iktidar partisinin her milli konuyu taviz vererek, sempatik görünerek ve sırnaşarak çözeceğini zannettiğini ileri sürerken "Bu ilkesiz siyasetin kaynağı olan Başbakan’ın gayri ciddi tavırları, argo üslubu ve sergilediği sorumsuzluklar, aslında AKP zihniyetinin basit siyaset ve köksüz devlet anlayışının gerçek ve tam bir izdüşümü olarak tarihe geçmiştir” dedi.
Bahçeli hükümetin ikinci yılını yazılı açıklamayla değerlendirdi. Bahçeli 18 sayfalık açıklamasında AKP’nin iktidarda bulunduğu yedi yılın sıkıntıların daha da arttığı olumsuzluklarla dolu bir dönem olarak tarihteki yerini aldığını belirtti ve “AKP’nin her yeni yılı ve her yeni hükümeti bir öncekini aratmış, ülkemizi kendi yarattığı buhranlara sürükleyerek tam bir kaosun eşiğine kadar getirmiştir. Tartışmalar, çalkantılar, gerilimler ve komplo teorileri ile geçen günlerin ardından geldiğimiz bugünkü aşamada, Türkiye siyasi, sosyal ve ekonomik anlamda tam bir bunalım yaşamaya başlamıştır” dedi.
-ERMENİSTAN’A TEK TARAFLI TAVİZ VERİLİYOR-
Devlet Bahçeli, Ermenistan’la yumuşama çalışmaları konusunda “Ermenistanla adına ‘normalleşme’ denilerek, bir yandan ikili, üçlü görüşmelerle; maç izleme bahanesi ile yürütülen ilişkilerle süreç Ermenistan'a tek taraflı taviz verme aşamasına kadar dayanmıştır” iddiasında bulundu. Azerbaycan’ın oyalanmak istendiğini savunan Bahçeli, “Azerbaycan’dan küresel projeler uğruna Karabağ’daki haklarından vaz geçirilmesi ve katliamları unutması istenmiş, ancak partimizin ve kamuoyunun tepkileri ile hızla çark edilerek konu ileride oluşacak sözde bir fırsata kadar ertelenmiştir. ABD Başkanı’nın ‘soykırım’ sözcüğünü İngilizce değil Ermenice olarak telaffuz etmesi bile hükümet tarafından alkışlarla karşılanmıştır” görüşünü savundu.
-VAŞİNGTON, BRÜKSEL, ERBİL VE ERİVAN AĞZI-
Vaşington, Brüksel, Erbil ve Erivan ağzı ile konuşan lobilerin çabaları ile millet ve devlet hayatının direnç ve emniyet mekanizmalarının, birer birer zayıflatılmaya çalışıldığını öne süren Devlet Bahçeli, AKP’nin yıkım ve tahrip projelerinde aradığı desteği Türk tarihiyle, milletin milli ve manevi değerleriyle kavga etmeyi modern ve çağdaş olmanın önşartı zanneden bir ittifakın alkışlarında bulduğunu bildirdi. Bahçeli şöyle devam etti:
“Kendi milletine yabancılaşarak hiçbir milli değer tanımayan, haslet ve haysiyetimizi korumayı gereksiz gören, tarihimizi bir kambur ve kara dönem olarak algılayan odaklar da aradıkları siyasi desteğe AKP ile kavuşmuşlardır. Bu destekten cüret bulan hükümet, önce Türklüğe hakareti düzenleyen TCK’nun 301. maddesinin değişimi, ardından Azınlık Vakıflarına imtiyaz tanıyan yasa değişikliği ile dayatmalara tam anlamıyla teslim olmuştur. Bu tavizler bile ihanet ve işbirliği odaklarının iştahını kesmemiş, sözde Ermeni soykırımı iddialarını kabul eden bir alçalma ile iktidarın açtığı kapıdan ‘özür’ kampanyası başlatmışlardır. Bu kampanyaya bizzat başbakan da katılmış, ‘Farklı etnik kimlikte olanlar ülkemizden kovuldu. Bu aslında faşizan bir yaklaşımın neticesiydi’ sözleri ile ecdadını aşağılamayı özgüven zanneden zihniyet çürümüşlüğünün ülkemizde hangi boyutlara ulaştığını herkese göstermiştir.”
-TÜRKİYE’Yİ KARANLIK TÜNELE SOKTULAR-
Özellikle hükümet eliyle oluşturulan siyasal karmaşa, tartışma ve çatışmaların kaygı verici seviyelere yükseldiğini, Türkiye'nin karanlık tünele sokulduğunu iç ve dış güvenliğini, milli çıkarlarını ve milli bünyesini tehdit eden tahriklerin yoğunlaştığını belirten Bahçeli, "Türk Milleti bir çaresizlik içine itilmiş, AKP iktidarının maddi ve manevi tahribatından hemen hemen her kesim ve her kurum payını almıştır. Hesapsız ve hayali vaatlerin cazibesine kapılan aziz milletimiz, bugün gerçeklerle yüzleşmenin acı tecrübesini yaşamaya başlamıştır. Türkiye, büyük sıkıntılar içinde ve gelecek ümidi yara almış bir ülke olarak sanal gündemlerin ve hayali hedeflerin peşinde sürüklenmektedir.”
-AHLAK VE VİZYON KITLIĞI VAR-
Sürekli yalpalayan, kime ve neye hizmet edeceği konusunda ciddî tereddütler geçiren AKP zihniyetinin elindeki çok önemli fırsatların geçen dönemde heba edildiğini anlatan Bahçeli, “Bu anlayışın ahlak ve vizyon kıtlığı ile çakışması ülkemizdeki sıkıntıların giderek artmasını kaçınılmaz hale getirmiştir. Geride kalanlara baktığımızda önümüzdeki dönem için ümitvar olmamızı gerektirecek hiçbir olumlu belirti ortada kalmamıştır. Aradan geçen iki yıl, önceki AKP yönetimlerinde olduğu gibi yoksullaşma, istismar, kutuplaşma ve teslimiyetten başka bir sonuç doğurmamıştır” dedi. Devlet Bahçeli, şu suçlamalarda bulundu:
“Siyasi gerginliğin kontrolsüz bir biçimde tırmandığı, Cumhuriyet’in temel organları arasında yetki çatışması yaşandığı, Anayasal kurumların meşruiyet tartışmalarının içine çekilerek yara aldığı kargaşa ortamı Türkiye’yi ağır risklerle karşı karşıya bırakmıştır. Bugün, yıllardır sergilenen teslimiyetçi tavrın ve dış politika konularında yapılan ağır hatalar zincirinin yarattığı büyük kayıpların, telafisinin mümkün olmayacağı bir aşamaya kadar gelinmiştir. AKP zihniyeti, iktidar olduğunda Türkiye ölçeğinde yok denecek kadar azalmış terörü azdırmış ve milletimizin başına bela haline getirmiştir. Hükümet bu dönemde silahlı teröristle pazarlık aşamasına geçmiş, İmralı ve Kandil, hükümetin işbirliği yaptığı adresler arasına girmiştir.”
Hükümetin geride kalan dönemde TBMM’nin sınır ötesi operasyon için verdiği yetkiyi kullanmaktan ısrarla kaçındığını iddia eden Bahçeli, “Siyasi çözüm adı altında tezgâh altı görüşmeler bir yandan devam ederken bölücü terör de dağda kanlı eylemlerini, şehirde ihanet provalarını sürdürmüştür. Sistematik hale getirilen saldırılarla kan ve gözyaşı üzerinden hükümetle el altından pazarlık yapılmaya başlanmıştır. Geçmişte yapılan ‘silahı bırak masaya gel’ çağrısı siyaset eliyle tekrarlanmıştır. Dağdaki teröristlerin şehirde siyaset yapmaya davet edilmesi, etnik bölücülerin koruma altına alınması gibi arayışlar sinsi bir hazırlığın işaretlerini vermiştir. Yıllardır bölücü denilen marjinal grupların tekelinde olan etnik tahrikler bu dönemde adeta meşruiyet kazanarak alabildiğine artmıştır. Suç olan bölücü tasavvurlar ve girişimler yıllar sonra el değiştirerek AKP tarafından temsil edilmeye başlanmıştır” dedi.
Sözde demokrasi, özgürlük ortamı ve fırsat adı verilen bu çözülmede; devletin en üst temsil makamları eliyle oluşturulan tepkisizlik ortamının, çok tehlikeli bir siyaset modelinin yerleşmesine kapı araladığını, Türkçe dışındaki dillerde yayının başlatılması sürecinin, eğitimde ikinci dilin resmileştirilmesine ve oradan İmralı canisini de içine alacak geniş kapsamlı bir af ile terörün ve teröristlerin aklanarak, döktükleri kanın AKP eliyle temizlenmesine doğru yol alındığını kaydeden Bahçeli, şunları söyledi:
-İMRALI MİSAFİRHANESİ-
“İmralı’daki infaz şartlarının gevşetilmesi, buranın bir misafirhaneye dönüştürülmesi çabalarının arkasındaki niyet, bu sürecin teslimiyetle sona erecek yol haritasının ara istasyonları olarak görülmeye başlanmıştır. Bütün bu gelişmelerle eşzamanlı olarak, Irak’ın Devlet başkanı olan eski Peşmerge reisi, PKK terör örgütü ile AKP hükümeti arasında arabulucu rolü üstlenmiş, terörle mücadelede bütün inisiyatif yabancı mihrakların eline teslim edilmiştir. Türkmen kardeşlerimizin milli varlığı, güvenliği ve geleceği de, AKP’nin kucakladığı Peşmerge gruplarının insafına bırakılmıştır. Türkiye’deki Erbil lobilerinin, İmralı canisinin, PKK’nın ve Türkiye Büyük Millet Meclisindeki maşalarının Türkiye’ye dayatmak istedikleri siyasi senaryonun sahneye konulması mümkün olabilirse, PKK’nın siyasi talepleri ve eylem planının, bu süreçte demokratik çözüm platformu halinde milletimizin önüne sinsice getirilmesi hedeflenmiştir.”
-KUTUPLAŞMA SİYASETİ-
İktidar-muhalefet ve kurumlar arasında cepheleşme yaşandığı, başörtü konusunda “Örterim, örttürmem, açarım açtırmam” mücadelelerinin mahkemelere taşındığını anlatan Bahçeli inanç ve değer üzerinden sonu olmayan çekişmelerin siyasi mücadele aracı haline getirilmesinin toplumsal bünyede ciddi tahribatlara yol açtığını belirtti. Bahçeli şöyle devam etti:
-HÜKÜMET MEDYAYA ŞANTAJ YAPTI-
“Önüne gelenin bağımsız yargıyı etkilemeye çalıştığı, kurumlar arası gerilimin doruk noktasına çıktığı bu dönem herkesin gözü önünde cereyan etmiştir. Hükümet, sorunları örtmek ve ötelemek için kontrolü altına aldığı sözde aydın, yandaş medya ve işbirlikçi çevrelerle saf tutmuştur. Özel hayatın gizliliği, aile hayatına saygı, haberleşme hürriyeti gibi temel hak ve özgürlüklerin ihlaline yönelik kuşkular yoğunlaşmıştır. Hükümet, işine gelmeyen veya işbirliğine yanaşmayan medya sektörüne tehditler yağdırarak şantajlara başvurmuştur. İşbirlikçilere, Ermeni sözcülerine, tarih tahrikçilerine ve Türklüğe hakaret için kuyruğa girenlere özgürlük alanını genişletirken, siyasetini eleştirenleri ‘şizofren ve hazımsız’ kabul etme geleneği geçtiğimiz yıllarda da artarak devam etmiştir. Hakkında açılan kapatma davası hükümetin siyasi ahlakını ortaya çıkaran bir diğer önemli gösterge olmuş, işbirlikçi AKP zihniyeti bu süreçte Türk adaletini ve hatta Türk tarihini dışarıya ihbar etmekten utanmamıştır.”
-YOLSUZLUKLARI YABANCI MAHKEMELERCE TESCİL EDİLDİ-
AKP yolsuzluklarının yabancı mahkemelerce tescil edildiğini öne süren Bahçeli, “Türkiye’nin bugün karşı karşıya bırakıldığı tehlikelerin başında gelen ahlaki çürümenin, yolsuzluk ve hırsızlığın devlet ve toplum hayatımızı bir kanser gibi hızla sarıyor olması gelmektedir. Bu vahim gidişatın başlıca sorumlusu da, siyaset kurumunu yozlaşma batağına iten AKP iktidarı olmuştur” dedi.
Bahçeli tüyü bitmemiş yetimin hakkını savunduğunu söyleyerek iktidar olan AKP’nin, istismar ve suiistimal üzerine kurguladığı yolsuzluklar ile mütedeyyin insanların tertemiz duygularını istismar ederek ördüğü vurgun ağlarının artık gün ışığına çıkmaya başladığını öne sürdü. Bahçeli şöyle devam etti:
“Servetinin meşru kaynağını açıklayamayan, dokunulmazlığı adalet önünde hesap vermekten kaçma kapısı olarak gören, en yakın çalışma arkadaşları yolsuzluğa batan Başbakan’ın; hala temiz siyasetten bahsetmesi siyaset kirliliği olarak tarihteki yerini almıştır. Bu dönemde siyasi ahlak da yozlaşmış, Başbakan hükümet olmanın bütün avantajlarını Mahalli İdareler seçimlerinde kullanmaktan asla utanç duymamıştır. Bütün bu ahlaksızca gelişmeler olurken suçüstü yakalanan AKP kadroları, Türk Milletine ve Türk adaletine hesap vermekten kaçabilmek için dokunulmazlık zırhlarına saklanmaya devam etmişlerdir.”
-AKP’YLE OLMAZ-
Devlet Bahçeli, “AKP iktidarıyla geçen her gün kaybedilmiş olacak, Recep Tayyip Erdoğan olduğu sürece sorunlar hiç bitmeyecektir. Esasen yedi yıldır devam eden ve son iki yıllık sürede içinde ağırlığını her geçen gün yoğunlaştıran sorunların müsebbibi ve kaynağı AKP kadroları ve bu ilkesiz ve teslimiyetçi kadroların başındaki Başbakan Erdoğan’dır. İhanetle ihmal arasında karar noktasında gidip gelen bir anlayış körelmesi sonucu, Anadolu Türklüğü’nün son bağımsız devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin, içinde yaşadığı sorunlu coğrafyada, ebedi vatanında milli varlığını koruması için güçlü ve istikrarlı bir toplum ve devlet olması AKP yönetimiyle tümüyle hayal haline gelmiştir. Türkiye’nin üzerinde toplanan kara bulutlar, tahribatı çok ağır olacak bir fırtınanın habercisidir. Türkiye’yi çok zor günler beklemektedir. Bu vahim gidişin durdurulması, bir bütün olarak Türk Milleti için artık varoluş-yokoluş meselesi haline gelmiştir. Başkent Ankara merkezli, çağı Türkçe okuyan kuvvetli bir devletin yerine; iç çekişmelere teslim olmuş, kimsenin kimseye güvenmediği, şüphelerin kanaat olarak belirdiği, başkalarının yalanlarını kendi doğrularına tercih eden bir yönetim anlayışıyla Türkiye uçurumun kenarı kadar getirilmiştir. 58,59 ve 60. hükümetle birlikte geçen yedi yıldan sonra ortaya çıkan gerçek şudur: Türkiye AKP’den kurtulamadığı sürece soluk alamayacak, beklediği, özlediği ve hak ettiği huzur, adalet, refah, birlik, kucaklaşma ve istikrara asla kavuşamayacaktır” dedi.
-VAROLUŞUN SORGULANACAĞI TARİHİ KAVŞAK NOKTASI-
MHP Genel Başkanı Bahçeli özetle şu konulara değindi:
“-Türkiye, varoluşunun sorgulanacağı tarihi bir kavşak noktasına, bir yol ayrımına doğru hızla sürüklenmiş, ülkemizin iç ve dış güvenliğini, milli çıkarlarını ve milli bünyesini tehdit eden gelişmelerin kıskacı giderek daralmıştır.
-Ülkemiz çok ağır ipotekler altına sokulmuş, milli çıkarlarımız ucuz pazarlıkların, sahte kahramanlıkların konusu haline getirilmiştir.
-Amerika Birleşik Devletleri'nin projelerini ve Avrupa Birliği'nin iç ve dış politikalarını tek kurtuluş yolu ve iktidarı için meşruiyet fırsatı olarak gören AKP zihniyeti, Türkiye'nin haysiyetiyle oynanmasına göz yummaya devam etmiştir.
-İktidar partisinin her milli konuyu taviz vererek, sempatik görünerek ve sırnaşarak çözeceğini zannetmesi ilave geri adımları doğurmuştur.
-Bugün Türkiye, yüzyılların emaneti olan hayati konuları ihmal ederek ve duruşunu gevşeterek AKP’nin uluslararası alanda talip olduğu küresel taşeronlukla milli politikalarını ateşe atacak bir tuzağın ve çekim alanının merkezine sürüklenerek yaklaşmıştır.
-Özellikle ABD ile gerilen ilişkileri düzeltmek isteyen hükümet; siyasi, ekonomik ve askeri boyutları itibarıyla gerekli milli stratejik analizleri yapmadan küresel projelere destek sağlayan bir yardımcı unsur olmayı tercih etmiş, başbakan ise ‘eşbaşkan’ sıfatı ile bu taşeronluğu bütün hızıyla sürdürmüştür.
-Uluslararası ilişkilerde açık ve şeffaf yaklaşımlar, yerine istisna olan kapalı kapılar ardında yapılan pazarlıklara, tezgâh altı görüşmelere, gizli ve kayıt dışı toplantılara bırakmış, Türkiye Başbakandan başka hiç kimsenin bilmediği taahhütlerin altına itilmiştir.
-Bu taahhütleri de yeterli bulmayan devletler artık her ortam ve platformda Türkiye’den bekledikleri tavizleri açıkça dile getirmeye başlamışlar, milli tarihimizin şerefli sayfalarını, devletimizin milli tapu senedi olan Lozan’ı ihlal eden tekliflerini fütursuzca dile getirmişlerdir.
-Bu ilkesiz siyasetin kaynağı olan Başbakan’ın gayri ciddi tavırları, argo üslubu ve sergilediği sorumsuzluklar, aslında AKP zihniyetinin basit siyaset ve köksüz devlet anlayışının gerçek ve tam bir izdüşümü olarak tarihe geçmiştir.” (ANKA) (ORH/BÜN)
18:45 05/09/2009
"
{436093_20090905184521}