CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Adalet Bakanlığı’nın açıkladığı yargı reformu tasarısında yargı organlarına Meclis’in üye seçmesinin yargıya meşruiyet sağlayacağının savunulduğunu, ancak bu görüşün son derece yanlış bir anlayış olduğunu belirterek “Yargı organının şu andaki parlamento ekseriyetinden himaye alarak meşruiyet üretme ihtiyacı yoktur. Meşruiyeti ona veren Anayasa’nın bizatihi kendisidir” dedi.
Baykal, partisinin 86. kuruluş yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde parti genel merkezinde düzenlenen ‘Yargı Bağımsızlığı ve Demokrasi Paneli’nin kapanışında Adalet Bakanlığı’nın açıkladığı yargı reformunu tasarısını değerlendirdi. Reformun kapsamlı bir yargı reformu olarak planlanmadığını ifade eden Baykal, bu reformun amacının HSYK ile Anayasa Mahkemesi’nin yapısının değiştirilmesinin temel argümanlarını, tercihlerini kamuoyuna yansıtıp kamuoyunu bu doğrultuda hazırlamak olduğunu söyledi. Bunun ötesinde bir gerçek yargı reformu arayışının bu tasarıda söz konusu olmadığının görüldüğünü dile getiren Baykal, yargı reformunun hukuk eğitiminden avukatlık mesleğinin düzenlenmesine, savcılık kurumunun düzenlenmesine, adli kolluk konusunun ele alınmasına, hakimlerin güvencelerinin belirlenmesine, atanma konularına, HSYK’nın yapısına, çeşitli yargı organları arasındaki ilişkilere kadar çok kapsamlı büyük bir konu olduğunu belirterek bu tasarıda böyle bir anlayışın olmadığını bildirdi. Tasarının anlayışının “Bir yandan dışarıya karşı bir ‘reform yapıyoruz’ anlayışını sunmak, öte yandan da ayrıca kendi amaçları bakımından gerçekleştirmeyi istediklerini cilalayarak reform anlayışı içinde takdim etmek” olduğunu ifade eden Baykal, “O nedenle bu, karşı reformudur, reform değildir. Kazanımları dahi tehlikeye atacak yönü var, bu tartışmalarda bu da ortaya çıktı” dedi.
“HSYK SİYASİ MANİPÜLASYONA AÇIK HALE GETİRİLMEK İSTENİYOR”
Tasarıda HSYK’nın şu anda görev alanı içinde mutlak yetkisinin kaldırılmasının öngörüldüğünü belirten Baykal, “Bu çok önemli bir olay, işin özü budur. HSYK’yı tıkanıklığa götüren olaylar aynen duruyor, blokaj yetkisi duruyor, Bakan’ın ve Müsteşar’ın mevcudiyeti orada korunmaya devam ediliyor. Gündemi onun belirlemesi orada temel olmaya devam ediyor. Reform neresinde bunun? ‘Efendim reform HSYK’nın sekreteryası devam ediyor. HSYK’nın üye sayısını 21’e çıkarıyoruz. O 21 kişiyi hakimler dışında da atama imkanını getiriyoruz.’ İşin özü budur” dedi. Panelde eski AİHM hakimi Rıza Türmen’in Avrupa Yargıçlar Kurulu’nun yaptığı çalışmaya yönelik bilgiler verdiğini, Avrupa Yargıçlar Kurulu’nın böyle bir HSYK’da hakim dışı hukukçuların da bulunmasının gerekli görüldüğünü, ama onları kesinlikle siyasi organların seçmemesinin zorunlu olduğunu söylediğini bildiren Baykal, şöyle konuştu:
“Bu, fevkalade önemli bir nokta. Buradaki bütün mesele hakimlerin ve hakim olmayanların siyasi organ eliyle seçilip seçilmeyeceğidir. Şimdi ilk kez bize HSYK’ya zaten orada tartışmalı bir konumda olan Bakan ve Müsteşarın yanı sıra hakim ya da değil, değili belki anlamak mümkün. Ama siyasi organların atayacağı ya da seçeceği unsurların da yerleştirilmesi, HSYK’nın siyasi manipülasyona açık hale getirilmesi demektir. Amaç da zaten budur. Bütün dünyanın HSYK ile ilgili temel duyarlılığı da siyasi manipülasyondan olabildiğince onu uzak tutmaktır. Çünkü hakim güvencesi siyasetçiye karşı, parlamentoya karşı, hükümete karşı güvencedir, Siz parlamentoyu ve hükümeti yargı üzerinde etkin kılacak olursanız, onun yönlendirmesinin kapısını açacak olursanız bu, yargıya bağımsızlık ve güvence getirmek anlamını taşımaz. Siz istediğiniz kadar sekreteryasını kendisi kursun düzenlemesini getirin. Sanıyorum o geliyor. Onun gelmiş olması sevindirici bir olay. Ama bu, ’On tane şikayet ettiğimiz konu vardı, bir tanesini yaptılar işte’ diye sevineceğimiz bir konu değil. Çünkü bu, HSYK sekreteryasını HSYK da yapsa, eğer HSYK siyasetin denetimi altına kendisi girmişse, sekreteryasına kendisinin hakim olmasının bir anlamı yoktur. Onunla teselli bulmak fevkalade gülünçtür.”
“HSYK’YI AKP’YE EMANET ETMEK, CİĞERİ KEDİYE EMANET ETMEKTEN FARKSIZ”
Bu tasarının "yandaş yargı yaratma doğrultusunda hazırlanmış olan bir tasarı" olduğunu dile getiren Baykal, tasarıyla siyasetin yargıya yön vermesinin yolları açılacağını ifade etti. Bu konuda "Avrupa’da da HSYK’ya siyasetçiler adam seçiyor parlamentodan ve hükümetten oraya da seçimler yapılıyor, bizde de yapılsın" denildiğini anımsatan Baykal, bunun çok tehlikeli bir benzetme olduğunu söyledi. “Bunun pek çok iyi niyetli insanı da etkisi altına aldığını görüyorum. ‘Orada oluyorsa, bizde niye olmasın, bizde de olmalıdır’ diyor bazı insanlar. Bu, fevkalade sakıncalıdır” diyen Baykal, Batı’da olmayan temel konunun Türkiye’deki dokunulmazlık konusu olduğuna dikkat çekti. Baykal, siyasetçi-yargı ilişkisinin Batı’da dengesini bulduğunu, ancak Türkiye’de bunun halledilmediğini ifade ederek, Türkiye’de dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde olmayan kapsamda, etkinlikte, sürede ve uygulamada bir milletvekili dokunulmazlığı olduğunu ve uygulamada da siyasi bir tercih olarak kesinlikle milletvekili dokunulmazlığının kaldırılmadığını vurguladı.
Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Anayasa’nın hükmünü değiştirmeye gerek kalmadan da savcılıktan gelecek olan fezlekelerin gereği duyarlı bir parlamento tarafından yerine getirilir, dokunulmazlık kaldırılır, yargılamaya izin verilir. Verilmiyor. Verilmemesi zorunlu değil, kural da değil, Anayasa’nın emri de değil. Şimdi böyle bir dokunulmazlık tablosu dikkate alınırsa, milletvekillerinin AKP Grubunun 200’den fazlasının arkasında yolsuzluk dosyası olduğu düşünülürse, bakanların, Başbakan’ın, Cumhurbaşkanı’nın hakkında dosyaların bulunduğu dikkate alınırsa bu heyete şimdi bizim dönüp de mahkemelerin oluşumuna yön verecek, hakimlerin meslekteki konumlarını kararlaştıracak, yargının subaşı konumunda olan, pınarın gözü olan HSYK’yı böyle bir kadroya emanet etmek, kediye ciğeri emanet etmekten farklı değildir. O nedenle işin bu boyutu çok önemlidir, çok temeldir. ‘Falan ülkede böyle.’ Hayır, öyle bir şey yok, orada milletvekili dokunulmazlığım var deyip yargıdan kaçabiliyor mu? Yıllardır kaçıyorsunuz. Buna imkan veren bir sistemde siyasetçinin eline yargıyı oluşturma yetkisi verilmez.”
“YARGI MEŞRUİYETİNİ ANAYASA’DAN ALIR”
Yargı bağımsızlığını güvence altına almak için Anayasa değişikliğine gerek olmadığına dikkat çeken Baykal, bütün reformları mevcut Anayasa çerçevesi içinde yapmanın mümkün olduğunu, ancak asıl üstünde durulması gereken konunun yargının meşruiyetinin kaynağı olduğunu vurguladı. “Türkiye’deki genel kavramlar öyle yorumlanıyor ki, sanki yargının bir parlamento desteğiyle meşruiyet üretmeye ihtiyacı var gibi bir anlayışla, bir felsefeyle bu düzenleme yapılmış, parlamentodan seçilecek üyelerinin bulunmasının, yargı organının muhtaç olduğu meşruiyeti ona sağlamaya yardımcı olacağı açıkça kanunda ifade ediliyor” diyen Baykal, tasarının gerekçesinde de bunun söylendiğini, bunun çok yanlış bir zihniyeti ortaya koyduğunu dile getirdi. Baykal, şöyle konuştu:
“Meşruiyetin kaynağı Anayasadır. Anayasa, halk oyuyla kabul edilmiştir. Milletin iradesi, halk oylaması, Anayasa meşruiyetin temelidir. O meşruiyet içinde Anayasa Yargı, Yasama, Yürütme organını oluşturmuştur, çeşitli kurumlar hakkında değerlendirme yapmıştır, onların birbirleriyle ilişkisini düzenlemiştir. Temel budur. Bu, ortada. Yargının Anayasa’dan aldığı meşruiyetin ötesinde bir de ona ek olarak şu anda 4 yıllık bir süre için seçilmiş olan parlamentodaki iktidar çoğunluğunun desteğiyle kendisine destek üretmesine ihtiyaç yoktur. Bu, işin temelidir. Hazırlayanlar diyorlar ki, rejimin temelini oluşturan ana meşruiyet değil, şu andaki 4 yıllık süre içindeki iktidar çoğunluğunun desteğini de alırsa işte o zaman ancak yargı meşru olur gibi bir anlayış ifade ediyorlar. Bu, kesinlikle yanlıştır. Hiçbir şekilde kabul edilebilir değildir. Yargı organının şu andaki parlamento ekseriyetinden himaye alarak meşruiyet üretme ihtiyacı yoktur. Meşruiyeti ona veren Anayasa’nın bizatihi kendisidir. Orada yargı düzenlenmiştir, yetkileri belirlenmiştir. O çerçeve içinde yargı işler. Bunlar tabii Hükümet’e anlatılması çok güç konular. Ama bunu el birliğiyle anlatmamız lazım. Bu, işin temelidir. Yargı konusu Türkiye’de demokrasinin, cumhuriyetin, iç barışımızın, düzenimizin, istikrarımızın, güvenliğimizin özüdür. Bunu ne kadar önemle sahiplenip değerlendirsek yeri vardır.”
ANKA