Günün Haberleri   |   Giriş sayfam yap   |   Favorilere ekle   |   Künye   |   İletişim   |   Sitene haber ekle


 
DOLAR
38,9934
EURO
44,3725
IMKB
9.356,000
ALTIN
4.210,450
 
Hava Durumu ANKARA
14 / 30 C°
Değiştir
 
     
 
Medya Spot Google
 
 
 Ana Sayfa  Gündem   Ekonomi   Dünya   Yaşam   Medya   Spor   Magazin   Polis Adliye 
 
BAYKAL: "AKP İKTİDARI OLMASAYDI BU OLAYLAR OLMAZDI"
BAYKAL:  AKP İKTİDARI OLMASAYDI BU OLAYLAR OLMAZDI
 
CHP lideri Deniz Baykal partisinin grup toplantısında milletvekillerine hitap etti. Baykal "6 Yıldır AK Parti iktidarı olmasaydı bu olaylar olmazdı" dedi.
 
20.1.2009 - 17:57
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Türkiye'nin, Ortadoğu'da barışın sağlanması için etkin diplomasi uygulayamadığını öne sürerek, "Ortadoğu'da en çok konuşan ülke biz olduk, olayları yönlendirirken de devre dışında kalan ülke biz olduk. En çok biz konuştuk ama gerekeni yapamadık" dedi.
Baykal, CHP TBMM Grup Toplantısındaki konuşmasında, İsrail'in Gazze saldırıları ve ateşkes ilan edilmesine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

İsrai'in, Gazze'ye "çok haksız, gereksiz ve orantısız güç kullanma yoluyla müdahale ettiğini, bunu anlayışla karşılamanın mümkün olmadığını" ifade eden Baykal, İsrail'in, aralarında çocuk ve kadınlarında bulunduğu masum insanların ölümüne sebep olduğunu, hastanelere ve BM yardım merkezlerine saldırdığını söyledi.

Baykal, "İsrail'in, Gazze'de insanlık açısından bir utanç tablosu oluşturduğunu" belirterek, saldırının, insanlığın hafızasına yeni bir katliam olarak kaydedildiğini bildirdi. "Gazze'de sadece insanlar katledilmemiştir, aynı zamanda insanlık da katledilmiştir" diyen Baykal, Hiroşima gibi sivil insanları da öldürmeyi öngören bir savaş yönteminin, Ortadoğu'da uygulandığını dile getirdi.
Baykal, Türkiye'nin takındığı tavrın, pek çok çevrede "yadırgandığı" savunarak, bunun gözden kaçırılmamasını istedi. Gazze'de yaşanan facia karşısında, toplumun dayanışma içine girdiğini anımsatan Baykal, şöyle konuştu:

"Ama bu ıstırap karşısında devlet olarak bu durumu bir an önce ateşkese taşımak ve ateşkesin hızla ortaya çıkmasını sağlamak için atmamız gereken önemli adımlar vardı. Bu adımları atma konusundaki görevimizi maalesef bir kenara bıraktık. Bu konuya yönelik söylemlere, suçlamalara ağırlık veren, vatandaşların duygularını harekete geçirmeyi öngören bir bir dış politika üslubu içine girdik. Bu tutum, Türkiye'yi etkin diplomasi uygulama şansından yoksun bıraktı."
Türkiye'nin, sorunu bir an önce barışa taşıyacak etkin müdahaleler yapma şansını kaybettiğini ileri süren Baykal, şöyle devam etti:

"Ortadoğu'da en çok konuşan ülke biz olduk, olayları yönlendirirken de devre dışında kalan ülke biz olduk. En çok biz konuştuk ama gerekeni yapamadık. Başbakan, nutuk attı. 'Gelin TBMM olarak İsrail'i insanlık dışı uygulamaları dolayısıyla kınayalım' diye önerge hazırladık, teklif ettik. 'Hayır' dediler, o önergeyi reddettiler. Bir tavır takınmak istiyorsak, bunu kişisel nutuklarla ortaya koymanın bir anlamı yok. Devlet, TBMM olarak hep beraber kınarız. Konuştuğun için etkin olmaktan çıkıyorsun, yönlendirici olamıyorsun, öte yandan da Türkiye'yi, bir devlet sistemi olarak bu olayın karşısında takınması gereken tavrı, takınma noktasından uzak tutuyorsun. Bu çelişkidir, yanlış olmuştur."
Baykal, Mısır'ın, hiç konuşmadığını, ancak Fransa ile etkin diplomasiyi götürdüğünü ifade ederek, "Mısır, bu sorunun çözümündeki anahtar ülke haline gelmiştir. Biz şikayet ettik, nutuk attık. Mısır, Fransa ile ateşkes projesi ortaya koydu" dedi.

Ortadoğu'daki acı tablolar karşısında, onların bir parçası haline dönüşmeye yönelmenin, Türkiye'nin yıllarca izlediği politika geleneğine ters olduğunu anlatan Baykal, şunları söyledi:
"Biz, Ortadoğu'daki çatışmanın tarafı olmamalıyız, olmamaya özen göstermeliyiz. Oradaki çatışma ne kadar ahlaki, haklı, doğru ve net bir şekilde ortaya çıkarsa çıksın, biz, sadece oradaki insanların değil 70 milyon insanın sağlığının, hayatının, geleceğinin güvencesi olmak durumundayız. Biz, koca Türkiye'yi Ortadoğu'da bir ihtilâfın tarafı haline dönüştürmek isteyenlere teslim olamayız... Acırız, üzülürüz elimizden geleni yaparız. Ama elimizden geleni yapmayacağız, nutuk atacağız ve Türkiye'yi, oradaki çatışmanın bir parçası haline dönüştüreceğiz. Bu yanlıştır."
Türkiye'nin, Filistin-İsrail çatışmasında, Filistin'in değil, Filistin'in içindeki bir örgütünün temsilcisi haline geldiğini iddia eden Baykal, şöyle dedi:

"Başbakan'ın dün Brüksel'de yaptığı konuşmadan öğreniyoruz ki Hamas ile Filistin Kurtuluş Örgütü arasındaki çatışmada da Hamas'ın temsilcisi haline gelmişiz. Başbakan, Mahmud Abbas'ı suçluyor. Bu suçlama haklı mıdır, değil midir?

O suçlamalara girmeye başlarsak, Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ile Hamas arasındaki çatışmada, taraf olmayı içimize sindirirsek çok yanlış iş yapmış oluruz. Başbakan, kaptırdı gitti... Hamas'tan sonra da FKÖ'ya da Mahmut Abbas'a meydan okumaya başladı. Bizim işimiz mi? Bizim işimiz, 70 milyonu, Türkiye'yi düşünmek. Türkiye, duygusal davranma hakkına sahip değildir. Soğukkanlı olmak durumdayız. Kendimizi oradaki tartışmaların tarafı haline dönüştürmemeliyiz."
Baykal, Gazze'deki acı olayları, Türkiye'de halkın, "bir din çatışması, bir ırk çatışması" olarak algılamakta olduğu izlemini verecek bir tablonun gelişmesine izin verilmemesi gerektiğini belirterek, bu konuda insani tepkinin gösterilmesini ama "din, ırk çatışmasının parçası haline getirilmemesini" istedi. Bu konuda en büyük sorumluluğun iktidara düştüğünü bildiren Baykal, "Biz, yıllarca bu bölgede birbirlerinden farklı dinlere, ırklara mensup insanlarla barış, huzur ve istikrar içinde yaşamayı başarmış insanlarız. Bizim, hiçbir insana, hiçbir inanca, hiçbir dine, hiçbir ırka karşı husumet içinde olmamıza yönelik bir kampanyayı, faaliyeti hoşgörüyle karşılamamız söz konusu olamaz. Bu tuzağa da Türkiye düşmemelidir" diye konuştu.

Baykal, sorunun çözümü için iki devlet anlayışına dayalı çözüme ihtiyaç olduğunu vurgulayarak, şunları ifade etti:

"Hem Filistin, hem İsrail olacaktır. Filistin bağımsız devlet olarak olacak, bir an önce olacak. Kimse, bunu ertelemeye kalkışmamalı. Bunu ertelemenin insanlık için çok ağır bedeli vardır... Bu işin çözülmesi, İsrail'in uluslararası güvence altında sınırları belli bir ülke konumunda olması, sürekli genişleme arayışı içinde olmaması. Filistin'in de bağımsız bir devlet olarak varlığının güvence altına alınmasıdır."

ABD'de bugün başkanlık devir teslim töreni yapılacağını, George Bush'un görevini, Barack Obama'ya devredeceğini anımsatan Baykal, bu törenin bütün dünyanın geleceğini yakından ilgilendirdiğini belirtti Baykal, şöyle konuştu:

"Sayın Obama, Cumhurbaşkanı olarak seçilmiştir. Umut ediyoruz ABD'nin ve dünyanın genel görümünde köklü bir değişimi gerçekleş tirecektir. Bu iddiayla, bu umutla işbaşına gelmektedir. Bu iddiaları, sadece ABD'de değil, dünyanın dört bir köşesinde ilgi ve destek yaratmıştır. Biz de aynı iyimser duygularla, geleceğe yönelik umutla bu değişimi selamlıyoruz. Obama'ya başarılar diliyoruz.
Umarım dünyanın dış politika anlayışında köklü bir değişim gerçekleştirilir. Tek taraflı tehdidi bertaraf etmek için müdahale hakkı gibi, uluslararası hukukun bugüne kadar tanık olmadığı anlayışlar bir tarafa bırakılır. Bütün ülkelerin katkısıyla daha barışçı, ülkelerin hukuklarına ve kimliklerine saygı gösterilen yeni bir dönem dünyada açılır. Bunu bekliyoruz. Bunun gerçekleştirilmesi doğrultusundaki her adımı da Türkiye içtenlikle destekleyecektir. Bu başlangıç gününde, biz de iyimser duygularla, umutla yeni dönemin, ABD'ye, Türkiye'ye ve dünyaya hayırlı olmasını ve barış getirmesini diliyoruz."
Baykal, ekonomide kaygı verici gelişmelerin sürdüğünü ifade ederek, son açıklamaların, Türkiye'de ekonomik krizinin daha da derinleşmekte olduğunu gösterdiğini söyledi.

İşsizliğin arttığını, başta otomotiv olmak üzere temel sekt örlerdeki üretimde ciddi düşme olduğunu anlatan Baykal, emeklilere yapılan yüzde 4'lük zammı eleştirdi. Baykal, enflasyon ve birbiri ardına gelen zamların, emekliler başta olmak üzere dar gelirli ve ücretlileri ciddi şekilde sarstığını belirtti.
Hükümetin, krizle mücadele etme programı ilan edemediğini, hükü metin nasıl politika izleyeceğini, IMF ile yapılacak anlaşmanın belirleyeceğini ileri süren Baykal, IMF anlaşmasının da kesinlikle çözüm getirmeyeceğini bildirdi.

Baykal, vatandaşın alım gücünü artıracak önlemlerin alınmasına ihtiyaç olduğunu ifade ederek, çalışanların üzerindeki vergi yükünün azaltılmasını istedi. Baykal, öğrenci burslarının da yaygınlaştırılmasını talep etti.

Sağlık sektöründe ciddi rahatsızlıklar ortaya çıkmaya başladığını, işlerin yaz boz tahtasına döndüğünü öne süren Baykal, diş hekimlerinin olağanüstü sıkıntı yaşadığını söyledi.
Özel sağlık kuruluşlarının, çoğunun batma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu ileri süren Baykal, sağlık kuruluşlarının, büyük sağ lık monopollerine teslim edilmek istendiğini savundu. Baykal, şöyle konuştu:

"Özel desteklerle, kolaylıklarla çok büyük monopol tesis edebilecek, tekel oluşturabilecek sağlık kuruluşlarının önü açılmak istenmektedir. O nedenle kurulmuş olan sağlık kuruluşlarını, devreden çıkaracak politikalar bir süreden beri yürütülmektedir. Bu çerçevede son bir hazırlık var. Şimdiden o konuda bir uyarıyı söyleme gereği duyuyorum. Sağlık kuruluşları derecelendirilecekmiş birinci sınıf, ikinci sınıf, üçüncü sınıf, dördüncü sınıf diye... Birinci sınıf dediği sağlık kuruluşları daha yüksek bir tedavi uygulama şansına sahip olacak. Diğerleri tamamen devreden çıkarılacak. Böylece tekel, zincir sağlık sistemleri Tü rkiye'de kurulacak. Bunlar yanlış işler."
Dünyanın hiçbir yerinde sağlık kuruluşları, birinci sınıf, ikinci sınıf diye ayrılmadığını ifade eden Baykal,şunları kaydetti:

"İkinci sınıf sağlık kuruluş ne demek? İkinci sınıf vatandaş mı var Türkiye'de ki ikinci sınıf sağlık kurumuna gitsin. Devletin görevi, her vatandaşını birinci sınıf denilen sağlık hizmetlerine kavuşturmaktır. Bir ayrım yapmayı, sağlık kuruluşları arasında sınıflandırma yapmayı i çine sindiren hükümet, vatandaşlar arasında sınıflandırma yapmayı içine sindirmiş demektir. Bu hiçbir şekilde kabul edilemez, dünyada da böyle bir sınıflandırma yoktur. Lokanta sınıflandırır gibi sağlık hizmetlerini sınıflandıracaksınız. Bu kabul edilemez, çok yanlıştır. Bu arayıştan, hükümet derhal vazgeçmelidir. Kıyameti kopartırız. Birilerini zengin edeceğiz diye, ona paketin çok üzerinde tedavi faturası imkanı sağlayacağız diye, böyle bir ayrımı yapmalarını hiçbir şekilde kabul edemeyiz. Vatandaşın sağlığıyla kimse oynama hakkına sahip değildir. Kimse, vatandaşın sağlığı üzerinde zenginleşme arayışına girmemelidir. Girenlere de iktidar destek olmamalıdır, kol kanat germemelidir."
Davayı, "malum dava" olarak nitelendiren Baykal, davanın niteliğinin, ne anlama geldiğinin, giderek daha iyi ortaya çıktığını söyledi.

Baykal, davanın, çok değişik savrulmalar yaşadığını ifade ederek, Türkiye'nin saygın hukukçularının, "Yürüyen bir dava var, bunun savcısı, hakimi var, hepimize sabır ve anlayış göstermek düşüyor, gerçek ortaya çıkar" anlayışını geride bıraktığını belirtti. Baykal, hukukçuların, seslerini yükseltme, eleştiriler, değerlendirmeler yapma gereğini hissetmeye başladığını ifade ederek, bugün kimsenin, davanın uluslararası hukuk ve Türkiye'nin yargılama standartlarına uygun yürütüldüğünü söyleyemeyeceğini savundu. Baykal, "Hukukun gereğinin yerine getirildiği, uluslararası hukuk standartlarının uygulandığı bir dava süreci yaşanmaktadır" diyebilen bir tane bile "babayiğit" olmadığını iddia etti.

74 baronun ayağa kalkıp, "Bizi rahatsız eden ciddi yanlışlıklar yapılıyor" diyorsa, buna cevap vermek gerektiğini belirten Baykal, bu kişilerin, bağırlarına taş basıp, "Hukuk ortaya çıkar, sabredelim" diyerek, 1,5 yıl sustuklarını söyledi.

Baykal, Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk'un, "40 yıllık devlet yaşamımda, böyle bir iddianame görmedim" sözlerinin, bir anlamı olup olmadığını sordu. Baykal, bir kısım liberal, demokrat aydınların, "Burada hukuk ölçüleri ihlal ediliyor, ama, olsun, bu o kadar önemli değil, önemli olan sonuç, Türkiye'de bir büyük iş yapıyoruz, o kadar da hukuksuzluk oluversin" dediğini ileri sürdü.
Gözaltıların, bir önlem olmaktan çıkıp, cezalandırma yöntemi haline geldiğini öne süren Baykal, insanların, "burnunu sürtmek için" gözaltına alındığı izleniminin yaygınlaştığını söyledi. Baykal, gözaltına alınanların, belli bir siyasi anlayışı temsil ettiğini ifade ederek, "Bunun bir siyasi hesaplaşmayla ilgili olduğu kanaati toplumda yer tutmuştur. Önce insanlar alınıyor, sonra delil aranıyor. Telefon dinlemeleri gelsin, kişilerin birbiri hakkında, gizli, açık tanıkların iddiaları, ifadeleri, iftiraları ortaya dö külsün, onlardan belki bir şey çıkarırız anlayışıyla hukuk yürüt ülür mü?" diye sordu.

Baykal, Türkiye'nin, böyle bir yargılamayı vicdanına sığdıramayacağını da dile getirdi.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, yeraltından silahların çıktığına işaret ederek, "silah işi ile Ergenekon işinin" ayrı olduğunu belirtti.

Baykal, "Ergenekon işi, bir siyasi hedefi olan, Başbakan'ın, Cumhurbaşkanı'nın kafasında şekillenmiş, bir siyasi ithamın icabı olarak yürümekte olan bir davadır. Onun içine bir sürü konu yerleştirilmek istenmiştir, ama, şu ana kadar yerleştirildiğine dair somut kanaat ortaya konmamıştır" diye konuştu.

Devlet içindeki çeteleşmenin, örgütlerin ayıklanması, teşhir edilmesi ve etkisizleştirilmesi için yapılacak her çalışmayı desteklemeye hazır olduklarını belirten Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Silahlar çıktı. Siz, o silahlardan yola çıkarak, sanıkları yakalayın. Tiyatro sanatçılarını, magazin dünyasının şöhretlerini, gazetecileri, televizyoncuları, aydınları, profesörleri almışsınız, silaha bağlamaya çalışıyorsunuz. Silahı buldun, kendine güveniyorsan o silahtan çık, orada kimin parmak izi varsa onu ortaya çıkar da göreyim seni, çıkar onu. O silahlar oraya nasıl girdi, kime ait silahlar? TBMM, o silahlarla ilgili tabloya el atmalıdır, incelemelidir; bu konu aydınlığa kavuşturulursa çok şey olur. Silahların aydınlatılması, Susurluk'a mı, öncesine mi, özel time mi, terörle mücadeleye mi gider, bilemem. Bunu araştıralım.

1995'te Genel Başkan olduğumda, kendimi koalisyon içinde buldum. Başbakan ile 4 saat görüştüm ve sonra 'devlet kuşatma altında, Hükümet ortağı olmayı kabul etmiyoruz' diyerek, Hükümetten ayrıldık, Türkiye seçime gitti. 4-5 ay sonra da Susurluk patladı."
Baykal, iktidarın, psikolojik savaş anlayışıyla konuya yaklaştığını, olayın, hukuk süreci olarak değil, toplumu yönlendirmeye, etkilemeye yönelik psikolojik savaş anlayışı içinde ele alındığını söyledi.
Bu harekatın bir parçası olarak, devreye TRT'nin de sokulduğunu öne süren Baykal, TRT'nin davada "Psikolojik savaşın tetikçisi kurum" konumuna sokulduğunu iddia etti.

Tuncay Güney'in yayınlanan ifadesine işaret eden Baykal, "İfadenin, işkence altında alındığı söyleniyor. Maşallah işkence altında alı nmış bir ifade görüntüsü yok, karşısındakilere ders veren, eğiten birisi anlatıyor. Ne bir işkence emaresi, baskı duygusu... Tam tersine küstah bir anlayış içinde ona buna ders verip, ukalalık yapan anlayışta yapılmış bir çekim. Bu zatın ifadesini böyle mi aldınız?" diye sordu.

Baykal, TRT'nin resmi bir kuruluş olduğunu, milletin vergisiyle bütçesinin oluşturulduğunu anımsatarak, o bütçede herkesin katkısı bulunduğunu ifade etti.
"TRT, kimseye küfrettirmeyecek, hakaret ettirmeyecek, kimseyi tek taraflı suçlatmayacak, aksi olursa müdahale edecek" diyen Baykal, sözlerini şöyle tamamladı:
"Adam başlamış, önüne geleni dizmiş, söylüyor. Ciddiye alıp, dedikleriyle ilgili bir şeyler söylemem mümkün değil. Beni üzen, acı veren; Türkiye'de devletin bir kurumunun, devletin saygın olması gereken kuruluşlarının, -bu kuruşlara, yargı, savcılık, emniyet görevlileri, haberleşme kurumları, TRT de dahildir- bu adamı, ciddiye alıp, karşısında ağzı açık, bunu dinler vaziyette görmektir.
80 yıllık Türkiye, hukuku sağlam, bölgenin en güçlü ülkesi; ne hale getirdiniz. 6,5 yılık AKP iktidarı olmasıydı, bütün bunlar başımı za gelir miydi? Türkiye'yi çığırından çıkaran bunlar olmadı mı? Anayasası, kurumlar arası ilişkiler allak bullak edildi. Memleketin gerçekleri, doğruları ortadan kaldırıldı, yanlışlar, doğrunun yerine getirildi. Bu da 'değişim, yenilenme, Avrupa ile birleşiyoruz' diye konuldu. Bir baktık kendimizi, Ortadoğu bataklığında, Hamas'ın yanında buluverdik."


Arkadaşına Gönder   Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
  Toplam yorum 0   Onay bekleyen 0  


Yorumunuz editörlerimiz tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

  Bu kategorideki diğer haberler


ERDOĞAN,BRÜKSEL'DEN ANKARA'YA DÖNDÜ

ERDOĞAN'IN DİLİNİN UCUNA GELEN AMA SÖYLEYEMEDİĞİ DEYİM!

BAYDEMİR, PKK'LILARA 'GERİLLA' DEDİ
»  EŞİNİ KİLİTLEYİP, EVİNİ ATEŞE VERDİ!
»  BAYKAL: "TRT, PSİKOLOJİK SAVAŞ'IN TETİKÇİSİ"
»  SAĞLIK HİZMETLERİNDE YENİ KATILIM PAYI!
»  CHP MAMAK ADAYI ŞAHİN: “DOĞUKENT TEKRAR AYAĞA KALKACAK
»  2008 YILINDA 2 MİLYON AİLEYE KÖMÜR DAĞITILDI
»  EMEKLİ ALBAY KIRCA'NIN SON ANLARI
»  ERGENEKON SİLAHLARI SERGİLENDİ
»  FLAŞ.. GÜL'DEN ÇANKAYA KÖŞK'ÜNDE YARGI ZİRVESİ
»  DTP'Lİ AHMET TÜRK'TEN ERGENEKON ELEŞTİRİSİ
»  BAHÇELİ'DEN ERDOĞAN'A "BOP EŞ BAŞKANLIĞINDAN İSTİFA ET"
»  ORDU ALBAYINA SAHİP ÇIKTI
»  BÜTÇE, 1 MİLYAR 69 MİLYON TL AÇIK VERDİ
»  BAHÇELİ'DEN ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR
»  GENELKURMAY'DAN ÇOK SERT AÇIKLAMA
»  HÜKÜMET'E YENİ BAKANLIK GELİYOR
»  ŞENER, ERDOĞAN'I ÇOK KIZDIRACAK AÇIKLAMALAR!
»  DURAK, FAKIBABA VE ŞAHİN'i YEME PLANI
»  FLAŞ..BUCA BELEDİYE BAŞKANI GÖZALTINDA
»  CHP'NİN OYU, İSTANBUL ADAYINA BAĞLI
»  ŞAHİN'DEN GÜNEY VE ÖZ BOMBALARI
»  BAŞBAKAN'DAN RUM VEKİL'E SERT TAVIR
 
  ÇOK OKUNANLAR
  YAZARLAR

 
EMİN VAROL
 
GAZETEC? ACI S?YLER !

 
Ercan Deva
 
Hatalar Zinciri ve Ortak Akıl

 
MURAT ŞAHİN
 
Matematik Ucuzlugu

 
Cahit Saraçoğlu
 
100 Milyar Liralık Destek Alacaklar
  ÇOK YORUMLANANLAR
  ANKET
Ekrem İmamoğlu CHP Genel Başkanı Olmalı mı?
Evet
Hayır
İlgilenmiyorum
 Sonuçları göster   
 
 
RSS

Add to Google
Medya Spot'ta yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz.  Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Medya Spot sorumlu tutulamaz.