Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın  konuşmasından satır başları:
 
BİZİM TARİHİMİZDE SÖMÜRGECİLİK LEKESİNE ASLA RASTLAYAMAZSINIZ
 
Vefatının 78. yıldönümünde Kurtuluş Savaşımızın Başkomutanı, Cumhuriyetimizin banisi ilk Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal'i rahmetle yadediyorum. Ahirete irtihal etmiş tüm gazilerimize, şehitlerimize şahsım, milletim adına minnettarlığımı ifade ediyorum. Bu vesile ile 15 Temmuz'da ülkelerini, özgürlüklerini korumak için canlarını feda eden şehitlerimize, gazilerimize, ölümü göze alarak sokak, caddeleri dolduran tüm kardeşlerimize şükranlarımı sunuyorum. Milletimiz nezdinde Çanakkale Savaşı ile Kurtuluş Savaşı ile Doğu ve Güneydoğu bölgemizde yıllardır yürüttüğümüz terörle mücadeleyle 15 Temmuz darbe girişiminin hiçbir farkı yoktur. Bunların hepsi milletimizin yedi düvele karşı verdiği istiklal ve istikbal mücadeleleridir. Türkiye'nin Suriye ve Irak'ta izlediği politikayı ve Batı karşısındaki duruşunu sorgulayanlar milletimizin hürriyet mücadelisini anlamamış olanlardır.  Türkiye'nin kimsenin toprağında gözü yoktur. Herşeyden önce bizim tarihimizde sömürgecilik lekesine, böyle bir utanca asla rastlayamazsınız. Bizim medeniyetimizde hangi kökenden, hangi inançtan olursa olsun aynı vatan topraklarında yaşadığımız herkes kardeşimizdir. Tüm devletlerini bu anlayışla kurmuş bir milletin başkalarının haklarını gaspetmesi sözkonusu olamaz. Bizim ecdadımız gittiği her yeri mamur ve abad etmiştir. Orta Avrupa'dan Afrika'nın derinliklerine uzanan geniş coğrafyada güven ve huzuru tesis etmiş bir devlet geleneğine sahibiz. 
 
 
TÜRKİYE, TÜRKİYE'DEN BÜYÜKTÜR BUNU BÖYLE BİLİN
 
Makedonya'nın dağ köylerinden birine çok zor şartlarda ulaşan TİKA ekibinin yanına elindeki bastonuyla yaslanarak bir ihtiyar yaklaşır. Aracın kapısını, üzerindeki Türk bayrağını görünce bastonunun ucuyla TİKA görevlisini dürterek "Niye bu kadar geç kaldınız?" der. TİKA görevlisi şaşırır, ihtiyar şöyle devam eder; "100 yıldır sizi bekliyoruz". Biz o coğrafyalardan ayrılalı 1 asır oldu ama oradaki insanların bekleyişi, umudu hiç bitmedi. Dün devlet olarak oradaydık, bugün yardım kurumlarımızla, eğitim, sağlık, kalkınma projelerimizle oradayız. Hani diyorum ya, "Dünya beşten büyük". Türkiye, Türkiye'den büyüktür, bunu böyle bilin. Biz 780 bin kilometrekareye hapsolamayız. Coğrafi sınırlarımız başkadır, gönül sınırlarımız başkadır. Musul, Kerkük, Haseke, Halep, Humus, Üsküp, Kırım, Kafkasya'daki kardeşlerimizi fiziki sınırlarımız dışında olabilir; ama hepsi gönül sınırlarımızın içindedir kalbimizin tam ortasındadır. Değerli kardeşlerim Türkiye Cumhuriyeti gökten zembille inmiş bir devlet değildir. Gazi Mustafa Kemal de nevzuhur bir asker ve devlet adamı değildir. 19 Mayıs'ı, 23 Nisan'ı, 29 Ekim'i, mesela 1071 Malazgirt Zaferi'nden, 1453 İstanbul'un Fethi'nden ayrı görürseniz yanlışa düşersiniz. Bunların hepsi de birbirinin devamıdır. Anadolu Selçuklu'nun bıraktığı yerden bayrağı nasıl Osmanlı devralmışsa, Osmanlı'nın bıraktığı yerden Cumhuriyet devralmıştır. Gazi Mustafa Kemal aslında Osmanlı zabitidir. Anadolu'ya da Osmanlı'nın memuru olarak geçmiştir. 
 

FATİH YENİ ÇAĞI AÇTI GAZİ VE ARKADAŞLARI YENİ TÜRKİYE'Yİ KURDU

Mustafa Kemal'in Kurtuluş Savaşı'na yüklediği anlam çok önemlidir. "Anadolu bu savunmasına yalnız kendi hayatına ait vazifeyi yerine getirmiyor. Bütün doğuya yönelik hücumlara set çekiyor". Bu söz zulmün önündeki son kale olduğunun tüm dünyaya ilanıdır. Yeni Türkiye kavramının ilk kez Gazi tarafından Nutuk'ta defalarca zikredildiğini sizlerle paylaşmak, hatırlatmak isterim. Kurtuluş Savaşımızın Başkomutanı kalkan yaparak bizi yıpratmaya çalışınların aslında Cumhuriyet ruhuna ne kadar yabancı oldukları ortadadır. Aynı kesimlerin Gazi Mustafa Kemal'in en çok hayran olduğu devlet yöneticilerinin başında Fatih Sultan Mehmet'in geldiğini bilmediklerini burada hatırlatmak isterim. Fatih Sultan Mehmet, fetih planını yaparak tebdil-i kıyafetle halk arasında gezen bir kahramandı. Fatih, "Ben bu milletle değil İstanbul'u cihanı bile fethederim" demişti. Gazi Mustafa Kemal'i tarihe iz bırakan bir komutan yapan sır da buradadır. Gazi de milletine sonsuz bir inanç ve güven besliyordu. İşgal gemileri demir attığında o "Geldikleri gibi gidecekler" diyecek gücü milletine olan sarsılmaz inancından alıyordu. Başkomutanlık savaşının ardından "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir ileri" derken bu milleti üstün kılan "Ya İstiklal ya Ölüm" parolasıyla yaşıyor olmasıdır. Fatih, İstanbul ve yeni çağın kapılarını bize açarken Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşları da bitti dedikleri yerden yeni Türkiye'yi inşa ettiler. 
 
 
GAZİ'NİN MESAJLARINI HALA ANMALAYANLARI ÜZÜNTÜYLE TAKİP EDİYORUM

Ben Samsun'a çıktığı andan itibaren mücadelesini sadece millete güvenerek yürüttüğünü söyleyen Gazi'nin mesajlarını hala anlayamayanlar olduğunu üzüntüyle takip ediyorum. Bunların başında da bizzat kurucusu olduğu parti geliyor. Kendi küçük hesapları uğruna Gazi'nin emaneti olan yeni Türkiye'yi karalamanın peşinde olanlar onun adını ağızlarına almayı hak etmiyorlar. Gazi Mustafa Kemal muasır medeniyetler seviyesine çıkmaktan, tam bağımsızlığı hiçbir zaman ayrı düşünmemiştir. Gazi tam bağımsızlığı da siyasi, mali, iktisadi, askeri, adli, kültürel ve benzeri her hususta tam serbestlik olarak anmıştır. En büyük eserim dediği ve gelecek nesillere emanet ettiği Türkiye Cumhuriyeti'ni tam bağımsız bir ülke olarak sürekli daha ileri taşımanın gayreti içerisindeyiz. Bu amaçla milli iradenin hakim kılınmasına, siyaset alanının, demokrasinin güçlendirilmesine insan hak ve hürriyetlerinin genişletilmesine dair çok büyük reformlar gerçekleştirdik. Şu anda doğrudan milletin oyuyla seçilen bir Cumhurbaşkanı olarak bulunmam dahi milli iradenin gücünün nerelere ulaştığını gösterir. Büyük Millet Meclisi 23 Nisan 1920 tarihinde açıldığında öylesine büyük bir yoksulluk vardı ki, bazıları yeise kapılıp memleketlerine dönmekten bahsetmişti. 
 

 
HAMDOLSUN Kİ RABBİM BİZE 15 TEMMUZ'DA BİR ZAFERİ BAHŞETTİ

Mustafa Kemal kürsüden şunu söylemişti; işittim ki bazı arkadaşlar yoksulluğumuzu bahane ederek memleketlerine dönmek istiyormuş. Ben kimseyi zorla milli meclise davet etmedim. Herkes kararında özgürdür. Ben mukaddes davaya inanmış birisi olarak buradan gitmemeye karar verdim. Hatta hepiniz gidebilirsiniz. Asker Mustafa Kemal mavzerini eline alır, fişeklerini göğsüne dizer, Elmadağ'a çıkar. Orada tek kurşunu kalana kadar vatanı savunur. Kurşunlarım bitince de bu aciz vücudumu bayrağıma sarar, temiz kanımı mukaddes bayrağıma içire içire tek başına can veririm. Ben buna and içtim. Hani bir gazimiz kan revan içindeki gömleğini asmıştı ya, görüyorsunuz işte buna and içenlerin ulaşacağı mertebe budur. Biz milletimizi üstün kılan bu ruh ile 15 Temmuz'u yaşadık. Allah'a ne kadar hamd etsek azdır. Rabbim bize 15 Temmuz'da haklı bir zaferi bahşetti. Bu millet yüce, bu millet güzel bir millettir. Biz bu milletle nice engelleri aşacak, muasır medeniyetler seviyesine çıkacağız, hiç endişeniz olmasın. 15 Temmuz'da Parlamento bombalanıyor, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi bombalanıyor, Özel Harekat bombalanıyor. Aynı şekilde Türk Silahlı Kuvvetleri orası da tam kavşak noktasında bombalanıyor. İstanbul'da Şehitler Köprüsü bombalanıyor. Toplamda 246 şehit 2 bin 184 gazimiz var. Dünyada örneği yok. Milletimizin her bir ferdi hiç kimse olmasa bile tek başına şehadet aşkıyla ülkesini, milletini, özgürlüğünü, demokrasisini, geleceğini koruma azmiyle sokaklara döküldü. 
 
 
BU BÜYÜK MİLLET İSTİKLAL MARŞINI SÖYLEMİYOR; YAŞIYOR!

Hamdolsun milletimin bizi yalnız bırakmayışını unutmak mümkün değil. Havalimanına indiğimde onbinlerce kardeşimi, vatandaşımı apronda ve terminalin önünde gördüğümde o duyguları anlatmak mümkün değildi. Alçaklar alçak uçuş yapar, onlar da F-16larda alçak uçuş yapıyordu. Ses hızını aşarak orada adeta bomba patlatıyordu. Ama benim milletimde en ufak bir korku yoktu. Çünkü onlar ölümü de öldürmüşlerdi, korkuyu da korkutmuşlardı. FETÖ ihanet çetesi mensubu darbeciler bu sebeple bize ilişemediler, dönüp gitmek zorunda kaldılar.
 
Ne diyor şair?
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
 
Dünyada ölümden korkmayanı yürüyüşünden caydıracak hiçbir silah yoktur. İnançtan ve cesaretten daha yüksek bir silah henüz daha imal edilmedi. Bu millet İstiklal Marşı'nı söylemiyor, yaşıyor fark bu! Türk Milleti 15 Temmuz darbe girişimini eline tek bir silah almadan, tek bir kurşun sıkmadan sadece ve sadece inancıyla, cesaretiyle, bayrağıyla, kahramanlığıyla engellemiştir. 15 Temmuz bir pasif direniş değildir; tam tarsine aktif ama büyük kitlelerin silah kullanmadan netice aldığı mücadeledir. Dünyada bunun başka örneği yoktur. İstiklalimize ve istikbalimize yönelik her türlü saldırıyı tek millet, tek devlet, tek vatan, tek bayrak diyerek bertaraf etmeyi sürdüreceğiz. Biliyoruz ki yüz yıl önce bu coğrafyanın bedenini paramparça edenler ama ruhunun bütünlüğünü bozamayanlar nihai darbe peşindeler. Bu oyunu bozacak olan biziz, Türkiye'dir.
 
TARİHİMİZİ 90 YILA HAPSETMEYE ÇALIŞANLARA İZİN VERMEYECEĞİZ

İcraat yaparak, eser üstüne eserler inşa ederek emniyet, sağlık, eğitim, enerji aklınıza ne gelirse her alanda bizler en ileri teknolojileri ülkemizde inşa etmek suretiyle muasır medeniyetler seviyesine çıkıyoruz. İlk hedef 2023. Cumhuriyetin 100. yılı farklı kutlanacak. Gazi idare-i maslahatçılar esaslı inkılap yapamazlar diyor. Atatürkçülük adına değişime direnenlere rağmen biz onun vasiyetini yerine getirmeye devam ediyoruz. Gazi'yi kendi dogmalarının içine hapsetmeye çalışarak devlet ve millet tarihimizi 90 yıla hapsetmeye çalışanlara izin vermeyeceğiz. Ders kitaplarının bu çerçevede yeniden gözden geçirilmesi dahil milletimizi tarihiyle, kültürüyle, medeniyetiyle buluşturacak her türlü adımı süratle atmalıyız. Bu vesile ile 10 Kasımları bir ölüm yıldönümü olarak değil yeniden doğuş olarak anmaya çok daha önemsiyorum. Bir kez daha Gazi Mustafa Kemal'i rahmetle yadediyorum. Anadolu coğrafyasını bizlere vatan haline getirmek için bu toprakları kanlarıyla yoğuran tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum.