CHP adına Grup Başkanvekili Kemal Anadol, 5918 sayılı 'Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un, asker kişilerin sivil mahkemelerde yargılanmasını öngören ilgili hükmünün iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemli dava dilekçesini Anayasa Mahkemesi başkanlığına sundu.
BAYKAL: ASKERİ YARGI KONTROL ALTINA ALINIYOR
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, askere sivil yargı yolunu açan düzenleme ile askeri yargının kontrol altına alınmak istendiğini savundu.
Baykal, yasayı onaylayan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü ise, "Sayın Cumhurbaşkanı gördüğü yanlışları ifade edecek tarafsızlığı gösterememiştir." diye eleştirdi.
Deniz Baykal, askere sivil yargı yolunu açan yasanın Anayasa Mahkemesi'ne iptal başvurusu öncesi, parti grubunu topladı. Deniz Baykal, toplantı öncesinde yaptığı açıklamada, söz konusu düzenlemenin, komisyonlarda irdelenmesinin bilinçli olarak engellendiğini ileri sürerek, "Önergenin anlamı; TBMM, komisyonlar, muhalefet partileri, kamuoyu ve ilgili kurumlardan kaçırılmıştır. Burada iyi niyet eksikliği, açık bir gizleme eylemi net bir şekilde görülmektedir." diye konuştu.
Baykal, yasanın çıkış şeklinin sadece usul olarak değil, esas olarak da yanlış olduğunu ifade etti.
Konuyla ilgili bilinçli olarak bilgi kirliliğinin harekete geçirildiğini kaydeden Baykal; yasanın darbe girişimlerini önlemek için getirildiği yönündeki açıklamaların doğru olmadığını iddia etti.
Türk Ceza Kanunu'nda, darbe yapanların sivil mahkemelerde yargılanmasına yönelik düzenlemeler bulunduğunu söyleyen Baykal, mevcut yasalara göre darbe girişiminin de bir suç olduğunu ve darbecilerin sivil mahkemelerde yargılandığını aktardı.
Baykal, kanunun anayasaya aykırı olduğunu savundu.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün yasayı onaylarken, düzenlemenin anayasaya uygun olduğu konusuna değinmediğini belirten Baykal, "Savunacak söz bulamadığından bu konuya değinmemiş olabilir." şeklinde konuştu.
Baykal, düzenlemenin AB'nin talebi olduğu yönündeki açıklamaların da doğruyu yansıtmadığını kaydetti.
AK Parti'nin, medya'nın eleştiri hakkından rahatsız olduğunu ve yargı üzerinde baskı kurmaya çalıştığını savunan Baykal, "Türkiye'de yargı bağımsızlığından söz edilebilir mi? Yargıdan istediği kararları çıkartma, istemediklerini çıkartmama konusunda sürdürülen çabaların farkındayız." ifadesini kullandı.
Baykal, düzenleme ile askeri yargının kontrol altına alınmaya çalışıldığını ileri sürdü.
Pek çok çevrenin, "Anayasa Mahkemesi'ne gitmeyin" diye kıyamet kopardığını kaydeden Baykal, bu duygunun altında, düzenlemenin anayasaya aykırı olduğu gerekçesi olduğu görüşünü savundu.
"SİVİLLER DE DARBE YAPAR"
Darbe girişiminin bir suç olduğunu vurgulayan Baykal, şöyle devam etti: "Bununla ilgili alınması gereken bir ek önlem varsa bunu bilelim. Bu konuda tereddüt yok. Kimse 'darbe yapmak serbest olsun, darbe yapanlar yargılanmasın' demiyor. Türkiye'de sivil ve asker yargı, darbe ile savaşmak için yeterince donanımlıdır. Eksik varsa, onu da giderelim. Darbe mutlaka bir gece yarısı, sabaha karşı marşlarla, türkülerle gelir diye bir şey yok. Darbe bir süreç. Darbeyi sadece askerler yapar diye bir şey yok. Darbeyi siviller de yapar. Faşizm, askeri kurumların sivil kurumlar üzerinde tahakküm kurduğu bir rejim olmak zorunda değildir. Çoğu zaman faşizm, sivil kurum ve kişilerin askeri kurumlar üzerinde vesayet kurduğu bir rejimdir. Faşizm askeri bir rejim olmak zorunda değildir. Faşizm, askeri kumandası altına almış olan sivil hegomanya rejimidir."
CUMHURBAŞKANI GÖRDÜĞÜ YANLIŞLIĞI İFADE EDECEK TARAFSIZLIĞI SERGİLEYEMEDİ
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün imzayı atarken bazı mütalaalar ifade etmekten uzak duramadığını öne süren Baykal, ifade edilen mütalaaların hukuki bir değeri olmadığını dile getirdi.
Cumhurbaşkanı'nın görevinin, önüne gelen yasa ile ilgili irdeleme yapmak olmadığını belirten Baykal, "Cumhurbaşkanı'nın görevi, uygun görmüyorsa, bir daha düşünülmesi için, hangi noktalarda düşünülmesi gerektiği kanaatindeyse, onları belirterek iade etmektir. Ya da uygunsa, uygun olduğunu ifade edip imzalamaktır." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Gül'ün kanununu uygun gördüğünü, ancak bazı sorunlar yaratacağını düşünerek "bunları bir an önce yapın" dediğini kaydeden Baykal, "Madem bazı sorunlar yaratacak idi ise, o sorunları çözülmesi için, bunları da çözün de öyle gönderin deyip Meclis'e iade etmesi daha uygun olmaz mıydı?" diye sordu.
Anayasanın ön gördüğü, beklediği işlevi yerine getirecek Cumhurbaşkanlığı'na olan ihtiyacın devam ettiğini belirten Baykal, bu ihtiyacın son seçimde karşılanamadığını savundu.
Baykal, şunları söyledi: "Bir siyasi hareketin çekirdeğinden bir cumhurbaşkanı çıkarsa, o cumhurbaşkanı o siyasi çekirdeğin uzantısı noktasında kendisini kabul etmekten kurtulamıyor. Bunun sonucu olarak da anayasamızın beklediği tarafsız cumhurbaşkanlığı işlevi, hükümete gerektiği zaman dur yanlış yapıyorsun diyebilecek bir cumhurbaşkanlığı konusu boşlukta kalıyor. Üstelik öyle anlaşılıyor ki, bu kanunun yanlışlarını Sayın Cumhurbaşkan'ı da görmektedir. Ancak gördüğü halde bu yanlışları ifade edecek tarafsızlığı sergileyememiştir."
MİLLETVEKİLİ DOKUNULMAZLIKLARINI KALDIRALIM
Türkiye'nin uzun bir süredir askeri vesayeti ve askeri vesayetten kurtulma konusunu konuştuğuna işaret eden Baykal, "Bizim bilmediğimiz bir tehlike mi var? Kamuoyundan gizlenen bir şeyler mi oluyor? Acil bir askeri vesayet tehdidi doğrultusunda gözü kara önlemler alınmasını zorunlu kılan bir durum mu var?" sorusunu yöneltti.
Baykal, şöyle devam etti: "Genelkurmay Başkanı ile Dolmabahçe'de baş başa ölümüne kadar saklanacak gizli görüşmeyi yapacaksın, sonra el altından ülkede askeri vesayet var bundan kurtulalım kampanyasını sürdüreceksin. Bunu da AB yolunda yürüyen Türkiye yalanının arkasına saklanarak yapacaksın. Madem AB diyorsun, gel Türkiye'yi gerçek Avrupalı yapalım. Milletvekillerinin kürsü dokunulmazlığı hariç, dokunulmazlıklarını tümüyle kaldıralım. Nerede askeri yargı var diye kampanya yapıyorsun, bir iki tanesi hariç bütün AB ülkelerinde askeri yargı var, ama hiçbir ülkede Türkiye'deki gibi milletvekili dokunulmazlığı yok. Gerçekten AB diyorsan hiç uzatma gel milletvekili dokunulmazlığını kaldıralım. Türkiye'de askeri vesayet olmamalıdır. Altına tümüyle ben de imza atarım. Ama Türkiye'de Tayyip Erdoğan, vesayeti de olmamalı."