Mumcu, ''Türkiye, diplomatik misyonlarını geri çağırmalıdır. Maslahatgüzar düzeyinde temsil dahi düşünülmemelidir'' dedi.
Mumcu, yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kendi güvenliğine dönük açık saldırılar, ulus ve ülke bütünlüğünü parçalamaya yönelik açık veya örtülü niyetler karşısında takınacağı tutumun, refleks bir reaksiyondan ibaret kalmamasının hayati derecede önemli olduğunu kaydetti. ''Kuzey Irak'a askeri operasyonu öne alırken, diğer tedbirleri hiç değerlendirmeyen bir yaklaşımın yetersiz kalmak yanında, Türkiye'yi yan etkileri çok fazla ve itibar kırıcı bir duruma sevk edebileceğini'' belirten Mumcu, ''ABD Başkanı Bush başta olmak üzere, çeşitli ülke yönetimleriyle görüşmeler yapılacağı yolundaki açıklamalar da Türkiye'nin bu meseledeki durumunu dezavantajlı bir konuma indirmektedir. Bu görüşmelerin gerçekleştirilmesinde çeşitli faydalar değerlendirilmekle beraber, Türkiye kararlılığını ortaya koyacak bazı tedbirleri uygulamaya başlamakta bir dakika bile vakit kaybetmemelidir'' dedi.
Özellikle ''muhalefet partileri ile görüşmeler, Meclis müzakereleri gibi komisyona havale edici tutumların Türkiye'nin işini zorlaştırdığını'' ileri süren Mumcu, şunları kaydetti: ''Bu bağlamda Türkiye, askeri operasyon seçeneğini saklı tuttuğunu ilan ederken, derhal Irak yönetimi ile diplomatik ilişkilerini dondurduğunu açıklamalı, diplomatik misyonlarını geri çağırmalıdır. Maslahatgüzar düzeyinde temsil dahi düşünülmemelidir. Türkiye, Irak ile ekonomik münasebetlerini dondurmalı, bu çerçevede sınır geçişlerini kapatmalıdır. Başta enerji, ulaştırma ve haberleşme olmak üzere tüm sektörlerde ilişkiler dondurulmalıdır. Bunlar ve diğer tedbirleri, hiçbir müzakereyi beklemeden devreye koyarken, Irak yönetiminden beklentilerini açıkça madde madde deklare etmeli ve sonuçları için bekleyeceği süreyi kesin bir tarih ifade ederek dünya kamuoyuna duyurmalıdır. Bu sürenin sonunda kendi güvenliğini kendi gücüyle sağlamakta tereddüt göstermeyeceğini tüm dünyaya resmen ilan etmelidir. Bundan sonraki süreçte gerçekleşmesi beklenen görüşmelerin gündemi, müzakere çerçevesi ve alınması beklenen sonuçlar ancak yukarıdaki hususlar gerçekleşmekle mümkün ve yararlı olabilecektir. Kamuoyunu yatıştırmaya dönük çabaların iyi niyetli olduğunu kabul etsek bile, arkasına birtakım kararlı tedbirlerin konulmaması; gelecekte toplum psikolojisi devlete güven ve milli öz güven bağlamlarında hayati tehlikelere gebe görülmektedir. Bu açıklamayı yapmaktan amacımız; yetkili ve sorumlu kurumları uyarmaktır. Sözün özü şudur; uyumayın, uyutmayın. Su uyur, düşman uyumaz.''