Günün Haberleri   |   Giriş sayfam yap   |   Favorilere ekle   |   Künye   |   İletişim   |   Sitene haber ekle


 
DOLAR
32,3576
EURO
34,8966
IMKB
10.277,000
ALTIN
2.383,710
 
Hava Durumu ANKARA
11 / 16 C°
Değiştir
 
     
 
Medya Spot Google
 
 
 Ana Sayfa  Gündem   Ekonomi   Dünya   Yaşam   Medya   Spor   Magazin   Polis Adliye 
 
MUHABİR NOSTALJİSİ...
 EMİN VAROL 15 Ağustos 2013 Perşembe  

Adeta Türk medyasının, ‘tek patronu’ gibi davranan Başbakan Erdoğan’ın muhabire varıncaya kadar medya üzerindeki baskısı, Taksim Gezi Parkı direnişiyle ilgili yapılan habercilikte bütün çıplaklığıyla ortaya  çıkmıştır..
Taksim Gezi Parkı eylemlerinin en önemli faydalarından biri de medyanın artık “nereye gidiyoruz” diyebilmiş olmasıdır..
Yıllarını Cumhurbaşkanları, Devlet Başkanları, Başbakanları, Siyasi Parti Liderlerini elinde fotoğraf makinasıyla izlemekle geçirmiş bir muhabir olarak , Reuters Muhabiri arkadaşım Birsen Altaylı’nın sorularıyla, Başbakan Erdoğan’ı kızdırdığını görünce rahat bir nefes aldım..
Muhabirler olarak 11 yıldan bu yana üzerimizdeki baskının kalkmaya başladığını hissettim… Ve yıllar öncesine döndüm..
…. 12 Eylül 1980 darbesinin sonrasıydı.. Antalya Karpuz Kaldıran Askeri Kampında Konsey Üyelerinin tatilini izliyordum.. Bir sabah erken saatlerde, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya’yı, Maliye Bakanı Kaya Erdem’le tenis oynarken görünce çok heyecanlanmıştım.. Çalıların arasından bu fotoğrafı çekerken hem korkmuş hem de diğer arkadaşlarımı atlattığım için heyecanlanmıştım..Ertesi gün çalıştığım gazetede bu fotoğraf yayınlanmış ve komutanlardan bir tepki gelmemişti..
Derin bir oh çekmiştim..Ne de olsa darbe dönemiydi.. O dönemde Genelkurmay ve Devlet Başkanlığı görevi yapmak, gazeteci olmak zordu.. O dönemi yaşayan bilir..Bakışlardan bile anlam çıkarma uzmanlığım o dönemde oluştu..
 Kampın hemen yanındaki karayolları misafirhanesinde kaldığım için Karpuz Kaldıran Kampının içini rahatlıkla görebiliyordum. Zaten o nedenle bu misafirhaneyi tercih etmiştim.. Bir sonraki gün yine sabah erken saatlerde kalktığımda büyük bir şaşkınlık yaşadım. Kenan Evren ve Konsey Üyeleri sabah koşusu yapıyor. Yanlarında da Hürriyet Gazetesi’nden babası emekli general olan Serdar Koçak fotoğraf çekiyordu.
Göz göre göre atlatılıyordum.. Hemen odaya döndüm makinemi aldım ve ben de bulunduğum balkondan birkaç kare çektim. Ama tatmin olmadım.. Kimbilir kampın içinde Serdar daha neler çekmişti..? Atlatılmaktan hiç hoşlanmdığım için darbe dönemi de olsa konsey üyeleri de olsa “itiraz” etmenin zamanı gelmişti..
Bütün arkadaşlarımı uyandırdım ve kampın kapısına giderek, içeride bir muhabir olduğunu, gazeteler arasında ayrımcılık yapmamalarını ve hepimizi içeri almaları için bütün hünerlerimizi gösterdik..
 Sonunda Kenan Paşa razı olmuş ve bizi içeri almışlardı.. Hava Kuvveleri Komutanı Tahsin Şahinkaya’nın giydiği spor kıyafetler bugün bile gözümün önünde.. Mavi beyaz ünlü bir markanın şort ve fanilasını giyen Şahinkaya, atletik yapısı ile yerinde duramıyor, küçük adımlarla da olsa sürekli koşuyordu.. Jandarma Genel Komutanı Sedat Celasun içlerinde en kilolu ama en sempatik generaldi..
Darbe döneminde bile Konsey Üyelerini razı edip içeri girmiştik.. Ancak erdar bizi yine atlatmıştı.. Bizden farklı bir kare çekmiş, Kenan Evren’in kucağına bir çocuk vererek fotoğrafını çekmişti.. O fotoğraf ta Hürriyet’te manşet olmuştu..
————
 1983 yılıydı.. Demokrasiye yeniden dönüş çabaları veriyorduk.. 6 Kasım 1983’te ezici çoğunlukla iktidara gelen Başbakan Turgut Özal’ı izliyordum.. Tabii izlemelerimin çoğu da sahil beldelerinde geçiyordu.. Yine Bodrum’da rahmetli Başbakanımız Turgut Özal’ı takip etmekle görevlendirilmiştim..
Özal’ı takip etmek çok kolaydı.. Gazetecinin ne istediğini bilirdi.. Birlikte Halikarnas diskoteğe çok gittik.. Bodrum sokaklarında eşine mısır yedirirken görüntülerine izin verirdi.. Hatta kızı Zeynep’le yine sokaklarda diskoteke gidip gitmeme konusunda yaptığı kavgayı yazmamıza bile bir şey demedi..
Birlikte müzikli restoranlara gider, şarkı söyleyen Özal’ı dinlerdik.. Bir Ramazan Ayı’nda sahura kalktığında beni ve bir arkadaşımı Aktur’daki evinin balkonuna çağırarak Malatya kayısı ikram etmiş,  birlikte ülke meselelerini “yazılmamak” kaydıyla konuşurmuş, birlikte tavla, spor toto oynamış, ortak milli piyango bileti bile satın almıştık..
Göcek’te Bedri Rahmi Eyüpoğlu koyunda eşinin mayolu fotoğraflarının çekilmesini bile “bir gazetecilik başarısı” olarak görürdü.. Saman alevi gibi sönen kızgınlığını belli etmemeye çalışırdı..
Bizi, yani gazetecileri atlatmasını severdi.. Aktur’daki evinden gizlice çıkar özel bir tekneyle deniz açılırdı..  Saatler sonra duyduğumuzda yiyeceklerimizi ve içeceklerimizi alır bir tekne de biz tutarak  Bodrum körfezinde Özal’ı aramaya çıkardık. Telsizden, körfezdeki teknelere anons yaparak Özal’ın teknesini görüp görmediklerini sorardık. Görenlerin tarif ettiği noktaya giderken, Özal’ın teknesindeki telsizden bizi dinlediğini ve kahkaha atarak “Bu Emin’in sesi.. Bu Faruk..” diye güldüğünü sonradan öğrenirdik..

————————-
Bu anıları çoğaltmak mümkün.. Zamanı geldiğinde yine anlatırım. Ancak yazdıklarımdan biri 12 Eylül’ün Mimarı bir Paşa, diğeri ise sivil bir Başbakan’ın medyaya karşı olan tavırlarıydı..
Gelelim bugüne..
11 yıllık AKP iktidarının baskısından bunalan Medya, Taksim Gezi Parkı olaylarının ilk günü ne yapacağını bilemediği için bir ‘şok’ yaşadı. Ancak bu şoku kısa sürede üzerinden atarak kendileri için bir Milad olan olayları son 10 senede olmadığı kadar güzel bir şekilde kamuoyuna aktardı.
11 senedir; aklından geçenleri soramayan, sordukları zaman işlerinden olan, azarlanan, akreditasyonu  iptal edilen, patronlarına şikayet edilen muhabir arkadaşlarımız artık kendilerini daha özgür hissetmeye başladılar..
Yabancı bir haber ajansına çalışsa dahi Muhabir Birsen Altaylı’nın Başbakan Erdoğan’la tartışabilme cesareti göstermesi,  gazeteciler üzerindeki korkuyu atmalarına ve derin bir nefes almalarına neden olmuştur. Demek ki Başbakan’a da soru sorulabiliyormuş, kızdırılabiliyormuş.. Başbakan yurt dışında olsa bile bazı yandaş gazeteciler bile korkmadan kendisini eleştirme cesaretini göstermiştir.
İktidarın bu ağır baskısından özellikle siyasetin Başkenti olan Ankara’da görev yapan gazeteciler etkilendi. Çünkü onlar, Ankara’da görev yaptıkları için siyaseti, nerede nasıl soru soracaklarını, soruyu hangi kılıfa sokarak soracaklarını iyi bilirlerdi.
Onlar çok sevdikleri ‘perde arkası’ habercilik yapamadılar, ‘özel haberleri’ unuttular.. Bu nedenle ‘Özel Haber’ logoları da tarihe karıştı.. Çünkü  onlara, özel haber yapmalarına izin verilmedi, özel haberleri yayınlanmadı, sadece ‘arşivde manşet’ oldular..
 Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık korumalarının aşırı güç kullanımı karşısında geçmişte sık sık liderleri uyarmak için ‘protesto’ yöntemine başvuran gazeteciler bunu da unuttular.. Kameralarını yerlere bırakarak, basın toplantısını veya yemekleri terkederek başvurdukları protesto yöntemlerine son yıllarda rastlamıyoruz..
Tıpkı, yıllar önce bizim yaptığımız gibi.. Başbakanları ve siyasi parti liderlerini ve eşlerini tatilde, lüks teknelerde, havuzlar, kumsalda, diskotekte takip etmeyeli de yıllar oldu..
Artık Türk medyası üzerindeki  pası attı.. Medya toplumun gözü, kulağı, sesi olmaya devam edecek. Kulaklarını yıkatacak, Gözlerini açacak, Sesi çıkacak.. Taksim Gezi Parkı olayları sayesinde….

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
  Toplam yorum 1   Onay bekleyen 0  


Yorumunuz editörlerimiz tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
 
ercan deva
16 Ağustos 2013 Cuma 12:27
ELlerine sağlık. Çok güzel nostalji yapmışssın. Nerede o günler... Nerde şimdiki basın. İnşallah dediklerin gerçekleşir. Bu biraz da 2014 Mart'ında yaşanacak gelişmelere bağlı gibi geliyor bana. Sevgilerimle.
Katılıyorum  Katılmıyorum  
%50 %50

 Yazarın Diğer Yazıları
 
  ÇOK OKUNANLAR
  YAZARLAR

 
EMİN VAROL
 
GAZETEC? ACI S?YLER !

 
Ercan Deva
 
Hatalar Zinciri ve Ortak Akıl

 
MURAT ŞAHİN
 
Matematik Ucuzlugu

 
Cahit Saraçoğlu
 
100 Milyar Liralık Destek Alacaklar
  ÇOK YORUMLANANLAR
  ANKET
Ekrem İmamoğlu CHP Genel Başkanı Olmalı mı?
Evet
Hayır
İlgilenmiyorum
 Sonuçları göster   
 
 
RSS

Add to Google
Medya Spot'ta yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz.  Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Medya Spot sorumlu tutulamaz.