İşgalci içimize girdi
1922’de kesilen hain yollar, bugün içimize girdi. O gün beceremeyenler 2007’de ekonomimizi işgal etti. O yüzden yarın sandığa giderken Ata’nın muhtırasını hatırla.
Herkes bu muhtırayı iyi okusun, sonra oy atsın
ULU önder ta 3 Ocak 1922’de gördü manzarayı. Yedi düvele karşı “Ya İstiklal Ya Ölüm” parolasıyla çıkılan yolda, düşmanın er meydanında kaybettiği Anadolu’yu şer meydanında kapmak için neler yaptığını.
İnsanlık yalanı, istila planı
SİNSİ istila planları, manda heyecanı, insanlık girişimi kılıfıyla “Anadolu öksüzler yurdu kuralım”, “Örnek çiftlik açalım” şeklinde sunulunca Atatürk, İçişleri Bakanlığı’nı bir ‘Muhtıra’ ile uyardı: İzin vermeyin.
Ülkeyi sömürürler
YABANCILARIN ve kurumların amacı, ülkemizdeki çalışmalarından korkunç kazanç sağlamak.
Bölgeye el koyarlar
“EKONOMİYİ düzeltiriz” girişiminin arkasında, alınacak imtiyazla bölgeye el koyma hevesi yatar.
Kışkırtıcılık yaparlar
BİLİM, insanlık görüntüsü ile gelip, istila hazırlğı için etnik toplulukları kışkırtma görevleri içindedir.
Azınlıkları koparırlar
HIRİSTİYANLIK duygusu ile azınlıklara yaklaşıp, Müslümanlar’dan ayırma propagandası yaparlar.
Çatışma çıkarırlar
BU gibiler, topluma baskı, insanlık dışı çalışmalar ve bu yüzden oluşan cinayetlerden sorumludurlar.
Siyaseti kullanırlar
BİRİNCİ Dünya Savaşı’nı çıkaranlar, bu amaçları izleyen paralı gruplar ve onlara alet olan politikacılardır.
Bu bir halkı yıkar, gider
BUNLARA evet demek, gelecek nesilleri yabancı olarak yetiştirmek, halkın yıkımını hazırlamaktır.
Çocukları kaybederiz
AMERİKALILAR’A izin vermek, binlerce Türk çocuğunu ulusuna karşı sevgisiz yetiştirmek demektir.
İzin verme, yasakla
BUNDAN dolayıdır ki, bu örnek çiftliklere izin veremeyiz. Bunu yasaklamak hükümetin görevidir.
1922’den bugüne muhtıra
Büyük Önder Atatürk, İçişleri Bakanlığı’nca Çankaya Köşkü’ne gönderilen ve ABD’lilerin Anadolu’da ‘Öksüzler Yurdu’ açma talebini içeren başvuruyu veto etti
İşte Ata’nın bugüne örnek olacak veto gerekçeleri: Ülkeyi sömürürler. Bölgeye el koyarlar. Kışkırtıcılık yaparlar. Azınlıkları koparırlar. Çatışma çıkarırlar. Çocukları kaybederiz
YABANCILARA taşınmaz satışı, stratejik milli kuruluşların birbiri ardına özelleştirilmesi, azınlıklara Lozan dışında haklar verilmesi ve yeni azınlık yaratma çabaları, Fener-Rum Patrikhanesi’nin fütursuz tavırları Türk halkındaki öfkeyi büyütürken, Tercüman bir tarihi belgeyi daha açıklıyor. Büyük Önder Atatürk, 3 Ocak 1922 günü İçişleri Bakanlığı’na gönderdiği yazıda, sanki bugünkü tabloyu görerek, uyarılarda bulunuyor. Ekonomik ve kültürel işgal planlarını deşifre eden Atatürk, 85 yıl öncesinden bugüne adeta muhtıra veriyor. İşte o tarihi belgede yazanlar ve bugünkü tablo:
Öksüzler Yurdu ve çiftliklere veto “Ankara, 3 Ocak 1922 İçişleri Bakanlığı’na
29.12.1921 Gün ve 10319/2423 Sayılı yazınız yanıtıdır.
Anadolu’da öksüzler yurdu ve örnek çiftlikler vb. hayır kurumları açma ve kurma konusunda Amerika Yakındoğu görevlileri adına yapılan başvuruya karşı vereceğimiz yanıtın konusu ve ilkeleri, ilişik muhtırada genişçe açıklanmıştır, efendim.
Ankara Büyük Millet Meclisi Hükümeti, ülkenin bayındırlaşmasına, öksüzlerin rahatlamasına, genel sağlık ve ekonomimizin düzeltilmesine yönelik girişim ve çalışmaları teşekkürle kabul eder.
Ancak, bu konuda gerek uzak, gerek pek yakın geçmişte, bize oldukça ağıra patlayan deneyimlere dayanarak bir takım kaygılarımızı açıklama gereği vardır.
Şimdiye değin ülkemizde ekonomik amaçlarla, politik ve bilimsel çalışmalar (yapan) kurumlar ve yabancılar özellikle aşağıdaki amaçları izlemişlerdir:
Ülkemizdeki çalışmalarından korkunç bir kazanç sağlamak. Bizim için en zararlı olanı bunlardır.
Bir bölgede elde edecekleri ekonomik yetkiye (imtiyaza) dayanarak o bölgenin sahibi olmaya çalışmak. Bu gibilerin ülkemizde bir daha çalışmalarına kesinlikle izin verilmemesi kararlaştırılmıştır. Böyle yapmakla yalnız kendimize değil, bütün insanlığa olabildiğince büyük hizmet ettiğimize inanıyoruz. Dolayısıyla Genel Savaşı (Birinci Dünya Savaşı)’nı çıkaranlar, bu gibi amaçları izleyen paralı gruplar ve onlara alet olan politikacılardır.
Ekonomik amaçla, bilim ve insanlık (yararı) görüntüsü ile yurdumuza gelip, ilerde istila (işgal) hazırlamak için, etnik toplulukları gerek hükümete, gerek birbirlerine karşı kışkırtmak. Bu gibiler hem genel savaşın hem ülkemizdeki korkunç cinayetlerin düzenleyicileridir.
Yurdumuzda, yalnız bilim ve insanlık amaçları ile çalışmakla birlikte, ruhlarında bulunan Hıristiyanlık duygusu nedeniyle, hemen Hıristiyan azınlıklarla ilişki kurmak ve ister kasıtlı, ister kasıtsız olarak, aralarında azınlıklarında yaşamakta olduğu Müslüman topluluklardan ayrılma isteğini propaganda etmek.
ABD’lilere izin verilmedi!
Bu gibilerin gerek Müslümanlara, gerek iyiliğine çalıştıkları (nı ileri sürdükleri) Hıristiyan azınlıklara, aralarında yaşamakta oldukları İslâm çoğunluğuna (karşı) baskı yapılmasını aşılamakla, ne denli insanlık dışı bir biçimde çalıştıkları ve bu yüzden meydana gelen cinayetlerden sorumlu oldukları ortadadır.
Hükümetlerimiz bu gibilerin de özgürce çalışmalarına izin verdiğinde Müslüman ve Müslüman olmayan bütün uyruklarına karşı pek ağır bir sorumluluk yükü altına girmiş bulunacaktır.
Geleceğimizi yıkarlar
Buna izin vermek, çocukları yaşayacakları çevreye düşman ya da hiç olmazsa yabancı olarak yetiştirmek ve (çocukları) yaşayacakları çevre ile çatışmak zorunda bırakmaktır. Bu ise, gerek o çocukların, gerek içerisinde yaşayacakları halkın yıkımını hazırlamaktır. Bunu yasaklamak hükümetin görevidir.
Bundan dolayıdır ki, Amerikalılarca örnek çiftlik vb kurumlar kurup, buralarda kendi uyruğumuzdan olan binlerce çocuğun Türk hükümetine ve ulusuna karşı sevgisiz ve uyumsuz duygularla yetişmelerine izin veremeyiz.”
Türk yetkililere emanet etti
Mustafa Kemal, muhtırasını, diplomatik bir dille sürdürür ve Amerikalıların kurmak istedikleri örnek çiftliklerin yönetiminin ve çalışan çocukların eğitiminin Türk hükümetinin atayacağı görevlilerce yürütülmesi, bu gibi yerlerde çalışacak öksüzler arasında soy, mezhep ayrımı yapılamayacağı gibi koşulları belirterek, diplomatik bir tavırla reddeder.
Onun duyarlılıkla ve devlet adamı sorumluluğuyla, ayrımcılığa ve karıştırıcılığa gösterdiği bu tepkisinde söz ettiği acı deneyler arasında Osmanlı yönetiminin vurdumduymazlıkla izin verdiği Anadolu illerindeki Amerikan konsolosluklarının Hıristiyan azınlıkları, özellikle Ermenileri, eğiten misyoner okulları kurmaları, azınlıklara birer ABD pasaportu vererek onları Amerikanlaştırmaları ve misyoner okullarını, manastırları silah deposu haline getirmeleri, sonunda terör eylemleri, arkadan vurmalar gibi somut olaylar bulunmaktadır.”
--------------------------------------------------------------------------------
2007’de Türkiye! Ekonomi yabancıya emanet
ULU Önder Atatürk’ün 1922’den bugüne verdiği muhtıraya karşın, gerçeklerin sürekli üstü örtülüyor. Bugünkü tabloda Türkiye’nin milli değerleri, birer birer yabancılara emanet ediliyor. İşte, tartışmalı kararlar...
- Taşınmazlar elden gidiyor
Yabancılara taşınmaz satışında belirlenen sınırlar bile aşıldı. Mütekabiliyet (karşılıklık) prensibi göz önünde tutulmadan yabancılar Türkiye’nin her yerinden konuttan araziye kadar geniş toprakların sahibi oldular. İstanbul’dan Hatay’a, Mardin’den Urfa’ya dini özellikleri de bulunan kentlerde dini azınlıklar arazi zengini oldu. Almanlar, Fransızlar, İngilizler, Yunanlılar, Ege’den Akdeniz’e kıymetli sahilleri adeta yabancı yerleşim birimlerine çevirdi. İsraillilerin GAP bölgesinden yüklü arazi aldıkları belirtiliyor. Tehlikeye karşın satışlar için önlem alınmıyor.
- Milli kuruluşlar yabancılara geçiyor
Türkiye’nin milli ve stratejik kurumları birer birer elden çıkarılıyor. Türk Telekom’dan PETKİM’e, TÜPRAŞ’tan limanlara çok hayati önem taşıyan kuruluşlar hisse hisse yabancıların eline geçiyor.
- Bankacılık ve sigortacılık yabancı kontrolünde
Son dönemdeki satışlarla birlikte sigorta şirketlerinin yüzde 80’i, bankaların yüzde 40’ından fazlası yabancılar tarafından alındı. Türk halkının mevduatlarının bulunduğu, KOBİ’lerin yaşam kaynağı kredilerin verildiği bankalardan birçoğuna artık yabancılar hükmediyor.
- Ekonomide ‘sıcak’ korku
Ekonomideki yabancı etkisi endişe kaynağı. Dış borçlarla ilgili sarmalın üstüne bir de borsadaki yabancıların ‘sıcak para’sı da korkuyu artırıyor. Ekonomik bağımsızlık tehlikede.
- Azınlıklar konusu deşiliyor
Azınlıklar konusunda taviz üstüne taviz veriliyor. AB’nin, Lozan’da belirlenmiş azınlıklara karşın yeni tanım çabalarıyla Türk Devleti’nin asli unsuru Aleviler ve Kürtler de bu kategoriye sokulmaya ve Türkiye parçalanmaya çalışılıyor.
- Heybeliada sürekli gündemde
Özellikle AKP Hükümeti’nden yapılan açıklamalarla birlikte Heybeli Ada Ruhban Okulu’nun açılışı yönündeki talepler de arttı. AB’den gelen isteklerin ardından ABD’nin İnsan Hakları ve Demokrasiye Katkı Raporu’nda da okulun açılması isteniyor. Protestan, Yehova Şahitleri ve Bahailik gibi bazı dini grupların yasaklandığı ileri sürülerek Türkiye’ye baskı uygulanyor.
- Ekümeniklik tartışması sürüyor
Fener Rum Patrikhanesi’nin kullanmak istediği ve Lozan’a aykırı olan “ekümenik” sıfatı, Türkiye’ye gelen her yabancı davetli tarafından dillendirilir oldu. Dini özgürlükler ve ifade özgürlüğü gibi kavramlarla konu sulandırılarak, Türkiye’ye kabul ettirilmeye çalışılıyor: Türk vatandaşı olmayan kişilerin de rahip olarak kabul edilmesi, patrikhanenin tüm dünya Hıristiyanlarının merkeziymiş gibi benimsetilmesi için sürekli propaganda yapılıyor.
- Misyonerlik doğal süreç yapıldı
Atatürk’ün 85 yıl önceki muhtırasında dikkat çeken unsurlardan biri de misyonerler... Özellikle Anadolu’nun pekçok yerinde misyonerler, dini çalışmaların yanında siyasi faaliyetlerde de bulunarak dikkat çekiyorlar.
- Yerel lehçelerde yayın ve eğitimle zorlama
AB’ye uyum, ifade özgürlüğü gibi söylemlerle Türkiye’nin geleceği için tehdit oluşturan adımlar atılıyor, yasalar çıkarılıyor. Yerel lehçelerle yayın ve eğitim konusundaki düzenlemelerin ardından özellikle Güneydoğu’daki bazı belediye başkanları söylemleriyle tartışmaları körükledi.
TERCÜMAN