Ünlü yazar Mark Twain edebiyat tarihinin en ilginç kitaplarından biri olan 'Adem'le Havva'nın Güncesi'nde Adem'e şu sözleri söyletir: 'Aradan geçen bunca yılın ardından Havva hakkında en baştan çok ciddi bir hata yaptığımı kabul ediyorum. Cennetin dışında onunla yaşamaktansa içeride onsuz yaşamalıydım.' Adem, gerçekten böyle mi düşündü, Havva'ya sorsalar o neyi tercih ederdi bunu bilmek mümkün değil elbette. Bu konuda emin olabileceğimiz tek şey modern Adem ve Havva'ların tıpkı Mark Twain'in Adem'i gibi cennette bile bir arada bulunmak istemediği. Bunun en önemli göstergesi ise evli çiftler üzerine yapılan ilginç araştırmalar ve sonuçları.

AYRI UYUYAN ÇİFTLER   4 YILDA YÜZDE 11 ARTTI
Bilim insanları son yıllarda evrenin bilinmezlerinden çok insanoğlunun bilinmezlerini çözümlemeye çalışıyor. Günlük hayatın içindeki verilerden yola çıkan bu araştırmalar modern insan ve ilişkilerine dair çok şaşırtıcı sonuçlar ortaya çıkarması açısından hayli önemli. Hatta bazen bilim adamları farklı bir şey araştırırken toplum hayatına dair hiç beklemedikleri bir bulguyla da karşılaşabiliyorlar. Bu araştırmalardan biri Amerika'da bulunan 'National Sleep Foundation (NSF)/ Ulusal Uyku Vakfı'nın uyku üzerine yaptığı seri çalışmalar. Geçtiğimiz günlerde Times gazetesinde bir habere konu olan bu çalışmanın sonuçları evliliğin ve uzun süreli birlikteliklerin olmazsa olmazlarından biri olan 'aynı yastığa baş koyma' geleneğinin artık tarihe karıştığını söylüyor. Kurumun 2001'de yaptığı araştırma sonuçlarıyla 2005'te yaptığı çalışmanın sonuçları arasındaki büyük rakamsal fark da bunun en önemli göstergesi. NSF'nın araştırmasına göre 2001 yılında evli Amerikalıların yüzde 12'si yalnız uyumayı tercih ederken bu rakam 4 yıl sonra yüzde 23'e yükselmiş. İşin ilginç yanı ABD dışındaki ülkelerde devam eden araştırmalarda henüz net sonuçlara ulaşamasalar da artık çiftlerin bir arada uyumayı tercih etmediğini söylüyor. 
Konuya haber yapan bir başka yayın organı olan New York Times, meselenin sadece ayrı yatmaktan ibaret olmadığını hayatın başka alanlarına da sıçradığını gösteriyor. New York Times'a göre 2015 yılına kadar müşterilerin isteğiyle yapılan evlerin yüzde 60'ı iki ana yatak odasına sahip olacak. 'National Association of Home Builders / Ulusal Ev İnşaatçıları Birliği'nden Gopal Ahluwa bu yeni trendin ev piyasasını tamamen değiştirecek ve devamı gelecek bir talepler zinciri olduğunu söylüyor.

YATAK YETMİYOR EV AYIRIYORLAR
Eşiyle ayrı yataklardan çok, ayrı evleri tercih edenlerin de inşaat sektörüne farklı bir bakış açısı getireceği bir gerçek. Ünlü ressam Frida Kahlo ve eşi Diego Riviera birbirlerine köprüyle bağlı iki farklı evde oturmayı tercih ediyordu. Edinburgh Dükü Prens Philipp ve İngiltere Kraliçesi; Yönetmen Tim Burton ve oyuncu eşi Helena Bonham Carter da birbirine yakın iki ayrı evde kalmayı tercih eden ünlülerden. Ancak bu durumu daha ileri götüren çiftler de var. Bunlardan biri tasarımcı Diane von Furstenberg. Furstenberg kocasına çok aşık olmakla birlikte yıllardır New York'ta bulunan atölyesinin üst katında yaşamayı tercih ediyor. Tasarımcı, eşinin kendisine saygı duyduğu için bu teklifi kabul ettiği üstelik durumdan memnun olduğu görüşünde.

UYKUSUZLUKTAN YORGUN İNSAN MUTSUZ OLUR
Ayrı yataklar ve ayrı evlerin yarattığı farklı durumlar sadece Amerika'ya özgü değil elbette.
Ayrı yataklarda yatmanın toplumsal olarak da kabul edildiği İngiltere'de de durum çok farklı değil. İngiltere 19. yüzyıldan beri beraber uyuyan çiftlerin sayısının oldukça az olduğu bir ülke. Özel hayatlarını fazla açık etmeyi sevmeyen İngilizler bu konudaki araştırmalara katılmaya çok istekli olmasa da İngiltere'de her yaştan pek çok çiftin ayrı yataklarda uyuduğu ve kendilerine ait özel birer odaları olduğu biliniyor. Bilim adamları bu tür araştırmaların önündeki en büyük engelin evliliğin dayattığı aynı yastıkta kocama geleneği olduğunu belirtiyor. Toplum düzeninde, evli bir çiftin ayrı uyuması hala mutsuz bir evliliğin göstergesi olarak düşünülüyor. Oysa bir arada uyumak istememenin sevgi ya da bağlılıktaki zayıflıktan çok daha farklı şeylerle ilişkisi var. Uyku konusundaki hassasiyet bunlardan en önemlisi. Cambridge Üniversitesi'nde öğrenci olan Patrick Miller ve 3 yıldır birlikte yaşadığı sevgilisi Karen Violet Shaftesbury, ayrı yatak ve odalarda uyumayı tercih edenlerden. Miller, denemesine rağmen biriyle beraber uyumakta zorlandığını, kız arkadaşının yatakta sürekli hareket edip öksürmesinin ise onu sinirli yaptığını söylüyor. Birlikte yaşamaya başladıklarında önce sadece yataklarını ayıran çift, bir süre sonra odalarını da ayırmış. Ama her ikisi de birbirlerine deli gibi aşık olduklarını söylüyor. Norfolk - Norwich Üniversitesi Hastanesi'nde uyku konusunda araştırmalar yapan Neil Stanley de ayrı yatakların kötü bir ilişki anlamına gelmediğini kanıtlamaya çalışan isimlerden. Kendisinin de ayrı yataklarda uyumayı tercih edenlerden olduğunu söylüyor. 'Yıllardır çiftlerin ayrı yataklarda uyumasının evliliği bozduğu mitiyle uyutulduk' diyor Stanley ve ekliyor; 'Ama uykusunu alamadığı için yorgun insanlar daha mutsuz olurlar ve mutsuzluk boşanmayı etkileyen nedenlerden en önemlisidir.'  Birlikte uyumanın sadece kültürel bir norm olduğunu söyleyen Neal Stanley, bilimsel olarak birlikte uyumanın ilişkiyi olumlu etkilediğine dair hiçbir veri olmadığını iddia ediyor ve ekliyor: 'Uyumak insanın yaptığı en kişisel şeylerden biri ve bunun kesinlikle bir başka insanla paylaşılamayacağını düşünüyorum.'
Görünen o ki toplum hayatının bir tabusu daha yıkılmış durumda. Bugün yatakları, bir sonraki gün odalarını ayıran çiftlerin çoğunun yakında ayrı evlerde yaşaması mümkünmüş gibi görünüyor. Bu trendin şu günlerde takip edilmesi ekonomik kriz yüzünden pek olası görünmese de kısa bir süre sonra en kişisel alanlarımız olan yataklarımızın huzurlu uykular için sadece bizim olacağı kesin.

ÖZLEM KÖYOĞLU/AKŞAM