Yüzbinler saatler öncesinden İzmir'de, Gündoğdu Meydanı'nda yerini aldı. İzmir'in birçok ilçesinden yurttaşlar teknelerle Gündoğdu Meydanı'na doğru yola çıktı. Türk bayrakları ile milli marşları söyledi. Yüzbinlerce yurttaş, Ekrem İmamoğlu'nun "Yolumuz uzun, heyecanımız yüksek, gençliğimiz var. Biz, adalete susamış, demokrasiye inancı tam, Türk gençliğiyiz ve de asla vazgeçmeyeceğiz" sözleri eşliğinde slogan attı.
ÖZGÜR ÖZEL KÜRSÜYE ÇIKTI
CHP lideri Özgür Özel, Nazım Hikmet'in 'Davet' şiirini okuyarak kürsüye çıktı. "Dörtnala gelip Uzak Asya’dan Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket, bizim" dizeleri ile sözlerine başlayan Özel'in konuşması şöyle:
“Bugün çocuk yaşta geldiğim, büyüdüğüm, okuduğum kentteyiz. Bildiğim bir kentteyiz. Burası Gündoğdu Meydanı, az ilerisi Gazi Bulvarı. Onun bir yanı Fevzipaşa Bulvarı. Fuar’ın beş kapısı var; birinin adı Lozan, biri Montrö, 26 Ağustos, 9 Eylül, Cumhuriyet. 26 Ağustos, Büyük Taarruz. 9 Eylül, Büyük Zafer, kurtuluş. Elbette Cumhuriyet ve elbette Lozan. Sonuna kadar Montrö. İşte İzmir… Meydan’ın adı; Fahrettin Altay, Durduğunuz cadde, Atatürk Caddesi. Hemen arkası, Cumhuriyet Bulvarı. Bu semtin adı, Alsancak. Koca bir şehir adeta Kurtuluş Savaşı müzesidir. Bu şehir, milli mücadelenin yaşayan açık hava müzesidir.
Bugün bu meydanda milyonlar bir aradayız. 106 yıl önceki aynı ruhla bir aradayız. Bugün 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı. 106 yıl önce bugün Anadolu’nun en kara günlerinde Mustafa Kemal, bu milletin istiklal mücadelesini Samsun’dan başlattı. Biz de 19 Mart darbe girişimi sonrası demokrasi ve özgürlük mücadelemizi ilk Samsun’dan başlatmıştık. O gün de Türk milletinin özgürlüğü tehdit altındaydı, bugün de öyle. O gün de iktidarda olanlar şahsi menfaat peşindeydi, bugün de öyle. O gün de küresel güçlerin himayesinde milleti perişan etmekte bir sakınca görmüyorlardı, bugün de öyle. Mustafa Kemal, İngiliz esiri saray ahalisine nasıl bayrak açtıysa, biz de bugün emperyalizme memur olmuş bir azınlık hükümetine karşı demokrasi bayrağını Gündoğdu’dan açıyoruz. Mustafa Kemal millete güvendi. Millet de ona yoldaş oldu. O mücadele Lozan Antlaşması ile taçlandı.
İşte Cumhuriyet Halk Partisi Sevr’i yırtıp atanların, Lozan’ı yapanların, yedi düvele bir ülkenin tapu senedini kabul ettirenlerin partisidir. Lozan, bu milletin hiçbir güce boyun eğmeyeceğinin en temel belgesidir. Milli mücadelede o azmi gösterenlerin arasında bu milletin Türkleri - Kürtleri, Alevileri - Sünnileri yani bu ülkenin tüm renkleri vardı. Bugün de bu meydanda Türkiye’nin tüm renkleri ile bir aradayız. Türkiye'nin tüm demokratları ile bir aradayız. ‘Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz’ diyenler hep birlikteyiz. Farklı düşünse de demokraside buluşanlar…
Ekrem İmamoğlu’nun da Selahattin Demirtaş’ın da Ümit Özdağ’ın da hakkını savunabilme, hepsine birden özgürlük talep edebilme cesareti demokratların göstereceği bir cesarettir. Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz. İşte bu meydanlardan yükselen bu ses, bu hep birlikte yükselen bu ses varsa otokratlar korkar, diktatörler korkar. Çünkü bilirler ki demokratlar birdir, birliktedir. Hedefleri; hep birlikte olmaktır. Hedefleri; zulmü, esareti bitirmek, özgürlüğü getirmektir. Burada olanlara selam olsun. Türkiye’nin cesur yürekli demokratlarına, sosyal demokratlara selam olsun. Muhafazakar demokratlara, milliyetçi demokratlara, liberal demokratlara, sosyalist demokratlara, Kürt demokratlara, Türkiye’nin bütün demokratlarına selam olsun. Helal olsun.”
ERDOĞAN'A SESLENDİ: 'KORKAN GÖRÜYOR MUSUN?'
“Bu ülkeyi sandık olmadan yönetmek isteyenlere karşı demokrasiyi kurup sandıkta yarışmak için bir aradayız. 19 Mayıs ile başlayan mücadele bir halk hareketidir. 19 Mart darbesine karşı direniş de bir halk hareketidir. Bilinsin ki bu topraklar, celladına dua eden kulların değil; zalime diz çökmeyen özgür milletin topraklarıdır. Gündoğdu Meydanı’nı görmeyenler görsün. Ey Erdoğan, Gündoğdu Meydanı’nı görüyor musun? Sen rakiplerini hapse atarak kazanabileceğini sandın. Sen gençleri zindana atarak korkutabileceğini sandın. Bu meydanda hiç korkan görüyor musun, hiç korkak görüyor musun? Biz korkuyu evde bıraktık. Çünkü bu Cumhuriyet’i kuranlar, korkmadılar. Korkmayanlar kurdu Cumhuriyet’i. Korkmayanlar koruyor. Biz de korkmuyoruz. Senin zulmüne teslim olmuyoruz. 19 Mart’tan bu yana Samsun’daydık, Yozgat’taydık, Mersin’deydik, Konya’daydık, Van’daydık. Oralarda dedik ki, ‘Artık eski siyaset yok. Artık hiç kimsenin kalesi, kaleleri yok. Birileri nasıl söylerse söylesin samimi kanaatim odur ki, İzmir Cumhuriyet Halk Partisi’nin değil; Cumhuriyet’in ta kendisinin kalesidir. Şehirleri birilerinin kalesi görenlere sesleniyoruz.
Cumhuriyet’in kalesinden, milletin kalesinden sesleniyoruz. Kale siyaseti, kutuplaşma siyaseti, karşısını şeytanlaştırma, kavgadan medet umma siyaseti bitmiştir. Kaleler bitmiştir. Kaleler milletindir, Cumhuriyet’indir. Tüm kalelerimiz bu milletin istikbaline feda olsun. Artık arkasında milletin desteği olmayan bir iktidar var. Olsaydı darbeye kalkışmaz, sandıktan korkmazdı. Artık devletin de milletin de itimat etmediği bir iktidar ile muhatabız. Eğer korkuyor olsaydı, üç savcının, üç gizli tanığın arkasına saklanmazlardı. Artık sıcak salonlardan halkın içine çıkamayan bir iktidar var. Meşruiyeti kalmamış, tükenmiş, yaşlanmış bir iktidar var. Milletin gönlünden düşmüş, gözünden düşmüş. Şu anda anketlere göre ikinci parti olmuş ve beşinci parti ile kol kola girmiş ayakta kalmaya çalışan bir ittifak var. Tavlacılar bunlara iki - beş, pencüdü ittifakı diyorlar. İki - beş iktidarının, bu bir avuç insanın bugün millete istikamet çizmeye çalışmasını izliyoruz. Milletin rızasını alamayanlar, ülkeyi vesayetle yönetmek istiyorlar. Unutmayın. Cumhuriyet Halk Partisi var oldukça, bu meydanlar doldukça, artık hiç kimse bu millete istikamet çizemeyecektir. bunu herkes böyle bilsin.”
"GENÇLER HÜRRİYET MEŞALESİNİ ALMASAYDI İBB'DE KAYYUM VARDI"
“Türkiye’de özgürlük mücadelesinin meşalesini hep gençler yaktı. İstanbul işgal olduğunda ilk eylemler, ilk mitingler Darülfünun'da, İstanbul Üniversitesi'nin önünde İstanbul Üniversitesi’nin öğrencileri ile başladı. Reformları savunanlar Genç Osmanlılar’dı. Meşrutiyeti ilan edenler, Jön Türkler’di. Kurtuluş Savaşı’nı veren, 38 yaşında Samsun’a çıkan Mustafa Kemal gibi boynunda idam fermanı ile yola koyulanlardı. Emperyalizme karşı duran gencecik Denizler ve arkadaşlarıydı. O mücadele halen devam ediyor. Bugün Cumhuriyet Halk Partisi vatan ve hürriyet mücadelesini devam ettiren gençlerin partisidir.
Cumhuriyet Halk Partisi, hiç yaşlanmayan ve yaşlanmayacak olan tüm gençlerin, her yaştan gençlerin partisidir. Nasıl ki 106 yıl önce başlayan mücadelenin meşalesini gençler taşıdıysa, bugünkü mücadelenin meşalesini de gençler taşıyor. Bugün Berkayların, Esilaların, Tahaların, Muhammedlerin, Esmaların elinde Namık Kemallerin, Hasan Tahsinlerin, Deniz Gezmişlerin, Ali İsmail Korkmazların hürriyet meşalesi vardır. O gün Namık Kemaller, Hasan Tahsinler, o hürriyet meşalesini taşımasalardı bugün Cumhuriyet yoktu. Yine o gençler Saraçhane’de meydanlara akıp 100 binler, milyonlar olup, o özgürlük meşalesini, hürriyet meşalesini almasalardı bugün İstanbul Büyükşehir’de kayyım vardı. Atatürk’ün partisinin başında kayyım vardı. Korkmayan, sinmeyen, hapse atılsa da susmayan o gençlerin hepsinin alnından öpüyoruz.
Bugün ezbere konuşmalarda gençlerin geleceğimiz olduğu söylenir. Yanlış ve eksik. Gençler bu memleketin elbette geleceğidir ama en çok da bugünüdür. Herkes oturduğu yerde beklerken meydanlara inen gençlerdir. Burası Türkiye Cumhuriyeti’dir. Burada gençler itaatkar değil; cüretkar olurlar, cesaretli olurlar. Eğer geçmişte cüret etmeselerdi, cesaret göstermeselerdi 15 Mayıs günü İzmir işgal olurken, ‘Sen başla, gerisini getiren çıkar’ deyip ilk kurşunu sıkmasalardı, esaret altındaydık. 19 Mart darbesine karşı 23 Mart günü büyük devrimi yapmak üzere 15,5 milyon insanın meydanlardan koşması, oy kullanmaya gitmesi, tarihin akışını değiştirmesi, 19 Mart gecesi her yaştan gençlerin ama en çok da üniversiteli gençlerin verdiği cesaretledir. Gençlik ve Spor Bayramı’nda Türkiye’nin bütün gençlerinin önünde saygı ile eğiliyorum.”
VAATLERİNİ SIRALADI
“Gençler bugün ağır sorunlarla boğuşmaktadır. Sınıfsal bir mücadeleye dönüşen kaliteli eğitime erişmek sorundur. Barınma meselesi sorundur. Yüzde 40’a ulaşan genç işsizliği sorundur. Hayat pahalılığı, düşmeyen enflasyon sorundur. İfade özgürlüğü, gösteri özgürlüğü önündeki engeller sorundur. Bugün 10 gencimizden yedisinin yurtdışında hayal kurması sorundur. Herkes kendine göre bir beka tarifi yapıyor. ‘O beka sorunu, bu beka sorunu’ diyor. Buradan açıkça ifade etmek isterim ki dünyanın gelişmiş ülkelerinin gelip Türkiye üzerinde hesap yapması, hayal kurması beka sorunu değildir. Onu bir kez denediler, buradan denize döküldüler. Evelallah sonları değişmez.
Dünyanın gelişmiş ülkelerinin gelip burada hayal kurması beka sorun değildir ama Türkiye’nin gençlerinin dünyanın gelişmiş ülkelerinde hayal kurmaları, bir gelecek tasarlamaları, ‘Fırsatını bulursam giderim, dönmem’ demesi işte biz bununla mücadele emek, gerçek beka sorununu görmek ve gençlerimize yeniden bu güzel memlekette hayal kurdurmak durumundayız. Onlar bu memleketin gençleridir. Bu güzel memleket ve Cumhuriyet onlara emanettir. Bugün ne eğitimde, ne istihdamda görünen 3,5 milyon genç var maalesef. Onlara yeni bir deyimle ‘ev gençleri’ diyorlar. Avrupa dert ediyor bunu, Avrupa’daki oranı yüzde 6. Bizdeki oran, en iyimser tahmin ve hesapla yüzde 25. 10’uncu Yıl Marşımızda 10 yılda 15 milyon genç yaratmakla övünüyorduk. Cumhuriyet, 10 yılda her yaştan 15 milyon genç yaratmıştı. Bu iktidar, 23 yılda her görüşten 3,5 milyon genci evlere kapattı. Biz bu ülkeyi gençlerle kuran, gençlerle kurtaran bir gelenekten geliyoruz. İktidar olduğumuzda da bu gençlerle birlikte yöneteceğiz.
Gençlere yasakların yasak olduğu bir Türkiye vaat ediyoruz. YÖK’ü kaldırıp üniversiteleri özgürleştireceğiz. Nitelikli eğitimi herkese ulaştıracağız. İktidarımızda liseyi bitiren her genç, çok iyi bir yabancı dil bilecek ve dünya ile rekabet edecek teknolojik donanıma sahip olacak. Kayırmacılığı bitireceğiz. Ant olsun ki kamuda mülakatı kaldıracağız. Yurt kapasitelerini artıracak, burs ve kredi tutarlarını yaşanılabilir seviyeye yükselteceğiz. Gençlerin iletişim özgürlüğünü, ulaşım özgürlüğünü, sosyal aktivite özgürlüğünü, bunlara kolay erişmelerini mutlaka sağlayacağız. Hepsine Avrupa standartlarında, bu teknolojilerden yararlanma, ama gelir durumuna göre ücretlendirme vadediyoruz. Vize sorununu kökten çözeceğiz. Avrupa Birliği’ne tam üye olmuş bir Türkiye’yi kuracağız. Bu ülkeyi gençlerin ülkesi yapacağız. Yasaksız ve vizesiz Türkiye’yi iktidarımızın ilk yıllarında hayata geçireceğiz.”
ERDOĞAN'A MEYDAN OKUDU
“Bugün 19 Mayıs. Bir başka tekerrürle 19 Mart darbesinin de 60’ıncı günü. Bu iktidar 19 Mart’ta millete rağmen bir işe kalkıştı. O günden bugüne İstanbul’da, Anadolu’da meydanlardayız. 19 Mart, Erdoğan’ın seçimi çoktan kaybettiğinin kendince itirafıdır. Sayın Erdoğan karşısına mertçe çıkan, daha önce onun adaylarını dört kez yenen, ‘Ben bu ülkeyi senden daha iyi yönetirim’, ‘Biz bu ülkeyi sizden daha iyi yönetiriz’ diyen rakibiyle baş edemeyince onu hapse atmıştır. Demokrasiyi, istediği yerde inilecek, istediği yerde binilecek bir tramvay olarak görenler, yenilgiyi ilk kez tattıklarında o tramvaydan apar topar inmeyi tercih etmişlerdir.
Dünyada iki tür darbe var. Bu; ya askeri darbe oluyor, ya sivil darbe. İkisinin de bir darbe planı, elbette başında bir cuntası ve elbette bir karargahı var. Türkiye’de yaşanan 19 Mart darbesinin karargahı saraydır, Beştepe’dir. Silahı yargıdır. Ve bu silahın mühimmatı, bu silahın kurşunu yalandır, iftiradır. Darbeciler bu kez kamuflajla değil, cübbeyle gelmiştir. Çünkü Erdoğan İmamoğlu ile, Ekrem Başkanımız ile sandıkta yarışmaktan korkmuştur. Ekrem Başkanımız aday olacağını açıkladıktan sonra, önce 18 Mart’ta, bir iftar vaktinde 31 yıllık diplomasını iptal ettiler. Yetmedi, takip eden sahur vaktinde yüzlerce polisle evini bastılar. Ama 60 gün geçti, halen daha hiçbir iddialarını ispat edemediler. Adı olmayan, yüzü olmayan gizli tanıkların arkasına saklandılar. Ve öyle bir noktaya geldik ki ne yalanlar, ne iftiralar attılar.
Ergenekon ve Balyoz kumpaslarındaki gibi, İstanbul seçimlerini iptal ettiklerinde olduğu gibi bu millete yine bir kumpas kurdular. Bu Erdoğan zaman zaman grup toplantılarında, zaman zaman bazı mitinglerde kurmaca videolarla milleti kandırmaya çalışıyor ya. Biz onun gibi yapmayalım. Biz size, millete, İzmir’den onu ve yalanlarını izletelim. Bir görün bakalım geçmişte ne demiş, ne olmuş? Bir izleyin bakalım bu Erdoğan’a inanılacak bir taraf var mıymış, yok muymuş?