Başbakan Erdoğan, Yabancı Sermaye Derneği (YASED) tarafından Ceylan Intercontinental Otel'de düzenlenen “Yabancı Yatırımların Yeni Gözdesi: Fırsatlar Ülkesi Türkiye” konulu konferansta yaptığı konuşmaya, toplantıya katılmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek başladı.
Erdoğan, bugünkü konferans için “Yabancı Yatırımların Yeni Gözdesi: Fırsatlar Ülkesi Türkiye” başlığının seçilmesini zamanlama ve vizyon olarak çok yerinde bulduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir ülkeye yabancı sermayenin gelmesinde en önemli pay, hiç şüphesiz marka yönetme bilincine sahip bu tür çabaların sahiplerine aittir. İçeride iyi bir ekonomi yönetimi ile birçok şeyi başarabilirsiniz. Güven ve istikrar ortamını da sağlayabilirsiniz. Öngörülebilir ve sürdürülebilir bir büyüme ivmesini yakalayabilirsiniz. Ülkenizin atıl kapasitesini harekete geçirebilirsiniz. İnsanınızın gizli potansiyelini ortaya çıkarabilirsiniz. Ancak yine de kayda değer oranlarda yabancı sermaye çekebilmek için bunlar tek başına yeterli değildir. İyi bir pazarlama stratejisine, başarılı bir marka yönetimine ihtiyacınız olacaktır.
Aksi takdirde, elinizdeki markanın sahip olduğu büyük potansiyelin değerini sizden başka kimse anlamaz. Siz yerinizde otururken, kimseden ekonomiden ulaştığınız başarıların da takdir edilmesini bekleyemezsiniz.”
"ANLAMAMAKTA DİRENENLER VAR”
Başbakan Erdoğan, bunu Türkiye'de anlamayanlar bulunduğuna işaret ederek, şunları kaydetti: “Ne yazık ki, bizim ülkemizde de şöyle ya da böyle farklı olumsuz yaklaşımları hep görürüz. Çünkü hala bunu anlamamakta direnenler var. Aşkla, şevkle, heyecanla, daha önemlisi bilimsel bir stratejik planlamayla elimizdeki metaı ki, bu içerideki tüm ekonomik imkan ve fırsatlarla birlikte topyekun bir ülkenin imajıdır, bunu çok iyi pazarlamanız gerekir. Yabancı sermayenin yönünü kendinize, ülkenize ancak bu şekilde çekebilirsiniz. Biz hükümet olarak işte bunu başarmaya çalışıyoruz. Gayretimiz çabamız sadece bunun içindir.
İlk günden itibaren içeride güven ve istikrar ortamını kalıcı hale getirerek, bunun altyapısını sağlarken, dışarıda da gece gündüz, uzak yakın demeden Türkiye'yi anlatmaya çalışıyoruz. İlk günkü kararlılığımızla da anlatmaya devam ediyoruz. İşte ben pazarlama derken hep bunu konuştum, bunu anlattım. Ama bunu anlamayan ve anlamamakta direnen ve bilimsel olarak 'ben bunu bir araştırayım gerçekten böyle bir şey var mı?' diyen olduğu gibi, hala 'ben bunu araştırmayacağım veya böyle bir şeyi kabullenmem mümkün değil' deyip bunu anlamamakta direnenler var. Varsın olsun. Biz yolumuza aynı anlayışla, aynı bilinçle, aynı inançla gideceğiz. Biz biliyoruz ki, dünyada tüm siyasi olayların, aynen nasıl ekonomideki bir metanın pazarlanması gerekirse, siyasetin pazarlaması vardır, sosyal olayların pazarlaması vardır. Bu bilimsel bir gerçektir.”
“TÜRKİYE CAZİBE MERKEZİ HALİNE GELMİŞTİR”
Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin kısa bir zamanda siyasetini ve ekonomisini sağlam temellere oturttuğunu ifade ederek, “Bu temel demokrasidir, hukukun üstünlüğüdür, emniyet ve güven duygusunun yerleşmesidir” dedi.
Ülkenin fotoğrafının bütün alanlarda emniyet ve güveni beslediğini kaydeden Başbakan Erdoğan, “Bunun içindir ki Türkiye, bir cazibe merkezi, bir yatırım ülkesi haline hamdolsun gelmiştir” diye konuştu.
İktidara geldiklerinden bu yana büyük kazanımlar elde ettiklerini kaydeden Başbakan Erdoğan, bunların hepsinin bir güvenin, istikrarın ve kararlılığın neticesi olduğunu dile getirerek, konuşmasına şöyle devam etti: “Eğer kararlılık ve istikrar olmasaydı, siyasi irade bu şekliyle gerçekleşmemiş olsaydı, bugünlere kesinlikle gelemezdik. AB süreci, doğrudan yabancı yatırımlar açısından hayati öneme sahip bir süreçtir. Türkiye açısından bu süreci doğru analiz edemeyenler, Türkiye'nin hala eski yerinde durduğunu sananlar, dünya ekonomisini, sermaye hareketlerini, eski ideolojik reflekslerle, dar kalıplarla yorumlamaya çalışanlar, yarın çok geç kalmış olacaklardır. Türkiye geri dönülmez bir yoldadır. Burada açıkça söylüyorum; başarımızın sırrı, kendimize olan özgüvenimizdir. İnsanımızın potansiyelini, ülkemizin dinamiklerini iyi biliyoruz, bunlara inanıyoruz. Halkımıza güveniyoruz, halkımız da bize güveniyor.”
"BÜROKRATİK OLİGARŞİ İLE BİR MÜCADELEMİZ VAR"
Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Geldiğimiz günden bu yana, özellikle bürokratik oligarşi ile bir mücadelemiz var. Bunu henüz başarmış değiliz. Ama bunu biliyoruz ki, yabancı sermaye yabancı yatırımdır.
Ama bunu anlamakta direnen bir bürokratik anlayış var. Orada engeller oluşturuyorlar, setler çekiliyor. Öyle bir yaklaşım sergiliyorlar ki, bu yaklaşımı dinleyenler, 'bunlar çok da vatansever, çok da milliyetsever' gibi bir mantıkla onlara alkış tutuyor.
Böyle bir yanlış mantık var. O anda siz o ülkenin vatanperveri değil de, tam aksine düşmanıymış gibi takdim ediliyorsunuz. Böyle bir şey olur mu, bu mümkün mü? Buna tabii ki, bizim olumlu yaklaşmamız mümkün değil. Çünkü burada ciddi bir yanlış var. Bu yanlışı biz düzeltmek zorundayız. Bunu da, doğrudan yabancı sermayenin Türkiye'deki bu yatırımları, inanıyorum ki, bizlerin attığı bu adımın ne kadar doğru ve ne kadar haklı olduğunu zaman içerisinde gösterecektir. Ne getirecektir? Daha çok istihdam, daha çok rekabet, daha çok büyüme, daha çok refah getirecektir. Bu yüzden bazılarının yaptığı gibi korkularla, kaygılarla değil, özgüvenle adımlarımızı atıyoruz.”
"YABANCILAR TÜRKİYE'YE AKIN AKIN GELMEYE BAŞLAMIŞTIR”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dünyanın her yerinden saygın işadamları ve büyük yatırımcıların Türkiye'ye akın akın gelmeye başladığını belirterek, “Eğer alışkanlıklara uysaydık, Türkiye'yi dünyaya açmasaydık, içe kapansaydık, sermayenin, emeğin, üretimin rengine, desenine, dinine, ırkına baksaydık, sermaye ırkçılığı yapsaydık, özel sektörümüz bugün dünyanın her yerine, her ülkesine ürünlerimizi satabilir, ihracatımız tarihi rekorlar kırabilir miydi?” dedi.