Bodrum Kalesi Sualtı Arkeoloji Müzesi, şimdi de sergilenen çok sayıda eserin imitasyon olduğu, gerçeklerinin ABD'ye götürüldüğü iddialarıyla sarsıldı.
Bodrum Kaymakamlığı, Muğla Valiliği, Kültür ve Turizm Müdürlüğü'ne, elektronik posta ve faks mesajıyla iletilen bu iddia üzerine soruşturma başlatıldı.
Kaledeki zindan girişinde 'Tanrının bulunmadığı yer' anlamındaki Latince 'Inde deus abest' yazısının orijinal olup olmadığı tartışmaları sürerken, Bodrum Müzesi'nde görevli olduğunu belirten bir kişi tarafından Bodrum Kaymakamlığı, Muğla Valiliği, Bodrum Müzesi ile Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü'ne dün gönderilen elektronik posta ve faks mesajları şok etkisi uyandırdı.
İhbarda müzenin salonlarında bulunan eserlerin büyük bir bölümünün taklit olduğu, gerçeklerinin ise eski Müdür Oğuz Alpözen döneminde müze dışına çıkarıldığı iddia edildi.
İHBARDA BULUNAN "MÜZE ÇALIŞANI" İDDİASI
"Müzede çalışıyorum işimi tehlikeye atmamak için ismimi açıklayamıyorum, özür dilerim. Müzede bir görevli" imzalı yazıda şu ifadeler yer aldı:
"Bir müze çalışanı olarak bu konuların senelerdir içindeyim. Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi'nin ana kaynağı olan INA (Sualtı Arkeoloji Enstitüsü-Instute of Nautical Archaeology in Bodrum), çıkardıklarının büyük bir kısmını yurt dışına taşır. Bir kısmını da korunma karşılığı etraftaki önemli holding sahiplerine hediye eder. Bu kadarla da yetinmeyip müzeye verilenlerin de orjinallerini değil kopyalarını teslim eder. Verilen orijinallerin de bir kısmı son yıllarda kopyalandı. Orijinaller götürüldü. Bu konuda biraz vatanını seven birkaç kişi girişimlerde bulunduysa da hemen hepsi cezalandırıldı. Şimdi müzemizin müdürü olan ve bu komplonun dışında olan Sayın Yaşar Yıldız bu yüzden defalarca Bodrum'dan sürgün edildi. Müze bahçesinde otantik cam işi yapan Server Demiriz dışarı atıldı. Konuyu tahkikle vazifelendirilen Jandarma Astsubay Sabri Göktaş, doğuya sürüldü. Bu konuyu bütün detaylarıyla ve delilleriyle ortaya çıkaran ama her nedense itibar edilmeyen dosya kendisindedir ve isteyen kişilere vermeye hazırdır."
MİT MÜSTEŞARI MÜZEYİ TERK ETTİ
Gönderilen yazıda iki yıl önce dönemin MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun'un ve Ege Bölgesi MİT Başkanı Hayri Dökmecibaşı'nın eşleriyle, arkadaşları SUTA (Sualtı Araştırmaları Teknolojisi Derneği) Başkanı Erkan Ayral ve bir çok yetkiliyle birlikte müzeyi ziyaret ettiği belirtildi ve bu ziyaret sırasındaki diyaloglar şöyle anlatıldı:
"Bu misafirleri gezdirmek için müzemiz personeli arkeolog Harun Özdaş vazifelendirildi. Gezerken Erkan Ayral tarihi som altın kadehi göstererek, 'Bu kadehi eski INA Başkanı George Bass'ın ve İngiliz fotoğrafçı Donald Frey'in evlerinde de görüp sorduğumda, bana bunların imitasyon olduğu söylenmişti. Şimdi bu da mı sahte' diye bir soru yöneltti. Harun bey, 'Evet bu da imitasyon' diye cevapladı. Bunun üzerine her eser için sayın müsteşar 'Bu da mı sahte' diye sordukça Harun bey 'Evet bu da imitasyon' diye cevap verdi. Sayın müsteşar 'Peki bunların sahicileri nerede' diye sorunca 'Ben bilemem, müdür bey bilir' diye cevaplayınca, müsteşar bey kızarak, 'Biz buraya sahte eser görmeye gelmedik' dedi ve ziyaretini yarıda keserek müzeyi terk etti. Bu olay bu kişilerden sorulabilir."
MÜDÜR ALPÖZEN'E SUÇLAMA
Bu olaydan kısa bir süre sonra da müzenin müdür Alpözen'in emriyle Zekai adlı kişiye soydurtulduğu iddia edilen ihbarda şöyle denildi:
"İnanması güç ancak bu hadise müzede el yapımı cam işleri yapan Server Demiriz tarafından cep telefonu kamerasıyla tesbit edilip, jandarma astsubayı Sabri'ye verildi. Bu teşkilatın insanları, herkesin bilip de çekindiği birkaç işadamı himayesinde her türlü kanunu hiçe sayarak memleketin sualtı zenginliklerini talan eden Amerikan INA teşkilatı ve eski müdür Oğuz Alpözen'dir."
Bu dilekçenin kendisine de ulaştığını belirten SUTA Başkanı Erkan Ayral yazılanların büyük bölümünün doğru olduğunu öne sürdü. Ayral, MİT Müsteşarı Atasagun ile müzenin salonlarını ziyaret ederken yaşandığı söylenen diyalogların doğru olduğunu belirtti, Arkeolog Harun Özdaş'ın müsteşara ve kendilerine gerçek bir tarihi eser gösteremediğini söyledi.
Erkan Ayral, "Konuyla ilgili sıkıntılar sık sık bize de iletilmiş ve birçok ünlü ve değerli ziyaretçi bu nedenle müze gezilerini iptal etmiştir. Müzede salonlardaki eserlerin gerçek olup olmadığı acilen araştırılmalı. Sahteleri ve gerçekleri ortaya çıkartılmalı" diye konuştu.
ÖZDAŞ: DOĞRUYU SÖYLEMEK ZORUNDAYIM
Bodrum Müzesi'nde 1998- 2003 yılları arasında görev yapan ve halen Dokuz Eylül Üniversetesi Deniz Bilimleri Teknolojisi Enstitüsü'nde öğretim görevlisi, sualtı arkeoloğu Harun Özdaş da, Bodrum Müzesi'ndeki değerli eserlerin gerçeğinin yerine imitasyonunun sergilendiğini söyledi.
Özdaş, "MİT Müsteşarı'na doğruyu söylemek zorundaydım. Eserlerin korunması için imitasyon müzelerde kullanılan bir tür ve yöntemdir. Bodrum Müzesi'ndeki birçok eserin imitasyon olduğunu biliyorum. Ancak gerçeklerinin nerede olduğu ile ilgili kesin bir bilgim yok" dedi.
VALİ KOÇAKLAR: İNCELENMESİ TALİMATI VERDİM
Bir görevlinin yaptığı ihbar üzerine gerekli soruşturmanın ve incelemenin başlatılması için Muğla Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü ile Müze Müdürlüğü'ne talimat verdiğini belirten Muğla Valisi Temel Koçaklar, "İmzasız ve isimsiz dahi olsa konu çok önemli ve ciddi olduğu için acilen araştırılması ve incelenmesi için gerekli talimatları verdim. Böyle hassas bir konuda, sonuçlar ve raporlar açıklanmadan bilimsel gerçekler ortaya çıkmadan konuşmak doğru değil. Ancak tüm gerçekleri ortaya çıkarmak için elimizden geldiğince hızlı ve dikkatli hareket ediyoruz" dedi.
MÜZELER ÜZERİNE OYNAN OYUNLAR
Öte yandan birden bire bu müzeyi bugünkü haline getiren eski müze müdürü Oğuz Alpözen'in böylesine karalanmasını kimler isteyebilir diye bir soru kimsenin aklına gelmedi.
Uşak Müzesiyle başlayan serüven giderek diğer müzeleride etkilemeye başladı. Ve bunun altında yatan bir başka gerçeği düşünmek için insanlar adeta başka olaylara odaklandırılrıldı.
Bunun altında ki esas gerçek şu: bugüne kadar devlet elindeki malzemeyi ve eserleri koruyamamış deniliyor. Oraya getirilen insanlar suçlanıyor.Ve bundan sonrada daha fazla artan bir tepoyla suçlanmaya devam edilecek.
Bunun altında yatan esas gerçek ise müzelerin devrinden kaynaklanıyor. Müzelirin yerel yönetimlere devrini ön gören yasa üzerinde çalışılıyor. belediye başkanları malum eşine dostuna ve yakınlarına rant kapıları hazırlarken ellerine verilen böylesine büyük hazineleri gözleri gibi mi koruyacaklar sanıyorsunuz. Şimdikinin misli misli hırsızlıklar ve eser değiştirmeler gündeme gelecek hükümet daha şimdiden alıştıra alıştıra bu kıymetli varlıklarımıza bakamıyorum elimizde ödenek yok masallarıyla halkı uyutup daha büyük soygğun ve talanlara zemin hazırlıyor. Peki bunldan kimler yararlanacak. Takibi Hükümetin partisi olan AKP'li Belediyeler faydalanacaklar.
Halen müzelerin depolarında çürüme adı altında bekletilen ve envantere girmemiş binlerce eser var bunlarda olduğu gibi devredildiği zaman bunların orada bulunp bulunmadığını kim nasıl ispatlayacak.
İşte özelleştirme falan derken sıra geldi Türkiye'nin gerçek hazinelerinin paylaşımına. Burada asıl amaç bu işte yetkin olan insanların suçlanarak susturulmaları. Bunlar susarsa bir daha kimse karşılarına çakamayacak ve istedikleri gibi at koşturacaklar. Zaten eldeki var olan eserler "gavur"tarafoından yapılmamışmı? Olsa ne olur olmasa ne olur zihniyeti budur.
Şimdi bunları bir köşeye yazın gelecekte söylediklerimiz tek tek çıkacak ve o zaman bizim kahin olmadığımızı bunları tezgahlayanları çok iyi bildiğimizi göreceksiniz,