Orgeneral Hilmi Özkök, emekli olduktan sonra yerleştiği İzmir Balçova'daki evinde, soruları yanıtladı.
Özkök, Oramiral Örnek'e ait olduğu öne sürülen ve Genelkurmay Başkanlığı döneminde iki darbe planını engellediği savunulan günlük tartışmalarına ilişkin soru üzerine, adliyeye intikal etmiş bir konuda hiç bir şey söylemesinin mümkün olmadığını bildirdi.
Şu anda konuşmamasının, sisteme katkısının daha fazla olduğunu kaydeden Orgeneral Özkök, sözlerini şöyle sürdürdü: “Genelkurmay başkanının sahip olduğu bilgiler, çok hassas ve yüksek seviyeli bilgilerdir. Kamuoyuna bu bilgileri, o kişi emekli olduktan sonra onun açıklaması uygun olmayabilir. Devlette devamlılık vardır. Ondan sonraki Genelkurmay Başkanı görevi almıştır. Emekli olduktan sonra kişilerin açıklama yapması çok faydalı olmayabiliyor.”
Bu tür söylentilerin ülkeyi yıpratıp yıpratmadığına ilişkin soruyu yanıtlayan Özkök, herkesin sorumluluk duygusuyla hareket etmesi gerektiğini de belirtti. Orgeneral Özkök, “Bir ülkemiz, bir ulusumuz var. (Görmemezliğe gelelim, ülkemiz iyi gitsin) demek de yanlıştır. Ama amacını aşmış kritikler, herşeyi büyütüp, herkesin bilgisine sunmalar, teknolojinin getirdiği imkanları da kullanarak, emin olmadan söylenen sözler, yıpratıp zarar veriyor” dedi.
“ATEŞE BENZİN DÖKMEK GİBİ OLUR”
Her seviyedeki insanın konuşmasına dikkat etmesi gerektiğini ifade eden Özkök, “Bunu örtbas etme anlamında kesinlikle söylemiyorum. Milli menfaatler veya bunları gerçekleştirmeye çalışanlar, çok sorumluluk duygusuyla hareket etmeli, yazar veya söylerken dikkat etmeli. Türkiye'de maalesef bazen insanlar çok rahat konuşuyorlar, o da çok yıpratıcı durumlar ortaya koyuyor” diye konuştu.
Söylentilerin önünü kesmek, kamuoyundaki bulanıklığı ortadan kaldırmak açısından bir değerlendirme yapıp yapmayacağına ilişkin soruya da Özkök, “Hayır kaldırmaz. Ne dersem diyeyim, ateşe benzin dökmek gibi olur. Zamanı geldiğinde söylenir. Ülkeler mesela arşivlerini belli zaman sonra açıyor. Neden böyle oluyor, çünkü milli menfaatler yönünden zamanlama çok önemli. Gelecekte zamanı geldiğinde belki açıklanır, benim veya başkaları tarafından” diye yanıtladı. Özkök, şunları kaydetti:
“Emekli Oramiral (yapmadım) diyor. İtibar edilmesi gereken odur. Ama karşı taraf da iddia ettiğine göre, ona da saygı duyulmalı. Bu durumu bir yerden ispatlaması lazım. Yargı el koymuştur, bakalım ne yapacak göreceğiz. Soruşturma açılıp açılmaması, Genelkurmay Başkanının takdirine bağlıdır.”
"İFTİRA OLARAK ORTAYA ATILDI"
Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, cumhurbaşkanı olacak kişinin, bütün halkı kucaklaması, birleştirici olması, devletin kurumlarının, anayasaya uygun tarzda çalışmasını sağlaması gerektiğini belirterek, “Laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olan cumhuriyetimizin bütün ilkelerine istisnasız bütün hareket, davranış ve sözleriyle 'evet' demeli, onu sağlamalıdır” dedi.
İzmir'deki evinde Anadolu Ajansı'nın sorularını yanıtlayan eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, “Gönlünüzden geçen Cumhurbaşkanı adayı nasıl olmalı” sorusu üzerine, şunları kaydetti:
“Tabii bu hassas bir konu. Bir kere bütün halkı kucaklamalı, çok birleştirici olmalı, devletin kurumlarının, Anayasaya uygun tarzda çalışmasını sağlamalı, temsil kabiliyeti olmalı. Bunların hepsinin üstünde laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olan cumhuriyetimizin bütün ilkelerine, istisnasız bütün hareketleri davranış ve sözleriyle evet demeli, onu sağlamalıdır. Bunu sağlayamayanların, cumhurbaşkanı olarak güzel bir görev yapması mümkün olmaz. Bütün halkımızı kucaklayacak bir cumhurbaşkanı seçilmeli, devlet mekanizmasının nasıl işlediğini bilmelidir. O şartları gerçekleştirebilecek gerek siyasi, gerek diğer kurum ve kuruluşlarda Türkiye birçok insan yetiştirmiştir. Meclis en iyisini bulacaktır.”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı adayı olup olmayacağına yönelik tartışmaların hatırlatılması üzerine Orgeneral Özkök, “O konuda bir yorumda bulunmam. Takdir edecek makamlar vardır” dedi.
Cumhurbaşkanlığına adaylık konusunda kendisi için bazı iddiaların hatırlatılması üzerine Özkök, “Bunu biraz bühtan (iftira, kara çalma) olarak bazı kişiler ortaya koydu” diye konuştu. Hilmi Özkök, sözlerini şöyle sürdürdü:
“(Yumuşak başlı da, oradan cumhurbaşkanlığı sözü aldı da), beni yıpratmak için ortaya atıldı. O zaman açıkça cevabımı verdim. Kanunen siyasi bütün cereyanların dışında olması gereken Silahlı Kuvvetlerde (böyle bir teklif, cüret dahi edilemez) dedim. Asla böyle bir şey olmamıştır. Benim yumuşaklığımı gerekçeye bağlayıp, beni yıpratmak için bilerek ya da bilmeyerek bu laf öyle ortaya atıldı, kaç sene önce.
Ben hangi iktidar gelseydi, onlarla böyle çalışırdım. Devlet tecrübesi olan bir insanım, devletimi ulusumu severim. Anayasa, hukuk ilkelerini bilirim, özümsemişimdir. (Bu böyle, şu şöyle yapıyor) demek bana yakışmaz. Önemli olan devletin mekanizmaları için görevini yapmak. Ben bunu yaptım. Kavga dövüş beklentileri oluyor işte. Böylece meselelerin çözüme kavuşacağına, kavuşsa bile daim olacağına inanmıyorum. Bağırış çağırış, onu arayan çok az insan var. Herkes akıllı işler istiyor. Onun için öyle davrandım.”
Orgeneral Özkök, kendisine bu konuda vaadedilen bir şeyin asla olmadığını, ne resmi, ne emeklilik hayatında hiç kimsenin kendisine bir imada bile bulunmadığını bildirdi.
“ARKASINDA BAŞKA ÜLKEYE GÜVENEREK LAF SÖYLEMEK”
Eski Genelkurmay Başkanı Özkök, Irak Kürdistan Demokratik Partisi Lideri Mesut Barzani'nin “Türkiye Kerkük'e girerse, biz de Diyarbakır'a gireriz” şeklindeki sözleriyle ilgili olarak da, şunları söyledi:
“Kuzeydeki liderler bazen hiç kabul edilmesi uygun olmayan, asla doğru olmayan, çok yanlış mübalağalı söylemlerde bulunuyorlar. Türkiye gibi kocaman bir devlete, arkasında başka bir ülkeye güvenerek laf söylemek, tehlikelidir. Siyasilerimiz de, askerlerimiz de söylediler. Siyasiler, askerler, diplomatlar, hep beraber el ele bu işi düzene koyacaklardır. Bugün birilerine güvenerek konuşuyorsanız, onlar yarın gittikten sonra biz burada kalacağız.”
Orgeneral Özkök, “Her kabadayı bir laf söylüyor diye çok ciddiye de almamak lazım. Bazen insanlar durumunu kuvvetlendirmek için halkına bir şeyler konuşuyor. (Asacağım, keseceğim) demek başka, o işi yapmak başka. Şartlar nasıl gelişir bilemezsin. Fert başına geliri 15 bin dolar olmuş, AB'ye girmiş, ekonomik refahı sağlamış, sosyal tabakalaşmasını düzene sokmuş bir Türkiye olursa Diyarbakır'da o bir iş tutabilir mi” dedi.