GÜNGÖR MENGİ
Orduların gücünü sahip oldukları silâhlardan önce moral durumu belirler.
TSK sürekli bir psikolojik saldırının hedefidir ve başındaki komutan bulduğu her fırsattan yararlanarak ülkeyi bu tehlikeye karşı uyarmaya çalışmaktadır.
Genelkurmay Başkanı Başbuğ dün Trabzon’da önemli açıklamalar yaptı.
Bu bölgede ancak ordusu güçlü olan ülkenin bağımsızlığını ve özgürlüğünü koruma yeteneğine sahip olacağını, Türkiye’ye düşman güçlerin bu nedenle TSK’yı hedef aldığını belirterek şöyle dedi:
“Terör olaylarını TSK ile ilişkilendirmeyi PKK destekçileri yapabilir. Ancak böyle ilişkilendirmeleri ve bu amaca yönelik imalı konuşmaları siyasiler, akademisyenler ve medya mensupları yapamaz, yapmamalıdır!”
Bir toplumda akıl, ahlâk ve adaleti komutanın çağrı yaptığı bu meslek grupları ayakta tutarlar.
Ama görüyoruz ki vicdanlarının bağımsızlığını korumakta başarı gösteremeyen “aydın”lar, rollerinin gerektirdiği sorumluluğu taşıma yeteneğinden uzaklaşıyorlar.
Yargıya çağrı var
Nitekim Tokat’taki saldırının gerçekleştiği günle o kalleşliği PKK’nın üstlendiği gün arasında geçen zaman, TSK’nın kendi evlâtlarını öldürmüş olabileceği ihtimalini halkın zihninde uyandıracak imalar ve uğursuz çağrışımlarla doldurulmuştur.
Ne kadar acı ki bu hukuk ve ahlâk dışı suçlamalar, ilhamını iktidar partisinin yetkililerinden almıştır.
Tokat saldırısı için provokasyon yorumu yaptıktan sonra 16 yıl önce Bingöl’de silâhsız 33 erin şehit edilmesi olayını benzerlik iması yaparak gündeme getiren AKP’nin Propaganda Başkanı Hüseyin Çelik’in şu sözlerini unutabilir miyiz?
“Bekçi akıllıysa mahallede hırsızların kol gezdiğini yayması, hatta arada bir-iki kapıyı kendisinin yoklaması lâzım. İşte Ergenekon budur!”
Başbuğ’un uyarılarına herkes kulak vermelidir.
Ordu yedeği olmayan bir kurumdur ve onu içinde oluşmuş suç ve suçlulardan kurtarmak ne kadar gerekliyse iftiralara karşı korumak da o kadar gereklidir.
Yargıya gönderilen her ihbar mektubunun niyeti belirsiz gizli tanık ve itirafçı ifadelerinin doğru dürüst bir süzgeçten geçmeden psikolojik tahrip malzemesi olarak belli gazetelere servis edilmesi bitmelidir artık.
Başbuğ adli makamları duyarlı olmaya çağırmakta yerden göğe haklı...
Tartışılacak önerme
Ancak anlam vermekte güçlük çektiğim bir nokta var: Komutan medya ile buluşması için Trabzon’u ve Oruçreis fırkateynini özel olarak seçtiğini belirttiğine göre bu seçimler mesaj içeriyor demektir.
Orgeneral Başbuğ da saklamadı zaten bunu.
Oruçreis seçiminin cunta soruşturması nedeniyle yorulan ve yıpranan Denizcilere moral destek sağlamakla ilgili olduğunu anlayabiliyorum.
Ama Trabzon’un özel anlamı ne?
Komutan Karadeniz bölgesi insanını lâyık olduğu övgülerle yücelttikten sonra Trabzon’a ayırıcı bir tanımlama getirmiştir:
“Trabzonlumuz merttir. Ülkesi için gerektiği zaman hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan bir bölgede bulunuyoruz. Ulusal konulara bu bölge insanımızın hassasiyeti ortadadır.”
Orgeneral Başbuğ’un Trabzon’u önerme biçiminde koyması acaba yanlış anlamalara davetiye çıkarabilir mi?
Çünkü bu kentimizde yaşanan ve “ulusal konulara hassasiyet” ile açıklanması mümkün olmayan bazı eylemlerin kötü izleri henüz kaybolmamıştır.
Trabzon doğru bir seçim olsa bile bu seçime anlam yükleme zorlamaları en azından gereksiz olmuştur.