Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Kıbrıs konusundaki eleştirileri yanıtlarken, 'Sanki 'Türkiye olarak biz limanlarımızı açacağız.' Ne için? Kıbrıs'ta 'Mağusa Limanı açılsın' diye... Üstüne bir de Maraş'ı vereceğiz. Akıl var, mantık var. Yani bizleri çocuk yerine mi koyuyorsunuz ki böyle söylüyorsunuz?' dedi.TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda bakanlığının bütçesiyle ilgili milletvekillerinin soru ve eleştirilerini yanıtlayan Gül, 'Kıbrıs hepimizin meselesidir' diyerek, Kıbrıs Türklerinin haklarını korumak için uğraştıklarını söyledi.
Komisyon üyelerinde, 'Kıbrıs'ın durumunun daha önce iyi olduğu, şimdi taviz verilmiş' gibi bir izlenim olduğunu, ancak bunun doğru olmadığını bildiren Gül,
Adadaki gelişmeler hakkında bilgi verdi.
KKTC'de kişi başına düşen milli gelirin 10 bin doları geçtiğini, inşaat sektörünün canlandığını, bankalardaki mevduatların 4-5 kat arttığını anlatan Gül, 'Kıbrıs, ekonomik olarak giderek sağlam temeller üzerine basmaktadır. Hükümetimiz bu konuda çok kararlıdır' dedi.
Gül, KKTC'nin, ekonomisinin yanında siyasi olarak geliştiğini ifade ederek, şöyle konuştu:
'Daha önce KKTC'nın Sayın Cumhurbaşkanı, kaç tane devlet tarafından kabul edilmişti? Sayın Rauf Bey, sadece New York'a giderdi. Benim bildiğim bir kez de Washington'da State Department'a gitti ama bakanla falan değildi bu görüşme cumhurbaşkanı olarak...
Şimdi bakın, Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, ABD
Dışişleri Bakanı, Rusya Dışişleri Bakanı, Almanya Dışişleri Bakanı, AB'nin Başkanı Barroso, AB'nin genişlemeden sorumlu komiseri, İngiliz Dışişleri Bakanı makamında... Pakistan Cumhurbaşkanı resmen davet etti. Daha önceki Dışişleri
Bakanı Denktaş, birçok ülkenin dışişleri bakanlarıyla görüşmelerde bulundu. Siyaseten bir bakın, bunlar adeta defacto tanınmışlıktır.'
-RAUF DENKTAŞ'IN MASASINDAKİ TABELA-
Bütün bunlar bir yana bırakılarak, 'Kıbrıs gitmiş, Kıbrıs kötüye gidiyor' şeklinde yapılan eleştirilere hayret ettiğini, eleştiri olabileceğini, ancak
yanlış propaganda yapılmaması gerektiğini belirten Gül, şunları kaydetti:
'KKTC, İslam ülkeleri tarafından çok daha ayrı bir şekilde itibar görmektedir. İslam Konferansı Teşkilatında Kıbrıs Türk Devleti olarak oturuyor ve
masasına böyle tabela konuyor. Eskiden Sayın Rauf Denktaş oturduğunda, 'Kıbrıs Müslüman Azınlığı' olarak bilinirdi. AB Dışişleri bakanları ve İslam Konferansı Dışişleri bakanları bir araya geldiğinde, oturduğu tabelanın üzerinde bu yazardı.'
-TAVİZ İDDİALARI-
Abdullah Gül, 'taviz verdikleri' yönünde eleştiriler yapıldığını belirterek, şöyle devam etti:
'Tavizci olsaydık, bakın neye 'evet' derdik. Geçen sene AB Dışişleri bakanları ve İslam Konferansı bakanları yine bir araya gelecekti. Her şey
hazırlandı, 2 gün önce toplantıyı iptal ettik. Niye? KKTC oraya otururken, 'Kıbrıs'ın Müslüman Azınlığı' levhası altında oturacak dediler. Biz de 'yok'
dedik. 'Kıbrıs Türk Devleti adı altında oturacak' dedik. Toplantı yapılamadı.Yeri geldiğinde söyleyeceğimizi söylüyoruz, yeri geldiğinde uzlaşmacı
tavrımızı ortaya koyuyoruz. İyi ki 2004 yılında Annan Planına Kıbrıs Türkleri 'evet' dedi. İyi ki biz de bunu destekledik. Ondan sonra Kıbrıs Türkleri dünyada sanık sandalyesinden kalktılar ve başları çok daha dik bir sandalyeye oturdular.
Şimdi burada biz bize her şeyi anlatabiliriz. Önemli olan, Londra'da, Washington'da, Münih'te nasıl gözüküyor mesele...'
-'TÜRKİYE, HATALARINI KONUŞMUYOR'-
Türkiye'nin hatalarını konuşmayan bir ülke olduğunu ifade eden Gül, Türkiye'nin 50 yıldır AB'ye girmek için uğraştığını, bunu da partiler üstü bir devlet politikası haline getirdiğini kaydetti. Gül, 'Rum tarafı AB'ye girdiğinde, birliği nasıl esir alacağını görmemişiz. Biz eğer sağlam bir Kıbrıs politikası izleyebilseydik, biz kendi kendimize propaganda yapmaktan vazgeçip geleceği biraz görseydik, Kıbrıs Rumlarının AB'ye girişini önleyebilirdik' diye konuştu.
Kıbrıs Rum Kesiminin AB'ye girişinin, birliğin temel ilkelerine aykırı olduğunu ifade eden Gül, 'O zamanki bizim politikalarımız, Rumların yolunu açmıştır. Şimdi de oraya girdiklerinde de maalesef zaman zaman orayı esir alabilmektedirler' dedi.
Gül, bugün takip edilen Kıbrıs politikasının hem KKTC halkının, hem de Türkiye'nin çıkarına olduğunu ifade ederek, bu yönde tavizin asla söz konusu olmadığını bildirdi.
-Kıbrıs konusunda Türkiye'nin imzaladığı deklarasyona değinen Gül, 'Son 15 yıllık süre içinde hukuken sağlam, herkesi bağlayan böyle bir deklarasyon olmamıştır. Sayın Lipponnen'in eski Başbakan Ecevit'e verdiği belgenin hukuki bağlayıcılığı yoktu. O bakımdan her şeyimizi sağlam yapıyoruz' dedi.
Kıbrıs konusunda Finlandiya'nın girişimine de değinen Gül, şunları kaydetti:
'Bu konuda az önce söylenenleri yazılı hale getirip bizim önümüze bile getiremediler. Yazıya bile döküp önümüze koyamadılar. Bunları bana bile söyleyemediler. Arkadaşlar bunu burada söylerken, 'Sanki bunlar bize söylendi. Biz bir şey söylemedik. Bunları kabul ettik...' Böyle bir şey söz konusu değil.
Sanki 'Türkiye olarak biz limanlarımızı açacağız' Ne için? Kıbrıs'ta 'Mağusa Limanı açılsın' diye. Üstüne bir de Maraş'ı vereceğiz. Akıl var, mantık var. Yani bizleri çocuk yerine mi koyuyorsunuz ki böyle söylüyorsunuz? Adamın istediği, zaten 'limanları aç' diyor. 'Limanlarımı açacağım, bu yetmez al bir de sana Maraş'ı vereyim' diyeceğim. Böyle bir şey olur mu? Bunu bizden nasıl bekleyebilirsiniz? Bizden değil de başka birinden nasıl bekleyebilirsiniz?
Bu ancak çocuğun, aklı olmayan bir insanın yapacağı bir iştir. Bunların hiçbiri söz konusu değil. Maraş konusu, kapsamlı bir çözümün konusudur. Bu konuda sabırlı olacağız ve sonuna kadar hakkımızı, hukukumuzu koruyacağız.'