RUHAT MENGİ
Ülke teröre teslim, Başbakan Amerika’da!
Öcalan’ın hücresini bahane ederek neredeyse bir haftadır birçok şehri yakıp yıkan, güvenlik güçleriyle çatışan PKK teröristleri son olarak Tunceli’de molotoflu saldırılarla, Hakkari Şemdinli’de de araçları ateşe vererek, yangınlar çıkararak “Bakın istersek terörü şehirlere de taşırız” diye gözdağı vermeyi sürdürdüler.
Bu arada “Öcalan’ın hücresi, DTP’nin kapatma davası” derken açılımdan da memnun kalmamış oldukları AKP binasına saldırmalarıyla anlaşılıyor. Tabii ki hücre 5-10 cm daha küçük diye olmaz bütün bunlar... Aynen 30 bin kişinin “sadece daha fazla kültürel hak veya dil özgürlüğü” için öldürülmüş olamayacağı gibi...
DTP ile PKK’nın istediği açılımın; Öcalan’ın serbest bırakılması, siyaset yapmasına da izin verilmesi, ‘yol haritası’ diye anlattığı (ve sonunda sıranın ‘ayrı bir devlet’e geleceği) özerk bölge olduğu apaçık belliydi. Bunu DTP’li siyasetçi ve belediye başkanları da söylüyorlardı, Öcalan’ın kendisi de... Ama hayıır, Başbakan ve hükümeti anlamamakta ve onların dişinin kovuğunu doldurmayacak vaatlerde ısrarlıydı. Üstelik anlatmaya çalışanlara dönüp “Sizin hiç yakınınız terör saldırısında öldü mü” gibi popülist, duygusal çıkışlar yapmakta da ısrarlılardı.
Şimdi anlıyorlar işte... Yani sonunda hükümet tüm açılımlarını yapsa da DTP ile PKK’nın; önce hücre, sonra Öcalan’ın serbest bırakılması, sonra DTP’li belediyelere sınırsız yetki tanınması, arkadan ayrı eğitim, ayrı güvenlik gücü gibi yeni isteklerin geleceği, verilmediği takdirde şu anda yapılan saldırıların o zaman başlayacağı konusunda görünen köy en başta kılavuz istemiyordu ama onlar sonunda anladılar.
Ne pahasına?.. Ülke yakılıp yıkılıyor, Anadolu’nun ortalık yerinde Tokat’ta PKK’nın sisten yararlanarak kurduğu pusuda 7 askerimiz şehit oluyor ve çok sayıda ağır yaralı asker var. Şehit sayısının artabileceği bildiriliyor.
ANALAR AĞLIYOR!
Bir ülkede hükümetin öncelikli görevi vatandaşlarının canını korumak, şehirlerinin, köylerinin güvenliğini sağlamaktır. Bizde hükümet kendini muhalefet veya vatandaş sanıyor, onlar herkesten önce şikayete başlıyor ve örneğin PKK’nın İstanbul’da otobüse molotof atmasıyla baştan aşağı yanan ve sonunda dün hayatını kaybeden zavallı Serap’cık (nurlar içinde yatsın) olduğu gibi terör örgütüne kızıyorlar...
O gencecik, gelecek hayalleriyle dolu Serap tepeden tırnağa korkunç şekilde yandığında bile okulunu, sınavlarını düşündüğünü söylemişti. İnsanın başına, kalbine ağrılar giriyor. “Elleriniz kırılsın, Allah en büyük cezayı size versin” diye beddualar haykırıyoruz hepimiz.
Bir de geçmiş bu emirleri veren teröristbaşının hücresinin santimetresini konuşuyorlar. Terör uzmanları da, Güneydoğu’da görev yapmış komutanlar da PKK silah bırakmadan, terör tehditleriyle, 3-5 teröristin krallar gibi karşılanmasıyla, “teröristle pazarlık yaparak açılım olamayacağını” her zaman söylediler. Gelinen noktada hükümetin hatasını kabul edip teröristlere de, terör örgütüne kucak açmış ve hâlâ Emine Ayna gibi milletvekilleriyle “Taban dağa çıkmamızı istiyor” diye tehditler savuran, şehirlerdeki eylemlerde rolü olduğunu reddeden velâkin bu eylemlerin hep kendi öncülüklerinde başladığı görülen DTP’ye gerektiği şekilde davranması lâzım.
Tabii bir de toplumdan, muhalefet partilerinden, uyarmaya çalışan herkesten özür dilemesi. Başbakan önce Serap’ın ailesini arayıp özür ve başsağlığı dilesin. Onu korumak da kendi görevleriydi, şehirlerimizi korumak da... Şu anda 8 yeni ana ağlıyor, devlet evlatlarını koruyamadı.
Ekranlar ise Erdoğan’ın Obama ile “dostum, arkadaşım” uyutmacalarıyla dolu konuşmasına kilitlenmiş vaziyette. Bugüne kadarki görüşmelerinden ne hayır çıktıysa??