'Gizli TİT Raporu'nu Sauna'cı Ertuğrul Çakır hazırlamış
İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkanı Akın Birdal’a düzenlenen suikasttan sonra “Gizli TİT Raporu”nu hazırlayan yetkilinin, ‘Küre Operasyonu’ çerçevesinde çete üyesi olmaktan tutuklanan Ertuğrul Çakır olduğu ortaya çıktı. Bir dönem Emniyet’in ikinci adamı iken çete sanığı olan Çakır’ın, Ankara DGM Başsavcılığı’nın talebi üzerine hazırladığı B.05.1.EGM.0.14.04 02.2256-17564/98 sayılı, 01.09.1998 tarihli gizli raporda, “Eylemlerde TİT rumuzunun kullanılmasına rağmen bu isimde örgütün kurucuları, lideri, teşkilat yapısı, çalışma sistemi hakkında somut bilgiler bulunmamaktadır” deniliyor. Raporda TİT’in 1980 öncesi eylemlerinden hiç bahsedilmiyor. Devletin raporlarında “ismi var cismi yok” denilen örgüt için dönemin Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu ise TİT’in, 1980 öncesinden beri var olduğunu, bunu da Diyarbakır Terörle Mücadele şube müdürü olduğu dönemden beri bildiğini söylüyor. Ertuğrul Çakır’ın aksine, TİT’in hayalet bir örgüt olmadığının Akın Birdal olayıyla anlaşıldığını belirten Orakoğlu, güvenlik güçlerini çok ciddi çalışma yapmamakla suçluyor. Orakoğlu, Sauna, Atabeyler gibi çeteler için “Arka planları ve güç kaynakları incelendiğinde millidir; ama dışarıdan idare edilmektedir.” diyor. Bu arada, gizemli örgüt TİT’in bundan 30 yıl önce Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’ndan TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’a, MHP’li Mehmet Gül’den Danıştay ve Yargıtay üyelerine kadar pek çok tanınmış ismin öğrenci iken kaldığı Edirnekapı Erkek Öğrenci Yurdu’nda kurulduğu ortaya çıktı.
Sağın en gizemli örgütü TIT Devlet yurdunda kurulmuş
Karanlık ve kanlı günler. 1970’lerin sonu. Beyazıt Meydanı sık sık ülkücülerin düzenlediği “Esir Türkleri Kurtarma” mitinglerine sahne oluyor. Soğuk Savaş döneminin en ateşli mitinglerini Vatan Caddesi’ndeki meşhur Edirnekapı Erkek Öğrenci Yurdu’nda kalan üniversite öğrencileri düzenliyor. Sağcıların elindeki yurdun sakinleri arasında geleceğin ünlü isimleri yer alıyor: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu, TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut, MHP eski İstanbul milletvekilleri Mehmet Gül, Mustafa Verkaya, ANAP Kahramanmaraş eski milletvekili Ali Doğan, Ordinaryüs Prof. Sulhi Dönmezer’in damadı Av. Orhan Çakıroğlu, Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı Av. Fethi Yıldız bunlardan bazıları. Yurtta bir grup öğrenci, Beyazıt mitinglerinden esinlenerek Esir Türkleri Kurtarma Ordusu (ETKO) kurduklarını ilan ediyor. Bu ordunun amacı komünizmin pençesinde inleyen Orta Asya Türklerini kurtarmak. Bir başka grup da solcularla mücadele etmek için bir başka örgüt kurduğunu açıkladı. Devrimcilerin “Halk Kurtuluş Cepheleri”nin karşıtı olarak kurulan bu örgüt Türk İntikam Tugayları (TİT) adını aldı. Bu sözde örgütler yurtta espri konusu yapılıyordu. Çünkü ülkücülerin solcular kadar çok örgüt kurma geleneği yoktu. Marksist kanatta çatışmalara giren kesim, çeşitli isimlerle sayıları onlarla ifade edilen illegal örgütler kurarken, sağ kanat legal dernekler çevresinde oluşturulan illegal gruplar halinde faaliyetlerini sürdürüyordu.
Espri gerçek oldu!
Sıkıyönetim mahkemelerinin hakkında “vur emri” çıkardığı, bombalama ve otobüs kurşunlama suçlarından aranan eski bir ülkücünün anlattığı ETKO ve TİT hikayelerini, MHP’li Mehmet Gül de doğruluyor. Gül, “Evet, ilk kez TİT Edirnekapı yurdunda isim olarak ortaya çıkmıştı. ETKO ve TİT, bizim için gırgır konusuydu. Solculara karşı ortaya çıkan hayali bir örgüttü. Esir Türkleri Kurtarma Örgütü’nün İstanbul’da ne işi vardı, esir Türklerin olduğu yerde kurulur. Azerbaycan’da, Kazakistan’da olmalıydı.” diyor.
Daha sonra espri gerçek oldu. Birileri marka tescili yapılmamış, üniversite yurdundaki sanal örgütün ismini kullanarak sokakta eylemler yapmaya başladı. TİT adına ilk kurşunlar 16 Mayıs 1979’da ateşlendi. Ankara’da Etlik Piyangotepe semtinde bir kahvehanenin silahla taranması sonucu 7 kişi öldürüldü. Bir sol örgüt bombacısının deyimiyle TİT, yıldırım gibi düştü. 1980 öncesinde herkesin korkulu rüyası haline geldi. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Fikret Ünsal, Adana Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul, İstanbul’da milletvekili Abdurrahman Köksaloğlu, DİSK Başkanı Kemal Türkler ve İstanbul Mecidiyeköy’de bir pasaj taranarak 6 kişi öldürüldü. Art arda gerçekleştirilen pek çok kanlı eylem TİT’e mal edildi. Gizemli örgütün üyeleri bir türlü yakalanamadı. Liderleri hiçbir zaman bilinmedi.
Mersin’de 1979 yılında yapılan operasyonda TİT lideri olduğu şüphesiyle yakalanan Cengiz Ayhan, bu iddiayı kabul etmeyerek bu ismin aşırı solla çatıştıklarından dolayı kendilerine yakıştırıldığını söyledi. TİT’in amblemi, manifestosu, örgüt şeması bir türlü ortaya çıkarılamadı. 12 Eylül öncesinde birçok öldürme olayına karışan Ayhan, aldığı müebbet hapis cezasından ‘itirafçı’ olduğu için bir süre yatarak kurtuldu. Cezaevinden sonra Almanya’ya kaçan Ayhan, başka bir suçtan dolayı halen bu ülkede tutuklu bulunuyor.
TİT’in mayıs eylemleri
TİT adı 1980 sonrasında hemen hiç duyulmadı. Sadece 1986 yılında Avrupa Parlamentosu’nda Ermeni raporunu hazırlayan Belçikalı Parlamenter Jack Vademeulbroucke ile Türkiye’de insan hakları konulu rapor hazırlayan Richard Balfe mektupla tehdit edildi. 12 Eylül harekatı sonrasında uzun süre adı duyulmayan örgütün ismi, ‘90’lı yıllarda yeniden kullanılmaya başlandı. TİT, sekiz yıl boyunca mektuplu tehdit yöntemini benimsedi.
Uykudaki TİT’in uyanışı yine mayıs ayına denk geldi. İlk eylemini 16 Mayıs 1979’da gerçekleştiren TİT, 12 Mayıs 1998’de Ankara’da İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkanı Akın Birdal’a yönelik gerçekleştirilen suikast eylemiyle gündeme geldi. Eylemin sanığı olarak yakalanan Cengiz Ersever, bölücülere ve PKK terör örgütüne karşı TİT’i bizzat kendisinin kurduğunu itiraf etti. Örgütün yöneticilerinden Semih Tufan Gülaltay’ın yakalandığı evde “mavi zemin üzerine sarı renkli kurt başı bulunan TİT rumuzlu bayraklar” ele geçirildi. Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talebi üzerine Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından ‘Gizli TİT Raporu’ hazırlandı. Raporun altında Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Ertuğrul Çakır’ın imzası bulunuyordu. Bu isim o günlerde kimsenin dikkatini çekmemişti. Gizli raporda Çakır, “Eylemlerde TİT rumuzunun kullanılmasına rağmen bu isimde örgütün kurucuları, lideri, teşkilat yapısı, çalışma sistemi hakkında somut bilgiler bulunmamaktadır.” diyor, TİT’in 1980 öncesi eylemlerinden hiç bahsedilmiyordu. TİT’in ismi var ama cismi yok demeye getiren Çakır, bir süre önce ortaya çıkarılan Sauna Çetesi üyeliği, çeteye yardım ve çete adına eylemlerde bulunmak suçlarından tutuklandı. Böylece, siyasi amaçla kurulan ancak son yıllarda çıkar amaçlı suç şebekesine dönüşen TİT hakkında rapor yazan Emniyet’in ikinci adamı, bir başka çetenin mensubu çıktı. Devletin raporlarında “ismi var cismi yok” denilen örgüt için dönemin Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu ise TİT’in, 1980 öncesinden beri var olduğunu, bunu da Diyarbakır Terörle Mücadele şube müdürü olduğu dönemden beri bildiğini söylüyor. Ertuğrul Çakır’ın aksine, TİT’in hayalet bir örgüt olmadığının Akın Birdal olayıyla anlaşıldığını belirten Orakoğlu, güvenlik güçlerini çok ciddi çalışma yapmamakla suçluyor. Orakoğlu, Sauna, Atabeyler gibi çeteler için “Arka planları ve güç kaynakları incelendiğinde millidir ama dışarıdan idare edilmektedir.” diyor.
Bu arada, TİT yönetici ve üyeleri terör örgütü üyesi olmaktan değil sadece ‘çete’ suçundan yargılanıyor. Konuyla ilgili olarak görüştüğümüz Eski DGM savcıları, TİT’in, sol örgütler gibi ‘anayasal düzeni silahla değiştirmek’ gibi bir hedefi olmaması nedeniyle 12 Eylül döneminde ve sonrasında 313 ve 146’dan yargılanmadıklarına dikkat çekiyor. Konuyla ilgili olarak görüştüğümüz eski bir ülkücü bombacı da 12 Eylül öncesinde gazetelerin TİT üyesi ya da TİT lideri diye fotoğraflarını bastığı kişilerin örgüt üyesi olmaktan yargılanmadığını, hiçbir zaman örgüt sorgusu yapılmadığını söylüyor.
TİT’in adının geçtiği son Danıştay baskını da yine mayıs ayında gerçekleşti. Devletin resmi raporlarında “terör örgütüdür” dediği TİT’in fotoğrafı yine netleşmedi. Görünmeyen örgüt daha da kaotik hale geldi.
ALMAN İSTİHBARATI:
TİT, siyasi bağlantısı olmayan çıkar amaçlı suç örgütü
TİT’le ilgili öyküsünün bir boyutu da Alman emniyet istihbaratının bu örgütle işbirliği yapmasına gidiyor. Şef Klaus Schleppi’nin başında bulunduğu ‘RD52’ numaralı Narkotik İstihbarat Ortadoğu İstasyon Şefliği 1994 yılında, uyuşturucu kaçakçılığı ile ilgili olarak Semih Tufan Gülaltay’la temasa geçti. Türkiye’de dinlediği 4 bin 800 telefon arasından biri olarak Gülaltay’a ulaşan Alman emniyeti, işbirliği karşılığında vize, Alman vatandaşlığı ve serbest dolaşım önerdi. Bir elemanını da görüşmek için Türkiye’ye gönderen istihbarat örgütü, görüşme sonrasında hayal kırıklığına uğradı. Alman emniyet istihbaratında çalışan T.D.K. teşkilatına, “Çevresindeki 3-4 kişilik gruba çıkar sağlamak üzere çalışan bu kişiyle işbirliğine gidilmesi sakıncalıdır” ifadesinin yer aldığı bir rapor verdi. 1998 yılında Birdal suikastından sonra dosyayı yeniden açan Alman emniyet istihbaratı, daha önceki ‘işbirliğine gitme’ kararının doğru olduğunu teyit etti. TİT’in 1980’den sonra dağılan, çek-senet mafyasına dayalı ve ideolojik boyutu olmayan bir örgüt olduğunu belirten Alman emniyet istihbaratı eski görevlisi T.D.K., “Alman emniyetinde TİT’in kayıtları var. Yapılan araştırma sonrasında TİT ve Gülaltay hakkındaki bulgu şuydu: Siyasi bağlantısı olmayan çıkar amaçlı suç örgütü. Kültür düzeyi çok düşük kişilerden oluşuyor.” bilgisini veriyor.
MEHMET GÜL (MHP İstanbul eski Milletvekili):
TİT ülkücülerin örgütü değil
Evet, ilk kez TİT Edirnekapı yurdunda isim olarak ortaya çıkmıştı. ETKO ve TİT, bizim için gırgır konusuydu. Solculara karşı ortaya çıkan hayali bir örgüttü. Birileri daha sonra bu ismi kullandı. Kayıtlara geçen eylemler polisin baskısıyla kabul ettirilen eylemlerdir. Akın Birdal suikastı sonrasında, bizim arkadaşlarımız yolda giderken ellerinde telsizler olan birilerinin talimatlarla duvarlara ETKO ve TİT imzalı sloganlar yazdığını görmüş. Bana bildirdiler. Ben o dönemde MHP İstanbul il başkanı idim. Hemen bir açıklama yaptım. Kendisine polis süsü vermiş kişilerin bir eylem içinde olduğunu anlattım. Bu şahısların kullandığı aracı araştırdık. Kişilere ve araca ulaşılamadı. Daha sonra bizim iki arkadaşımız silahlı saldırıya uğradı ve hayatını kaybetti. TİT’in ülkücülerle bir bağlantısı olamaz. Çünkü ülkücülerin legal örgütleri var, böyle bir şeye ihtiyaç da yoktur.
BÜLENT ORAKOĞLU (Emniyet İstihbarat Dairesi eski Başkanı):
Örgütler millî; ama dışarıdan yönetiliyor
Ben 1980 öncesinde, Diyarbakır Terörle Mücadele müdürüydüm. TİT varla yok arası bir örgüttü, ciddi bir eylemi gözükmemişti. Hayalet örgüt olmadığı Akın Birdal olayında çıktı. Güvenlik güçlerinin çok ciddi çalışma yapmadıkları da görüldü. TİT tavrıyla kurulmuş örgütlerin, çete bağlantılarıyla ülkeyi istikrarsızlaştırmaya çalıştıklarını görüyoruz. Bu dış psikolojik hareketlerin bir nevi başarısıdır. Hangi faili meçhul cinayet işlense bu derin devletle irtibatlandırılıyor. Ben derin devlet olmalı; ama parlamentonun kontrolünde olan ve dış psikolojik hareketlerle mücadele eden bir birim olmalıdır diye düşünüyorum. Son 6-7 ay içerisinde Türkiye’de birtakım örgütler, Sauna, Atabeyler örgütleri çıktı. Buralarda şöyle bir ortak nokta var. Görevde olan veya emekli askerler örgütlenmede yer alıyor. Ofisinden 16 Türk devletinin haritası çıkıyor. Bu değerler kullanılıyor. Ben bunu şuna benzetiyorum. Ülkenin toprakları işgal edilmiş durumda, Atatürk Amasya Kongresi’ni yapıyor ve gayri nizami harp emri veriyor. Kuvayı Milliye dediğimiz birtakım yapılanmalar oluyor. Düşman işgalinden kurtulduktan sonra Atatürk bu tür çete ve örgütlenmeleri tasfiye ediyor. Türkiye uzun yıllardan beri dış güçlerin psikolojik harekatlarına maruz kalıyor; ama bizim İKK dediğimiz İstihbarata Karşı Koyma ünitesinin zayıf kaldığını görüyoruz. Küre, Atabeyler ve ortaya çıkarılmamış 10’dan fazla örgütün, ülkede kamplaşma ve kutuplaşma yaratılması amacıyla bilerek veya bilmeyerek küresel güçlere hizmet ettiklerini düşünüyorum. Arka planları ve güç kaynakları incelendiğinde, millidir; ama dışarıdan idare edilmektedir. Buna karşı koymak için ise İKK’ya ağırlık verilmeli.