McDonald's Türkiye Genel Müdürü Sadi Fansa, McDonald's Türkiye'nin eskiden 135 restoranla yaptığı satışın yüzde 50 fazlasını şu anda 100 restoranla yaptığını bildirerek, ''Son 5 senede birim restoran satışımızı 3,5 misli artırdık'' dedi.
Sadi Fansa, 2007 yılını planlarının çok üstünde sonuçlarla bitirdiklerini, hedefledikleri 15 restoran açılışını gerçekleştirdiklerini aktararak, ''Ancak satış ve müşteri artışı olarak belirlediğimiz hedeflerin oldukça üstünde bitti. Bir önceki seneye göre toplam satışlarımızda yüzde 30'a yakın bir artış, toplam kesilen fiş sayısında da yüzde 10,5'luk bir artış meydana geldi'' dedi.
Bir fişe ortalama 2,5 kişi düştüğünü ve buradan müşteri sayısı hesaplandığında, bunun da 66 milyon civarında kişinin Türkiye'de geçen yıl McDonald's restoranlarını ziyaret etmesi anlamına geldiğini dile getiren Fansa, bunun ise günde 180 bin kişinin McDonald's'tan yemek yemesi demek olduğunu söyledi.
Fansa, geçtiğimiz yıl bazı restoranlarını daha uzun saatler açık tutmaya başladıklarını, bazı restoranlarını 24 saat açık tutar hale girdiklerini, arabaya servis hizmetini daha etkin halde sunmaya başladıklarını, ''Alo servis'' hizmetini genişlettiklerini, ayrıca daha önce bulunmadıkları Samsun, Diyarbakır, Adapazarı illerinde restoran açtıklarını anlattı.
Kendileri açısından restoran sayısından ziyade mevcut restoranların bireysel performansının daha ön planda olduğunun altını çizen Fansa, ''Türkiye'de faaliyete geçtiğimiz 1986 senesinden 2001 senesine kadar yaşamış olduğumuz tecrübe de çok sayıda restoran açmanın değil, mevcut birim restoranların satışlarını artırmanın ve onların karlılıklarını artırmanın daha önemli olduğunu ortaya koydu'' diye konuştu.
Fansa, geçmişte daha agresif olarak çok sayıda restoran açarken, bunun ekonomideki veya politikadaki değişen koşullar altında istenilen performansı vermekten çok uzak olduğunu gördüklerini ifade ederek, şöyle devam etti:
''2001-2003 yılları arasında da performansı son derece düşük olan 60 tane restoran kapattık. Bugün, eskiden 135 restoranla yaptığımız satışın yüzde 50 fazlasını, 100 tane restoranla yapıyoruz. Yani son 5 senede biz, birim restoran satışımızı 3,5 misli artırdık. Onun için daha çok sayıda restoran açmanın, (o da tabii bir strateji bir politika, biz onun deneyiminden geçtik) çok doğru bir politika olmadığı kanaatindeyiz. Şu anda çok daha az sayıda restoranla onlardan çok daha fazla satış yapar duruma geldik.''
-''2008'DE 70 MİLYONU AŞKIN KİŞİYE HİZMET GÖTÜRECEĞİZ''-
Sadi Fansa, bu yıl 13-15 civarında restoran açmayı, uzun saatler ve 24 saat hizmet konusunda daha fazla sayıda uygulama hedeflediklerini belirterek, açmayı planladıkları restoranların, bulunmadıkları ve eskiden bulunup da sonradan restoranlarını kapattıkları, Gaziantep, Denizli gibi illerde olacağını söyledi.
Fansa, ''2008 senesinde tahmin ediyorum 70 milyonu aşkın kişiye hizmet götüreceğiz. Bu da hemen hemen artık bir Türkiye nüfusunun tamamını doyurur hale geldiğimizi gösterecek'' görüşünü dile getirdi.
Sadi Fansa, McDonald's'ın Türkiye'deki performansının, içinde bulundukları Asya Pasifik, Orta Doğu ve Afrika bölgesinde, sonuç ve gelişim olarak ilk 3 içinde olduğunu bildirdi.
Fansa, bu sene yeni bir ürün ilave etmeyi düşünmediklerini ancak şu anda 7 restoranda kahvaltı denemesi bulunduğunu, projenin, McDonald's'a has yeni ürünler olduğunu ve restoranların faaliyet saatlerine göre, 24 saat açık olan restoranlarda sabah saat 04.00'dan itibaren, diğer restoranlarda saat 06.30'dan itibaren kapılarını müşterilerine açmak şeklinde olduğunu, bu test çalışması başarılı olursa, senenin ilerleyen aylarında diğer restoranlarda da uygulamaya koyacaklarını anlattı.
-''SEKTÖR, HER YIL YÜZDE 10-15 BÜYÜME GÖSTERİYOR''
Sadi Fansa, Türkiye'deki fast food sektörüne ilişkin olarak da, sektörün hemen hemen yüzde 80-85'e yakın kısmının kayıtsız çalıştığını, ancak yapılan araştırmalara göre sektör büyüklüğünün 2 milyar doların üzerinde olduğunun tahmin edildiğini ve sektörün de her sene yüzde 10-15 civarında bir büyüme gösterdiğini kaydetti.
Fansa, şunları söyledi:
''(Kurumsallaşmış firma sayısı artıkça), bugün Türkiye'ye baktığınız zaman da uluslararası anlamda, uluslararası marka ve firma olarak 15-20 arasında firma faaliyet gösteriyor. Bunun dışında yine son 5-6 yılda Türkiye'de de kurumsallaşmış anlamda gelişen ve büyümekte olan firma sayısı gittikçe artmaya başlamış durumda. Onlar da franchising vererek, büyüyorlar. Bu tür firmaların sayısı artıkça hem gıda güvenliği ve standart olarak sektör daha bir üst seviyeye gelecek hem de kayıt içine alınma açısından da yine sektöre bunun olumlu katkıları olacağını düşünüyorum.''
-''FAST FOOD ZARARLIDIR DEMEK, BİRAZ İNSAFSIZLIK''-
Sadi Fansa, fast food tarzı beslenmenin zararlı olduğu iddialarına ilişkin olarak da, ''Sunduğunuz ürünler içinde kalite, hijyen, standart itibariyle zararlı bir şey kullanmıyorsanız, bunun da zararlı olması mevzu bahis değil. Sağlıksız bir ham madde kullanırsanız, sağlıksız bir ürün alırsınız. Sağlıksız bir ham maddeden sağlıklı bir ürün elde etmek mümkün değil'' görüşünü aktardı.
Türkiye'de merdiven altı diye tabir edilen şartlar altında üretim yapan ve bu ürettikleri ürünleri satan bir çok firma bulunduğunu ifade eden Fansa, ''Şimdi onlar mı sağlıklı da fast food zararlı? Orada biraz sapla samanı birbirinden ayırmak gerekiyor. Fast food zararlı diye bir şey söylemek, bence biraz insafsızlık oluyor. Bunları sağlıksız ürünlerden yaparsanız, kalitesiz ürünlerden yaparsanız onun sağlıksız olması herhalde tartışılmaz'' diye konuştu.
Fansa, her insanın günlük alması gereken kalori miktarı olduğuna değinerek, ''Kimseye biz gelip de günde 5 tane, 5 öğün hamburger ye, haftanın 7 günü hamburger ye demiyoruz. Ama insanlara alternatif olarak sunulan bir yemek çeşitleri yelpazesi içinde en sağlıklı, en düzgün, en güvenebilecekleri ortam içerisinde yemek yeme imkanı sunuyoruz. Onun için 'fast food zararlıdır' biraz insafsızlık oluyor'' dedi.
Patates kızartmasının da patlıcan kızartması gibi bir alternatif olduğunu belirten Fansa, McDonald's'ta yenilen patates kızartmasının kendi evinde yapılmış patates kızartmasından daha az zararlı olduğunu savundu.
-TRANS YAĞLAR...-
Sadi Fansa, trans yağ asidi (TFA) konusuna da değinerek, yağın, doymuş yağ, doymamış yağ, tekli doymamış, çoklu doymamış gibi bileşenlerden oluştuğunu, bu bileşenlerden birinin de kötü diye tabir edilen trans yağ olduğunu, bunun yanı sıra yine kötü diye tabir edilen başka bileşenler bulunduğunu, bunların dengesinin önemli olduğunu anlattı.
Bu bileşenlerden kötü olanların kötü kolesterolü yükseltiğini, iyi kolesterolü düşürdüğünü, iyi olanların da iyi kolesterolü yükseltiğini ve kötü kolesterolü düşürdüğünü ifade eden Fansa, McDonald's'ın Türkiye'de 1995'ten bu yana 13 senedir kızartma yağlarında yüzde yüz bitkisel bir yağ olan kanola yağı kullandığını hatırlattı.
Fansa, kanola yağının, insanlar için sağlıklı olduğu belirtilen zeytinyağına en yakın yağlardan biri olduğunu ifade ederek, kalp damar sağlığı açısından olumsuz etkileri olan, kötü kolesterolü yükselten iyi kolesterolü düşüren doymuş yağ oranının zeytinyağında yüzde 14, kanola yağında yüzde 12 olduğunu söyledi.
Kötü olan toplam yağ asitlerini yükseltirken, TFA'yı düşürmenin, hiç bir anlamı olmadığına dikkat çeken Fansa, ''Kötü olandan o bileşik kap içerisinden bir tanesini azaltıyorsunuz, öbürünü yükseltiyorsunuz. Ne oluyor toplamda? Daha kötü oluyor veya hiçbir şey değişmiyor'' dedi.
Fansa, gıda endüstrisinde kullanılan yağların bir kısmının kısmen ya da tamamen sertleştirilmiş olan hidrojenize edilmiş yağlar olduğunu, yağın hidrojenize edildikçe kalp ve damar hastalıkları için olan kötü etkilerinin de çoğaldığını aktararak, ''Bizim kullandığımız kanola yağı, erime derecesi 13-18 arası, yani normal bir oda sıcaklığında bile yağımız eriyor'' şeklinde konuştu.
Sadi Fansa, ''Trans yağ, 1'in altı olunca sıfır tabir ediliyor. Sıfır ama doymuş yağ oranı yüksek. Onu sıfırlamış olmak böylece hiçbir şey ifade etmiyor. Çünkü doymuş yağ da insana kalp hastalıkları yapan şeylerden bir tanesi'' dedi.
|