ERGENEKON soruşturmasını yürüten Cumhuriyet Savcıları Ercan Şafak, Fikret Seçen, Murat Yönder ve Zekeriya Öz tarafından hazırlanan, Kurmay Albay Dursun Çiçek ile İSTEK Vakfı Başkanı Bedrettin Dalan'ın da sanık olduğu, 184 sayfalık iddianamenin giriş bölümünde, "Ergenekon"a ilişkin yürütülen soruşturmalar sonucunda açılan davalara ilişkin bilgilere yer verildi. 194 kişi hakkında açılan üç ayrı davanın yargılamasının İstanbul 13'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam ettiği hatırlatılarak, "Ergenekon"a ait silah ve mühimmatlara ilişkin de İstanbul 12'inci Ağır Ceza Mahkemesi'ne davalar açıldığı ifade edildi.

17 Mart 2009'da İstanbul İl Muhabere Elektronik Şube Müdürlüğü'ne gönderilen ve iddianamenin giriş bölümümde yer verilen ihbarda, Ergenekon operasyonu ve BOTAŞ kazıları nedeni ile Şırnak'ta Levent Ersöz ile birlikte çalışan, her türlü kirli işleri yapan şahısların şimdi büyük bir korku içerisinde oldukları iddia edildi. Ergenekon operasyonunda tutuklanmaktan korktukları için Ergenekon savcılarına ve polise komplo kurmaya çalıştıkları, polis ve Ergenekon savcılarını suçlayan ihbarlar yapmayı planladıkları öne sürüldü. İhbarda mektubunda Binbaşı Selçuk ve bir astsubay tarafından Koçero Saluci adına ifade yazılıp bu şahsa imzalatıldığı anlatıldı. Söz konusu ifadenin ise Silopi Savcılığına gönderildiği ve ayrıca ifadenin Levent Göktaş'ın adamı Serdar Öztürk'e gönderilerek basına yayılmasına çalışıldığı kaydedildi. Hazırlanan ifadenin Genelkurmay Müşavirliği'nden Orhan Önder'e verileceği belirtilen ihbarda, bunun dışında yapılacaklara ise Selçuk isimli binbaşının karar verdiği, kamuoyu oluşturma çabalarının ise Serdar Öztürk'ün yürüttüğü iddia edildi. Çok planlı bir çalışma içinde oldukları belirtilen ihbar mektubunda, ihbarcının "Selçuk binbaşının Serdar'ın daha büyük iş yapacağını, Ergenekon operasyonunu başlarına geçireceklerini" söylediğine şahit olduğu, bu kişilerin korkudan ne yapacağını bilmez ve her türlü kötülüğü yapabilecek durumda oldukları iddia edildi.

FOTOKOPİSİ ÖZTÜRK'TEN ÇIKTI, ASLI TSK'YA KUŞAKLAR BOYU HİZMET VEREN BİR AİLEDEN GELEN SUBAYDAN

İddianamede yapılan ihbar ve avukat Serdar Öztürk'ün örgütle olan bağlantıları dikkate alınarak teknik takibe alındığı, Ankara'daki ofisinde yapılan aramada, "Dr. Dz. P. Kur. Kd. Albay Dursun Çiçek" imzalı, "İrtica ile Mücadele Eylem Planı" başlıklı gizli ibareli belgenin bir örneğinin de yer aldığı, çok sayıda gizli belgenin ele geçirildiği ifade edildi. "İrtica Mücadele Eylem Planı"nın bir gazetede yayınlan fotokopisinin ardından ise belgenin aslının 30 Eylül 2009'da kendisini, "Kuşaklar boyu TSK'ya hizmet etmiş bir aileye sahip olmaktan onur duyan bir subay" olarak tanıtan ve açık kimliği tespit edilemeyen bir kişi tarafından imzasız ihbar mektubu ile gönderildiği kaydedildi.

İMZANIN ÇİÇEK'İN ELİ MAHSULU OLDUĞU ŞÜPHEYE YER KALMAYACAK ŞEKİLDE ANLAŞILMIŞTIR

Altında kurmay Albay Dursun Çiçek'in ıslak imzasının bulunduğu öne sürülen "İrtica ile Mücadele Eylem Planı" belgesi üzerinde, 2 kez Adli Tıp Kurumu'nun, Kriminal Polis Laboratuarı ile Jandarma Kriminal Laboratuarında inceleme yaptığı belirtildi. Yapılan incelemeler sonucunda hazırlanan bilirkişi raporlarında "İrtica ile Mücadele Eylem Planı" adlı belgenin şüpheli Dursun Çiçek'in el ürünü mahsulü olduğu ifade edildi. Bilirkişi raporlarına ilişkin bilgiler iddianamede, "4 ayrı raporun da aynı mahiyette olduğu ve ihbar mektubu ile Cumhuriyet Başsavcılığımıza gönderilen belgede yer alan imzanın Dursun Çiçek'in eli mahsulü olduğunu, onun tarafından düzenlediği, şüpheye yer kalmayacak şekilde anlaşılmıştır" diye yer aldı.

ÇİÇEK: "PLAN YAPMA GİBİ UZUN VADELİ GÖREVİM YOK"

Hakkında yakalama kararı çıkartılan kurmay Albay Dursun Çiçek'in iddianamede yer alan savcılık ifadesinde, 2004 yılı Ağustos ayından itibaren Bilgi Destek Daire Başkanlığı bünyesinde çalıştığını, bu birimin isminin 2005 yılı başına kadar Psikolojik Harekat Daire Başkanlığı olduğunu, 2008 yılının Ocak ayında yeniden düzenlendiğini, bu tarihten itibaren, "1915 Olayları, Pontus Olayları, Dış Türkler, NATO ve Tatbikatlar" gibi dış konuların bu şubenin sorumluluk alından dahil edildiğini anlattı. Daha önce görev alanının günlük cari işlemlerin yürütülmesi olduğunu belirten Dursun Çiçek, plan yapma gibi uzun vadeli bir görevlerinin olmadığını söyledi. Günlük olaylara ilişkin farklı konularda çalışma yapan bir şube olduğunu ifade eden Dursun Çiçek, Cumhuriyetçi Çalışma Grubu isimli bir oluşum hakkında da bilgisinin olmadığını öne sürdü.

ANDIÇ, YAPILACAK ÇALIŞMA İLE İLGİLİ KOMUTA KATINDAN ÖN ONAY ALMA İŞLEMİDİR

Genelkurmay'da çalıştığı dönemde, "İkinci Ergenekon" davasının sanığı avukat Levent Göktaş'ın da Özel Kuvvetler'de görev yaptığını ifade eden kurmay Albay Dursun Çiçek, bürosunda, "İrtica ile Mücadele Eylem Planı"nın fotokopisinin ele geçirildiği öne sürülen tutuklu sanık avukat Serdar Öztürk'ü ise tanımadığını söyledi. Dursun Çiçek, "İkinci Ergenekon" davasının sanıklarından avukat Hüseyin Buzoğlu'dan elde edilen "ANDIÇ" başlıklı Gizli ibareli Mart 2006 tarihli Dz. P.Kur. Albay Cari İşl. Md. Dursun Çiçek imzalı belgeyi ise basından duyduğunu böyle bir belge hazırlamadığını ileri sürdü. "Andıç"ın, yapılacak bir çalışma ile ilgili komuta katından ön onay alma işlemi olduğunu söyleyen Dursun Çiçek, kendi görevleri arasında yapılan çalışma ile ilgili komutanların verdiği görevler kapsamında, "Andıç" hazırlama görevinin olduğunu, Silahlı Kuvvetlerin yönergesinde de "ANDIÇ"ın tanımının açıkça yapıldığını, belgenin ele geçirildiği Mustafa Hüseyin Buzoğlu'nu tanımadığını ve böyle bir belge vermediğini ifade etti.

İMZAMIN BAŞKALARI TARAFINDAN KULLANILDIĞINDAN ŞÜPHE ETTİĞİM İÇİN FARKLI İMZA ATTIM

"İrtica ile Mücadele Eylem Planı" adlı imzası bulunan belgeyi de basından duyduğunu iddia eden Dursun Çiçek, belgedeki imzanın benzerini 1980'de göreve başladığı tarihten yaklaşık 3 yıl öncesine kadar kullandığını söyledi. Dursun Çiçek, Askeri Savcılıkta verdiği ifade sırasında kullandığı farklı imzayı ise yaklaşık 3 yıldır kullandığını belirtti.

Savcıların 3 Mart 2009 tarihli tebliğ tebellüğ belgesi, 8 Nisan 2009 tarihli, "Dağıtım Kısmına Yazılmıştır" başlıklı belge ile 15 Mayıs 2009 tarihli, "Bilgi Destek Okul Komutanlığı" başlıklı belgelerde yer alan imzanın söz konusu belgedeki imzalarla benzer mahiyette olduğunu ve ifadesi ile çeliştiğini sorması üzerine ise Dursun Çiçek, kendi imzasının başkalarının eline geçip kullanıldığı hususundaki şüpheleri sebebi ile 12 Haziran'da Genelkurmay Askeri Savcılığı'ndaki imzasını biraz değiştirerek attığını anlattı. Değiştirerek attığı imzanın diğer belgelerdeki imzalarıyla benzeşip benzeşmediğini ve kendi el ürünü olduğunun kriminal açıdan tespit edilebileceğini de bildiğini söyledi.