Bahçeli, konuşmasına AK Parti hükümetinin bütçeye bakış açısını eleştirerek başladı. 2011 yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Tasarısıyla ilgili Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda göre, merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri için düzenlenecek genel uygunluk bildiriminin; idarelerin faaliyet raporlarının, genel faaliyet raporlarının ve dış denetim genel değerlendirme raporunun dikkate alınarak hazırlanması gerektiğini belirten Bahçeli şöyle devam etti:
“Sayıştay’ın düzenlemesi gereken; dış denetim genel değerlendirme raporu, faaliyet genel değerlendirme raporu, mali istatistikleri genel değerlendirme raporu ve diğer ilgili raporlar Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmamıştır. Ayrıca, Sayıştay’ın 1995 yılından bu yana her yıl düzenli olarak TBMM’nin ve kamuoyunun bilgisine sunduğu hazine işlemleri raporu da bu yıl gönderilmemiştir.
Hükümet hesap vermekten kaçmakta, şeffaflıktan kaçınmaktadır. Bu demokrasiye ve millet iradesine aykırı bir niyettir. TBMM’den rapor, bilgi ve gerçek manzara saklanmaktadır. Ve hükümetin korktuğunun, çekindiğinin ve veremeyeceği hesabı olduğunu en açık delilidir. Hali hazırda görüşmekte olduğumuz 2013 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi AKP hükümetlerinin 11. bütçesidir. Son 10 yılda bütçe süreçleri sıradanlaşmış ve heyecanını kaybetmiştir. 2012 yılı da dahil olmak üzere, farklı yıllarda dönem sonundaki harcama miktarlarının planlanan seviyeyi aşması, dolayısıyla bütçe kanunun inandırıcılığını ve itibarını yitirmesi münferit bir gelişme olmamıştır.”
-“TÜRK MİLLETİNİN SON KARARIDIR”-
Türkiye’nin 89 yıl önce, işgalci güçleri def edip, sömürgeci anlayışı canı ve kanı pahasına yenerek Cumhuriyet’i ilan ettiğini belirten Bahçeli, "Cumhuriyet’in altında toplandık. Biliniz ki bu Türk milletinin son kararıdır. Bundan dönüş, sapış ve cayış katiyen olmayacaktır” dedi.
Bahçeli şöyle devam etti:
“Federasyon özlemi çekenler, siyasal Kürtçülükten medet umanlar, numaralı cumhuriyet sevdası taşıyanlar, başkanlık rüyası görenler ve üniter yapımızı bozmayı aklından geçirenler aynanın karşısında kendilerini bir kez daha kontrolden geçirmelidir. Altını çizerek söylemek isterim ki, dünün tecrübelerini, karşılaştığımız olaylardan çıkarılan sonuçları Cumhuriyet havzasında birleştirdik, buradan geleceğe emin, inançlı ve azimle varmanın ilke ve esaslarını belirledik.
Millet olma şuurunun farkına varamayan, güç ve kudreti bizatihi milli değerlerde göremeyen, kendisinden öncekileri ret ve inkarla vakit geçiren siyaset anlayışları, hem geleceğimizin ayak bağı, hem de varlığımızın problem merkezi olmuşlardır. Diyorum ki, bu millet ve bu devlet için, yeterli veya yetersiz, tam veya eksik kim taş üstüne taş koyduysa, amacına ulaşmasa da kimler iştiyakla gecesini gündüzüne kattıysa Allah onlardan bir kere değil, bin kere razı olsun. Geçmişin çok boyutlu tahlil ve analizini yapmak yerine, kutuplaşma malzemesi olarak kullanılması insaf ve vicdanla da bağdaşmayacaktır.”
-"DERSİM'DEKİ EŞKIYALIĞI KUTSAMAK MEŞRU BİR DAVRANIŞ DEĞİL"-
Konuşmasında Dersim Olaylarını da atıfta bulunan Bahçeli, “Dersim’deki eşkıyalığı kutsamak, bu isyana haddini bildiren millet iradesini zalimlikle suçlamak onurlu ve meşru bir davranış görülmeyecektir” diyerek, “Eşkıya Rıza’yı övüp, zımnen Gazi Mustafa Kemal’i hedef yapmanın, bir yanda Cumhuriyet’e hazımsızlık gösterenleri el üstünde tutup, diğer yanda koruyup ilerlemesi için fedakarca mücadele edenleri önemsizleştirmenin akılla ve milli vicdanla” açıklanamayacağını söyledi.
Türk devlet geleneğiyle bağlarını koparanların, “Türk milletinin emanetleriyle içten içe yollarını ayırmışlar biraz insafa” gelmesini isteyen Bahçeli, “Millet olarak, isyancılarla, hainlerle, sadakatte sınıfta kalmışlarla, kardeşliğimizin yoluna mayın döşeyenlerle ve ellerine şehit kanı bulaşanlarla mahşere kadar da sürse hesabımız bitmeyecektir” dedi. Türkiye’nin “Bölücülük ve terör, dış politika ve ekonomi” olmak üzere 3 ana sorunla uğraştığını belirten Bahçeli şöyle devam etti:
-TERÖR: PKK TAVİZLERLE DİRİLDİ-
“Birinci ve öncelikli olarak; bölücülük ve terör sorunun kaydettiği mesafe ve geldiği aşamadır. Bu sorun öylesine kritik bir eşiğe dayanmıştır ki, bin yıllık kardeşlik hukukuyla birlikte, tüm milli ve manevi değerlerimiz taciz ve tahriklerle yüz yüze kalmıştır. PKK terör örgütü verilen tavizlerle dirilmiş, hain eylemlerini peş peşe sıralamıştır.
Etnik temelli bölücülük hükümetten gördüğü ilgi ve destekle şımarmış ve zıvanadan çıkmış durumdadır. Terör lobisi güç, imkan ve zemin kazanmış, hatta başta Şemdinli olmak üzere, ülkemizin bazı yerlerinde alan hakimiyeti kurma girişimine dahi kalkışabilmiştir. Bölücü terör dayatmaları, talep ve zorlamaları maalesef belirli periyotlarda cevap bulmuş, her taviz yenisinin kapısını aralamıştır.
Bize göre tehdit büyüktür. Modern milletleri bir değer olarak yaşatan üç etken vardır ki, bunlar ülke, millet ve devlettir. Bugünkü aşamada bölücü terör ilk olarak, millet yapısından taviz istemekte, bu yolla yeni taleplerin önünü açmak ve çok milletli yeni bir Türkiye oluşturmayı amaçlamaktadır. İkinci olarak da, tavizi milletten değil ülkeden koparmak ve topraklarımızın ve insanımızın bir kısmını dahil ederek önce özerklik, ardından federasyon, en sonunda da bağımsız Kürdistan’ı kurmayı hedeflemektedir.
Hükümetin en büyük handikabı, bölücü terörün istekleri karşılanırsa her şeyin düzeleceğine inanması olmuştur. Barışın, kardeşliğin sözüm ona bu yolla sağlanacağını hesaplamıştır. Böylesi bir düşüncenin çıkmaz sokak olduğunu göremediği gibi, ikazları da dikkate almamıştır. Şimdi, vicdanına güvendiğim, vatan ve millet sevgisine itimat ettiğim çok sayıdaki AKP‘li milletvekili arkadaşlarıma sormak istiyor ve kendi içlerinde bir muhasebe yapmalarını temenni ediyorum. 3 yıl önce, Demokratik Açılım veya son haliyle Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi ilan edilmiştir de terör saldırılarında bir azalma olmuş mudur? Sözde Kürt sorunu veya Kürt kardeşlerimin sorunları sözlerinin bir faydası görülmüş müdür?”