TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın türbanın "kamusal hizmeti alana serbest, verene yasak olsun" önerisini CHP, "Arınç pazarlığı" diye yorumlarken, ANAP "nihayet bizi duydu", DYP ise "AKP ’döndük’ dese daha iyi" şeklinde değerlendirdi.
CHP: ARINÇ’IN ÖNERİSİ PAZARLIK
CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol, Arınç’ın tarifinin hukuksal değeri olmadığını, ancak Arınç’ın böyle bir düzen istediğinin göstergesi olabileceğini belirterek, "Arınç’ın tasnifi kendisine ait bir tasnif, hukuksal değeri yoktur. Bir uygulama önerisidir. Buna saygı duyarım, ama kimseyi bağlayan yasalarda yer alan bir durum yoktur. Arınç, öyle bir düzen istiyor. ’Hizmet veren takmasın hizmet alan taksın’ bir yerde de pazarlık niteliği taşıyor. Ben Arınç ve Başbakan Erdoğan gibi düşünmüyorum. Karar tek karar falan değil. Çünkü Türkiye’de de Anayasa Mahkemesi, Anayasa maddelerini gerekçe yaparak, Cumhuriyet’in niteliklerini sayarak bir karar verdi. Bu karar da AİHM’ye götürüldü ve AİHM de bunu doğru bulup onaylamıştır. Cumhurbaşkanı’nın söylediği gibi hukuksal olarak olaya nokta konulmuştur bunun başka izahı yok. Eğer bu görüşe karşı çıkıyorlarsa itibar etmiyorlarsa o zaman ben Gül’e, Erdoğan’a ve Arınç’a bir soru sormak istiyorum: Eğer Anayasa Mahkemesi’nin kararının yanlış olduğu yolunda bir AİHM kararı çıksaydı, kendileri bunu tek bir karar olarak mı kabul edeceklerdi yoksa türban yasağının kaldırıldığını mı savunacaklardı? Çok samimi yanıt versinler."
KUZU: "BU SORUN HİÇBİR ZAMAN KAPANMAZ"
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı, AKP milletvekili Burhan Kuzu ise AİHM’nin konuyu davayı açan tarafından sonuçlandırmış olabileceğini, ancak diğer kişiler için AİHM’nin bu kararlarının uygulanmayacağını söyledi. Kuzu, AİHM’ye İnsan Hakları Mahkemesi denilmesinin de doğru olmadığını, kendilerinin daha çok "Divan" dediklerini çünkü AİHM’de yargıç denilenlerin hepsinin de büyükelçi olduklarını bildirdi. Gazetelerin bu kararı sanki büyük bir zafer gibi verdiklerini belirten Kuzu, "Bunları doğru bulmuyorum. Bir sorun hukuk açısından insan hakları açısından hiçbir zaman kapanmaz. Dinamiktir. Bitti denildiği anda tekrar yeniden başlar. Sorun olduğu müddetçe bu problem devam eder. Siyasilerin bu konuyu çözmesi gerekir. Kamu görevlilerine dini sembolleri taşıma yasağı, hizmet alanlara ise serbestlik getirilmesine ilişkin önerinin yeni olmadığını da vurgulayan Kuzu, "Devlet memurlarının kıyafetleriyle ilgili bir yasal düzenleme zaten var. Ama hizmet alanları konumunda olan özellikle hastanelerdeki hasta, üniversitelerdeki öğrencileri ayrı bir kategori görüp kılık kıyefet serbestliği verilebilir" dedi. Kuzu, AİHM'nin, Türkiye ile ilgili hep aleyhte karar verdiğin, belirterek, bölücülük konularında Türkiye’nin aleyhine, dini konularda ise kişinin aleyhine karar verdiği görüşünü de savundu.
ANAP: ARINÇ TEKLİFİMİZİ NİHAYET DUYDU
ANAP İstanbul Milletvekili Emin Şirin ise, Arınç’ın açıklamasından, parti olarak kendilerinin daha önce sunmuş oldukları anayasa değişikliği teklifine olumlu baktığı anlamını çıkardı. Şirin şöyle konuştu: "Arınç’ın bizim yaptığımız teklifi nihayet duymuş olmasına memnun olduk. Biz buna benzer bir Anayasa değişikliği teklifini ve Anayasa’nın 24. maddesinin demokratik bir laiklik tarifiyle kuvvetlendirilmesine mutlak ve kesin destek vermeye hazırız. Aynı çağrıyı Erkan Mumcu da yapmıştı. İktidar duymadı, belki Arınç’ı duyarlar! Kamusal alan tarifi de, kanunlarda olmayan şahsi bir tariftir. Anayasa Mahkemesi’nin Anayasa’nın 153’üncü maddesi hükmünü de dikkat etmeyen bir tavır. Zaten kamusal alan coğrafi bir alan değil, işlevsel bir alandır. Yani siz bir parkta keyif için gezinirseniz park özel alandır. Ama o sırada bir polis gelip sizden kimlik sorarsa orası işlevsel olarak kamusal alan olur. Biz Cumhurbaşkanı Sezer gibi dini hayatın her alanından dışlamak fikrini fevkalade antidemokratik, hatta laikliğin özüne aykırı militan bir tavır olarak görüyoruz. Dolayısıyla zaten bizim yapmış olduğumuz teklifin şimdi Arınç tarafından benimsenerek kamudan hizmet alanlar için serbest olsun, ancak kamu hizmeti verenler için kılık kıyafet yönetmeliğiyle düzenlensin önerisini destekliyoruz."
AKP’Lİ RECEP GARİP: "KAMUSAL ALAN BELLİ TOPLUMSAL ALAN BELLİ"
AKP’nin ilahiyatçı kökenli, ressam-şair milletvekillerinden, TBMM Milli Eğitim Komisyonu Üyesi Adana Milletvekili Recep Garip ise doğrudan Arınç’ın önerisini değerlendirmekten kaçınırken, türban sorununu genel olarak değerlendirdi. Garip şunları söyledi: "AİHM’nin verdiği karar bireysel bir karardır. Bence AİHM daha evrensel karar vermelidir. Bir insanla ilgili olan kararı bütün bir camiaya, topluluğa, coğrafyaya indirgemek mümkün değildir. Biz insanların ortak noktada buluştuğu bir dönemi yakaladık AKP İktidarıyla, bu dönemin çok daha artırılarak devam etmesi gerekir. Dolayısıyla ayrılığın gayrılığın kaldırılması, artık 21. Yüzyılda kılık kıyafet yerine yapabileceğimiz gayretlerin çok daha önemli olduğunu, insanların dış görünüşlerinden çok iç dünyalarında biriktirdiklerine bakmalıyız. Hizmet veren alan değerlendirmesine girmeyeyim. Türkiye özgürlükleri genişletmeli, biz bireye yapılmış olan haksızlığa toplumsal başkaldırı yapabilecek kadar onurlu insanlarız. Türkiye’de birbirimizi incitmeye devam etmeden bunları gündemde tutarak sürekli tartışarak sürekli yok sayarak düşüncesiyle problemlerin çözülebileceğine inanmıyorum. Problem insana aittir çözmesi gereken de insandır. Kamusal alandaki uygulama belli toplumsal alandaki uygulama belli. Siyasal partilerin özgürlükleri kullanırken, deklare ederken bütün insanların haklarını genişletecek şekilde davranmalı."
DYP: AKP ’DÖNDÜK’ DESE DAHA İYİ
DYP Genel Başkan Yardımcısı Nevzat Ercan ise "Bunlar çok değişmişler, değişmenin ötesinde döndük deseler daha iyi. Birileri zaten geçmişte kamusal alan hizmet veren alan biçimiyle tarif yapıyordu. Bu değerlendirmelere karşı tepkiliydi bunlar geçmişte. Ama devir değişti. Kendileri çok değişti. Muhalefetteyken bu konulara farklı yaklaşıyorlardı. Bunlar iktidarda, verdikleri sözlerin arkasında durmak bir yana bir takım taahhütlerini unutmuş görüyorlar. Geçmişte bildiğimiz görüşleri bu konuda samimi olmadığı kanaatine varıyorum ben. Geçmişte dini değerleri, kutsal değerleri sırf oy avcılığına, oy ticaretine dönük olarak kullandıkları kanaati doğuyor bende" diyerek Arınç’ın sözlerini değerlendirdi. Türkiye’deki türban yasağının Anayasal ve yasal dayanağı olmadığını savunan Ercan, adına ne denirse densin başörtüsü, türban ya da yazma, bunun bir simge olarak kabul edilip edilmeyeceğinin ayrımını da şöyle yaptı: "Başını örtmenin bir inancın gereği olduğunu kabul ediyorum. Birileri bunu bir simge olarak kabul ediyor. Aslında başını örten birini, eğer bunu simgeye dönüştürecek, onu açığa vuracak bir eylemi söz konusu değilse, suç oluşturan davranışı yoksa kimsenin başkasının başındaki başörtüsünü bir simge olarak tarif etmeye hakkı yok. Bu çok ilkel bir davranış, yaklaşım."