Çiçek, Bakanlar Kurulu toplantısının ardında açıklamalarda bulundu.
“Demokratik açılım” çalışmaları konusunda Meclis içindeki ve dışındaki siyasi partilerin bu sürece katılımının önemli olduğunu ve onlarla yüz yüze görüşüleceğini ifade eden Çiçek, “Bütün siyasi partilerimizden randevu talep ediliyor” dedi.
Bakan Çiçek, Türkiye'nin bu sorunu çözmesi gerektiğini de belirterek, “Çünkü bu Türkiye'nin sorunudur. Türkiye bu sorunu çözmek mecburiyetindedir” diye konuştu.
Toplantıda üniversitelerdeki öğrenim harçlarının da ele alındığını anlatan Çiçek, 1. ve 2. öğretimdeki harçlarda yüzde 8 oranında artış yaptıklarını söyledi.
Hükümet Sözcüsü Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Çiçek, Bakanlar Kurulunun üniversite öğrencilerinden alınan harç miktarlarını birinci ve ikinci öğretimde yüzde 8 oranında artırdığını bildirdi.
Çiçek, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından yaptığı açıklamada, üniversite öğrencilerinden alınacak harçlar konusuna da değindi.
Bu konuyu özellikle önemsediklerini belirten Çiçek, eğitim-öğretim yılı başlandığında üniversitelerde öğrencilerden harç alındığını anımsattı.
“Bu harçların neye göre tahakkuk ettiği, usulünün ne olduğu” konusunda bilgi vermek istediğini söyleyen Çiçek, “Çünkü bir kısım maksatlı, art niyetli, ideolojik grupların bu mekanizmaları, karar süreçlerini dikkate almadan konuyu istismar ettiklerini maalesef görüyoruz” dedi.
Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz, harçlarda birinci öğretim bakımından yüzde 8, ikinci öğretim bakımından da yüzde 8'lik bir artış yapıyoruz. Onun usulü de şöyle oluyor, devlet üniversiteleri kendi taleplerini YÖK Başkanlığına bildiriyor. Üniversiteler yüzde 300 ister, yüzde 500 ister, yüzde 100 ister. Onu biz bilemeyiz. Her üniversite kendi takdirine göre bunları yazar çizer, gönderir. Sanki Hükümet böyle bir karar almışcasına art niyetli gruplar 'Harçlar yüzde şu kadar arttı' tarzında maalesef gençliğimizin bu konudaki hassasiyetini istismar etmeye, bir kısım kanunsuz eylemlere tevessül etmeye çalışıyor.
Üniversitelerden gelen bu talepleri YÖK Başkanlığı Milli Eğitim Bakanlığına gönderir. Milli Eğitim Bakanlığı da Maliye Bakanlığı ile görüştükten, gerekli bilgileri aldıktan sonra nihai kararı hükümet verir. Dolayısıyla bu tartışmaların, bu provokasyonların sürdürüldüğü dönemde Hükümet olarak biz böyle bir karar almadık. Kararı bugün aldık. Dolayısıyla bundan evvel kim ne söylediyse, kim ne yalan ifade ettiyse bunların hepsi art niyet üzerinedir.
Bugün Hükümet olarak aldığımız karar geçmiş yıllardakine paralel olarak ve aynı usulde yüzde 8 nispetinde artırılmıştır.”
Çiçek, Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumunun, geçmiş yıllarda olduğu gibi isteyen tüm öğrencilere harç kredisi vereceğini bildirdi. Çiçek, “Bir örnek vermem gerekirse 2002'de 405 bin 791 kişiye harç kredisi verilmiş, 2009'a geldiğimizde 483 393 kişi harç kredisinden istifade etmiştir. Bu sene de ihtiyacı olan öğrencilerimiz varsa Kredi ve Yurtlar Kurumu bu kolaylığı sağlayacaktır” diye konuştu.
Harçlarla ilgili “yüzde 300-500 oranlarında zam yapılacağı” iddialarının “tümüyle yalan” olduğunu kaydeden Çiçek, “Hükümetimizin böyle bir temayülü, kararı olmamıştır” dedi.
Cemil Çiçek, harç miktarlarına yüzde 8 oranında zam yapılması kararını bugün verdiklerini yineledi.
Hükümet Sözcüsü Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, “Üzerinde çalıştığımız konu Türkiye'nin sorunudur. Türkiye bu sorunu çözmek mecburiyetindedir” dedi.
Çiçek, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından yaptığı açıklamada, toplantıda “demokratik açılımlar” konusunun da ele alındığını belirterek, bu konuya hükümetin nasıl baktığına, çalışmalara ve yöntemlere ilişkin bilgi verdi.
Bu süreçte, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlığında Milli Güvenlik Kurulu'na katılan bakanlarla iki toplantı gerçekleştirildiğini; İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın katılımıyla bir kısım basın mensubunun değerlendirme yaptığını hatırlatan Çiçek, “Bugün itibariyle bütün siyasi partilerden randevu talep edildiğini” söyledi.
Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yapmak istediğimiz bu çabanın, gayretin ne anlam ifade ettiğini kendileriyle yüz yüze görüşmek, telkinleri, tavsiyeleri var ise bunları tespit etmek, bu sürece katkı verecek herkesin görüşlerini almak noktasında yoğun bir haftaya girmiş olacağız. En başta Meclis içerisindeki siyasi partilerimiz ve Meclis dışındaki siyasi partilerimizin hepsinin bu sürece katılmasında; düşünceleri, kanaatleri neyse birbirimizi itham etmeden, birbirimizin vatanseverliğini sınamadan, herhangi bir endişe veya korkuyu topluma enjekte etmeden; doğru olan neyse kendi düşüncesini sükunet içerisinde biz bunları dinlemeye hazırız. Çünkü üzerinde çalıştığımız konu Türkiye'nin sorunudur. Türkiye bu sorunu çözmek mecburiyetindedir.
Türkiye bu sorunu çözmezse, başkaları kendi hesabına karıştırıyor. Onun için bizim sorunumuzu biz çözeceğiz, birlikte çözeceğiz. Hepimizin bu konuda söyleyebileceği nesi varsa, bunları biz saygıyla dinlemeye ve azami şekilde bunlardan istifade etmeye çalışacağız.
Üstelik bu değerlendirmeler yapılırken Türkiye'nin bir kısım temel değerleri ve kabulleri var. O çerçevede bunlar yapılacaktır. Bu ülkenin sorunlarına çözüm bulunurken demokrasi içerisinde bulunacaktır. Zaten yapılacak çalışmaların, çabanın özünde demokratik açılımlar vardır.
İkincisi, daha önceki konuşmalarımızda da hep ifade ettik, bu çabalar, bu gayretler sevgi, barış ve kardeşlik zemini üzerine inşa edilecektir ve doğru olan da budur. Bizim zaten şu ana kadar iktidarda uygulamaya çalıştığımız kardeşlik projeleridir. Üçüncüsü Türkiye üniter bir devlettir, bu çözümleri üniter devlet içinde bulacaktır.
Bütün bunlar asgariler, bunlara ilaveler de yapılabilir. Bunlar görüşmelerde zaten karşılıklı olarak ifade edilecektir. Kimin ne düşüncesi, katkısı varsa bunu gündelik siyasete kurban etmeden onun üzerine çıkarak büyük bir vatanseverlik duygusu içerisinde biz bunları derlemeye, dinlemeye, bir sentez yaparak bu sorunu çözmeye gayret ediyoruz.
Siyasi partilerimiz önemlidir, bunların hepsinin düşüncelerini alacağız. Sivil toplum kuruluşları önemlidir, bunların katkılarını alacağız. Meslek kuruluşlarının, TOBB başta olmak üzere, işçi sendikalarımızın ve benzeri meslek örgütlerinin bu konuda katkısı varsa alacağız. 'Benim de bu konuda düşüncem var, ben de bu sürece katkı vermek istiyorum' diyorsa herkesi dinlemeye, her kesimin görüşünü almaya çalışarak bu meseleyi milli bir anlayışla, birlik, beraberlik ve kardeşlik duygusu içinde çözmeye gayret edeceğiz.”
Cemil Çiçek, toplantı salonundan çıkışında, gazetecilerin sorusu üzerine “yasal olan herkesin görüşünü alarak” süreci devam ettireceklerini ifade etti.
“TEYİT EDİLMEYEN DEĞERLENDİRMELER SÜRECE ZARAR VERİR”
Bu haftanın, konunun görüşülmesi ve değerlendirilmesi açısından önemli olduğunu anlatan Cemil Çiçek, yarın İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın AKP Meclis Grubu'na bilgi vereceğini ifade etti.
Atalay'ın, davet geldiği takdirde, bilgileri diğer siyasi partilerle paylaşacağını da kaydeden Çiçek, “Netice itibariyle inşallah ülkemizin sıkıntılarının ortadan kaldırılması noktasında bu projeyi, bu çabayı, bu açılımı, bu gayreti birlikte sürdürmüş olacağız” dedi.
Bu konuda kendileri kadar basın mensuplarına da önemli sorumluluk düştüğünü belirten Çiçek, şunları kaydetti:
“Bizim ifade etmek istediğimiz husus; bizim ifadelerimizin dışında bu çabalara anlam yüklenmemesi gerekir. Bunun çerçevesini biz ortaya koyduğumuzda konunun bu çerçevede değerlendirilmesi icap eder. Aksine bir konu bir kısım yerli yersiz tartışmaları da gündeme getirir.
Ben sizlerin haber alma anlayışına, gayretine, çabasına teşekkür ediyorum, bunu saygıyla da karşılıyorum ama tarafımızdan teyit edilmeyen bilgileri sanki böyle bir çalışma varmış, böyle bir şey varmış gibi... Bazen işin içerisinde olduğumuz halde ben de hayret ediyorum, 'Bu nereden, nasıl çıktı?' diye... Bizim sizden ricamız, eğer hükümete atfen, bu çalışmaya atfen bir şey yapılacaksa işin sorumlularından, bu işin önünde olanlardan bu konuları teyit etmeniz gerekmektedir. Onun dışındaki değerlendirmeler bu sürece zarar verir, verecek, bunu geçmiş tecrübelerimizden de biliyoruz. Onun için bu hassasiyeti de sizden rica ediyorum.”
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı, Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, “Yargı Reformu Stratejisi”nin çok önceden başlamış bir çalışma olduğunu ifade ederek, “Yargı kurumlarının da görüşü ve değerlendirmesi alındıktan sonra nihai şekli verilmiştir. Önümüzdeki Bakanlar Kurulu Toplantısı'na bu konu Sayın Adalet Bakanı tarafından getirilecek. Hükümette de müzakere edildikten sonra bu konu kamuoyuna açıklanmış olacaktır” dedi.
Çiçek, Bakanlar Kurulu Toplantısı'nın ardından açıklamalarda bulundu.
Bugün Anafartalar Zaferi'nin 94. yıl dönümü olduğunu anımsatan Çiçek, bu vesileyle Anafartalar Kahramanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere İstiklal Mücadelesini tüm kahramanları rahmetle ve saygıyla andıklarını söyledi.
Geçen hükümet ödeminde çıkarılan yasaların uygulanması ve karşılaşılan problemlerin tespit edilerek, uygulamadan beklenilen faydanın hasıl olabilmesi bakımından “Reform İzleme Grubu” oluşturulduğunu hatırlatan Çiçek, bu grubun ilgili bakanlarla belli aralıklarla toplandığını ve ulusal programdaki hedeflerin takibi açısından belli çalışmaları yaptığını anlattı.
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış'ın AB konusunda yapılan çalışmalara ilişkin bilgi verdiğini belirten Çiçek, bunların başında, “Yargı Reformu Stratejisi” geldiğini kaydetti.
Bakan Çiçek, şöyle konuştu:
“Daha önceki Bakanlar Kurulu toplantılarının birinin sonunda böyle bir çalışmanın nihai noktaya geldiğini ifade etmiştik. Çok evvelden başlamış bir çalışma üzerinde ilgili yargı kurumlarının da görüşü ve değerlendirmesi alındıktan sonra nihai şekli verilmiştir. Önümüzdeki Bakanlar Kurulu toplantısına bu konu Sayın Adalet Bakanı tarafından getirilecek. Hükümette de müzakere edildikten sonra bu konu kamuoyuna açıklanmış olacaktır. Bu Türkiye'nin zaten taahhütlerinden bir tanesidir.
İkincisi, 'Yolsuzlukla Mücadele Stratejisi'... Bu da hükümet olarak üzerine önemle durduğumuz konuların başında geliyor. Bununla ilgili taslak metin hazırlanmıştı. İlgili kamu kuruluşları ve konuyla ilgili bir kısım sivil toplum kuruluşlarına da bu taslak metin gönderildi. Bunlardan gelen görüşlerin ışığında buna da nihai şekil verilecek. Bu da yine kamuoyuyla paylaşılacaktır.
Ayrıca, geçtiğimiz hükümet döneminde yasasını çıkardığımız ancak Anayasa Mahkemesi tarafından, 'Anayasal dayanağı olmadığı için' iptal edilen Kamu Denetçiliği ya da bilinen adıyla Ombudsmanlık Kanun Tasarısı konusunu yeni baştan ele almamız gerekmektedir. Tabiatıyla bununla ilgili bir anayasa değişikliğini de ihtiyaç vardır. Yüksek mahkemenin bu kararı ışığında. Dolayısıyla Meclis'in açılmasıyla birlikte bu konunun yeni baştan ele alınması gerekmektedir.”
BM İşkenceyle Mücadele Sözleşmesi İhtiyati Protokolü'nün onaylanmasının yeni dönemde üzerinde durulan konulardan biri olacağını anlatan Çiçek, şunları kaydetti:
“Ayrıca, TBMM'ye sevk edilmiş olup gündemin yoğun olması sebebiyle yasalaştıramadığımız bir Sayıştay Kanunu teklifi vardır. O, çeşitli bakımlardan önem arz etmektedir, hem yolsulukla mücadele hem Türkiye'de saydamlığın, şeffaflığın, hesap verilebilirliğin temini bakımından bu yasanın süratle yasalaşması gerekiyor. Yeni Sayıştay Başkanımızın da katılımıyla ilgili bakan arkadaşlarımız ile daha derli toplu bir taslak üzerinde çalışıldıktan sonra bunun da yeni dönemde bunun da yasalaşmasını istiyoruz.”
KARADENİZ'DEKİ SEL FELAKETİ
Çiçek, Bakanlar Kurulu toplantısında Karadeniz yöresinde yaşanan sel felaketinin de gündeme geldiğini söyledi.
Bayındırlık ve İskan Bakanı Mustafa Demir ile Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu'nun felaket bölgesindeki çalışmalara ilişkin bilgi verdiğini anlatan Çiçek, şöyle konuştu:
“Maalesef, bu sene çok büyük bir felaketi yaşadık. Çevrede çok değişik sebeplerden ötürü bir kısım hasarlar meydana geldi. Bunların bir kısmı aşırı yağışlardan, çarpık yapılaşmadan, dere yataklarına yerli yersiz müdahaleler veya imarsız yapılaşmalar, gelişi güzel yapılan menfez ya da kum ocaklarının açılması sebebiyle buna ilave başkaca sebepler de olabilir. Dolayısıyla, bu konularla ilgili her iki bakanlık çalışma yapıyor. 'Bir daha ki sefere bu sıkıntılar yaşanmasın veya en azından asgariye insin' düşüncesiyle...”
Hükümet Sözcüsü, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, dış politikadaki temel tercihlerden vazgeçmeden son derece hayati, önemli kararlar alındığı ifade ederek, “Türkiye geçtiğimiz hafta yaptığı görüşmelerde ve mutabakatla 2011 yılından sonra da gaz anlaşmasının süresinin uzatılmasını temin etmek suretiyle önemli bir beklentiyi de ortadan kaldırmış bulunmaktadır” dedi.
Çiçek, Bakanlar Kurulu'nun ardından toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulundu.
Başbakan Erdoğan, Rusya Başbakanı Putin ve İtalya Başbakanı Berlusconi'nin katılımıyla düzenlenen törenle 20 anlaşma, belge ve mutabakat zaptı imzalandığını hatırlatan Çiçek, bu belgelerin 8'inin özel sektör, 12'sinin kamu kuruluşlarıyla ilgili olduğunu belirtti.
Bu projelerin her birinin Türkiye'nin stratejik önemi bakımından katma değeri olan önemli projeler olduğunu ifade eden Çiçek, şöyle devam etti:
“Türkiye iç politikaya çok fazla kilitlenmiş olduğu için bu yapılan çalışmaları yeteri kadar kamuoyuna yansımıyor ya da dış dünyadaki basın kadar bizde yeteri kadar yer almadı. Türkiye hepimizin bildiği gibi büyük ölçüde enerji ihtiyacını dışarıdan temin eden bir ülkedir. Dolayısıyla kendi enerji güvenliğini sağlayabilmek bakımından nereden enerji temin edilebiliyorsa, hangi ülkeden, hangi yolla temin edebilecekse onunla ilgili çok yoğun çalışmalar yapmaktadır.
Tabiatıyla bizim bakımımızdan en evvel komşularımızdan bu ihtiyacımızın karşılanması çeşitli açılardan da önem arz etmektedir. Hem iyi komşuluk ilişkileri hem de işin maliyeti bakımından da önem arz ediyor. Onun için Türkiye bir süreden beri bu enerji politikası üzerine biraz daha fazla yoğunlaşmakta, enerji projelerini hayata geçirebilmek için ciddi bir çabanın içerisine girmektedir. Bir süre önce NABUCCO Projesi üzerinde bir mutabakata varılmış, bu konuyu konuştuk. NABUCCO 21. Yüzyıl bakımından önem arz ediyor ve Türkiye'nin stratejik önemini artırıyor.
Geçtiğimiz hafta yapılan bir kısım değerlendirmelerde, imzalanan belgelerde Türkiye yine enerji güvenliğini kendi bakımından temin edebilmek bakımından Rusya Federasyonu ile bir kısım anlaşmalar yapmıştır, mutabakatlara varılmıştır. Bunlar da fevkalade önemlidir. Bunların başında Mavi Akım'ın Türkiye'nin diğer bölgelerine ve oradan da güney komşularımıza kadar uzatılmasıyla ilgili.
İkincisi Samsun'dan Ceyhan'a kadar petrol boru hattı. Bu hattın kurulması yetmiyor, içinin petrolle doldurulması lazım. En önemi tedarikçi ülkelerin başında Rusya Federasyonu geliyor. Ayrıca, İtalya'nın Hazar bölgesinde yaptığı bir kısım petrol üretimleri, çalışmaları var. Oradan temin edilen kaynakla hem bu proje hayata geçirilmiş olacak hem Boğazlar önemli bir riskten kurtulmuş olacak hem de Türkiye ilave enerji açısından stratejik önemi açısından önemli bir projeyi gerçekleştirmiş olacaktır.”
“ANLAŞMALARIN ÖNEMİ”
Türkiye'de nükleer enerjinin hayata geçirilmesinin çeşitli nedenlerle geciktiğini anlatan Çiçek, Rusya ile bu konuda yapıcı bir işbirliğinin gerçekleşmesi açısından önemli bir mutabakata varıldığını bildirdi.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Çiçek, şöyle konuştu:
“Türkiye tüm bunları yaparken dış politikada temel tercihlerinden vazgeçmeksizin, bunun altını çiziyorum, özellikle dış basın açısından yanlış değerlendirmelere imkan vermemek bakımından ifade etmek istiyoruz ki; Türkiye dış politikasında temel tercihlerinden vazgeçmeksizin hem kendi enerji güvenliğini sağlayabilmeli hem de kendi üzerinden komşularının, müttefiklerinin, beraber olduğu dünyanın ihtiyaçlarının karşılanabilmesi bakımından son derece hayati, önemli kararlar almıştır. Meseleye bu açıdan bakılması yapılan çalışmaların, anlaşmaların ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.”
Türkiye'de 60'dan fazla ilde doğalgaz kullanıldığını, bunun 81 il ve ilçelerine yaymaya gayret ettiklerini anlatan Çiçek, “Bunun önemli bir kısmını Rusya'dan alıyoruz. 2011 yılında bu anlaşma bitiyor. Dolayısıyla Türkiye geçtiğimiz hafta yaptığı görüşmelerde ve mutabakatla 2011 yılından sonra da gaz anlaşmasının süresinin uzatılmasını temin etmek suretiyle önemli bir beklentiyi de ortadan kaldırmış bulunmaktadır” dedi.