Meclis Genel Kurulu, bugün tarihi günlerinden birini daha yaşıyor. Hazırlık çalışmaları 3 aydır süren “demokratik açılım” Genel Görüşmesi TBMM'de yapılıyor. Beşir Atalay'ın ardından DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, söz aldı...
DTP SORUNA NASIL BAKIYOR
Son derece önemli bir dönemden geçiyoruz. İsmi konulmasa da Kürt sorununu mecliste tartışma olanağı bulmayı önemli buluyoruz. Hiç şüphesiz ki bugün Cumhuriyet tarihinin en önemli, en sancılı, en büyük acılar yaratan sorununu konuşuyoruz. DTP olarak soruna nasıl baktığımızı kamuoyuyla paylaşmak istiyorum. Kürt sorunun çözümsüz bir hal alması devletin hatalarıyla doğrudan bağlantılıdır. Elbette uluslararası güç dengesi de hafife alınamaz.
TÜRKİYE İÇ DİNAMİKLERİYLE ÇÖZMELİ ANCAK..
Bugün Kürt sorunu olarak tanımladığımız sorunun bu uluslararası gelişmelerden bağımsız ele alınması mümkün değildir. Türkiye'nin kendi içinde ve iç dinamikleriyle çözmesi gereken bir sorundur fakat sorunu dış dünyadan yalıtarak ele alma durumuna düşmemiz gerekir.
VEKİLİMİZ GÖZÜMÜZÜN ÖNÜNDE ÖLDÜRÜLDÜ
Biz göre farklılıkların inkarı ve demokrasi yoksulluğu ülkeyi uluslararası sistemin istismarına açık hale getirecektir. Kürt sorunu ve savaş gerçeğiyle ilgili sürekli yanlışlar yaptık. Bu çatışma döneminde bölgede yaşanan insan hakları ihlallerinin unutulmaması için özel gayretler gösterildi. Yaşanan faili meçhuller, işkenceler, köy yakmalar ve boşlatmalar, haksız gözaltılar sıkı yönetim ve olağanüstü hal diye gizlenmeye çalışıldı. Milletvekilimiz gözlerimizin önünde kontrgerilla tarafından öldürüldü, işadamları infaz edildi, bu cinayetleri işleyenler ellerini kollarını sallayarak dolaştı.
GEÇMİŞ DÖNEMDEKİ HÜKÜMETLER HATALARINI KABUL ETTİ
Bugün geldiğimiz aşamada görüyoruz ki bugün bu konuda kısmen başarılı olunmuştur. Bölgede yaşayanlar bunun hem canlı tanğı hem de mağdurladırlar. Türkiye içinde inanılmaz bir algı farklılığı yaratılmıştır. Bu da Kürt sorunuyla ilgili gerçeklerin kamuoyuna açıklanmamasından kaynaklanmaktadır. Geçmiş dönemlerde de hükümetler bazı hataların yapıldığını kabul ettiler.
DERSİM VE ŞEYH SAİT İSYANLARI DOĞRU OKUNAMADI
Türkler'in Anadolu'ya ilk geldiği günden beri ittifak içinde oldukları Kürtler'e akıl almaz baskılar uygulandı. Devlet Şeyh Sait ve Dersim isyanlarını doğru okuyamadı. Tek etnik kimliğe dayalı ulus yaratma çabası acılara yol açtı. O dönemde yaşananların üstü örtüldüğü yetmezmiş gibi bugün bile aynı anlayışın temsilcileri çıkıp bu yöntemleri yeniden uygulamaktan söz etme cesaretini gösteriyorlar. Munzur suyunun nasıl kızıla boyandığı resmi tarihçiler tarafından yazılmamış olsada, halk tarafından aktarılan gerçeklerle bugün hala tartışılıyor.
ONUR ÖYMEN'E CEVAP
Katliamcı politikaların hükümete çözüm yolu olarak önerenler bunun hesabını halkımıza verecektir. Bundan emin olun.
Tam da bu noktada PKK'nin bir sonuç olduğunu ifade etmek istiyorum. Devlet bu sonucu ortaya kaldırmayı bir çözüm yolu olarak gördüğü için sorunun nedenlerini hiç ele almadı. Temel yanlış yaklaşım bundan kaynaklanıyor. Şunu söyleyim ki; Bir daha hiç kimsenin toplumumuza böyle acıları yaşatmaya gücü yetmeyecektir. Katliamcılar bunun hesabını halkımıza verecektir.
Bazı çevreler ise Kürtlerin hiçbir talebi olmadığını bunun dışarıdan geldiğnii savunarak sorunu görmemeyi tercih ediyor. Kürtlerin eşit yurttaş olduğunu ve hiç sorunları olmadığını ileri sürenlere, bin yıllık kardeşliğin nasıl bozulduğunu söylemek istiyorum..
BU KARDEŞLİK NASIL BOZULDU
21 Eylül 1930'da Adalet Bakanı Mahmet Esat Bozkurt, bu ülkenin yegane sahibi hizmetçi olma köle olma hakkından bahsetti. Bu ülkenin yegane sahibi Türkler'dir, Kürtler hizmetçi ve köle olma hakkına sahiptir dedi.. Yıl 1935 İsmet İnönü Şark Raporunda Kürtlerin nasıl asimilize edileceği anlattı. Bu ülkede ilerici olarak gösterenlere söylüyorum. Cemal Gürsel " Size Kürt diyenlerin yüzüne tükürünüz diyerek Kürtleri aşağılamıştır. Bunların hepsi devlet politikası olarak harfiyen uygulanmıştır.
TÜRKLER EMPATİ YAPSIN
Eğer eşit yurttaş olduğumuzu, hiçbir sorunumuzun olmadığını iddia ediyorsanız biraz empati yapın. Birileri çıkıp yeryüzünde Türkçe diye bir dil değil dese. Ve tek kelime Kürtçe bilmeyen çocuğunuza zorla Kürtçe öğretmeye kalksa buna isyan etmez misiniz? Biz hiç değilse onurumuzu korumak için bu politikalara karşı çıkıyoruz.
BİZİMKİSİ MİLLİYETÇİLİK DEĞİL
Bu mesele bir Kürt-Türk meselesi değildir. Asimilasyon politikalarına karşı bir tavırdır. Bu kimliğin olduğunu vurgulamanın neresi milliyetçiliktir? Artık içi boş kardeşlik söylemleri de ırkçı politikalar da halkımız tarafından onay görmüyor. Sorumlu ortak siyasi aklı orataya çıkarmak zorundayız.
DEVLETİN ZİHNİYETİ DEĞİŞMELİ
Bugün geldiğimiz noktada malesef eski gelenekten dolayı çok fazla ilerleme sağlanamıyor. Devletin zihniyet yapısında değişiklik yapmadan sorun çözülemez. Kendi aramızda kendimize uygun bir modelle birlik içinde çözmek dışında bir seçenek yoktur. Birbirimize güvenmek dışında bir yol da yoktur. Kimse gelip bizim sorunlarımızı çözemek, çözülsün de istemez. Kendi demokrasinin güçlendirmeyen bir toplum esaretten kurtulamaz. Etnisite dayalı tekci dayatmaların Türkiye'yi küçük düşürüp küresel güçlerin kucağına ittiğini kabul etmek durumundayız.
ORTAK DİL TÜRKÇE
Hiç kimsenin bayrakla, sınırlarla bir sorunu yoktur. Ülkenin ortak dili Türkçe'dir olmaya da devam eder. Türkiye'nin demokrasi dışında başka bir çıkış yolu kalmamıştır. Bugünden sonra yapmamız gereken şey demokrasi etrfında birlişerek tüm sorunlarımızı çözmek olmalıdır. Bu görev herşeyden önce meclistedir.
ORDUDAN MEDET UMMAYIN
AK Parti'nin açılım süreci bizim çözüm anlayışımızdan uzaktır. Kürt sorunu dış politikadan bağımsız ele alınması mümkün olmayan bir konudur. Bu sorunu çözerken halkı mı esas alıcaz yoksa yurtdışını mı dikkate alacağız. Bu sürece başından beri katkı sunmaya gayret ettik. Hükümetin bizi ısrarla sürecin dışına itme gayretlerine rağmen gayret ettik. Sorunun artık orduya havale edilmemesini istiyoruz. Bu süreci destekledik ancak hükümetin askeri operasyonlardaki ısrarı ve sorunu güvenlik sorunu olarak algılaması süreci ilerletememiştir. Bazıları da ordudan medet ummak dışında bir arayış içinde olmamıştır.
Türkiye'nin demokratikleşmesi demek Ortadoğu'nun demokratikleşmesi demektir. Biz ortadaki tavra rağmen olumsuz değiliz. Ortada bu kadar acılar varken ben meseleyi askeri operasyonlarla çözerim diyen bir politikacı çözümsüzlüğe hizmet eder.