Başbakan Erdoğan, DEİK’in Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, İsrail’in Lübnan’a yönelik saldırısını değerlendirdi.
Erdoğan, Türkiye’nin, doğu ile bata arasında hem coğrafi hem de kültürel bir köprü olduğuna dikkat çekerek, Türkiye’nin bölgesinde ve dünyada huzurun, adaletin, refahın, barışın güvencesi olduğunu söyledi. Türkiye’nin AB üyeliğinin batı için de, doğu için de büyük bir fırsat olarak nitelendiren Erdoğan, “Aklın yolu budur. Sadece ülkemizin değil, bütün insanlığın huzur ve refahı için, barışın ve istikrarın tesis edilmesi ve korunması için bu yolda kararlı adımlarla ilerlemek zorundayız” dedi.
“SEYİRCİ KALAMAYIZ”
Erdoğan, medeniyet tarihinin bu merkezi coğrafyasında bin yıllarca beraber yaşamış, beraber yaşamanın ebedi formüllerini yaşatmış kavimler, milletler olarak büyük bir tecrübeye sahip olduklarını belirtti. Buradaki bin yıllık, binlerce yıllık dokuyu bozmaya hiçbir beşeri gücün mülktedir olamayacağını kaydederek, şöyle konuştu: “Biz kardeşliğe, dayanışmaya, hukuka, adalete, barışa inanan milletiz, bir ülkeyiz. Kendimiz için istediğimiz huzuru, refahı, adaleti, hukuku komşumuz için, hangi insanca mensup olursa olsun bütün insanlık için de istiyoruz. Ne yazık ki, yani başınızdaki bir ülkede sivil ve savunmasız çocuklar, kadınlar, yaşlılar sokaklarda, evlerinde, bombalar altında can verirken barıştan, adaletten, hukuktan söz etmek güçleşiyor. Adeta mümkün olmaz hale geliyor. Dünyaya medeniyeti öğreten toprakların, kör bir şiddetle yoğrulmasına göz yummayız, seyirci kalamayız.”
“SONUNDA BİZ BAŞIMIZIN ÇARESİNE BAKMAYI BİLİRİZ”
Aynı olayın on yıllardır Türkiye’yi rahatsız ettiğini ifade eden Başbakan Erdoğan, “Ne birey olarak, ne toplum olarak, ne de devlet olarak bölgede yükselen tehlikeye bigane kalmamız mümkün değildir” dedi. Erdoğan, şunları kaydetti: “Terör, Türkiye’de farklı, Ortadoğu’da farklı, Afganistan’da farklı; Somali’de farklı, Madrid’de farklı olamaz. Terör her yerde aynı şekilde büyüyor. Bunu A ülkesi yaptığı zaman hoşgörüyle yaklaş, B ülkesi yaptığı zaman farklı yaklaş...Böyle bir mantık, böyle bir anlayış olamaz. Ortadoğu’da barışın, kardeşliğin, insanlığın yeniden gelişmesi için her platformda aktif katkı yapmaya hazırız. Ama Türkiye’yi kendi içinde rahatsız eden terör olayına da aynı şekilde bakmaya kendini hazırlasın, hazır olsun. Sonunda biz başımızın çaresine bakmasını biliriz, onun da çalışmalarını ona göre bütün yetkili birimlerimiz yapıyor, yapacaktır. Bu amaçla her türlü gelişmeyi çok yönlü olarak değerlendiriyor, kendimizi muhtemel gelişmelere karşıda karşı da hazır tutuyoruz.” Bölgede yükselen ateşin, taraf ülkeler başta olmak üzere, Türkiye’yi ve bütün dünyayı etkileyecek kapasitede olduğunu kaydeden Erdoğan, yangını küçükken söndürmede fayda olduğunu söyledi. Erdoğan, “Şiddet kullanma kabiliyetine sahip taraflar bilmelidir ki, yalnızca şiddet ve güç üzerinde yükselen yapılan sürekli olarak karşı şiddet ve karşı gücü ayakta tutar” diyerek, devletler ve toplumların silahlanmaya yaptıkları yatırımlarla değil, barışa, adalete ve hukuka yaptıkları yatırımlarla ayakta durabileceğini ifade etti. Erdoğan, terörün üç çeşidi olduğunu belirterek, terörün ya bireysel, ya örgütsel ya da devlet terörü olduğunu ifade ederek, terörün içinde aktör olanların da bunların birinin içinde yer aldığını kaydetti. Erdoğan, “Başkasına tahammül edemeyen, kendisine tahammül edilmemesine şaşmamalıdır. Ortadoğu bölgesindeki insanlar sonu gelmez savaşlardan, suikastlerden, yıkımlardan, katliamlardan bunalmış durumda” dedi.
“BİR ÖRGÜTÜN EYLEMİNİ BİR
“Bizim insanlarımızın da Lübnan’da nasıl kaçtığını gördük” diyen Erdoğan, şunları ifade etti:
“Bir örgütün eylemini, bir ülkeye mal edemezsiniz. O ülkedeki bütün sivil hedefleri yok edemezsiniz. Kimsenin buna hakkı. Bir ülkeyi, topuyla yok edemezsiniz. Buna kimsenin hakkı yok. İnsancıl yaklaşım bu değil, küresel barış bakış bu değil. Bunu hep beraber, bizlerin yaklaşımımızı belirlemek açısından katkıda bulunmamız şart. Türkiye bunun için anahtar bir ülke.” Dünya devletlerinin ne yazık ki Ortadoğu’da gereken inisiyatifi göstermediğini veya gösteremediğini söyleyen Erdoğan, bu durumda Ortadoğu’daki devlet ve yönetimlerin uluslararası hukukun değil, şiddetin ve gücün anlamsız sarmalı içine hapsolduğunu kaydetti. Başbakan Erdoğan, “Bir zamanlar bütün inançların esenlik içinde yaşadığı bu bereketli ve barış dolu topraklara ne oldu? Eksilen şey ne? Bölgenin kimyasını değiştiren ve barışı kırılmaya uğratan aktörler kim?” diye sordu. Erdoğan, bunu herkesin düşünmesi gerektiğini belirterek, bu dramın daha fazla devam etmesi halinde, bir süre sonra bunları konuşacak ortamın kalmayacağını dile getirdi ve konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Biz Türkiye olarak, köklü devlet geleneğimiz içinde, ateşkes, müzakere, anlaşma ve uluslararası hükümlere uyma ihtimallerinin gerçekleşmesi için her türlü resmi ve gayri resmi yaklaşımlara, inisiyatiflere fırsat verilmesini istiyoruz. İlgili ilgisiz bütün liderleri arıyoruz, dikkat çekiyoruz. ‘Önceliğimiz akan kanın durmasıdır’ diyoruz. Yoksa bu kan denizi büyüyecek ve maalesef belki de insanlığı tamamen yutacaktır. Bölgedeki irili ufaklı bütün aktörlerin aklını başına alma zamanı gelmiş ve geçmektedir.”