1 MART TEZKERESİ

- 2003’te kimler ne söylüyordu ne yapıldı ne ortaya çıktı? Biz 2003 yılında bu tezkere önümüze geldiği zaman, vatan topraklarını bu operasyona açmasını ve böyle bir operasyonun sorumluluğunu üstlenmesini, Irak’a karşı bu askeri harekatın bir tarafı olmasını yanlış olduğunu ifade etmiştik.

- Bu harekat ABD’nin de yararına değil diyorduk. Bunu hem ortalık yerlerde hem de özel görüşmelerimizde bunu anlatıyorduk.

- Hareket gerçekleşti 6 yıl geçti. Bugün ABD’de yeni bir yönetim var. Bu yönetimin tezi, ilk fırsatta harekatın bitirilmesi, askerleri geri çekmesidir.

- Bir kez daha CHP haklı çıkmıştır. Bu dönemde AKP bu tezkereyi geçirmek için çok büyük gayret gösteriyordu, ama CHP’nin ortaya attığı düşünceler tezler haklılığını öyle kabul ettirdi ki AKP içindeki önemli bir kesimde bir çok AKP’li bizim tezlerimize destek verdiler ve Türkiye ciddi bir tehlikeden arındırılmış oldu.

- Bugün Türkiye, barışın sağlanması, istikrarın gerçekleştirilmesi açısından çok daha etkili bir konumdadır. O askeri harekata katılmadığı için etkili konumdadır.

 IRAK’TA ÖLDÜRÜLEN 1 MİLYON İNSAN

- Bir süre önce İsrail’de de bir askeri harekât yaşandı. Gerçekten Gazze’deki insanlara yönelik hunhar bir saldırı gerçekleştirildi. 1300 kişi katledildi, öldürüldü. Hepimizin vicdanı sızladı.

- Irak’ta bir milyon insanın öldürülmesine yönelik askeri harekâtta sorumluluk üstleneceksiniz, hepimizin vicdanını kanatan o haksızlıklar karşısında aslan kesileceksiniz ama Irak’taki bir milyon insanın öldürülmesini görmemezlikten geleceksiniz. Bu kabul edilebilir değildir.

YEREL SEÇİMLER

- Yerel seçimlerde partimizin bir hazırlığına dikkatinizi çekmek istiyorum. Biz 2007 genel seçimlerine pusula adıyla bir bildirgeyle girmiştik.

-Şimdi yerel seçime giderken CHP’nin temel yaklaşımlarını sosyal demokrat yerel yönetim anlayışlarını, öncelikli hedeflerin neler olduğunu ve yerel yönetimlere CHP seçim kazandıktan sonra neler yapacağını ayrıntılı bir şekilde ortaya koyduk. Bunu hem örgütümüzün hem vatandaşlarımızın dikkatine sunmayı görev biliyorum.

KRİZ TABLOSU

- Geride bıraktığımız günler çok hareketli geçti. Her gün ekonominin gidişiyle hepimizi üzen kaygılandıran yeni açıklamalar yapılıyor. Artık Türkiye’de gidişin nereye doğru olduğu çok açıktır. İçine girdiğimiz sürecin, gelip geçici sıradan bize teğet geçecek bizi etkilemeyecek, en dip noktasına ulaşılmış artık düzelmeye başlamış olan bir geçici sıkıntı dönemi olmadığı tam tersine, giderek daha derinleşen nihai noktasına henüz ulaşamadığımız yeni yeni gelişmelerle insanları daha da kaygılandıran bir kriz tablosuyla karşı karşıyayız.

YAPAY İHRACAT RAKAMLARI

- Mesela daha dün, Şubat ayındaki ihracat azalmasının, Ocak ayından da daha hızlı olduğu ortaya çıkmıştır. Ocak ayında yüzde 25’lik bir ihracat azalmasıyla karşı karşıya kalmıştık, şimdi yüzde 35’lik bir ihracat azalması.

- Yani ihracatımızın 3’te biri kayboldu gitti. Bu bizim övündüğümüz ihracat artışı ne kadar yapay koşullara bağlı bir tablo olduğunu bize göstermektedir.

- İhracat ciddi şekilde düşmüştür. TL çok ciddi şekilde değer kaybına sürüklenmiştir. Dolar 1.70’leri yaşamaktadır, Euro 2.17’leri yaşamaktadır.

- Bu kaygı verici bir gelişmedir. Bunu her gün ekonomiyle ilgili herkes ifade ediyor.

- Daha dün başbakanlığın önünde emekli polis memuru intihar tehdidi yaparak borçlarını ödeyemez duruma geldiğini anlatmaya çalıştı. 2001 krizindeki kasa atma olayı gibi.

- Arkadaşlarım geziyorlar dolaşıyorlar, güneydoğu Anadolu’ya giden milletvekillerinden raporlar aldım. Millet artık çay parası ödeyemez halde. 50 kuruşluk çay Türkiye’de veresiye yazdırılır haldedir.

YANLIŞ EKONOMİ POLİTİKASI

- Daha geçen gün bir vatandaş oyunu satılığa çıkarmış. Bunların arkasında bu hükümetin uyguladığı yanlış ekonomi politikası, tedbirler paketi aramayan iktidarın sorumluluğu var.

- Yıllarca yanlış ekonomi politikası uygulandı. Bu politikada Türkiye’de fabrikalar açmak amaçlanmadı, içimizde bulunduğumuz dönem bizi gerçeği görme noktasına daha iyi getirmiştir.

- AKP iktidarının bir fabrikalar açan bir iktidar olmadığı, tersine fabrikalar kapatan bir iktidar olduğu yaşanan gerçeklerle ortaya çıktı.

- AKP iktidarının borç veren değil borç yapan bir iktidar olduğu anlaşılmıştır.

- AKP’nin işsizliği artıran bir iktidar olduğu net bir şekilde ortaya çıkmıştır.

AKP’nin gelir dağılımını bozan, yoksulluğu yaygınlaştıran bir ekonomi politikası uyguladığı ortaya çıkmıştır.

- AKP’nin vergi adaletsizliğini artıran, gücü olandan daha çok, gücü az olandan daha az alan vergi alan bir iktidar değil, gücü az olandan daha fazla vergi aldığı ortaya çıkmıştır.

- Bölgesel adaletsizlik AKP iktidarıyla azalmamış, artmıştır.

- Bu tablo sürdürülemez. Bunun sonucunda Türkiye uluslar arası sorunların en ağır yaşandığı ülke haline geldi.

- İşsizliğin en yüksek olduğu hale Türkiye gelmiştir. Bunun bedelini de vatandaşlar ödüyor.

- Peki hükümet ne yapıyor, hangi tedbiri alıyor?

- Maalesef hiç birşey yok. Her şey kendi haline bırakılmış durumda. Biz bunları söyleyince başbakan çıktı dedi ki, muhalefet partileri şikayetler ifade ediyorlar, eğer bildikleri bir çözüm varsa çıksınlar söylesinler. Onları çözümlerini söylemeye davet ediyorum. Eğer uygulamazsam siyasi hayatımı noktalamaya hazırım dedi.

- Şimdi bir defa bunun söyleniş tarzında bir garabet var. Yani bir demokratik ülkede iktidarla muhalefet tartışır. Bu da çok doğaldır. Ama sen söyle uygulamazsam siyaseti bırakırım. Bu nereden icap ediyor? Sana tedbir al diyoruz.

- Tedbiri dinlemekle meşgul değil, meydan okumak kavga çıkarmak.

- Dünyanın her yerinde iktidar muhalefet el ele verip çözüm aramıyor mu? Böyle bir çare aranıyorsa elbette iktidar ve muhalefet bir araya gelecek.

- Bizde bu sorumluluk duygusu içerisinde zaten uzun süredir üstünde durduğumuz ve defalarca söylediğimiz önerileri bir kez daha ortaya koyduk. Çıktık 7 tane öneri söyledik. Aslında bundan çok daha önce 22 Ekim 2008 grup toplantısında 1 yıl önce, siz şu 9 maddelik çözüm paketini önermiştik.

- Türkiye olarak hemen şunları yapalım diye bunları söyledik. Sonra İzmir’de bir basın toplantısı yapmıştık ve İzmir’de ekonomik sorunlara karşı alınması gereken önlemleri madde madde söylemiştik.

- Yüzde 4 kalkınma olacak diye yüzde 25 vergi beklemişsin bazı yerlerde.

 Devlet bütçesinin harcamalarının hepsi seçime yönelik. Onun yerine alt yapı yatırımı yapın. Bunu yaparsan işsizliği yenersin. 1929 bunalımından ABD alt yapı yatırımıyla çıktı.

- Başbakan TL’nin değeriyle oynatmam diyor. Senin bu tedbir almadığın dönemde 3’te biri zaten gitti.

BAŞBAKAN’IN ÜSLUBU

- Başbakan’ın üslubunun farklı olması gerektiğini öğretmiş olduk. Ben önce şunu söyleyeyim, başbakan bize çok saygısız bir üslupla, içindeki nefret kızgınlığı olumsuzluğu yansıtan bir anlayışla cevap vermeye kalkıyor.

- Saygı görmek istiyorsan, saygı göstereceksin. Şimdi Başbakan’a bu cevabı verdik. Maganda üslubu Başbakan’a yakışmıyor dedik. Başbakan’ın şahsiyetiyle ilgili bir niteleme yapmadım, ama hareketleriyle ilgili sözleriyle ilgili değerlendirmemi yapıyorum yapacağım. Yanlış yaptığında cevabını alır.

 BAŞBAKAN NELER SÖYLEDİ

- O bize neler söyledi, ben kılımı bile kıpırdatmadım.

- CHP’nin cibilliyeti yok dedi. Arkasından bunlar mezhepsizdir dedi. Yerli yersiz alçaktır şerefsizdir, afaki söylemeye çalışıyor. Ama alçak ve şerefsiz lafı diline pelesenk. Üslup ne üslubu onu herkes görsün istiyor. Bana kırk fırın ekmek ye de gel dedi. Bir kanun maddesinde arkadaşlarım çok önerge vermişler, siyasi ahlaktan etikten uzak bunlar dedi.

- 15 Şubat’ta AKP’li bir görevliye beni şimdi küfrettireceksiniz dedi.

- Vatandaşlara askerlik yan gelip yatma yeri değildir dedi.

- Çiftçiye al ananı da git buradan dedi.

- Çiftçinin durumu ne olacak diye soran bir vatandaşa. Bu millet hep sizin için mi çalışacak dedi.

- Bir gazeteciye ya sev ya terk et dedi.

- Oraya üç nokta koyuyorum dedi başbakan.

- Bu üsluba, kendisine demiyorum, diyen der ben demiyorum, ama bu üsluba maganda üslubu demekten daha doğru ne olabilir?

- Almanya’da yanında büyükelçi, Almanya’daki vatandaşların bağrı yanıyor, şikayet eden birini duyunca, söyleyin şu sahtekara ne istiyormuş dedi. Böyle bir üsluba yönelik olarak yaptığım değerlendirmenin haklılığından zerre kuşku duymuyorum.