RUHAT MENGİ
Buna rağmen gemiyle ilgili hiçbir garantinin oluşturulmamış olmasının doğrudan Başbakan’ın sorumluluğunda olduğunu” söylemiş ve “İsrail suçludur ama hükümet ve Başbakan da bunun hesabını vermek zorundadır. Basın bunları soracağına hükümete yağ çekmekle meşgul. Tüm yanlışlarını örtbas etmeye çalışıyorlar” demiş.
Şener, AKP’nin herhangi bir milletvekili değildi. Hükümetin içinde yıllarca “partinin ilk üç isminden biri” olarak, Başbakan Yardımcısı olarak görev yaptı, bu konulardaki yöntemleri, işleyişi ondan iyi bilen olamaz. Bu nedenle de 9 can kaybının bulunduğu (ayrıca hepsi de Türk), doğal olarak ülkeyi günlerce kilitleyen, günlerce ülke içinde ve dışında siyasi polemiklere hatta neredeyse bir savaşa neden olacak bir olayda söyledikleri mutlaka dikkate alınmalıdır.
Kaldı ki basında yağ çeken bir kesim her zamanki gibi mevcuttu ama gerekli soruları soranlar da vardı.
Gemi yola çıkmadan önce İsrail’le hangi görüşmeler yapıldı, MİT İsrail’e neden “gemidekiler”le ilgili yanıltıcı bilgi verdi, gemide bulunanlara “müdahale olduğunda saldırıya geçmemeleri” neden anlatılmadı gibi sorular soruldu ama cevabı alınamadı.
CHP Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk de bir başka can alıcı soruyu “önerge” olarak TBMM’ye vermiş: “AKP kurmaylarının ve bakanların Mavi Marmara’da hayatını kaybedenlerin cenaze törenlerinin hepsine katıldıkları halde PKK’nın Osmaniye’de Jandarma Karakolu’na yaptığı saldırıda yaşamını yitiren (Teğmen Cumhur Akdağ’ın eşi Pınar Akdağ’ın cenaze törenine neden katılmadıklarını” soruyor.
AÇILIMA BAĞLANAN TERÖR
İki olay da aynı derecede üzücü ama Pınar Akdağ’ın cenazesine Genelkurmay Başkanı ve çok sayıda komutan katılmasına rağmen hükümetten tek kişi yok. Son derece yerinde bir soru önergesi...
Özellikle de vatandaşların, ülkenin güvenliğini sağlamak hükümetlerin görevi iken ve terör saldırıları Güneydoğu dışındaki illere sıçramışken...
Meclis’teki BDP daha bu saldırılar olmadan “bundan sonra savaş Güneydoğu’da kalmayacak” demişken... Bu tehditleri “Açılıma bağlayarak” yapmışken...
Şırnak’taki çatışmada hayatını kaybeden daha 24 yaşındaki uzman çavuş Mehmet Tez’in babası “Koca bir devlet dört çapulcuyla başa çıkamıyorsa yazıklar olsun” diye haykırıyor. Haksız mı?
Hükümet’in, sadece Pınar’ın cenazesinde de değil her şehit cenazesinde bulunması gerekmiyor mu?
*****
Burhan Kuzu ve basın ahlâkı
Birkaç gün önce Bekir Bozdağ ile Burhan Kuzu’nun konuşmalarıyla Anayasa’nın 138. maddesini ihlâl ettiklerini yazmıştım ki hemen Burhan Kuzu’dan bir açıklama geldi.
Yazdıklarımın “basın ahlâkı” ile bağdaşmadığını söyledikten sonra “Bu açıklamamı köşenizde yayınlamanız ‘dürüst gazetecilik’ ilkesinin bir gereği olmalı” diyordu.
Yazdıkları basın ahlâkıyla bağdaşmayan birinin “dürüst gazetecilik”le ilgisi olabilir mi o ayrı bir konu ama asıl konu Kuzu’nun yazdıklarının da gerçekle bağdaşmaması...
“Sözlerinin 8 Haziran’da Anayasa Mahkemesi’ne verdiği ‘ara karar’ın eleştirisine yönelik olduğunu, bir akademisyen ve siyasetçi olarak bunu eleştirmesini ‘yargıya müdahale’ saymanın ise tarafgirlik olduğunu” söylüyor.
Peki, gazetelerde yayımlanan “Sürecin sonunda Mahkeme’den ‘talebin reddine’ biçiminde bir karar bekliyoruz” sözleri yargıya, hem de yüksek yargıya müdahale değilse, vereceği kararı etkileme değilse nedir?
HANGİ ARA KARAR?
Bu sözler hangi “ara karara” eleştiridir? AYM 8 Haziran’da ara karar olarak ne açıklamıştır? Bir gazetecinin Anayasa maddesini hatırlatmasının tarafgirlikle ne ilgisi vardır?
“Millet iradesi, millet egemenliği” dillerden düşürülmediğine göre milletin egemenliğini (“yasama, yürütme ve yargı”dan) sadece “parlamento”ya indirgemek, parlamentoyu da “sadece iktidar partisi” olarak görmek hangi hukukta yazılıdır?
Değişikliği, Anayasa Mahkemesi’ne sadece CHP değil, üç partinin milletvekilleri götürmüş olmasına rağmen millete neden ’yalnız CHP’imiş gibi söylenmelidir?
ÇİFTE STANDART
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Kuzu, bir hukukçu akademisyen ve siyasetçi olarak bu soruların cevaplarını topluma açıklarsa bana yazmaktan daha iyi olur sanıyorum.
“Tarafgirlik” deyince geçen hafta TGRT’de kendisiyle aynı görüşteki 3 kişiyle yaptığı ve sunucunun;
“Anayasa Mahkemesi milleti aldatıyor mu”, “Anayasa Mahkemesi suç mu işliyor efendim, millet iradesine karşı mı geliyor” gibi görülmemiş sorular sorduğu programı herhalde çok tarafsız (!) bulmuştur.
Sayın Kuzu “ülkenin en tanınmış bilim adamlarının” katıldığı, kendisinin ve partisinden milletvekillerinin her hafta davet edildiği TV programlarını bile “tarafgir” bularak ve üstelik kendi hocasının katıldığı gün telefonla katılıp medya müdahalesi yapmıştır da ondan hatırlattım.
Karşınızda sadece “kendi görüşünüzdekiler” olunca programlar tarafgir olmuyor anladığımız kadarıyla!!