Başbakan Erdoğan, Ahmet Hamdi Akseki Camii’nin açılışında yaptığı konuşmada, camiye ismi verilen Eski Diyanet İşleri Başkanı Akseki’yi andı. Bölgede bir caminin bulunmamasının büyük bir ihtiyaç ve eksiklik olduğunu belirten Erdoğan, “Ayrıca yeni inşa edilen bu camimiz, Kocatepe Camimizin vazifelerini de büyük ölçüde yükleneceği için şehir merkezindeki trafiği de yüklenmek suretiyle önemli bir rahatlamaya da vesile olacak. Ahmet Hamdi Akseki Camii’nin özgün mimarisiyle de hem diğer şehirlerimize model olacağına yürekten inanıyorum. Abartıdan ve gösterişten uzak şekilde inşa edilen camide kullanılan Selçuklu ve Osmanlı motifleri, inanıyorum ki, cami mimarisine ve sivil mimarimize bir nefes aldıracaktır” dedi.
-“CAMİ, ÖĞRENMENİN VE ÖĞRETMENİN, DANIŞMANIN MEKANIDIR”-
Caminin içini görme fırsatının da olduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:
“Aydınlık, ferah, içerdeki bütün hat, tezhip gibi işlemeleriyle de bambaşka bir zenginliğe camimizin ulaşmış olması, inanıyorum ki, diğer şehirlerimiz için de farklı bir örneği oluşturacaktır. Bize özgü sanatların hepsi en ince ve estetik biçimde, uyumlu şekilde camide uygulanmış. Ruhu ve zihni bulandıran değil, karmaşaya, kaosa sevk eden değil; tersine huzur veren, sadelik veren, ruha nefes aldıran bir anlayış sergilenmiş. Bizim hem inanç dünyamızda hem de şehir ve mimarlık anlayışımızda cami; fonksiyonel bir yapı değildir. Yani gelinen, kullanılan ve iş bitince terk edilen bir mekan hiçbir zaman olmamıştır. Cami, ibadethane olduğu kadar muhabbetin, tanışmanın, kaynaşmanın, dayanışmanın, öğrenmenin ve öğretmenin, istişarenin, diyaloğun, danışmanın mekanıdır. Cami şehir için, şehrin insanları için bir yaşam alanıdır. Cami demek şadırvan, avlu demektir. Avludaki ağaçlar, yeşillikler, oturma alanları, havuzlar demektir.”
-“CAMİ MİMARİSİ, ÜLKEMİZİN GELECEĞİNİ ŞEKİLLENDİRECEK KADAR ÖNEMLİ”-
Cami mimarisinin, çocukların hayata bakışlarını, istikballerini, ülkenin ve milletin geleceğini şekillendirecek kadar önemli olduğunu söyleyen Erdoğan, şunları ifade etti:
“Buradan hem Diyanet İşleri Başkanlığımıza hem de imam ve müezzinlerimize bir istirhamda bulunmak istiyorum; lütfen camilerimizin içindeki ve avlusundaki çocuklarımızı rahatsız etmeyelim, onlar hiç kimseye rahatsızlık vermez. Onların oyunları, cıvıltıları hiçbir mümini rahatsız etmez. Ve asıl biz, camideki çocukları rahatsız etmeyelim. Bırakalım cami içinde doyasıya koştursunlar, istedikleri kadar oynasınlar, istedikleri kadar rahat olsunlar. Çocuklar camiden uzaklaşırsa, bu milleti, bu vatanı ayakta tutan en önemli dayanağımızı yitiririz. Eğer çocuklar camiyle kucaklaşırsa, inanın ebediyen bir, beraber, kardeşçe, onurla, şerefle yaşar; güçlü şekilde istikbale yürürüz. Mimarlarımızdan, hayırseverlerimizden de rica ediyorum; camilerimizi en çok da çocuklarımız için inşa edelim. Onlar için tasarlayalım. Çocuklarımızı camilerle ne kadar kucaklaştırır, çocuklarımıza camiler vesilesiyle ne kadar estetik sunabilirsek, gelecek nesiller de o kadar farklı olacaktır. Bugün hizmete açtığımız Ahmet Hamdi Akseki Camii’nin cami mimarimizi, cami anlayışımızı değiştirmesini, ülkemize, hatta dünyaya emsal teşkil etmesini diliyorum.”
Erdoğan, konuşmasına Arif Nihat Asya’nın “Dua” şiirinin şu dizeleriyle son verdi:
“Biz, kısık sesleriz minareleri/ Sen, ezansız bırakma Allahım/ Ya çağır şurada bal yapanlarını/ Ya kovansız bırakma Allahım/ Mahyasızdır minareler, göğü de/ Kehkeşansız bırakma Allahım/ Müslümanlıkla yoğrulan yurdu/ Müslümansız bırakma Allahım/ Bizi sen sevgisiz, susuz, havasız/ Ve vatansız bırakma Allahım/ Müslümanlıkla yoğrulan yurdu/ Müslümansız bırakma Allah'ım.”(ANKA)