MUSTAFA MUTLU
Günlerdir CHP Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Sevigen’in belediye başkan adaylarının belirlenmesinde “kişisel çıkar sağlamak”la suçlandığını yazıyorum.
Koca CHP yönetiminden tık yok!
Sevigen, kimin yardımcısı?
CHP Genel Sekreteri Önder Sav’ın...
Onu, kim Genel Sekreter Yardımcısı yapmış?
Önder Sav...
Parti tüzüğünün 39’uncu maddesine göre Genel Başkan’ın onayı ile Merkez Yönetim Kurulu üyeleri arasından seçmiş...
Yani Sevigen’den birinci derecede sorumlu kişi, o!
***
Peki; Mehmet Sevigen’le iddiaların ayyuka ulaştığı...
Çok sayıda il ve ilçe örgütünün Mehmet Sevigen’in aday belirleme tarzından rahatsızlıklarını dile getirdiği...
Akçeli iddiaların bininin bir paraya düştüğü...
Tüm CHP örgütlerinin, Genel Merkez’den rahatlatıcı bir açıklama beklediği şu günlerde... Sayın Önder Sav neden susuyor?
Neden bizzat atadığı (tüzük öyle diyor) yardımcısının icraatlarından, doğrudan kendisinin sorumlu olduğunu aklına getirmiyor?
En azından neden bir açıklama yaparak, Sevigen’e sahip çıkmıyor?
Yok; televizyon kameralarının önünde dile getirilen ve CHP’ye büyük zarar veren bu iddialardan o da bizim kadar rahatsızsa, neden yardımcısını gerçekler gün yüzüne çıkıncaya kadar görevden almıyor?
***
Sahi, Önder Bey neden?
Söyleseniz de öğrensek!
*****
İDDİALAR!
Sevigen’le ilgili suçlamaları dile getirdiğim yazılardan sonra benzer yakınmaları içeren yüzlerce mektup aldım.
Hepsi isimli, imzalı, adresli!
Bir parti hakkında, bu kadar çok iddia olmasına inanamazsınız...
CHP Genel Sekreteri Önder Bey, siz de inanamazsınız!
Bana bir kurye gönderin, dosya olarak elimde hazır bekleyen bu mektupları size ulaştırayım.
Tabii; partinizde olup bitenler sizi hâlâ ilgilendiriyorsa!
*****
GÜNÜN SORUSU
AKP Tarsus Belediye Başkan adayı Ahmet Tevfik Uzun, basın toplantısını izleyen gazetecilere cep telefonu vermiş, “Faturalarınızı da ben ödeyeceğim” demiş! Sorum gazeteci örgütlerinin yöneticilerine:
Bu haberi okurken siz de benim gibi utandınız mı?
****
Pislikleri kurutmanın tek yolu, ön seçim!
Çıkar karşılığı aday belirleme iddiası, sadece CHP’de değil, hemen her partide ve neredeyse her seçim döneminde gündeme gelir.
Belki bu kadar yüksek sesle dillendirilmez ama kulaktan kulağa yayılır.
Bugün de bazı partilerin, belediye meclisi üyeliklerini 25 bin dolara pazarladıkları konuşuluyor!
Peki; siyaseti temizlemenin, bu iddiaların önünü kesmenin, şeffaflığı sağlamanın hiç mi bir yolu yok?
Elbette var:
Demokrasinin olmazsa olmazı “ön seçim”ler...
Eğer partiler, aday belirlemeyi; genel başkanlarının iki dudağının arasından çıkacak karara veya kimin tarafından, ne zaman yapıldıkları bile belli olmayan “temayül” ya da “eğilim” yoklamalarına bırakmasa...
Bunun yerine tüm adaylarını ön seçimlerle belirlese, bu iddialar tarihe karışacak!
Paralar, daireler, villalalar, arsalar değil oylar yarışacak!
Böylece sadece bol parası olanlar değil, örgütün en sevilenleri, en güvenilenleri, en başarılıları o partiyi temsil etme hakkına kavuşacak...
***
Ama tüm bunlar, sadece gerçek demokrasilerde olur.
“Çakma demokrasi”lerde ise, tıpkı bizde olduğu gibi, sıradan üyelerin yetkilerini bile “genel başkan” üstlenir.
Böylece; parti içi muhalefetin yeşermesinin önü kesilir.
Sonuçta da bugün olduğu gibi yolsuzluk, usulsüzlük, kayırmacılık, hemşehrilik iddiaları ayağa düşer!
***
Peki; “oy verecek parti bulmakta sıkıntı çeken” milyonlarca insan bu gidişe bir “Dur” diyemez mi?
Elbette der:
Sivil bir platform oluşturup, önümüzdeki ilk genel seçimlerden itibaren, adaylarını ön seçimle belirlemeyen partilere oy vermeyeceğimizi ilan edeceğiz, o kadar! Sözüm; başta TOBB, TÜSİAD, DİSK, Türk-İş, Hak-İş, TİSK olmak üzere bütün sivil toplum örgütlerinin yönetimlerine:
Bu konuda bayraktarlık görevi size düşüyor beyler!
Gelin, demokrasiye sahip çıkın...
Gelin, şu bataklığı kurutmak için bir “ön seçimli demokrasi” kampanyası başlatın.