Kitabın adı: ‘Kocan Kadar Konuş’. Yazarı Şebnem Burcuoğlu. DeX Plus’tan çıktı. Görün bakın, ‘bestseller’ olacak. Yüzde 100 bir Türk kızı romanı. “O da ne?” deyin. Dediyseniz hemen anlatayım…
KOCA BULMAYA KODLANMAK
‘Kocan Kadar Konuş’, yüzde 100 bu toprağın kızlarının, yani bizlerin, çocukluktan itibaren nasıl evlenmeye, daha doğrusu koca bulmaya kodlandığımızın hikâyesi.
Bu acıklı halimizi, Şebnem inanılmaz komik bir şekilde anlatmış.
Roman yazmamış, yüzümüze ayna tutmuş!
Gerçekten son zamanlarda okuduğum en eğlenceli iş.
ERKEĞİ KAFESLEME TAKTİKLERİ
Romanın kahramanı Efsun, koca değil, gerçek aşkı arayan bir ‘ayrık otu.’
‘Kürk Mantolu Madonna’ gibi bir aşk yaşamak istiyor, hayali arkadaşı da Sabahattin Ali.
Fazlaca okuyor ve düşünüyor…
Numara yapmayı bilmediği için de erkeklerden kazık yiyor.
Evlere şenlik bir ailesi var, romanda oya gibi işlemiş Şebnem onları.
Dizi film izler gibi seyrediyorsunuz.
Anneannesi teyzesini, annesi iki kız kardeşini, üst komşularını…
Yani sizin çevrenizde kimler varsa onları…
Ki onlar, Efsun’a, kadınlığı öğretmeye kararlılar!
O da canına tak ettiğinden eski aşkı Sinan’ı kendine bağlamak için, çevresindeki kadınların taktiklerini uygulamaya karar veriyor.
BUYRUN TAKTİKLERDEN BAZILARI
Taktikler de evler şenlik, sadece bir kısmını alabildim buraya, gerisini kitaptan okursunuz artık…
Bakar mısınız şunlara:
1-Telefon mesajına asla hemen cevap verme.
2-Futboldan anlıyormuş gibi yap.
3-Masada asla kendin sipariş verme. Adam seni muhtaç bir kedi yavrusu sansın.
4-Seni almaya geldiğinde asla hemen aşağıya inme. 10 dakika merdivenlerde durup adamı beklet.
5-Sakın ama sakın ilk akşamdan öpüşme.
6-Hoşuna gitmeyen bir şey yaptığında, asla onu anlamaya çalışma. Hemen trip at.
7-Bunlardan sonra adam köpek olmazsa gel bizi bu. Yırtar atarız valla kitabı…
SOL YANAĞI GAMZELİ KADIN
Ben tabii bu kitabı nasıl bir kadının yazdığını fevkalade merak ettim.
Ve işte karşımda Şebnem Burcuoğlu.
Üzerinde kıpkırmızı bir palto, prenses gibiydi.
Altı çizili bir güzellik değil, inceden yakalıyor insanı.
Bir gazetenin insan kaynakları kurumsal ilişkiler direktörü.
Hayatında ilk kez böyle bir kitap yazıyor ve çok heyecanlı. Okuyanlar çok sevmiş ve evlilik baskısına sinir olduklarını göstermek için kitabın kapağıyla fotoğraf göndermeye başlamışlar.
Önce Bilkent’i, sonra Boğaziçi’ni bitirmiş.
Bir sürü ilgi alanı olan bir kadın.
Yazı yazıyor, doğum fotoğrafları çekiyor, salsa yapıyor, üstelik Türkiye Salsa Şampiyonu. Şarkı söylüyor, bir sürü reklam filminde rol almış, sevdiği fotoğrafçılara modellik de yapıyor, ama bunları sen sorarsan anlatıyor.
Çok renkli.
Bir sürü yeteneği var, kadın bir cevher.
Ama bir yıldır yalnız.
Çok sevdim onun bu soylu ve yalnız halini.
Sol yanağında şahane bir gamze var.
Tek başına duruyor, derin bir gamze.
Dedim ki, “Orada çıplak bir adam görüyorum. Üç vakte kadar âşık olacaksın, yüzün yine böyle gülecek ve o adam, o gamzenin içine yerleşecek!”
Muzip bir kahkaha attı.
Kırmızı paltosunu giydi, gitti.
Okuyun kitabını seveceksiniz…
Buraya sığmadığı için röportajın geri kalanı salıya…
Kitabın adı boşuna ‘Kocan Kadar Konuş’ değil. Varlıklı bir koca, bir kadın için ‘iktidar’ demek. ‘Doğru karatla gelmek’ diye bir şey var. Neden tektaşının fotoğrafını Facebook’ta paylaşıyor? O iktidarı diğer kadınların gözüne sokabilmek için. Düğünler niye bu kadar büyütülüyor? ‘Gelin’ istediği için. O şaşaayı ne kadar gözler önüne sererse, o kadar büyük oluyor zaferi. Bir arkadaşım, kocası Sevgililer Günü’nün akşamında kendisine çiçek verince adamı fırçalamıştı. Çiçeği ofisine göndermeyip, kendisine baş başalarken verdiği için!
‘Kocan Kadar Konuş’ zekice yazılmış, komik, eğlenceli ve zıpır bir kitap. Nerden esti?
-Doğdumuzdan bu yana kulağımızda eksik olmayan bir uğultu vardır. Ortakulak iltihabı zannnedersin, ıh ıh. Birileri sürekli “İste kızım iste, Allah istedikçe verir!” diye fısıldar. İstemen gereken, hayırlı bir kocadır. “Eyüp Sultan’a git!” denir. “Eyüp Sultan olmadıysa, Aya Yorgi!” “Aya Yorgi’de de olmadıysa, sen de kesin büyü var!”dır. Bunlar, o kadar hayatımızın içinde şeyler ki. Bir kere 30 yaşına geldiysen sana sorulan ilk soru, “Niye hâlâ evli değilsin?” olur. Ya da biriyle flört etmeye başlarsın, “Eee adını ne zaman koyuyorsunuz!” Mahmut! Al koydum adını! Varsa yoksa izdivaç ve koca. İşte ben de canıma tak eden evlilik baskısını yazdım ve kahramanım Efsun’u yarattım…
Sen de yaşadın yani bunları?
-E tabii. Ben de Türk kızıyım, neyim eksim! Bir süre sonra şunu da fark ettim: Sadece toplum değil, bir ‘akran baskısı’ da oluyor. Kendi aramızda konuşurken, birbirimizi doldurmaya başlıyoruz. Hani ortaokulda bir arkadaşın Ugg bot alır, beğensen de, beğenmesen de sen de gider alırsın ya işte öyle garip bir ‘hava akımı’ oluyor. 30’una geldi ve evlenmedin mi? Evyah yani! Kitabın çıkış noktası buydu. Çok sıkıldım ve kendimi bu hava akımının dışına atmak istedim. Ve işte böylece ‘Kocan Kadar Konuş!’ çıktı.
Her şey bu mu yani bu toplumda? Başarılı bir izdivaç, havalı bir koca? Yıllarca okumanın, master’ların, doktoraların, onca yeteneğin, çalışıp, didinmenin hiç mi önemi yok?
-Ay hem ne kadar var! Ama işte bizim toplumumuzda, iyi bir izdivaç, her şeyin üstüne çıkıyor. Benim, evlilik baskısıyla alakası olmayan bir ailem var. Ama bir gün dolabımda fark ettim ki, çeyizim duruyor. “Bu ne?” dedim. Utana sıkıla “Yanlış anlama ama çeyizin!” dediler. İnanamadım. Meğer danteller, örtüler, çarşaflar, tost makinesi ve su ısıtıcısına kadar aklına gelebilecek her şeyi alıp, dolapa istiflemişler. Bir gün evlenirim diye. Babaannem, 30’uma gelene kadar “Senin başın bacadan çıkmadı, daha evlenmek için vaktin var” derdi. Ne zaman 30 oldum, “Kızım başın bacadan çıktı artık” demeye başladı. Baskı yapmak istemeyen bile baskı yapıyor aslında! O açıdan hepimiz kitabın kahramanı Efsun’uz. Ben de... O yüzden artık bir takım özelliklerimi erkeklerden saklıyorum…
Nasıl yani??
-Bizim toplumumuzda bir erkek, bana ya da benim özelliklerime sahip bir kıza yaklaştığında, önce çok takdir ediyor. “Vay canına!” diyor, “Onu da mı yapıyorsun, bunu da mı yapıyorsun?”
Sen mesela ‘Türkiye Salsa Şampiyonu’ymuşsun…
- Evet asla söylemiyorum! Hasbelkader duyarsa duyuyor, ben lafını bile etmiyorum. Zaten böyle birine dönüştüğümü fark ettiğimde bu kitabı yazmaya karar verdim.
Neden özelliklerini, yeteklerini gizliyorsun ki…
-Çünkü gizlemezsem, erkeğin iktidar alanını zedeliyorum. Ona büyük bir tehdit oluşturuyorum. Aslında erkek, “Kadın kedi gibi yanımda dursun, ben de kuş gibi koruyayım” istiyor. Ama sen bütün özelliklerini ortaya dökensen, ‘fazla’ oluyorsun. Fazla olmak kötü bir şey mi? Hiç değil, aksine güzel bir şey. Ama işte benim çevremde fazla olduğunu, zeki ve yetenekli olduğu gizleyen o kadar çok kadın var ki…
YÜZDE 100 TÜRK KIZI
*Geçenlerde birine dedim, “Düğün Dernek “filmine gittim, çok komikti!”
“Türk filmine mi gidiyorsun sen?” dedi. Ben de dedim ki “Türküm ben. Sadece Passolini mi izlemek zorundayım? Onu da, bunu da izleyemez miyim? Nesi ayıp ki bu Türk filmi izlemenin?”
Ben Türk müziği de dinliyorum. Göbek de atıyorum. Eve girerken ayakkabılarımı çıkartıyorum. Evde terlikle dolaşıyorum. Pijama giyiyorum. 30’larına basar basmaz evlilik saplantısına kapılıyorum. Çok nevi şahsına münhasırız biz Türk kızları. Kimselere benzemeyiz.
*İster Kanyon kızı olayım, ister Cevahir, biri, “Kalk hadi Gültepe’de bir falcı varmış, kızım, kadın isim veriyormuş!” derse atlarım giderim!” Brezilye kızı yapmaz, Türk kızı yapar!
Bu, beni daha küçülten, daha kıro yapan bir şey değil, biz buyuz, 9/8’lik yaşıyoruz.
Bence bunlar yerilecek özellikler değil bunlar, sevilecek şeyler. Kitapta da bununla dalga geçiyorum.
*Türk kızının trip atma çizelgesi var mesela. Erkek sana mesaj mı atıyor.
1- Hemen cevap vermiyorsun. 2-Bir yarım saat bekliyorsun. 3- Sonra üç-dört kelimeyi aşmayan bir cevap gönderiyorsun. Üç nokta asla koymuyorsun, iki nokta koyuyorsun. Üç nokta, yaşlı ve edebi biri olduğu, iki nokta genç ve cool olduğunu gösteriyor. Bunları ben yapmadım, romanımın kahramanı Efsun da yapmadı ve kayış bir yerde koptu…