CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Türkiye'nin bugün anayasa değişikliği konusunu konuşmanın şartlarına sahip olmadığını savunarak, ''Gitmesi gereken, birbirine düşmüş bir Parlamentonun yapacağı iş anayasa değişikliği değildir'' dedi.
Baykal, partisinin Ankara İl Kongresi'nde yaptığı konuşmada, TEKEL işçilerinin eylemine değinerek, olayın çarpık bir özelleştirme uygulamasının getirdiği sonuç olduğunu söyledi.
Türkiye'nin yüz akı, kar eden bir kuruluş olan TEKEL'in elindeki tesislerin yok pahasına satıldığını öne süren Baykal, ''Yabancı sigara tekellerinin, monopollerinin talepleri doğrultusunda kendi TEKEL'inizi boğacak, yabancı tekellerin önünü açacaksınız ve bunu yaparken de oralarda çalışan insanları adam yerine bile koymayacaksınız, onların işini elinden alacaksınız. Kendi hatandan dolayı onun başarılı çalıştığı, karlı bir kuruluşu kapatacaksın, kapatırken orada yaşayan insanlara karşı en küçük bir sorumluluk duymayacaksın, Türkiye de sana hak verecek, olur mu öyle bir şey?'' diye konuştu.
Baykal, TEKEL işçilerinin, ''bu kadar haksızlık karşısında, büyük bir olgunlukla, zarafetle, vicdanlara hitap ederek, vitrinleri kırmadan, kimseye zarar vermeden, kendilerine yapılan haksızlığı milletin anlaması için, fedakarlıklarla acıları taşıyarak, kışın ortasında havuzlara atılmayı içlerine sindirerek, gaz, cop yiyerek, ama hiçbir zaman Ankaralılarla ilişkisini bozmadan bugünlere kadar direnişini getirdiğini'' ifade etti.
İşçilerin en büyük destekçisinin de çevredeki esnaf olduğunu belirten Baykal, böyle sürdürülen bir eylemin tüm Türkiye'de heyecan yarattığını belirterek, ''Şimdi günün birinde TEKEL işçisi alçak gönüllü şekilde haklı davalarını ortaya koyuyor. Bütün Türkiye sahip çıktı. Bugün ayın son günü. 'Ayın sonuna kadar izin verdik, yakacağız, yıkacağız, dağıtacağız'... Dağıtacaksın da ne olacak?'' dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, ''TEKEL işçileri yan gelip yatıyor, onlara yetim hakkı yedirmem'' dediğini ileri süren Baykal, ''Tekel işçisi yan gelip yatmak istemiyor. İş istiyor, çalışmak istiyor. Hele TEKEL işçilerinin yetim hakkı yedikleri ifadesi, kimsenin ağzına yakışmaz da, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ağzına hiç yakışmıyor. Hangi yetimin hakkını ne yaparak yemişler, nerede yemişler yetimin hakkını? Yani bir insan bu kadar içinde bulunduğu durumun herkesin aklına gelebileceğini unutarak, kendisiyle ilgili hiçbir konu yokmuş gibi ortaya çıkar'' diye konuştu.
SİYASETÇİLERİN YARGILANMASI
Deniz Baykal, Başbakan Erdoğan'ın, ''Nasıl bir yargı mensubunun yargılanması Başkanlar Kuruluna bağlı ise bırakınız siyasetçinin yargılanmasına da Parlamento müsaade etsin'' dediğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Parlamentodaki bir siyasetçinin yargılanması ihtiyacı ortaya çıktığında ki bugün Meclis'teki 550 milletvekilimizin 608 kez yargılanmasına ihtiyaç çıkmıştır. Yani 608 fezleke, dosya hazır bekliyor. Bu yargılamanın yapılıp yapılmayacağına Meclis karar veriyor. TBMM o kararı almadığı için 608 dosya yargılanamıyor zaten. Başbakanın bundan haberi yok mu? Parlamento hiç karar almadığı için özellikle kendi iktidar döneminde, Başbakan galiba zannediyor ki Parlamento'ya böyle bir yetki verilmedi. Halbuki Parlamento'nun böyle bir yetkisi var. Parlamento istese o 608 dosyanın, 608'ini de yargılamanın önünü açabilir. Niye açılmıyor, çünkü parlamento kapatıyor, kapattı. Onun için evrakta sahtekarlık, kalpazanlık, ihaleye fesat karıştırma soruşturulamayor. Parlamento o yetkiye zaten sahip. Başbakan o yetkiyi talep ediyor. Yani bu kadar bu işlerle ciddi iddia ortaya koyup da işin temeline yönelik ilgisizlik ve bilgisizlik bu düzeyde ortaya çıkabilir.''
ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ
Baykal, Başbakan Erdoğan'ın, ''Bir siyasi partinin kapatılıp kapatılmamasına TBMM'nin karar vermesi'' yönündeki sözlerini anımsatarak, şunları kaydetti:
''Yani 'bir partiyle ilgili davaya izin verip vermeme yetkisi Meclis'in elinde olsun' diyor Başbakan, diyor ki, 'siz ciğeri kediye emanet edin, Parlamento'da bize bırakın biz gereğini yapalım'. Peki, onlar suçlu ise parlamentodakilerin yargılanması söz konusu ise hem sanık olacaksınız, hem de hakim olacaksınız. Bu, Başbakanın son günlerde özellikle nasıl bir zihni dağınıklık içine girebileceğini gösteren bir örnek. Başbakanın şu sırada derdi, Anayasa'yı değiştirmektir. Şu anda Başbakan, Türkiye'nin en önemli konusu olarak Anayasa değişikliğini tespit etmiştir, şu andaki derdi o.
Bir süre önce Kürt açılımı diyordu, Türkiye'yi ayağa kaldırdı. Günlerce, haftalarca, aylarca Türkiye Kürt açılımı tartışmasıyla meşgul edildi. Nereye geldiğini gördük, Kürt açılımı diye başladılar iş Yeşilçam açılışıyla noktalandı. Şimdi Ermeni açılımı dediler, tam bir fiyaskoya dönüştü. O açılımın içinde yer alan, yer aldığına, imza atan imza attığına pişman... Şimdi Başbakanın yeni açılımı Anayasa değişikliği açılımıdır.''
''TEMEL YANLIŞ''
Baykal, bugün gelinen noktada bu Parlamento ile bugünkü siyasi koşullarda herhangi bir Anayasa değişikliğinin veya yeniden Anayasa yapmanın söz konusu olmasının temel bir yanlış olduğunu savundu.
''8 yıldır iktidardalar, 8 yıldır yıpranıldı. Şimdi oylar yüzde 30'un altına düştü, kamuoyu araştırmaları açıkça gösteriyor. Yıpranmış bir parlamento, süresini, iddiasını tüketmiş, inişe geçmiş, köklü bir biçimde değişmesi kaçınılmaz bir parlamento, siyasi dayanakları ortadan kalkmış bir parlamento, Anayasa değişikliğini gündemine alacak. Bunun bir anlamı yok. Türkiye Anayasa değişikliğini gündemine alacaktır, yeni taze bir iktidar, arkasında milli iradenin saygın bir ağırlığı ve yıpranmamış bir parlamento dönemi içinde hep birlikte gerçekleştireceğiz. Temelini kaybetmiş bir parlamento çoğunluğu, 'fırsat benim elimde' deyip Anayasayı değiştiriverecek. Böyle bir şey kesinlikle söz konusu olamaz.
Türkiye bugün Anayasa değişikliği konusunu konuşmanın şartlarına sahip değildir. Giderayak bir Parlamentonun, gitmesi gereken, birbirine düşmüş bir Parlamentonun yapacağı iş Anayasa değişikliği değildir.''
Parlamento'daki iki partinin Anayasa Mahkemesi tarafından mahkum edildiğini belirten Baykal, ''Yani hukukun mahkum ettiği iki siyasi partinin yer aldığı bir Parlamento hukuku tanzim edecek. Bunu teklif ediyor Başbakan'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan'ın, ''Meclis'te Anayasa değişikliği gereken oyu alamazsa referanduma gidileceğini ve halkın oyuyla Anayasa'nın değiştirileceğini'' söylediğini ifade eden Baykal, sözlerine şöyle devam etti:
''Bu Başbakanın düşüncesidir. Milletin önüne referandum gelebilir. Siz milletin önüne istediğiniz soruyu sorarak sandık koyabilirsiniz, ama o sandıktan millet istediği cevabı vererek çıkar. Siz millete istediğiniz soruyu sormakta serbestsiniz. Ama millet de istediği cevabı verir. Bu konu milletin önüne geldiği zaman biliniz Türkiye çok büyük bir şansı elde etmiş olacaktır ve o zaman hepimizin görevi Anadolu'yu karış karış tarayarak millete işin asıl yüzünü anlatmak, hepimizin işi olacaktır. Bu referandum Anayasa referandumu olmaktan çıkacaktır, bu iktidar hakkında 'kal', 'git' referandumu haline gelecektir ve inşallah o kaçtığı seçimi, bir referandum yapacak olur ise, hep beraber yakalayacağız ve referandumu o korktuğu seçim haline dönüştüreceğiz. Millete tuzak kuruyor, ama millet o tuzağı bozup o tuzağı kuranları onun içine hapsetmesini bilecektir.''