Güngör Mengi/Vatan
Haksızlık itirazı
Hakkında yazı yazdığı kişilerin “Bana haksızlık yapmışsınız” diye aramasından hiçbir yazar hoşlanmaz.
Ama sizi temin ederim ki dün Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen’i dinlerken sevindim bile diyebilirim.
Bildiğiniz gibi VATAN’ın dünkü manşetinde o vardı: “MİT vetolu müsteşar Köşk’te.”
Haber, başbakan olduğu 2002 yılında Kültür Bakanlığı Müsteşarı yapmak istediği zaman MİT’in “sakıncalı” dediği Prof. Mustafa İsen’i Abdullah Gül’ün şimdi Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri görevine getirdiğini anlatıyordu.
Ben yazımda böylesine yüksek devlet görevlerine getirilecek olan kişilerin liyakatlarını ölçmekte yargı sicillerine bakmanın yeterli olmayacağını söyledim.
“MİT beş yıl önce onu hangi nedenlerle sakıncalı bulmuştur bilmiyoruz. İnanıyoruz ki Cumhurbaşkanı Gül, kararını vermeden önce bunları sorup öğrenmiştir” dedim.
Prof. İsen dün telefonda “O MİT raporu zaten başlı başına bir haksızlıktı. Ben, atama kararnamelerini imzalamadan önce ayrı bir Köşk incelemesi yaptıran Cumhurbaşkanı Sezer’den dört yılda iki kez onay almış biriyim” dedi.
Bu arada Kültür Bakanlığı Müsteşarı sıfatıyla dört yılda verdiği hizmetin meslektaşımız Doğan Hızlan’ın tanıklık ettiği kalitesini iddiasının kanıtı olarak gösterdi.
Hızlan dün “Mustafa İsen Türk edebiyatına, kültürüne unutulmaz faydaları olan bir bilim adamı” diye yazıyordu.
Kendisi de telefonda bana “İmam hatip çıkışlıyım ama onun üstüne çok şeyler koydum” diyor, bu makama ilk defa bir kültür ve sanat adamının atanmasının kendisine önemli bir misyon yüklediğini söylüyordu.
Hakkındaki güvensizlik söylemlerini yutup susan siyasetçi ve devlet adamlarındansa itirazını seslendirenleri elbette daha çok önemserim.
Üstüne atılı şüpheleri kabul etmeyecek inanç ve cesareti gösterdiği için onu takdir ettim.
Çankaya’da iddiasını kanıtlayacağı başarılar göstermesini diliyorum.
*****
Bu referandum niçin?
Başbakan Erdoğan, partisinin il başkanlarını toplayıp 21 Ekim’deki referandum için talimatlarını verecekmiş.
O anayasa değişikliği “11’inci Cumhurbaşkanı” için yapılmıştı.
Ama referandumdan önce 11’inci Cumhurbaşkanı’nı yeni meclis seçti, işi bitirdi.
Geriye kalan mesele, cumhurbaşkanını bundan böyle halk mı seçsin, yoksa yetki yine mecliste mi kalsın?
Eğer AKP iktidarının “sivil anayasa” yapma hazırlığı, siyasi gündemi oyalamak için üretilmiş bir oyuncak değilse cumhurbaşkanını kimin seçeceği o yeni anayasada belirtilecektir.
Anayasa da sonunda tüm olarak halkın kabulüne referandumla sunulacaktır.
O zaman sadece “cumhurbaşkanını kim seçsin?” diye 21 Ekim’de referandum yapmanın anlamı ve amacı ne?