Günün Haberleri   |   Giriş sayfam yap   |   Favorilere ekle   |   Künye   |   İletişim   |   Sitene haber ekle


 
DOLAR
38,7676
EURO
43,0555
IMKB
9.747,000
ALTIN
4.033,030
 
Hava Durumu ANKARA
9 / 20 C°
Değiştir
 
     
 
Medya Spot Google
 
 
 Ana Sayfa  Gündem   Ekonomi   Dünya   Yaşam   Medya   Spor   Magazin   Polis Adliye 
 
LİDERLER 23 NİSAN KONUŞMASINDA DA SİYASET YAPTI
LİDERLER 23 NİSAN KONUŞMASINDA DA SİYASET YAPTI
 
Meclisin 90. yıl dönümü dolayısıyla TBMM, özel gündemle toplandı. Erdoğan, millet iradesine vurgu yaptı. Baykal 1960 darbesini utanç olarak saydı. Bahçeli, kurucu Meclis ruhuna değindi. Kışanak, toplumsal eşitlik istedi.
 
24.4.2010 - 02:40

TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, 'Kurulduğu günden beri tam 90 yıldır ülkemizin kaderine yön veren Meclisimizin yasama yetkisi mutlaktır. milletimiz adına kullanılan bu yetkiyi daraltacak, kullanımını engelleyebilecek veya sınırlandıracak başka bir güç yoktur' dedi.

Şahin, 23 Nisan özel gündemiyle toplanan genel kurul toplantısında yaptığı konuşmada, Meclisin açıldığı bugünün, 'tarih sahnesinden silinmek istenen milletin yeniden ayağa kalkışının ve dirilişinin miladı' olduğunu ifade etti.

Milli iradenin merkezi ve başyapıtı olan Meclisin hayat bulduğu bugünün, egemenliğin halka geçtiği tarih olduğunu belirten Şahin, 'Özgürlüğümüzün simgesi olan Meclisimiz, tam bir ateş çemberinin içinde milli direnişi örgütleyerek vatan topraklarını işgalden, milletimizi esaretten kurtarmıştır. Milletimizin tarihinde böylesine hayati yere sahip olan Meclisimizin gururla kutladığımız 90. yılının, aziz milletimize ve siz değerli temsilcilerine hayırlı olmasını diliyorum' dedi.

Gazi Meclisin kuruluş coşkusunu bir yıla yayılan çeşitli etkinliklerle kutlandığını anımsatan Şahin, 'Milli Eğitim Bakanlığımızla ortaklaşa düzenlediğimiz 7. Dönem Türkiye Öğrenci Meclisimiz geçtiğimiz Pazar günü bu salonda toplandı. Yaklaşık 14,5 milyon öğrencinin oy kullanarak seçtiği 81 ilin temsilcisi çocuklarımız, burada ülkemizin sorunlarını özgürce konuşarak çözüm önerilerinde bulundular. Gözlerinde umut pırıltılarını gördüğümüz çocuklarımızın ne kadar bilinçli ve gelecek idealiyle dolu olduklarına şahit olduk. Diyalog kültürü içerisinde yetişen, önyargısız, farklılıkları zenginlik gören bir nesil, Türkiye'nin gücüne güç katacak, demokrasimiz böylece özlediğimiz düzeye gelebilecektir' dedi.

-'EMSALSİZ ÖZELLİK'-

Şahin, sözlerini şöyle sürdürdü:

'Bizler, esaretin prangalarını bağımsızlık ateşiyle eritmiş ve özgürlüğün kapılarını canları pahasına açmış bir milletin mensuplarıyız. Yüce Meclisimiz, düşmanın yurdun dört bir yanını işgal ettiği bir dönemde, imkansızlıklar içerisinde kurulmuş bir parlamentodur. Dünyanın birçok ülkesinde savaşlar ve bunalımlar genelde demokrasi ve özgürlükler askıya alınarak ya da kısıtlanarak aşılmıştır. Ancak, bizde öyle olmamıştır. Aziz Atatürk önderliğinde milletimiz, o zor şartlar altında demokrasi yolunu tercih etmiş, milli iradeyi baş tacı yapmış ve bu yüce kurumu açmıştır. Yani zaferler Meclisimizi değil, Meclisimiz destansı zaferleri doğurmuştur. Ardından da milli iradenin rehberliğinde bağımsızlığımız kazanılmış, Cumhuriyetimiz ilan edilmiş ve milletimiz tarih sahnesindeki şerefli yerini yeniden almıştır. Bizi ve parlamentomuzu dünya milletleri arasında farklı kılan bu emsalsiz özelliğimizdir. Şunu da gururla ifade etmeliyim ki, Meclisimiz 23 Nisan 1920 tarihinde açıldığında bırakın Avrupa'yı dünyada milli iradeye dayanan parlamento sayısı çok değildi. Kuşkusuz ki, böylesine anlamlı özellikler taşıyan Meclisimizin üyesi olmaktan hepimiz gurur duyuyoruz.

TBMM, gücünü ve yetkisini millet iradesinden almaktadır. Millet adına karar vermekte ve tüm yasaları milletimizin refahı ve huzuru için çıkarmaktadır. Parlamento tarihimiz içerisinde milli iradenin kalbi zaman zaman krizler geçirmiş olsa da daima yaşamını sürdürmeyi başarmıştır. Meclisimiz kurulduğu günden bu yana, çıkarttığı yasalarla, yaptığı Anayasa değişiklikleri ve diğer tüm çalışmalarla değişim ve dönüşümün merkezi olmuştur. Hep ülkemizi bir adım daha ileri götürme, demokrasimizi geliştirme, hak ve özgürlüklerimizi genişletme, hukuk standartlarımızı yükseltme çabası içerisinde olmuştur. Kurulduğu günden beri tam 90 yıldır ülkemizin kaderine yön veren Meclisimizin yasama yetkisi mutlaktır. Milletimiz adına kullanılan bu yetkiyi daraltacak, kullanımını engelleyebilecek veya sınırlandıracak başka bir güç yoktur.'

-BARIŞIN VE İSTİKRARIN SEMBOLÜ-

Atatürk'ün 'Arkadaşlarım, ülkenin yazgısında tek yetki ve güç sahibi olan Büyük Millet Meclisi, bu ülkenin düzeni için, iç ve dış güvenliğini sağlamak ve korumak için en büyük güvencedir. Büyük milli sorunlar şimdiye kadar ancak Büyük Millet Meclisi'nde çözümlendi. Gelecekte de yalnız oradan kesin önlemler sağlanabilecektir. Türk Milletinin sevgi ve bağlılığı her zaman Büyük Millet Meclisine yönelmiştir ve hep oraya yönelecektir' sözlerini anımsatan Şahin, böylesine önemli bir kurum olan Meclisin yürüttüğü yasama sürecine katkı sağlanması amacıyla ortaya konulan her düşüncenin saygıdeğer olduğunu ve demokrasiyi güçlendireceğini söyledi.

Şahin, 'Ancak Meclisimizin yasama yetkisine yönelik söz ve tutumlar, demokratik sistemimizi ayakta tutan ve ahenk içerisinde çalışması arzu edilen güçler ayrılığı ilkesiyle bağdaşmaz. Meclisimizin milletten aldığı yasama yetkisine herkesin ve tüm kurumların gereken saygıyı gösterme konusunda daha özenli davranacaklarına inanıyorum' dedi.

Verdiği bağımsızlık mücadelesiyle mazlum milletlere örnek olmayı başaran Türkiye'nin, bugün her alanda kalkınan ve gelişen, çağdaş ülkelerle rekabet eden saygın bir ülke olduğunu dile getiren Şahin, bulunduğu coğrafyanın ve dünyanın güçlü ülkeleri arasında yer alan Türkiye'nin, aynı zamanda barışın ve istikrarın sembolü olduğunu kaydetti.

Türkiye'nin dış politikasına Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün 'Yurtta Sulh, Cihanda Sulh' ilkesinin yön verdiğini belirten TBMM Başkanı Şahin, şunları kaydetti:

'Sahip olduğu çok yönlü potansiyeliyle ülkemizin bu konuda yürüttüğü etkin diplomatik çabalar, barış içinde bir geleceğin kurulması amacına dönüktür. Meclisimiz de, ülkemizin barış odaklı dış politikasına, her geçen gün güçlenerek devam eden parlamenter diplomasi faaliyetleriyle destek olmaktadır. Başkanından milletvekillerine komisyonlarından dostluk gruplarına kadar Meclisimiz, Türkiye'nin tüm dünyaya tanıtımı ve bölgemizdeki sorunların çözümü için yoğun çaba göstermektedir. Yasama çalışmalarımızın yanı sıra sürdürdüğümüz bu faaliyetlerimizle, halkları temsil eden parlamentolar arasındaki dostluk ilişkilerini pekiştirerek ülkemizin dış politikasına büyük katkı sağlamaktayız. Milletimizin ortak menfaatleri doğrultusunda yürütülen bu çalışmalar, katlanarak büyümekte, uluslararası alanda bize pozitif bir enerji olarak geri dönmektedir. Tüm bu diplomatik çabaların sonucunda ilk kez bir Türk Milletvekili AKPM Başkanlığı'na seçilmiştir. Meclisimizin bir mensubu olan Antalya Milletvekilimiz Sayın Mevlüt Çavuşoğlu'nun kazandığı bu diplomatik başarı hepimiz için gurur vericidir. Kendisini bu anlamlı gün vesilesiyle bir kez daha kutluyor, çalışmalarında başarılar diliyorum.'

'BAĞIMSIZLIK MÜCADELEMİZİN SEMBOLÜ OLMUŞ YÜCE MECLİSİMİZ, SİYASİ BASKILARLA, ALINAN TARAFLI KARARLARLA MİLLETİMİZİN İŞLEMEDİĞİ BİR SUÇU KABUL ETMEZ, ASLA ETMEYECEKTİR'

TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, 'Bağımsızlık mücadelemizin sembolü olmuş yüce Meclisimiz, siyasi baskılarla, alınan taraflı kararlarla milletimizin işlemediği bir suçu kabul etmez, asla etmeyecektir' dedi.

Şahin, 23 Nisan özel gündemiyle toplanan genel kurul toplantısında yaptığı konuşmada,Meclisin, bir çağdaşlaşma ve barış projesi olarak değerlendirdiği Avrupa Birliği'ne (AB) tam üyelik yolundaki çalışmalara desteğini kararlılıkla sürdürdüğünü kaydetti.

Türkiye'nin, iktidarıyla muhalefetiyle, sivil toplum örgütleriyle dünyanın ve özellikle içerisinde bulunulan bölgenin sorunlarını çözme çabalarında öncü bir rol oynadığını belirten Şahin, sözlerini şöyle sürdürdü:

'Türkiye'nin bütün bu iyi niyetli çabalarına rağmen, ülkemizi soykırım gibi insanlığın yüzkarası olan bir suçla mahkum etmek isteyen ülkeler, parlamentolarında çeşitli kararlar almaktadır. Ayrıca, 24 Nisan gününü ülkemize karşı 1915 olaylarıyla ilgili iddiaların yıldönümü olarak anma çabaları uzunca bir süredir yürütülmektedir. Çanakkale'ye milletimizi tarih sahnesinden silmek üzere topyekun gelenler, ülkemizi bölüp paylaşma hesabı yapanlar, kendi ayıplarını unutup şimdi bizden hesap sormaya kalkıyorlar. Milletimize vatan olan bu toprakların medeniyet geçmişimiz boyunca barışın, bir arada yaşamanın en eşsiz örnekleriyle dolu olduğunu görmezden geliyorlar. Evet, bu coğrafyada büyük acılar yaşanmıştır. Çanakkale'de, Sakarya'da Dumlupınar'da ve daha nice cephelerde bu ülkenin kahraman evlatları, üzerinde özgürce yaşadıkları bu vatan topraklarını savunmak için şehit düşmüştür.'

Türk milletinin tarihini yargılamaya meraklı olanlara, önce ülkenin her köşesinde bağımsızlık uğruna yaşanan acıların izlerini görmeleri tavsiyesinde bulunan Şahin, 'İçerisinde zafer sevinçleri kadar acıları da barındıran tarih, siyasetin malzemesi yapılamayacak kadar değerlidir. Asılsız Ermeni iddialarına destek çıkan parlamentolar, tarihi siyasi istismar vasıtası olarak kullanarak çok ciddi bir sorumluluk yüklendiklerini bilmelidirler. Bizden hukuki ve tarihi temelden yoksun sözde soykırım iddialarını kabul etmemizi bekleyenler, bu Meclisi ve onun temsil ettiği halkını yeterince tanımıyorlar. Bağımsızlık mücadelemizin sembolü olmuş Yüce Meclisimiz, siyasi baskılarla, alınan taraflı kararlarla milletimizin işlemediği bir suçu kabul etmez, asla etmeyecektir' diye konuştu.

-'KAYBEDECEK ZAMANIMIZ YOK'-

Sözlerine, 'Milletimizin esarete ve dayatmalara asla boyun eğmediğinin en eşsiz ifadesi olan Meclisimizin 90 yılda yaptıklarına yenilerini eklemek ortak görevimizdir' diye devam eden Şahin, şöyle dedi:

'Siyasetimizi daha fazla demokrasi, toplumsal hayatımızı daha fazla özgürlük, hukuk sistemimizi daha fazla adalet, ekonomimizi daha fazla refahla taçlandırmaya çalışmalıyız. Aynı vatan topraklarının üzerinde, aynı gök kubbenin altında yaşayan şerefli bir tarihin mirasçıları olarak, enerjimizi kısır tartışmalarla harcamak yerine güçlü geleceğe yönelmeliyiz. Sahip olduğumuz farklılıkların yanı sıra saymakla bitmeyecek ortak paydalarımız varken neden bunu toplumsal sinerjiye dönüştürmekte zorlandığımızı da beraberce sorgulamalıyız. Başta yıllardır canımızı yakan, gencecik fidanlarımızı bizden koparan terör olmak üzere tüm sorunlarımızı ortak akılla beraberce çözme iradesini göstermeliyiz. Artık kaybedecek zamanımız yok. Çünkü bilgi çağını yaşadığımız bu dönemde kaybedeceğimiz bir yılın bedeli belki 10 yıl, belki 50 yıl, belki 100 yıl olacaktır. Bu yöndeki çabalarımızı sürdürmek, hem bizlere bu vatanı bırakanlara, hem tarihimize, hem de gelecek umudumuz olan çocuklarımıza karşı sorumluluğumuzun gereğidir.'

-'YUMRUKLAR ASLA SORUNLARIN ÇÖZÜM YÖNTEMİ OLAMAZ'-

Siyaset görevini yerine getiren değerli insanlara karşı son günlerde yönelen yumruklar ya da kaba kuvvetin, 'asla sorunların çözüm yöntemi olamayacağını' belirten Şahin, toplumsal huzura atılan yumruklara karşı, tek yürek olarak sağduyu ve aklıselimle davranılması ve ülke barışını bozmaya çalışanlara fırsat verilmemesi gerektiğini dile getirdi.

Konuşmasında milletvekillerine, 'Yasama ve denetim faaliyetlerinin yanı sıra toplumla kurduğunuz iletişim köprüleriyle ülkemizin sorunlarını çözmek için gayret gösteriyorsunuz' diyerek teşekkür eden Şahin, çocuklara da seslenerek konuşmasını şöyle tamamladı:

'Sizler, umutlarımız, aydınlık yarınlarımızsınız. Bütün çabamız, sizlere en iyi şekilde yetişmenizi sağlayacak imkanlar sunmak, kalkınmış, demokrasisi kökleşmiş, özgür bir ülke bırakmak, barış dolu bir dünya hazırlamak içindir.

İnanıyorum ki; sizler köklü tarihimizden, zengin kültürümüzden, bağımsızlık mücadelemizden, demokrasinin değerlerinden güç alarak Cumhuriyetimizi daha da yücelteceksiniz.

Bu duygularla, bize özgür bir vatan bırakan İlk Meclis Başkanımız, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere Gazi Meclisimizin kahraman milletvekillerini rahmetle ve minnetle anıyorum.

Onlar bize, güçlü bir Meclis, onurlu bir ülke, gurur veren bir Cumhuriyet ve her zaman bu topraklar üzerinde dalgalanmaya devam edecek şanlı bir bayrak bıraktılar.

O kahramanların bağımsızlık inancı, zoru başarma azmi ve yeteneği, milletlerine olan derin bağlılıkları, karşı karşıya bulunduğumuz sorunları aşmamızda en büyük ilham kaynağımız olacaktır.

Yüce Meclisimiz, kurucu iradeden aldığı güçle bugün de aynı sorumluluk içerisinde aynı coşku ve kararlılıkla yoluna devam etmektedir.'

'TBMM'NİN ORTAYA KOYDUĞU İRADE, TÜKENDİ DENİLEN BİR MİLLETİN KÜLLERİNDEN DOĞARAK TARİH SAHNESİNDE GÜNEŞ GİBİ PARLAMASINI İFADE ETMİŞTİR'

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 'Bugün, cesur bir şekilde, korkmadan, çekinmeden, tereddüt etmeden, dünyanın her ülkesi, her bölgesi için, dünyanın tüm çocukları için, insanlık için, barışı, hakkı, hukuku, adaleti savunan, mazlumların, mağdurların gür ve güçlü sesi olan bir Türkiye var' dedi.

Erdoğan, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla özel gündemle toplanan TBMM Genel kurulunda yaptığı konuşmada, 90 yıllık mazisiyle dünya üzerindeki en tecrübeli ve birikimli parlamentolardan birine sahip olmanın milletçe gururunu taşıdıklarını ifade etti.

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 'Gazi bir Meclis' olduğunu hatırlatan Başbakan Erdoğan şunları söyledi:

'Türkiye Büyük Millet Meclisi, milli mücadeleyi başarıyla idare ederek kahramanlık destanı yazan bir Meclis'tir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, millet iradesinin en parlak şekilde tecelli ettiği, bağımsızlığın ve özgürlüğün timsali olan bir Meclistir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kurtuluş Savaşımızı sevk ve idare ederek ülkemizi istiklaline ve bağımsızlığına kavuştururken, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti'nin de temellerini atmış, 90 yıl boyunca da kalkınma ve demokratikleşme mücadelemizin lokomotifi olmuştur.

TBMM'nin ortaya koyduğu irade, tükendi denilen bir milletin küllerinden doğarak tarih sahnesinde güneş gibi parlamasını ifade etmiştir.

90 yıl öncesinde, savaşlardan yorgun düşmüş, kaynaklarını ve enerjisini cephelerde yitirmiş, büyük devletlerin baskılarıyla istikbaline kastedilmiş bir ülke varken, işte bu yüce Meclisin gayretleri neticesinde bugün 287 milyar TL bütçesi olan, 618 milyar dolarlık milli gelire ulaşmış, 102 milyar dolar ihracat yapabilen, dünyanın en büyük 17'inci ekonomisi konumuna yükselmiş büyük ve güçlü bir Türkiye var.

Bugün, artık, demiryollarıyla, hızlı tren hatlarıyla, modern havalimanlarıyla, bölünmüş karayolları, yaygın eğitim kurumları, çağdaş üniversiteleri, ülke sathına yayılmış yatırımlarıyla hızla gelişmekte olan bir Türkiye var.

Her şeyden önemlisi, bugün uluslararası itibarı artmış, bölgesel bir güç konumuna yükselmiş, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde, İslam Konferansı Örgütü'nde, Avrupa Konseyi'nde, G-20 Zirvesi'nde, Medeniyetler İttifakı Girişiminde önemli roller üstlenmiş, Avrupa Birliği ile katılım müzakerelerine başlamış, barışın, istikrarın, huzur ve refahın savunucusu bir Türkiye var.

Bugün, cesur bir şekilde, korkmadan, çekinmeden, tereddüt etmeden, dünyanın her ülkesi, her bölgesi için, dünyanın tüm çocukları için, insanlık için, barışı, hakkı, hukuku, adaleti savunan, mazlumların, mağdurların gür ve güçlü sesi olan bir Türkiye var.'

-'BİZDEN SONRAKİ NESİLLERE'-

Erdoğan, 90 yıl önce açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni, 87 yıl önce kurulan Cumhuriyeti, şehitlerimizin ve gazilerimizin kutsal bir emaneti olarak kendilerinden önceki nesillerden devraldıklarını belirterek, 'Aziz milletimizin bu kutsal emanetini daha da yücelterek, daha da büyüterek, standartlarını daha da yükselterek bizden sonraki nesillere devretmenin gayreti, sorumluluğu içindeyiz' diye konuştu.

'Demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan Cumhuriyetin kuruluşunun 100’üncü yıldönümünde 1 trilyon doları aşmış milli gelir' dediklerini hatırlatan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

'İşte onun için 2023'de toplamda 1 trilyon dolar dış ticaret diyoruz. İşte onun için gözümüzü çok daha yükseklere dikiyor, çıtayı çok daha yükseğe koyuyor, dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi arasında yerini almış bir Türkiye diyoruz.

90 yıl önceki yokluk, yoksulluk ve imkansızlıktan nasıl bugünlere ulaştıysak, bugünden çok daha ileri seviyeleri de yakalayabileceğimize inanıyor, bunun azmini ve kararlılığını taşıyoruz.

İnanıyorum ki, Türkiye'nin ve Türk milletinin birlik ve beraberlik içinde olduğu takdirde aşamayacağı hiçbir engel, ulaşamayacağı hiçbir hedef yoktur.

23 Nisan 1920'de, Ankara'da Büyük Millet Meclisi, altını çizerek ifade ediyorum, özgürlük ve bağımsızlığımızı, hakimiyeti milliye esası üzerine, bina etmişti.'

-'MODERN TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NE, ZÜMRELER, İMTİYAZLI SINIFLAR, İKBAL VE MAKAM HIRSI İÇİNDEKİ ŞAHISLAR, EN ÖNEMLİSİ DE ÇETELER, HUKUK DIŞI ÖRGÜTLENMELER, MAFYALAR ROTA ÇİZEMEZ, İSTİKAMET VEREMEZ'

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, her türlü karar mercinin TBMM oluğunu belirterek, 'Milli iradenin tecellisinde, hiçbir sınıfa, zümreye, kuruma ya da kişiye imtiyaz verilemez; millet egemenliği üzerinde hiç bir vesayet ve gölge kabul edilemez' dedi.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla özel gündemle toplanan TBMM Genel Kurulunda konuşan Erdoğan, Gazi Mustafa Kemal'in, TBMM'yi açılışı öncesinde yayınladığı tebliğde, '23 Nisan 1920'den itibaren, askeri ve sivil bütün makamlarla, bütün milletin, tek mercinin, Büyük Millet Meclisi olacağını' ifade ettiğini kaydetti. 

Erdoğan, 'Aziz Türk milletinin karakteri özgürlüktür, bağımsızlıktır, kimseye boyun eğmemektir, iradesini namusu olarak görerek her türlü müdahaleye karşı korumaktır. Bu iradenin tecelli yeri ise içinde bulunduğumuz bu Yüce Meclistir' dedi.

90 yıl boyunca, Milli Egemenlik kavramının ve milli iradenin zaman zaman tartışma konusu yapıldığına, hatta kimi zamanlar müdahaleler yoluyla kesintiye uğratıldığına, vesayet altına alınmak istendiğine şahit olduklarını belirten Erdoğan, 'Millet iradesi ne zaman zayıflatıldıysa, Milletin Meclisi ne zaman vesayet altında bırakıldıysa, demokrasi ne zaman zayıflatıldıysa, Türkiye Cumhuriyeti de geriye gitti, zayıfladı, güç kaybetti' diye konuştu.

Milli Egemenlik, millet iradesi ve demokrasinin, her türlü tartışmanın üzerinde oluğuna işaret eden Erdoğan, bu kavramlar üzerinde soru işaretleri oluşturmanın, Meclisin fonksiyonlarını etkisiz kılmaya çalışmanın, 23 Nisan 1920 ruhuna uygun düşmediği gibi, çağdaş dünyanın temel kabulleriyle de çeliştiğini vurguladı.

'Demokrasi ne kadar gelişirse, hukuk sistemi ne kadar ileri standartlara ulaşırsa, milletin iradesi ne derece kurum ve organlara sirayet edebilirse, ülkenin gelişmesi, kalkınması, ilerlemesi, özgür, adil ve müreffeh imkanlara kavuşması o kadar mümkündür' diyen Erdoğan, şöyle konuştu:

'Evet, söz milletindir, karar milletindir. Her türlü karar merci, tartışmasız TBMM'dir. Milli iradenin tecellisinde, hiçbir sınıfa, hiçbir zümreye, hiçbir kuruma ya da kişiye imtiyaz verilemez; millet egemenliği üzerinde hiçbir vesayet, hiçbir gölge kabul edilemez. Modern Türkiye Cumhuriyeti'ne, zümreler, imtiyazlı sınıflar, ikbal ve makam hırsı içindeki şahıslar, en önemlisi de çeteler, hukuk dışı örgütlenmeler, mafyalar rota çizemez, istikamet veremez. Kimi kurumların ya da zümrelerin, kendilerini milletin üzerinde görmesi, millet adına karar vermesi, kendilerine özel misyonlar biçmesi, demokrasi ruhuyla, Cumhuriyet ruhuyla, en önemlisi de 23 Nisan 1920'nin ruhuyla bağdaşmaz. Evet, millet iradesinin gerçekleşmesinde, yoksul ile zenginin, işçi ile işverenin, memur ile amirin, köylü ile şehirlinin, dağdaki çoban ile profesörün oyu ve seçimi arasında asla ve asla fark yoktur, olamaz.'

Erdoğan, milli iradeye, hakimiyeti milliyeye en fazla sahip çıkması gereken kurumun, TBMM olduğunu ifade etti.

'MİLLETİN MECLİSİNİ ANAYASA VE YASA YAPMAK KONUSUNDA ACİZ, YETERSİZ VE YETKİSİZ GÖRENLER, TBMM İLE BİRLİKTE MİLLETİ VE MİLLET İRADESİNİ İNKAR ETTİKLERİNİ GÖRMEK VE ANLAMAK ZORUNDADIR'

'Milletin oylarıyla yetkilendirdiği, yasa ve Anayasa yapmak için vazifelendirdiği vekiller, TBMM'nin bu asli, asil ve kutsal yetkisini görmezden gelmemeli, yetkilerini devretmek, hür vicdanları üzerine konulan ipoteklere boyun eğmek yanılgısı içine girmemelidir' diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

'Milletin Meclisini Anayasa ve yasa yapmak konusunda aciz, yetersiz ve yetkisiz görenler, TBMM ile  birlikte milleti ve millet iradesini inkar ettiklerini görmek ve anlamak zorundadırlar. Demokrasi bir tahammül rejimidir, birbirine ve farklılıklara saygı duyma, her türlü sorunu diyalog ve uzlaşıyla çözme rejimidir. Kendi sesinden başkasına sağır kesilenler, kendi sözünden başkasını doğru görmeyenler, başkasının iradesini ve varlığını mahzurlu görenler demokratik bir siyaset ortaya koyamazlar.

90 yıllık bir sürecin sonunda artık şu hususun anlaşılması gerektiğine yürekten inanıyorum: Devlet, meşruiyetini kendisinden değil, milletten alır. 700 yıl önce Şeyh Edebali'nin ifade ettiği gibi, millet olarak bizim idare anlayışımız, 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın' ilkesi üzerine kuruludur.

Devlet millet için vardır, devletin tüm kurumları sadece ve sadece millet için vardır. Yasama, yürütme ve yargı yine sadece ve sadece millet için vardır. Hiç kuşkusuz Türkiye, bu temel ilkeleri, millet egemenliğini, demokrasiyi, insan haklarını ve hürriyetlerini geliştirdiği ve yücelttiği dönemlerde, istikrar, güven, huzur ve refah yolunda tarihi adımlar atmıştır. Geleceğin güçlü ve büyük Türkiye'si de yine bu ilkelerin eksiksiz şekilde hayat bulması ve uygulanması sayesinde inşa olunacaktır.'

-'SORUNLARI HEP BİRLİKTE AŞACAĞIZ'-

Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:

'TBMM'yi hep birlikte kurduk. TBMM'nin sevk ve idaresiyle Kurtuluş Savaşı'nda hep birlikte zafer kazandık. 90 yıl boyunca Türkiye'yi yokluktan alıp bugünlere hep birlikte ulaştırdık. Milletimizi oluşturan her türlü farklılık, her türlü zenginlik, aziz milletimizin her bir ferdi, bir ve bütün olarak Kurtuluş Savaşı verdi, bir ve beraber olarak TBMM'yi açtı, yine birlik ve kardeşlik içinde Türkiye Cumhuriyeti'ni kurdu.

Geleceği de yine hep birlikte inşa edecek, Türkiye'yi birlik ve beraberlik içinde, kardeşlik içinde, dayanışma ve paylaşma içinde yücelteceğiz. Cumhuriyetimizin temel niteliklerini asla polemik konusu yapmayacak, milli mücadele ruhunu ve Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesini asla aklımızdan çıkarmayacağız.

Çözümsüz gibi görünen, değişmez kaderimiz gibi görünen sorunları, aşılmaz gibi görünen sorunları hep birlikte aşacağız. Ülkemizin tüm sorunlarının konuşulma, tartışılma, çözülme yeri siyasettir, Meclistir, demokrasidir. Korkmadan, çekinmeden, samimiyetle, özgüvenle her meselemizi aklı selimle, demokratik bir duyarlılıkla müzakere edip, çözüm yoluna koyabiliriz. Bu Yüce Meclis, her türlü sorunu ele alma, çözme olgunluğuna, potansiyeline ulaşmıştır. Milletimiz de bizden bunu beklemektedir.

İhmale uğrayan, mağdur edilen, hakları çiğnenen, kendisini ötelenmiş, dışlanmış hisseden kesimleri gözetecek, 73 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının kardeşlik hukuku içinde kucaklaşması için ne gerekiyorsa onu yapmalıyız, yapacağız. Meclis televizyonundan bizleri izleyen vatandaşlarımız, çocuklarımız, gençlerimiz artık demokrasinin erdemini, siyasetin anlamını görmek, seviyeli bir Meclis çalışmasına tanıklık etmek durumundadır. Bu konuda her birimize sorumluluk düşüyor, duyarlılık düşüyor.

Dünyanın ilk ve tek çocuk bayramı olan 23 Nisan'da, çocuklarımıza çok daha parlak bir gelecek, özellikle bu hassasiyet içinde davranarak emanet etmenin kararlılığı içinde olduğumuzu vurgulayarak sözlerimi bitirmek istiyorum. Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, bütün istiklal kahramanlarımızı, şehit ve gazilerimizi, bu Mecliste görev yapmış bütün siyasetçilerimizi rahmet ve şükranla anıyorum.'

CHP GENEL BAŞKANI BAYKAL: ÖNCE 1960'TA 1.5 YIL, SONRA 1980'DE 3 YIL TBMM'NİN ASKIYA ALINMASI BUNU GERÇEKLEŞTİRENLERİN EN BÜYÜK UTANCI OLARAK TARİHTEKİ YERİNİ ALMIŞTIR

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, TBMM'nin 1960'ta 1.5 yıl, 1980'de ise 3 yıl askıya alınmasının bunu gerçekleştirenlerin en büyük utancı olarak tarihteki yerini aldığını belirterek, 'TBMM'nin milletimizin şerefini ve onurunu temsil eden bir kurum olduğunu hiçbir zaman unutmamalıyız, unutulmasına da izin vermemeliyiz' dedi.

Baykal, TBMM'nin 23 Nisan özel gündemli toplantısında yaptığı konuşmada, halkın Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutladı ve 'daha nice bayramlar' dileğinde bulundu. Baykal, 'TBMM'nin açılışını gerçekleştiren Gazi Mustafa Kemal'in ve birinci meclisten başlayarak bugüne kadar bu kutsal çatı altında görev yapmış tüm millet temsilcilerini saygıyla selamlıyorum' diye konuştu.

TBMM'nin açılışının 90. yılının kutlandığını anımsatan Baykal, bu 90 yılın dünya tarihinin en büyük değişim ve dönüşümlerinin yaşadığı dönem olduğunu kaydetti. Baykal, TBMM'nin dünyanın en eski ve en köklü 10 parlamentosundan biri olduğunu vurgulayarak, TBMM'nin sadece Türkiye'de değil dünyada da en itibarlı ve güvenilir, barış, istikrar ve meşruiyet kurumu olarak yaşatmanın en büyük görev olduğunu kaydetti.

Baykal, sözlerine şöyle devam etti:

'Bu dönem içinde iki defa, önce 1960'ta 1.5 yıl, sonra 1980'de 3 yıl TBMM'nin askıya alınmış olması bunu gerçekleştirenlerin en büyük utancı olarak tarihteki yerini almıştır. TBMM'nin milletimizin şerefini ve onurunu temsil eden bir kurum olduğunu hiçbir zaman unutmamalıyız, unutulmasına da izin vermemeliyiz.

TBMM, bir askeri zaferin eseri değildir, tam tesrine askeri zafer TBMM'nin eseridir. Bu niteliği ile TBMM belki de dünyada tek gazi parlamentodur. TBMM'den önce ne bir devlet ne bir cumhuriyet ne de bir ordu vardır. Devleti de cumhuriyeti de orduyu da TBMM kurmuştur. TBMM işgal kuvvetlerinin anavatandaki varlığına son veren askeri harekatı Gazi Mustafa Kemal'in önderliğinde yokluklar ve zorluklar içinde başarıyla yönetmiş ve zaferle sonuçlandırmıştır. Savaşı kazanan TBMM, Lozan Anlaşması'nı da gerçekleştirerek barışı, istikrarı ve uluslararası düzeyde tanınmayı da güvence altına almıştır. Böylece milletimizin Anadolu'daki siyasi varlığına son vermeyi amaçlayan Sevr dayatması yırtılıp atılmıştır. Lozan Anlaşması, içeriden ve dışarıdan tüm yıpratma çabalarına rağmen ulusal devletimizin temel dayanağı olmaya devam etmektedir.'

TBMM'nin daha sonra siyaset hukuk, eğitim, kültür ve ekonomi alanlarında çok köklü değişimler gerçekleştirdiğini belirten Baykal, saltanat ve hilafeti TBMM'nin ilga ettiğini, Cumhuriyet'i TBMM'nin ilan ettiğini; ceza, usul, medeni ve ticaret kanunlarını çağın en ileri ölçülerine göre TBMM'nin düzenlediğini dile getirdi.

CHP Genel Başkanı Baykal, 'Dinin ve devlet işlerinin ayrılmasını temel alan, din istismarını ve devlet işlerinin dine dayandırılmasını reddeden, bütün dinlere saygı gösteren ve eşit değer veren laiklik ilkesini bu TBMM anayasamıza yerleştirmiştir' diye konuştu.

Baykal, kadınların seçme ve seçilme hakkının birçok Avrupa ülkesinden önce yine TBMM tarafından verildiğini ifade ederek, basına özgürlük, yargıya bağımsızlık, üniversiteye özerklik, çalışan işçilere sendika, toplu sözleşme ve grev hakkının TBMM'nin eseri olduğunu söyledi. Baykal, Türkiye'yi tek partili sistemden çok partili sisteme, valilerin parti temsilcisi olmaktan çıkarılıp devletin valisi konumuna yine tarafından TBMM'nin geçirildiğini ifade etti. Deniz Baykal, şunları kaydetti:

'Üstelik bütün bu köklü atılımlar yapılırken ne AB ne de herhangi bir dış ülkenin siyasi komiserleri vardı. TBMM, ülkemizi bir demokrasi ve hukuk altyapısına kavuşturmaya çalışırken, Almanya'da Nazi yönetimi, İtalya'da faşizm, İspanya'da Franco ve Portekiz'de Salazar yönetimi altında otoriter, totaliter ideolojiler egemendi. Nazi yönetiminden kaçan üniversite hocaları, aydınlar, sanatçılar, Türkiye'nin köy enstitüleri, halkevleriyle, çocuklarını eğitmek, insanlarını aydınlatmak için yokluklar ortasında verdiği büyük mücadeleye saygı duyuyorlar, fedakarca destek veriyorlardı. Bütün bu atılımların, reformların, TBMM'nin, Türkiye'yi ileriye götürme, modernleştirme mücadelesinin şeref sayfalarıdır.'

'ANAYASAYI, TEK BAŞINA DEĞİŞTİRİP, YÜKSEK YARGI SİYASİ VESAYET ALTINA ALINACAK OLURSA, BU DURUMUN BİR PARLAMENTO ÇOĞUNLUĞUNUN GÖZ YUMMASIYLA MI YOKSA HUKUK DIŞI BİR ASKERİ DARBEYLE Mİ GERÇEKLEŞTİĞİNİN ÖNEMİ KALMAZ'

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, 'Anayasayı, tek başına değiştirip, yüksek yargı siyasi vesayet altına alınacak olursa bu durumun bir parlamento çoğunluğunun göz yummasıyla mı yoksa hukuk dışı bir askeri darbeyle mi gerçekleştiğinin önemi kalmaz' dedi.

Baykal, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla özel gündemle toplanan Genel Kurulda yaptığı konuşmada, son dönemlerde yaşanan iki önemli olayın, TBMM'nin onurlu kimliğine yeni şerefler kazandırdığını söyledi.

Bunlardan birinin 1974'teki Kıbrıs Barış Harekatı olduğunu ifade eden Baykal, TBMM'nin Kıbrıs'taki Türk toplumuna yapılan saldırıları, varlığını ve haklarını güvence altına alarak önlemek için kimseden icazet arayışına girmeden, uluslararası hukuka uygun olarak Türkiye'nin çıkarları doğrultusunda, tarihi bir müdahale kararı aldığını, başarıyla uyguladığını anlattı.

Baykal, TBMM'nin diğer tarihi kararının da 1 Mart 2003'teki Hükümet tezkeresinin reddedilmesi olduğunu belirterek, bu kararın, TBMM'nin şeref defterinin seçkin bir sayfasını oluşturduğunu ifade etti. Baykal, 'Bu karar Türkiye'yi, Irak'a yönelik askeri harekatın karargahı ve cephesi olmaktan, topraklarını bir yabancı ülke silahlı kuvvetlerinin işgali altına sokma tehlikesinden kurtarmıştır. Türkiye'yi yüz binlerce Müslüman'ın ölümünden sorumlu bir ülke olmaktan kurtarmıştır. Bugün ABD'nin de geldiği bu noktada, TBMM'nin hükümete rağmen nasıl bir ileri görüşlülükle, Türkiye ve bölgenin barışına, istikrarına, uzun dönemli çıkarlarına uygun davrandığı bugün daha iyi anlaşılmaktadır' diye konuştu.

-'TAM BİR AYMAZLIKTIR'-

Türkiye'nin, örnek olarak bütün dünyada ilgiyle izlenen modernleşme tarihinin temelinde iki ana siyasi ilkenin bulunduğunu ifade eden Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:

'Birincisi ırk, kan, kafatası ölçülerini reddeden ve etnik kimlikleri, yerel, yöresel bağımlılıkları aşan bir ulusal kimlik anlayışı, etnik ve sosyolojik kimliği inkar etmeden ama onun tutsağı da olmadan, daha yüksek bir ulusal kimliğe geçişi amaçlayan uluslaşma politikası. Etnik kimlik, herkesin kendi şerefidir ama etnik kimliğimiz ne olursa olsun, hepimiz Türk milletinin eşit birer parçasıyız. Bizim modernleşme deneyimimizin temelinde, böyle bir uluslaşma anlayışı vardır.

İkinci temel ilke, din, siyaset ve laiklik anlayışıyla ilgilidir. Müslüman bir toplumda en geniş din ve ibadet özgürlüğü ile laik bir devlet düzeninin birlikte sürdürülebilmesi, pek çok kişinin gözünde Türkiye'yi örnek bir ülke haline getirmiştir. Aslında İslamiyet ile laikliğin beraberliği, Türkiye'nin modernleşme başarısının temel dayanağıdır. Etnik kimliğimiz ne olursa olsun, hepimiz Türk milletinin birer parçası olarak, eşitlik ve kardeşlik içerisinde beraberce yaşayacağız. Dini inancımız, mezhebimiz ne olursa olsun, hepimiz laik Türkiye Cumhuriyeti'nin birer parçası olarak, eşitlik ve kardeşlik içinde, yine bir arada yaşayacağız. Bunu başarabilirsek, Türkiye, istikrar, demokrasi içerisinde ilerler. Böyle bir parlak geleceği, etnik ayrımcılık ve terör tehdidinin gölgelemesine izin vermemeliyiz.

Aynı şekilde din temelinde ayrışmaların, cemaatleşmelerin, eğitimi, hukuku, yargıyı, emniyeti yönlendirmeye başlaması, böyle bir sürece göz yumulması, seyirci kalınması tarihi bir gaflet olacaktır. Demokrasinin sağladığı olanakları, cumhuriyetin ve devletin milli ve laik kimliğini ortadan kaldırmak için kullanmak, hem kullananlar hem de siyasal çıkar hesabıyla göz yumanlar açısından tam bir aymazlıktır.'

-'LİDERİN SİYASİ VESAYETİNE DÖNÜŞEBİLİR'-

'Milli irade, bir bütündür. İktidar ve muhalefetin milli iradenin bir parçasıdır' diyen Baykal, milli irade ya da milli egemenliğin, tek başına demokrasi anlamına gelmediğini, milli egemenliğin demokrasiye dönüşebilmesi için bağımsız, güçlü bir yargıya, hukukun üstünlüğü anlayışına ihtiyaç olduğunu kaydetti.

Deniz Baykal, insan hak ve özgürlüklerinin kağıt üzerinde kalmamasının, ancak güçlü ve etkin bir medya denetimine bağlı olduğunu dile getirdi. Baykal, yoksa milli egemenlik ve milli irade anlayışının, kolayca bir parlamento egemenliğine, parlamento egemenliğinin bir parti çoğunluğunun diktasına, parti çoğunluğunun da bir liderin siyasi vesayetine dönüşebileceğini kaydetti.

CHP Genel Başkanı Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:

 'Böyle bir durumda da memleketin dürüst, namuslu insanları, vatansever aydınları, sabaha karşı evleri basılıp, neyle suçlandıklarını bile bilmeden, aylarca tutuklanabilirler, herkesin telefonları bilgisayarları izlenebilir, insanlar dizi film senaryoları gibi ucu açık iddianamelerle, gizli tanık ifadeleriyle, sahte haham ifşaatlarıyla, emniyet ya da savcılıkta sanıklarla pazarlık yapılarak, oluşturulan delillerle yargılanabilirler. Üç yıla yakın bir süre tutuklu kaldıkları halde, kendilerine iddianameyle ilgili hiçbir soru sorulmamış olabilir. Siyasetçilerin talimatlarına alet olmayı reddeden başsavcılar, uydurma suç iddialarıyla tutuklanabilirler. Muhalefet eden gazete ve televizyonları susturmak için vergi rekortmenlerine, vergi kaçakçılığı suçlamasıyla mali baskı ve yıldırma yöntemleri acımasızca uygulanabilir.

Neyin suç, kimin suçlu olduğuna hukuk değil, siyaset karar verirse hukukun gücü ortadan kalkar, güçlünün hukuku egemen olmaya başlar. Eğer bir ülkede bir parlamento çoğunluğu, yasamayı, yürütmeyi, basını, televizyonları, şirketleri, holdingleri vesayet altına alması için bir lidere teslim etmişse duvarlarda 'egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' yazması bir anlam taşımaz. Böyle bir tablo karşısında bir de anayasayı, bir partinin iç işi gibi ele alarak, tek başına değiştirip, yüksek yargı kurulları da siyasi vesayet altına alınacak olursa, bu durumun artık bir parlamento çoğunluğunun göz yummasıyla mı yoksa hukuk dışı bir askeri darbeyle mi gerçekleştiğinin de bir önemi kalmaz.'

-'DOKUNULMAZLIK ZIRHININ ARKASINA SAKLANIP'-

CHP Genel Başkanı Baykal, iktidarların, seçimden çıkmasının demokrasiyi güvence altına almaya yetmeyeceğini kaydederek, demokrasilerde iktidarların denetlenebilir ve hesap verebilir olması gerektiğini söyledi. Denetimi, hem siyasetin hem de yargının yapması gerektiğini dile getiren Baykal, 'Yargı ve basını, siyasal denetim kurullarını, devletin gücünü kullanarak etkisiz kılmak, yargıyı siyasallaştırmak, yargıda kadrolaşmak, herkesi suçlayıp, mahkemeye çıkarırken, kendi dokunulmazlık zırhının arkasına saklanıp, yargıdan kaçmak, demokratik meşruiyete değil, lider vesayetine hizmet eder' diye konuştu.

Gerçek demokrasilerde yargıdan kaçan, dokunulmazlık zırhının arkasına saklanan başbakan, bakan ve milletvekillerine yer olmadığını ifade eden Baykal, sözlerini şöyle tamamladı:

'TBMM'nin 60 yıl önce milli irade ve milli egemenlik kavramlarıyla yola çıktığı yolculuğunu, gerçek bir demokrasi hedefine ulaştırabilmek için siyaseti etkin bir hukuk ve kamuoyu denetimine sokacak düzenlemelere ihtiyaç vardır. Hukuku, siyasetin emrine girmekten çıkarıp, siyaseti denetleyecek bir noktaya taşımak işin özüdür. Gerçek demokrasi, siyaset; hukuku kullanırsa değil, hukuk; siyaseti denetlerse sağlanır.'

MHP GENEL BAŞKANI BAHÇELİ: TARİHTEN İBRET ALINARAK, GİDİŞATA BİR SON VERİLEMEZ İSE KİM NASIL YORUMLARSA YORUMLASIN, ÜLKEMİZ ÇOK DİLLİ VE ÇOK ORTAKLI BİR FEDERAL DEVLET YAPILANMASINA VE ARDINDAN İSE ÇÖZÜLMEYE DOĞRU HIZLA SÜRÜKLENMEKTEDİR

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 'Tarihten ibret alınarak, gidişata bir son verilemez ise kim nasıl yorumlarsa yorumlasın, ülkemiz çok dilli ve çok ortaklı bir federal devlet yapılanmasına ve ardından ise çözülmeye doğru hızla sürüklenmektedir. Tarihin tekerrür etmemesi şarttır ve bunun için, geçmiş doğru okunmalı ve mutlaka doğru anlamlandırılmalıdır' dedi.

Bahçeli, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla özel gündemle toplanan TBMM Genel kurulunda yaptığı konuşmada, en büyük millet eserinin kurucularını şükranla anarak, bu güzel ve anlamlı günün armağan edildiği çocukları kutladı.

Bundan 90 yıl önce bir Cuma günü , Ulus'taki eski taş binada başlayan ilk toplantının yıl dönümünü bir kez daha saygıyla ve hayranlıkla yad ettiklerini belirten Bahçeli, o yılların yokluklar ve sıkıntılarla dolu günlerini Mustafa Kemal'in liderliğiyle aşabilmek için Ankara'ya kadar ulaşmış vatanseverlerin fedakarlıklarını minnetle andığını söyledi.

Ankara'da açılan Meclisin, herkes için yeni bir dönemin başlangıcı, bu başlangıcın da geride kalan asırlar içinde sayısız sonları barındıran tarihi bir ibret noktası olduğunu ifade eden Bahçeli, 'Bin yıllık bir vatanı sahiplenebilmenin, savunabilmenin, mücadelesini veren Türk milleti için geri çekilmenin son bulmasıdır. Asırlarca hak ve adaletle süren imparatorluk hükümranlığının ardından milletimizin milli bir devlete ulaşarak çare arayışının son bulmasıdır. Yıllarca kısır bir asabiyet içinde birbirleriyle mücadele eden ecdadımızın aralarındaki çekişmelerin milli kimlikle buluşarak, ayrışmanın son bulmasıdır' diye konuştu.

Bahçeli, bu tarihi günün, 1910'lu yıllarda, toprak ve insan kayıplarının milleti yılgınlık ve kaygılara sürüklediği, ataletin bütün vatan sathına yayıldığı bir dönemin hüzünlü tarihinin hatıraları olduğunu belirterek, savaşların, isyanların, göçlerin yaşandığı bu talihsiz döneminde vatan topraklarımızı aralarında pay edebilmek için haritalar üzerinde küresel pazarlıklar yapıldığını, bir avuç vatansever aydının dağınık ve bulanık kurtuluş reçeteleri peşinde koştuğu bir devrin yaşandığını anlattı.

Meclisin açılışının 'umutsuzluk, yoksulluk, yılgınlık içinde ve hareketsiz kalmış milli varlığa olan inancın ifadesi ve çıkış noktası olduğunu, Cumhuriyeti müjdelediğini' söyleyen Bahçeli, 23 Nisan 1920 tarihinin ön almasıyla Türk milletinin Anadolu'da yaptığı bin yıllık yolculuğun yeni bir devletle buluştuğunu, yeni bir yönetim şekliyle tanıştığını ve milletin önüne yeni ufuklar açıldığını kaydetti.

Bu muhteşem eserin arkasındaki başarının sırlarının; milli güçlere ve kanaat önderlerine dayalı kucaklaştırıcı meşruiyet arayışında, vatan için duyulan kaygıların ve şuurun bir araya getirildiği uzlaşma kültüründe, Türk milletini esas alan milli heyecanın ortaya çıkardığı tam bağımsızlık kararlarında, birbirlerine yabancılaşma eğilimine girmiş ve kabuğuna çekilmiş bir toplumda milli kimliği yeniden yükseltmek için duyulan heyecanda aranması gerektiğini vurgulayan Bahçeli, 'Onlar, kimlikleri kaşıyıp toplumu parçalara ayırmamışlardır. Onlar, farklılıkları körükleyip milleti zayıflatmamışlardır. Onlar, al bayrağın etrafında toplanıp, milli kimliği savunmuşlar, ayrılmayı değil buluşmayı, farklılaşmayı değil bütünleşmeyi, dağılmayı değil kucaklaşmayı tercih etmişlerdir. Ders almak isteyenler için bu büyük eserin yegane başarı sırrı budur' diye konuştu.

-'TARİHİN TEKERRÜR ETMEMESİ ŞARTTIR'-

MHP Lideri Devlet Bahçeli, güçlü ve yükselen bir devletin varlığının ve devamının; dağınık, çözülmüş, ayrışmış bir milletin içinden çıkartılmasının insanlığın tabiatına aykırı olduğunu ve örneği bulunmadığını vurguladı.

'Anadolu'ya geldiğimiz asırlar veya Anadolu'da tutunmak için savaştığımız yıllar arasındaki benzerlikler, bugün de yapmamız gerekenleri hepimize göstermektedir' diyen Bahçeli, 7 asır önce Söğüt'te 400 çadırlık bir Türkmen beyliğinden bir cihan imparatorluğunu çıkaran kudretle, geçen yüzyılda TBMM'nin açılmasına kadar varan süreçteki dinamiklerin birbiriyle aynı olduğunu, her iki olayda da ayrılıkların buluşmaya çevrildiğini, farklılıkların birleşmeye dönüştürüldüğünü kaydetti.

İmparatorluğun son asrında nifakla, ırkçılıkla, ayrımcılıkla zayıflayınca nasıl bir dağılmanın ve yıkılışın yaşandığına dikkati çeken Bahçeli, şöyle devam etti:

'Devletimizin kazanımlarını sekteye uğratacak, milletimizin kaynaşmasını geriye döndürecek gelişmelerin görüldüğü bu günlerde, ilk Meclisin ve Cumhuriyetin kurucu ruhunun anlamı hepimiz için daha da önem kazanmıştır. Tarihten ibret alınarak, gidişata bir son verilemez ise kim nasıl yorumlarsa yorumlasın, ülkemiz çok dilli ve çok ortaklı bir federal devlet yapılanmasına ve ardından ise çözülmeye doğru hızla sürüklenmektedir. Tarihin tekerrür etmemesi şarttır ve bunun için, geçmiş doğru okunmalı ve mutlaka doğru anlamlandırılmalıdır.

Zira 23 Nisan 1920; zedelenen, aşağılanan, hor görülen milli onurun dirilişidir. Türk milletinin tarih sahnesinde yeniden doğruluşudur. Teslimiyetçiliğe karşı bağımsızlığın, tavizlere karşı dik duruşun, kimliksizliğe karşı milli kimliğin ve dağınık yönetimlere karşı milli devletin doğuşunun müjdesidir. Ve bu müjde yeni bir nesli ve yeni bir dönemi temsil eden pırıl pırıl çocuklarımıza ithaf edilmiştir. İnancım odur ki, TBMM'nin bugünkü üyeleri, Türk milletinin tarihi gerçeklerine nüfuz edecek ve kurucu ruhun ve şartların anlamına ve nesillerimize mutlaka sahip çıkacaklardır.'

Tüm çocukların bayramını kutlayarak, barış huzur ve kardeşlik temennisinde bulunan Devlet Bahçeli, Mustafa Kemal Atatürk'ü, kurucu kahramanları, aziz şehitleri ve bugün hayatta olmayan TBMM mensuplarını rahmetle andığını söyledi.

BDP'Lİ GÜLTEN KIŞANAK'IN AÇIKLAMALARI

BDP Eş Başkanı Gülten Kışanak'ın açıklamaları:

Yapmak istediğimiz 1920'deki Meclis'in ahlaki ruhuna vurgu yapmaktır. Atatürk'ün 1924 yılındaki şu sözleri önemlidir. "Bu Meclis içinde Türk vardır, Çerkez vardır ve diğer İslam etnik unsurlar vardır." İşte bu demokratik anlayışla birinci Meclis'in kabul ettiği anayasada ademi merkeziyetçilik vurgusu önemlidir.

Birinci Meclis'in yaptığı anayasa ile sonradan yapılan anayasalar arasında uçurum vardır.

Gerileme ve yozlaşmanın siyasi aktörleri, elit bir tabakanın imkanları kendi lehlerine kullandıkları bir ortam oluşturmaktadır.

Birinci Meclis'ten devraldığımız bu parlamenter anlayışın 90;'ıncı yılşında iç burkan bir görüntü ile karşılaştığımızı ifade etmewk durumundayız.

12 Eylül darbesinin bir ürünü olan anayasanın yerine sivil demokratik bir anayasa oluşturmanın zorunluluğu ortaya çıkmıştır.

Türkiye toplumunun uzun yullar boyunca oluşturduğu yeni anayasa ihtiyacı son anayasa paketiyle ötelenmek zorunda kalmıştır.

Siyasi irade görevini yerine getirememektedir. Yokluk ve gelir dağılımındaki adaletsizlik katlanılamaz bir hal almıştır. Bunu bugünün anlamına binaen en makul kelimelerle dile getirmeye çalışıyoruz.

Sorunları sümen altı etme görmezden gelme siyaseti sürerse toplumsal yapıya sirayet eden hastalıkları çözemez hale geliriz. Gelir dağılımındaki adaletsizlik sosyal bir faciaya dönüşmeden dur demenin zamanı gelmiştir.

Ortak vatan ve bayrak ne kadar değerse anadillerde ortak değerdir. TBMM meseleye buradan baktığı sürece birlikte yaşam o kadar daha değerli olacaktır.

Çocuk mahkumlar, çocuk istismarı, çocuk işçiliği, çocuk hakları konusunda çalışmalar hızlandırılmak zorundadır. Cezaevinin soğuk duvarından bize seslenen çocuklarda bizimdir. Elnde boya sandığı ile bize seslenen çocuklar da bizimdir. Vücudu istismarın altında ezilmiş çocuklar da bizimdir.

CUMHURBAŞKANI GÜL, MECLİS'TEN AYRILDI

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Genel Kurulunun 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı özel gündemli birleşiminin sona ermesinin ardından Meclisten ayrıldı.

Cumhurbaşkanı Gül'ü, TBMM Başkanvekili Nevzat Pakdil törenle uğurladı.

Gül, tören kıtasını selamladıktan sonra TBMM'den ayrıldı.



Arkadaşına Gönder   Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
  Toplam yorum 0   Onay bekleyen 0  


Yorumunuz editörlerimiz tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

  Bu kategorideki diğer haberler


23 NİSAN KUTLAMASINDA PKK MARŞI!

ERDOĞAN'IN YUNANİSTAN'A GİDİŞ TARİHİ BELLİ OLDU

BAYKAL, SÜRPRİZ TEKLİFİ DOĞRULADI
»  FRENİ BOŞALAN PANZER DEHŞET ŞAÇTI
»  ÇETİN DOĞAN YENİDEN TUTUKLANDI
»  ŞOK! MECLİS TUTANAĞINDA SANSÜRSÜZ KÜFÜR
»  ERDOĞAN'I KIZDIRAN VEKİL!
»  İNTERNET'TEN ŞİKAYET DÖNEMİ BAŞLADI
»  MEMUR VE EMEKLİNİN MAAŞI ARTACAK!
»  ÇETİN DOĞAN ADLİYE'DE
»  VAN EMNİYETİNDE BÜYÜK SKANDAL!
»  GÜNDÜZ BOĞAZLAŞMA, AKŞAM BELALTI KÜFÜR!
»  BAŞBUĞ, BEDELLİ ASKERLİĞE NASIL BAKIYOR?
»  MADRİD'TE 2016 KULİSİ!
»  ODTÜ'LÜ SERTAÇ NEDEN ÖLDÜ?
»  KIZILTEPE'DE YARALANAN POLİS MEMURU KURTARILAMADI!
»  ARINÇ'TAN CHP VE MHP'YE HODRİ MEYDAN
»  LAİKLİĞİN GELECEĞİ BU SORUDA!
»  İTÜ'LER SPK BAŞKANINA SAVAŞ AÇTI
»  ABD 'NİN ÇARPICI TSK RAPORU
»  BAYKAL'DAN ERDOĞAN GENSORUSUNA AÇIKLIK
»  MARDİN'DE POLİS ARACINA SALDIRI :1 ŞEHİT, 2 YARALI
»  ERDOĞAN'DAN ATİNA'YA ÖNERİ
»  O SIR MEZARA GİTMEYEBİLİR!
 
  ÇOK OKUNANLAR
  YAZARLAR

 
EMİN VAROL
 
GAZETEC? ACI S?YLER !

 
Ercan Deva
 
Hatalar Zinciri ve Ortak Akıl

 
MURAT ŞAHİN
 
Matematik Ucuzlugu

 
Cahit Saraçoğlu
 
100 Milyar Liralık Destek Alacaklar
  ÇOK YORUMLANANLAR
  ANKET
Ekrem İmamoğlu CHP Genel Başkanı Olmalı mı?
Evet
Hayır
İlgilenmiyorum
 Sonuçları göster   
 
 
RSS

Add to Google
Medya Spot'ta yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz.  Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Medya Spot sorumlu tutulamaz.