Arınç, NTV televizyonunda son gelişmelere ilişkin açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı. Referandum öncesi siyasi üslubun sertleştiğinin ve son olarak CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun ''Başbakan sertleşti ama ben sertleşmeyeceğim'' sözlerinin hatırlatması üzerine Arınç, ''Ramazan müjdesi gibi ne kadar güzel'' dedi.
Siyasetteki gerginliğin ve sertleşmenin daha da artıp artmayacağı yönündeki soru üzerine Arınç, Kılıçdaroğlu'nun, CHP kongresi sonrasında kendilerinden bir ay önce meydanlara çıktığını kaydetti.
Kılıçdaroğlu'nun meydanlara çıkmasının hakkı olduğunu ve bütün genel başkanların da bunu yapması gerektiğini dile getiren Arınç, ''Ama lütfen o bir ay içinde meydanlarda söylediklerine dikkat etmemiz lazım. Ben o kadar dolmuştum ki, elimle de bir işaret yaparak onu eleştirmek istedim. Dünyayı başıma yıktı'' dedi.
''Sonra pişman oldunuz mu?'' sorusu üzerine Arınç, ''Canım söylenecek şey değil bunlar. Ama size o kadar hakaret edildiğinde, 'Yeter artık be, sen de biraz kendine bak' demiş olmak, bizim için affedilir bir şey olmayabilir. Ama ben bu nezaketsizliği yapmakla eğer suçlanıyorsam, onun bize söylediklerini tartmak mümkün değil. Ne sahtekarlığımız kaldı, ne kalpazanlığımız kaldı, ne yiye yiye doymadığımız kaldı, ne hırsızlığımız kaldı. Söylemediği bir şey kalmadı. Vatan satıcılığı, bölücülük vesaire. Bunlar geçmişte bir insana söylendiği zaman cinayet çıkaran sözlerdi. Böyle bir sertliği böyle bir hakareti hiçbirimiz hak etmedik. Bunu Kılıçdaroğlu'nun yapmaması lazım. Yapıyor ve yapmaya devam ediyor. Umarım dün bir eşref saatine geldi, böyle güzel şeyler söyledi. Onun başlattığı polemiklere Sayın Başbakan da haklı bir tepki vererek işi biraz da yükselttiyse bunun siyasete bir faydası yok. Öncelikle kendi başlattığı işten kendisinin vazgeçmesi lazım.''
Kılıçdaroğlu'nun söylediği bütün sözlerin dökümünü çıkardığını belirten Arınç, okuyunca yüzünün kızardığını söyledi.
-''ONLAR (MİZAH DERGİLERİ) SAYIN KILIÇDAROĞLU'NDAN DAHA İYİ BU KONUDA''-
Arınç, ''Biz de siyaset yapıyoruz, biz de rakiplerimizi eleştirebiliriz. Ama kişilik haklarımıza, özel hayatımıza, bizim sıfatlarımızı kendisinin tayin etmesine kadar hakaret içeren konuşmalarını bugün bazı köşe yazarları da artık rahatlıkla yazıp bunlardan rahatsızlık duyduklarını söylüyorlar'' diye konuştu.
CHP liderinin, ''Sayın Arınç'ı mizah dergilerine havale ediyorum'' dediğinin hatırlatılması üzerine Arınç, mizah dergilere baktığını belirterek, ''Onlar Sayın Kılıçdaroğlu'ndan daha iyi bu konuda. Çünkü iki karikatür çıkmıştı ikisi de fevkalade seviyeliydi. Ben bu seviyenin Sayın Kılıçdaroğlu'nun sözlerine de yansımasını bekliyorum'' dedi.
Leman ve Penguen dergilerine saygı duyduğunu dile getiren Arınç, geçmişte Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın açmış olduğu davalardan vazgeçmesi gerektiği yönündeki görüşlerinin de bilindiğini söyledi.
Dergilerin görevlerini yaptığına işaret eden Arınç, ''Ben ona, boyunu da işaret ederek, 'Yeter artık bu söylediklerin' demişsem. Beni istediği yere havale etsin ama kendisi de bu yanlışlarından vazgeçsin'' dedi.
-''HAVUZLU VİLLA''-
''Havuzlu villa'' konusunda polemik yapıldığını, bunun eleştirilecek bir konu olmadığını belirten Arınç, ''Sayın Başbakan'ın da varsa eğer, gidip görmedim doğrusu, ama fotoğraflar çekiliyor, 10-15 tane evin olduğu bir yerde ortada da bir havuz olması, üstünün de kapalı olması, kime ne zararı var? Senin de varmış bak, üstelik 7 tane de evin varmış'' diye konuştu.
Video kayıtları yayınlandığını ve ''Özel hayatla siyasetin ilgisi yok'' denildiğini ancak arkadan başka şeyler çıktığını ifade eden Arınç, özel hayatın siyasetle ilgisinin olmaması, bunun üzerinden bir tartışma açılmaması gerektiğini söyledi.
-''(AŞK GEMİSİ GİBİ BU NE BÖYLE HER GÜN
VİDEO KAYDI YAYINLANIYOR) DEMEZLER Mİ?''-
Arınç, siyasetçilerin de özel hayatlarına biraz dikkat etmesi gerektiğini belirterek, şöyle devam etti:
''Bir genel başkanı götüren, hatta ayakta duramaz hale getiren bir kaset, bir başkası hakkında olunca, 'Ya siyasetçi sen de kendine bir çeki düzen ver kardeşim. Aşk gemisi gibi bu ne böyle her gün video kaydı yayınlanıyor. Sizin aileniz yok mu, aile hayatınız yok mu' demezler mi? Şimdi bugün açık bırakılan bir telefonda, '40 derece sıcaklıkta o koşarken biz de kumar masasının başındayız' diyen bir başka vekilin sözleri yayınlanıyor. Bunlar hoş şeyler değil. Bu tarafta olduğu zaman, 'Vay hainler bak nelerle meşguller'. Bu tarafta olduğu zaman, 'Özel hayatla siyaseti birbirinden ayrı tutalım'. Amenna, tutalım ama her siyasetçinin de kendi özel hayatına da iş hayatına da, siyaset hayatına da dikkat etmesi gerekir. Hem de başkalarından daha fazla.''
-''EVET'' MÜHRÜ TARTIŞMASI-
Referandumda kullanılacak ''Evet'' mührünün zihinleri karıştıracağı yönünde bazı haberlerin medyada yer aldığının belirtilmesi üzerine Arınç, ''Bence zihin karışıklığı olmaz. Bu ''Evet'' mührü Yüksek Seçim Kurulunun da kabul ettiği bir şeydir. Hangi tarafı tuttuğunuzu gösteren bir mühür. Onun üstünde de ''Evet'' olacak. Yani 'Ben bu taraftayım' denecek'' dedi. Arınç, mühür tartışmalarının çok yersiz olduğunu söyledi.
Referandumla ilgili AK Parti'nin yaptığı son bir anket bulunup bulunmadığı sorusu üzerine de Arınç, partisinin bu konuda yaptığı bir anketten haberdar olmadığını ve bugünlerde yapılıp yapılmadığını da bilmediğini kaydetti.
Referandumla ilgili tahmininin sorulması üzerine Arınç, ''Eski tahminimden vazgeçmiyorum. 'Evet'ler çok olacak inşallah. Bunun bir delili de muhalefet partileri bu Anayasa değişikliğinin ne getirdiği ne götürdüğü konusunda hiçbir söz sarf etmiyorlar. Sadece hükümeti, sadece Başbakan'ı eleştiriyorlar. Hükümetin eleştirisi üzerine bir seçim oluyormuş gibi, seçimde partilerin kamplaşması üzerine bu yöntemi sürdürüyorlar'' dedi.
AK Parti olarak Anadolu'yu dolaşırken Anayasa paketi içindeki değişiklikleri anlatmaya gayret ettiklerini belirten Arınç, ''Halkımız esasen bildiği konuları biraz daha pekiştirdikçe 'Evet' oylarının sayısı daha da artacak'' diye konuştu.
''Evet''le ''Hayır'' arasındaki makasın ne kadar olacağı yönündeki tahmininin sorulması üzerine Arınç, ''Anlamlı bir açıklık olması lazım. Bence bu 10 puandan aşağı olmamalı'' dedi.
Arınç, 10 puandan aşağı bir sonucu başarısızlık olarak görüp görmeyecekleri sorusunu yanıtlarken de, çıkacak sonucu ne hükümetin AK Parti iktidarı olarak, ne de muhalefetin kendi lehine yorumlamasını doğru bulmayacağını söyledi.
***
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 2011 genel seçimlerini geciktirmenin mümkün olmadığını, ancak öne almanın anayasa gereğince mümkün olduğunu belirterek, ''Dolayısıyla 22 Temmuz iyi bir tarih değildi. Seçimlerin ya mart ya da nisan, mayıs veya eylül, ekim, kasım aylarında olması çok daha doğaldır'' dedi.
Arınç, NTV'de son gelişmelere ilişkin açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı.
15 Ağustostan sonra şiddet olaylarının artacağı yönünde haberler bulunduğu belirtilerek, ''Referandum öncesi böyle provokasyonlar olmasını bekliyor musunuz? Hükümetin elinde böyle bir bilgi var mı?'' sorusu üzerine Arınç, güvenlik zirvesi toplantısının zaman zaman yapıldığını, bu toplantıya kendisinin de katıldığını anlattı.
Arınç, ''Ama böyle bir rapor ve o rapora dayalı olarak ne yapmamız gerektiği konusunu görüşmedik. Bu istihbarat örgütlerinin, İçişleri Bakanlığının görevidir, onlar analiz ederler'' dedi.
Konuya ilişkin endişesini daha önce ifade ettiğini dile getiren Arınç, terör örgütü PKK'nın eylemsizliği bitirdiği ve eylemler yapacağını önceden de ilan ettiğini belirterek, bunun sonucunda herkesi üzen olayların yaşandığını söyledi.
Bu olayların bir kısmının şehir merkezlerinde, petrol boru hatlarında, bir kısmının da kırsal kesimde yaşandığına dikkati çeken Arınç, ''Çok acı çektik ve çekmeye de devam ediyoruz. Halen de bu olayların devam ettiği ya da edeceği konusunda da bir endişemiz var'' diye konuştu. Arınç, şöyle devam etti:
''Son günlerde yapılan açıklamalarda ramazan dolayısıyla ve kendi demokratik toplum kongrelerinde, vesairelerinde aldıkları kararlarında bir eylemsizliğe girecekleri ve bunun sonucunda da bazı siyasal taleplerde bulunacakları ifade ediliyor. Eğer bu ciddi ve doğru kabul edilirse, eylemlerin giderek azalacağını tahmin edebiliriz.
Ancak Türkiye'yi karıştırmak, halkta korku, panik ve endişe meydana getirmek ve bunun sonucu olarak da bir, sandıklara gitmemek (kendilerinin yaptıkları propaganda sebebiyle), bir diğeri de 'Evet' ve 'Hayır' konusunda 'Ülke elden gidiyor, parçalanıyor bölünüyor', 'O zaman bu anayasa değişikliklerinin ülkeye faydası yok' gibi bir kanaat oluşturmak ve pekiştirmek amacıyla bunların yapılabileceği konusunda bazı istihbaratımız var, düşüncemiz var.
Herşeye rağmen ister eylemsizlik kararı alsınlar ve ister 'Silah bırakıyoruz' desinler, biz her an hazır olacağız. Bütün tedbirlerimizi alacağız. Gözümüzü dört açacağız, şehir merkezlerinde, kırsal kesimde, sandık güvenliğini ve vatandaşların canına malına yönelik bütün eylemleri karşılayabilecek bir güçte ve hazırlıkta olacağız.
''İKİ TARAFLI ATEŞKES FEVKALADE YANLIŞ BİR İFADE''
''BDP'nin iki taraflı ateşkes çağrısını nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusu üzerine de Arınç, ''İki taraflı ateşkes fevkalade yanlış bir ifade. Yani güvenlik önlemlerini almaya ve güvenlik güçlerinin de saldırılara karşı koymaya hakkı var. Bu her demokratik ülkede olması gereken... Asıl saldırıda bulunan, eylem yapan, insan öldüren, şehitlerimizi, gazilerimizi ve insanımızı perişan eden eylemlerin sorumlusu kimse, onun ateşkese veya onun silah bırakmaya, onun eylemsizlik kararı almaya görevi var. Onun da silah bırakması, sanki iki düzenli ordu birbiriyle savaş yapıyormuş gibi bir ateşkes havasını fikren ve zihnen ortaya koymak bence çok yanlış'' dedi.
Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir'in ''özerklik''le ilgili sözleri anımsatılarak, ''Eğer terör örgütü ya da herhangi bir uzantısı bir aşamada özerklik ilan etmeye kalkarsa yahut onu gündeme getirirse o zaman hükümetin tavrı ne olacak?'' sözleri üzerine Arınç, şöyle konuştu:
''Madem sordunuz, hükümetin tavrı bunu kabul etmemek, bunu tartışmaya bile gerek görmemek, bunun yanlış olduğunu söylemektir. Ama eğer suç teşkil eden bir eylem haline dönüşürse, bu konuşmalar bu kararlar, o zaman da yargının görev sahasına girer. Kaldı ki bu söyledikleri şeylerin gerçekleri yansıtmadığı, bunları kimin ağzıyla konuştukları, bunun sonuçlarının ne olabileceği, böyle bir özerkliğin Türkiye Cumhuriyeti haritası içerisinde mümkün olup olmadığı, etnik kökenin sadece bir bölgede değil, her yerde yaygın bir şekilde bulunduğu dikkate alındığında bu sözlerin propagandaya yönelik olduğunu düşünüyorum. Gerçekleşmesi de gayet zor olacak şeyler.''
-''SICAK HAVA SEÇİM TARİHİNİ ETKİLER Mİ?''-
Referandumla ilgili kampanyaların korkunç bir sıcak altında yapıldığı ifade edilerek, 2011 genel seçimlerinin öne çekilmesinin gündeme gelip gelemeyeceğine ilişkin soru üzerine Arınç, ''Bu sıcakları gördük, yaşadık. Sanıyorum unutmayacağız. Önümüzdeki seçimleri değerlendirirken buna dikkat etmemiz lazım'' dedi.
22 Temmuz tarihini kendilerinin koymadığını, Meclis'te Cumhurbaşkanlığı seçiminde bir tıkanma olması nedeniyle seçimin Yüksek Seçim Kurulu'nun kararıyla 22 Temmuz'a alındığını anlatan Arınç, şöyle devam etti:
''Oysa biz Meclisten sevk ederken kanunu 24 Haziran olarak düşünmüştük. Yetişmez dediler, komisyonda 22 Temmuz oldu. Şimdi seçimi geciktirmek mümkün değil ama öne almak mümkün anayasa gereğince. Dolayısıyla 22 Temmuz iyi bir tarih değildi. Seçimlerin ya mart ya da nisan, mayıs veya eylül, ekim, kasım aylarında olması çok daha doğaldır. Dolayısıyla 22 Temmuz'u biz koymadık. Bu 22 Temmuz'da tekrar ısrar olur mu yoksa bir iki ay seçim öne çekilebilir mi? Bunu seçime yaklaştığımızda göreceğiz. Bana sorarsanız olabilir. Gecikmek mümkün değil ama öne almak mümkün.''
-BAĞIMSIZ MİLLETVEKİLİ ÖZCAN'IN MHP'YE KATILMASI-
Ankara Bağımsız Milletvekili Mehmet Zekai Özcan'ın MHP'ye katılması konusundaki değerlendirmesinin sorulması üzerine Arınç, Zekai Özcan Bey çok değerli bir arkadaşımız, iki dönem bizde milletvekilliği yaptı. Sanıyorum Plan Bütçe Komisyonu'ndaki tartışmalar sebebiyle, daha sonra 'Demokratik Açılım'la ilgili itirazları sebebiyle partiyle arasına biraz mesafe koymuştu. Bir üzüntü ve sıkıntı içindeydi şahsen bildiğim kadarıyla. Hatta anayasa oylamaları sırasında onun da 'Hayır' vereceği söyleniyordu, bazı isimler üzerinde spekülasyon yapılırken'' dedi.
Zekai Özcan'ın bütün oylamalara katıldığını ve bildiği kadarıyla 'Evet' oyu kullandığını ve bunu hem kendilerine hem de arkadaşlarına defalarca söylediğini anlatan Arınç, şunları kaydetti:
''Hiç merak etmeyin ben geliyorum ve 'Evet' oyu veriyorum' dedi. Hatta biz böyle hatıra binaen oy verecek olanların gece 12'den sonra kalmayacaklarını düşünüyordum ama bazı arkadaşlar sabahın beş buçuğuna kadar kaldılar ve her turda oy kullandılar.
Yani 'Ben anayasa değişikliklerinde 'Evet' oyu kullandım' diyen bir insanın 'Hayır' oyu kullanmak için MHP'ye gittiğini düşünmüyorum.
MHP'nin de 'Evet' oyu kullanmış bir insanı reddetmesi gerekirken partisine almış olmasına da doğrusu anlam veremiyorum ama bu, referandumla doğrudan ilgili bir parti değiştirme olmayabilir.
Fikirlerini düşüncelerini bundan sonra MHP'de sürdürecek oluyorsa buna saygı duymamız gerekir. Kişilik olarak çok sevdiğimiz beğendiğimiz bir arkadaşımızdır. Bize hiçbir yanlışı yoktur ama kendi fikirlerini partisinin fikirleriyle son zamanlarda üst üste koyamamıştır.