No panik, no heyecan!
MUSTAFA MUTLU
Son günlerde bir panik havası esiyor birilerinde... Yüzleri asıldı, dilleri damakları kurudu, elleri titriyor.
O kadar öfkeliler ki; patlamak için dokunmayı bile beklemiyorlar.
Gazetelerini açıyorsunuz; akıllarınca olup bitenle dalgalarını geçiyorlar ama... Tırstıkları öyle açık ki!
Televizyonlarına çıkan “kadrolu dalkavukları” bile keyifsiz...
Çünkü ilk kez ciddi bir rakip var karşılarında:
O da “halk” diyor... O da “merdiven altında çalışan başörtüsüz kızlar”a sahip çıkıyor... O da “yoksulluk” vurgusu yapıyor... O da emeklinin, esnafın, işçinin haklarının verilmesinden söz ediyor...
Bu konularda barutlarını çoktan bitirmiş olanlara inat; o da “iktidar” olmakta kararlı...
Hem de “dini” ve “etnik kimliği” siyasete alet etmeyi, onursuzluk sayarak!
Bir yerlerden icazet almadan...
Sınırlara mahkemeler kurdurmadan...
Yıllardır susuzluktan kuruyan topraktan fışkıran yeraltı suyu gibi yeşertiyor umudu gittiği her yerde...
***
“Lafla peynir gemisi yürümez... İşsizliği bitirecek formülün varsa açıkla arkadaş” diyorlar...
“Aile sigortası” diye bir kavram atıyor ortaya, boş olmadığını göstermek için...
Hayatta belki de ilk kez duydukları bu kavram bile, paniğin büyümesine neden oluyor!
***
Geçmişinde tek “şaibe” yok üstelik... Hırsızlık yok... Naylon faturacılık yok... Hazine arazisini işgal yok!
Çocuklarını en iyi okullarda okutmuş; ama arkadaş bursuyla değil, memur maaşıyla!
İyi bir semtte, iyi bir apartmanda oturuyor; ama “müteahhide yaptığı kıyak” karşılığı ucuza alınmış bir daire değil bu...
Hayatlarında doğru dürüst hiçbir iş yapmamış şımarık zengin çocukları ‘twitter’ da ahkâm kesiyorlar önünü tıkamak için:
“Marka gömlek giyiyor, böyle mi halkçılık yapacak” diye...
Çıkıyor; kızmadan, sinirlenmeden yanıt veriyor:
“Parasını kendim verdim, kurultay için aldım. Bu markayı da ilk kez sizden duyuyorum.”
***
Ne Ergenekonculuğunu bırakıyorlar onun, ne de Aleviliğini...
Üstelik “sözde Alevi açılımı”nı destekleyen şarlatan kalemler bunlar!
Yürek Selanik olmuş hepsinde... Çırpındıkça batıyorlar.
Ankara’dan doğan güneş ülkeyi ısıtırken, onların içi üşüyor.
Karanlıklar aydınlanırken, onların yüreği kararıyor.
Seksen yaşındaki okurum Sakine Teyze, “Uzun zamandır ilk kez bu kadar mutluyum” diye gözyaşları içinde haykırırken telefonda; onlar bu gözyaşına bile hakaret ediyor, “Timsah gözyaşları” diyerek...
***
Bunları yazdığımız için bize de “candaş, yoldaş medya” diyorlar. Yani; hem Aleviliğe, hem solculuğa dokunduruyorlar!
“Yurttaş medya” olduğumuzu en iyi onlar biliyor oysa...
Bize çamur atarak; yurttaşın sesini duyurmaktan, ayna olmaktan vazgeçeceğimizi, susacağımızı sanıyorlar.
Bilmiyorlar ki; bu saatten sonra biz sussak bile, susmaz bu halk...
Su bendinden taştı, sel büyüyor!
***
GÜNÜN SORUSU
Başbakan, maden faciasından sonra, “Bu sektörün kaderinde bunlar var” demişti ya... Okurlarımızdan Metin Yaykınlıoğlu, dün Antalya’da meydana gelen ve çoğu Rus, 16 kişinin öldüğü, 25 kişinin de yaralandığı trafik kazasından sonra soruyor:
Sayın Başbakan şimdi de, “Türkiye’de trafiğe çıkanların kaderidir bu... Türkiye’ye gelen turistler, bunu göze alarak geliyorlar” diyecek mi?
***
Saçma sapan sözler!
BDP Genel Başkan Yardımcısı Gülten Kışanak, Kemal Kılıçdaroğlu’nu eleştirerek, “Bilmiyorsa gitsin baksın ve öğrensin. Kürtler yoksul olduğu için Kürt sorunu çıkmadı, Kürtler farklı bir kimliğe sahip oldukları için yoksulluğa mahkûm edildi” demiş...
***
Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre; Güneydoğu Anadolu’da kişi başına yurt içi gelir 5.263 dolar.
Yani; Güneydoğu bu gelirle, Batı Karadeniz, Batı Marmara, Orta Anadolu, Doğu Karadeniz, Ortadoğu Anadolu ve Kuzeydoğu Anadolu bölgelerini geçiyor.
Şimdi Kışanak’a soruyorum: Madem Kürtler, Kürt oldukları için yoksullaştırıldı; o zaman bu altı coğrafi bölgenin insanı neden yoksullaştırıldı? Onların suçun neydi?
Gülten Hanım haklı; bilmeyenler gidip bir yerlere bakmalı ve öğrenmeli...
Ama... Önce kendisi!