MUSTAFA MUTLU
Milletvekilleri, Meclis’i hükümetin “noter”i haline getirecek davranışlardan kaçınır...
Hem yasama hem de yürütme organları asla yargıya müdahale etmez, bunu aklının ucuna bile getirmez.
Çünkü “hukukun üstünlüğü” ilkesi, bizde bir Anayasal emirdir.
***
Biz demokrasiyle yönetilen bir ülkeyiz...
Bizde Başbakan, asla bir davanın savcısı ya da avukatı olmaz...
Tamamlanmamış bir soruşturmadan yola çıkarak, insanları “terörist” ilan etmez...
Onları hedefe koyarak, siyaset yapmaz, yapılmasına izin vermez...
***
Biz demokrasiyle yönetilen bir ülkeyiz...
Bizde Adalet Bakanı, hâkimlerin ve savcıların kararlarını etkileyebilecek sözler söylememeye özen gösterir...
Onun tek görevi; yargının üzerindeki yükü azaltmak ve adaletin en kısa zamanda tecelli etmesi için gereken fiziki ortamı yaratmaktır... Gerisi bağımsız yargı mensuplarının işidir.
Örneğin bizde hiçbir dava dosyasının tercümesi öyle 4 ay falan sürmez... Hele hele Adalet Bakanı çıkıp da, “Tercümanın babası öldü de ondan şey ettik” diye saçmalamaz...
***
Biz demokrasiyle yönetilen bir ülkeyiz...
Bizde mahkemeler kesinlikle bağımsızdır ve özgürdür.
Hâkimler ve savcılar, kararlarını verirken başta iktidar olmak üzere hiçbir güç odağının etkisinde kalmaz...
“Aman, hükümetin hoşuna gitmeyen karar verirsem de ücra bir kasabaya sürülürsem, ben ne yaparım” diye bir kaygıya kapılmaz!
Mesleki kariyer yapmak, bir üst sınıfa terfi etmek için, başkalarının kararlarına taşeronluk etmez.
“Mahkeme kararı kesinleşinceye kadar herkesin suçsuz olduğuna” inanır ve kimsenin özgürlüğünü yok yere kısıtlamaz.
Hiçbir yargı mensubu, tarikatlarla, cemaatlerle yakınlık kurmaz. Onların, kararlarını etkilemesine izin vermez.
Önce delilleri toplar, suçluya öyle ulaşır bizim hukuk adamlarımız... Aydınların, iktidar karşıtlarının evlerine durduk yere baskın yapılmasına izin vermez...
Haklarında dava açmaya yetecek kadar kanıt olmayan kişilerin evlerinin, iş yerlerinin “delil toplama” gerekçesiyle hallaç pamuğu gibi atılmasına göz yummaz. Bunu yapan herkesin yakasına yapışır!
Asla ve asla, “Polis öyle istedi, biz de yaptık” demez, çünkü polisten emir almaz, polise talimat verir!
***
Biz demokrasiyle yönetilen bir ülkeyiz...
Bizde Başbakan Yardımcısı, kameraların önüne geçip, kamuoyunun sonucunu aylardır merakla beklediği bir soruşturmayla ilgili yorum yapmaz, yapamaz...
Kendisini savcıların yerine koyup, “Dosya eksik... Böyle bir durumda dava açılmaz” diyemez...
Bunu derse ve hele hele hukuk adamıysa, diploması ve avukatlık ruhsatı iptal edilir!
***
Biz demokrasiyle yönetilen bir ülkeyiz...
Çünkü... İsviçre’yiz!
*****
GÜNÜN SORUSU
Sorum dün kameraların karşısına geçip, “Dosya eksik, Deniz Feneri davası açılamaz” diyen ve yargıya müdahalenin dik âlâsını gerçekleştiren Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’e:
Dosya eksikken dava açılamazsa; soruşturmasında 12. etap geride bırakılan Ergenekon Davası nasıl açıldı? Ve siz neden o zaman hatalı açılmış bu davaya destek verdiniz?
*****
İKİ KIBRIS'TAN VAZGEÇMEK!
Bizi “Öğrenci Andı” ve “Taksim’e cami” gibi çok önemli (!) konularla oyalayanlar, ülkenin kaderini değiştirebilecek bir yasayı Meclis’ten “el çabukluğu marifet” yöntemiyle geçiriverdiler.
Bu yasa, sözüm ona “sınırların mayından arındırılmasını” amaçlıyor...
Yani inanılmaz insancıl!
İyi de; neden bu yasa iki Kıbrıs büyüklüğündeki bir alanın tüm kullanım haklarını, mayından temizleyecek şirkete 44 yıl süreyle devrediyor?
Dün Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklamasından öğrendik ki asker de “kiralamaya” tepkili, “NATO’yla birlikte biz bu işi yapabilirdik” diyor!
Sahi; neden?
Yoksa bu da Büyük Orta Doğu Projesi’nin bir parçası mı?