım yapılması stratejisini Özal, liberal olmayan enerji pazarında açıkladığı için gerçekleştiremedi.

Çernobil kazasının ardından (1987) TAEK'in Nükleer Enerji Dairesi kapatıldı. Ancak nükleer macerası bitmedi. 1992'de yedi firmadan yeniden teklif istendi. 1994'te danışmanlık ihalesi açıldı, Kore kazandı. 1998'de Akkuyu Nükleer Santral ihalesi tekrar açıldı. ABD-Japonya ortaklı Westinghouse-Mitsubishi konsorsiyumu, Kanada'nın AECL (CANDU) ve Almanya-Fransa ortaklı NPI firmaları ihaleye teklif verdi. 25 Temmuz 2000'de dönemin başbakanı Bülent Ecevit, nükleer enerji planlarından çok pahalı olduğu için vazgeçildiğini açıkladı. Bakanlar Kurulu kararıyla ihale ertelendi.

AK Parti hükümeti 2012'ye kadar devreye almayı planladığı nükleer santraller ile ilgili ilk somut adımı 3 nükleer santral için 2005 yatırım bütçesine 7 milyon YTL (7 trilyon lira) ödenek ayırarak attı. Enerji Bakanlığı'nın 2020-2030 tahminleri alternatifi bulunmaması halinde doğalgaz, petrol başta olmak üzere Türkiye'nin enerji kaynakları açısından yüzde 80 dışa bağımlı hale geleceğini ortaya koyuyor.


PROF. DR. ŞARMAN GENÇAY*:
NÜKLEERDE YENİ NESİL REAKTÖRLERE YÖNELELİM

Nükleer santral yatırımında teknoloji çok önemli. Üçüncü nesil reaktörler seçilmeli. Ancak, Türkiye emniyetli davranmak, yatırımının güvenliğini sağlamak için kurallar koymuştur ve bu kurallara uygun olan reaktörler ikinci nesil reaktörler. Üçüncü nesle geçerken çok dikkatli olunması gerekir. Finlandiya'nın seçimi incelenmeli ve izlenmeli. Teknoloji transferi PWR, CANDU gibi ikinci nesil reaktörlerin üzerine oturtulmalı. Siyasi irade ve ciddiyet olduktan sonra nükleerde geç kalınmıştır denemez. Doğru olan teknolojisini geliştirmeye yönelik adım atılması. Akkuyu etütleri tamamlanmış 2-3 reaktörü kaldıracak kapasitede bir yer. Yatırım buraya yapılmalı, yeni arayışa gerek yok.
*İTÜ Enerji Enstitüsü


PROF. DR. AHMET BAYÜLKEN*:
İŞLETİMİ KOLAY KÜÇÜK REAKTÖRLER SEÇİLSİN

Son ihalede yapılan hata belki de enerji alanının tamamı özel sektöre açılırken, nükleer yatırımların hariç tutulmasıydı. NPI'ın teminat yetersizliği, şartları yerine getirmemiş olması, dünyadaki referans işleriyle ilgili eksikliği tespit edilmişti. Belki de 2000'de ihalenin iptal edilmesi hayırlı oldu. Zaten ekonomik bir krize ilerleyen ülkede, bir de bu borç yükü çıksa çok farklı bir tablo yaşanabilirdi. İşletim kolaylığı açısından küçük reaktörler tercih edilmeli. Büyük reaktörler devre dışı kaldığında şebekedeki açığı kapatamazsınız. Reaktörün yeri soğutma suyu ve depremselliğine göre Karadeniz ya da Akdeniz bölgesinde olmalı. Konya'da yapılırsa büyük bacalar inşa edilir. Bu da bölgesel mikro klima oluşturur.
*Akkuyu Nükleer Santral İhalesi Enerji Bakanı Danışmanı

HANGİ YAKITTAN NE KADAR ENERJİ ELDE EDİLİYOR?

Nükleer yakıtın, çok yüksek olan enerji yoğunluğu avantajlı bir fiziksel özelliktir. Katı yakıtlar ve nükleer için birim yakıt miktarı başına elde edilen elektrik enerjisi değerleri aşağıdaki gibidir.

1 kg odun 1 kwsaat,
1 kg kömür 3 kwsaat,
1 kg petrol 4 kwsaat,
1 kg Uranyum 50.0000 kwsaat,
1 kg Plütonyum 6.000.000 kwsaat enerji çıkarır.


TÜRKİYE'NİN NÜKLEER HAMMADDE REZERVLERİ

Türkiye radyoaktif hammadde aramalarını 1953'te MTA başlattı. Yaklaşık 10 bin ton civarında uranyum rezervimiz var. Bu rezerv 3 bin megavatlık bir santralin 25 yıllık yakıtını karşılayabilecek kapasite demek. Hammadde konusunda Türkiye dışa bağımlı değil. Güney Kore ve Romanya rezervlerini kullanıp kendi yakıtını yapıyor. Uranyum uluslararası piyasada nükleer enerji hammadesi olarak sarı pasta halinde kilogramı 80-130 dolardan işlem görüyor. Zenginleştirilmiş Uranyum satıcıları ABD, Rusya, Fransa ve Japonya. Eskişehir-Sivrihisar-Kızılcaören'deki toryum yatağının kapasitesi 383 bin ton.




Arkadaşına Gönder   Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
  Toplam yorum 0   Onay bekleyen 0  


Yorumunuz editörlerimiz tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

  Bu kategorideki diğer haberler


DHKP-C'YE BÜYÜK DARBE

"BEYAZ CİP'İN İÇİNDE HERŞEYİ FİLME ÇEKTİK"

BİNA, ARSA VE ARAZİ VERGİLERİ ARTTI
»  AKP'DEN SİNE-İ MİLLET'E KARŞI FORMÜL
»  TAKKELİ ANELKA HOCA!
»  ÇOCUKLARI YURTTAN KAÇIRIP, KAPKAÇ'ÇI YAPTILAR!
»  ERTUĞRUL ÖZKÖK: "ERDOĞAN'A DA ALIŞIRSINIZ, ALIŞIRSINIZ"
»  ''BİR GECELİK İLİŞKİ YAŞARIM''
»  AMASRA'DA METAN GAZI BULUNDU
»  2007 'DE 17 BİN POLİS ALINACAK
»  MARMARA DENİZ'İNDE DEPREM
»  KADIN VEKİLLER HAREM'İ TARTIŞTI
»  İNTERNET GÜVENLİK KURULU OLUŞTURULACAK
»  ARAÇ MUAYENE ÜCRETLERİNE ZAM
»  254 KİŞİNİN YAKALANDIĞI OTEL BOŞALTILDI
»  'KÖŞK İÇİN ENDİŞEYE GEREK YOK DERSEM YALAN OLUR'
»  GAZZE'DE CADDELER SAVAŞ ALANINA DÖNDÜ
»  SAHTE PEYGAMBER'İN EŞİNE UZAKLAŞTIRMA
»  ERDOĞAN VE ÇİÇEK HAKKINDA SUÇ DUYURUSU
»  BU DA DEMİREL'İN REKORU!
»  CHP'DEN ORMAN KATLİAMI TEPKİSİ
»  YİNE KARDAK KRİZİ, YİNE YUNANLILAR
»  'ERBAKAN EVLENDİ'HABERİNE TAZMİNAT CEZASI
»  AKP, GENEL SAĞLIK SİGORTASI İÇİN ERDOĞAN'I BEKLİYOR
 
  ÇOK OKUNANLAR
  YAZARLAR

 
EMİN VAROL
 
GAZETEC? ACI S?YLER !

 
Ercan Deva
 
Hatalar Zinciri ve Ortak Akıl

 
MURAT ŞAHİN
 
Matematik Ucuzlugu

 
Cahit Saraçoğlu
 
100 Milyar Liralık Destek Alacaklar
  ÇOK YORUMLANANLAR
  ANKET
Cumhurbaşkanlığı Seçimerinde Kim Kazanır?
Recep Tayyip Erdoğan
Kemal Kılıçdaroğlu
Muharrem İnce
Diğer
 Sonuçları göster   
 
 
RSS

Add to Google
Medya Spot'ta yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz.  Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Medya Spot sorumlu tutulamaz.