Atatürk Barajı’nın suları, yerin altından 17 kilometrelik bir tünelle Suruç Ovası’na ulaşacak ve yüzbinlerce hektarlık toprak yeniden canlanıp, türlü türlü ürünler sunacak.
Suruç Tüneli’ne yaptığımız gezintinin ardından Urfa’nın etrafa ‘tarih kokusu’ yayan dar sokaklarında Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz’ın peşinden yürürken, bir kamu görevlisi yanıma yanaşıp gezinin manşetini veriyor.
“10 yıl önce Türkiye bir milyar dolar için ne bedeller öderdi. Şimdi aynı para sadece Suruç bölgesindeki yatırımlar için rahatlıkla harcanabiliyor.”
Evet işte bu.
2 gün boyunca GAP Bölgesi’ne yaptığımız gezinin özetini bu cümle veriyor.
***
GAP, Türkiye’nin en büyük kalkınma projesi.
Hükümet 2008 yılında açıkladığı eylem planını 2013’te bitirme sözü verdi halka.
Bu nedenle işler son sürat ilerliyor.
3 bin 200 metresi açılmış olan Suruç Tüneli’nin dibinde DSİ Bölge Müdürü Sait Umucu, heyecanla yaptıkları işi anlatıyor bize.
110 tonluk dev bir makinayla günde ortalama 25 metre ilerliyorlarmış.
Ankara’dan yaptıkları işler günlük takip edildiği için ve de verilen süreden önce, başbakana işi bitirme sözü verildiği için “24 saat usulü çalışıyoruz” diyor.
Doğrusu, hem DSİ çalışanlarının, hem de GAP İdaresi görevlilerinin, büyük bir motivasyonla ve de zamana karşı yarışarak dev projeleri Türkiye’ye kazandırma çabaları kocaman bir alkış gerektiriyor.
***
Tabi bu alkışa başlarken en başa GAP projelerinden sorumlu Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz’ı koymak gerekiyor.
Biraz da DPT geçmişinin getirdiği avantajla, sessiz ama büyük işler çıkartıyor Bakan Yılmaz.
Projeyi anlatırken kendini ‘yaptığı işe kaptırmış’ gidiyor.
Sanki geleceğe gitmiş gelmiş ve orada gördüklerini anlatıyor
Toplamda 3,6 milyon kişiye istihdam sağlaması hedeflenen bu dev projenin şimdiden ülkeye büyük kazanımlar getirdiğini söylüyor.
Örneğin, Bakan’ın verdiği bilgiye göre, ekonomik krizin sancılarının devam ettiği 2010 yılı içerisinde, sadece GAP bölgesinde 200 binden fazla kişi iş bulmuş.
Sulama projeleri bittikten sonra, Güneydoğu’da müthiş bir sıçrama yaşanacağı ve kalkınma hamlesinin hayal bile edilemeyen noktalara ulaşacağı düşünülüyor.
Harran’dan sonra Suruç ve bölgenin diğer verimli arazilerinin hayat suyuna kavuşmasıyla büyük bir ‘tarım devrimi’ yaşanacak ve bundan bütün Türkiye yararlanacak.
URFA’DA SEÇİM RÜZGARLARI NE YÖNDE ESİYOR?
Gelmişken size biraz da buralardaki seçim atmosferinden bahsedeyim.
“Millet ayıldı abi” diyor, Urfalı manav Şükrü.
Can erik ve yeni dünya ile dolu tezgahının başında ayaküstü seçim muhabbeti yaparken, aşiretlerin gücüyle ilgili soruma böyle cevap veriyor.
“Eski devirler bitti, şimdi kim çalışıyor, kim kimden fayda görüyorsa O’na oy veriyor” diye devam ediyor.
Biz böyle konuşurken, bir başkası yanaşıp itiraz ediyor.
Aşiret bağının güçlü olduğunu belli etmek için, “olur mu öyle şey, büyüklere saygı göstereceksin!” Diye müdahale ediyor.
Manav Şükrü itirazı kabul ediyor ama, oyunu aşiret telkininden bağımsız bir şekilde özgür iradesiyle kullanacağını da not ettiriyor.
***
Aşiretler, seçim sonuçlarını ne kadar etkileyecek?
Urfa sokaklarında dolaşırken aklımda bu soru var.
Bunu elbet 12 Haziran akşamı göreceğiz ama şimdiden gözüken manzara, oy pazarlığı yaparak siyaset üzerinde nüfuz elde eden aşiretlerin işinin bundan sonra hayli zor olacağını gösteriyor.
İki günlük ‘gazeteci faaliyeti’ yeterli bir gözlem sunar mı bilmiyorum ama kiminle konuştuysam herkes benzer şeyler söylüyor.
Evet aşiretler bu bölgelerin bir gerçeği, evet herkes bir aşiret mensubu burada, herkes bağlı bulunduğu aşiretlerin liderlerini seviyor, sayıyor.
Ama iş oy vermeye ve siyasi tercih belirlemeye gelince, bireysel tercihlerin artık belirleyici bir noktaya geldiği anlaşılıyor.
Şükrü’nün dediği gibi Millet ayılmış yani…
Seçimlerde Ak parti dışındaki partilerin pek bir iddiası gözükmüyor.
BDP iki bağımsız aday koydu ve ikisinin de kazanacağını iddia ediyor.
Bunun dışında aşiretlerin desteğiyle hareket eden 8 bağımsız aday daha var.
Ak Parti’nin adayları arasında da aşiret mensupları var.
Dediğim gibi bu bölgede aşiret mensubu olmayan adam bulmak zaten zor bir iş.
Ama şöyle bir durum var.
Ak Parti, bu seçimde aşiretlerle siyasi pazarlığa girmeden kendi ilkeleri doğrultusunda adaylarını belirledi.
Bu yüzden özellikle Urfa’daki seçim sonuçları, aşiret mi-siyasi parti mi sorusuna manidar bir yanıt verebilir.29 NİSAN 2011
Mehmet Acet - Haber 7
[email protected]