Erdoğan, Hilton Otel'de düzenlenen Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı Eylem Programının uygulanmasına ilişkin 2012 Uluslararası Parlamenterler Konferansı'nın kapanış oturumuna katıldı.
Başbakan Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, konferansın gerçekleşmesindeki değerli katkıları için Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'ne, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu İcra Direktörü'ne, TBMM başta olmak üzere ilgili kurumlara, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu Türkiye Temsilciliği'ne ve tüm katılımcılara şükranlarını sunduğunu belirtti.
Eylem programının uygulanmasına ilişkin 5. Konferansın Türkiye'nin ev sahipliğinde ve İstanbul'da gerçekleştirilmiş olmasını fevkalade anlamlı bulduğunu ifade eden Erdoğan, ''Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu'nun Doğu Avrupa ve Orta Asya Bölge Ofisi'ne ev sahipliği yapmakta olan Türkiye, bu alandaki çalışmalara çok büyük önem veriyor. Konferans vesilesiyle kabul etmiş olduğunuz Bildiri ve Eylem Planı'nı önemli referans belgeleri olarak gördüğümü de burada belirtmek istiyorum'' dedi.
Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Dünyada, şu anda tarihin en ciddi ve maliyeti en yüksek ekonomik krizlerinden biri yaşanıyor. Küresel ekonominin geleceğine ilişkin belirsizlikler ve riskler devam ediyor. Ekonomik krizin geniş çaplı siyasi, sosyal ve toplumsal etkileri olabileceğini de artık farklı ülke tecrübelerinden müşahede ediyoruz. Takdir edersiniz ki, küresel kriz ortamında kaynakların daralması, bütçelerin kısılması, en çok gelişme yolundaki ülkelerin kalkınma çabalarını olumsuz etkiliyor. Bu konferansın da gündeminde önemli yer tutan Bin Yıl Kalkınma Hedefleri'nin gerçekleşmesi için önümüzde sadece 3 yıl var. Ancak, bugünden, birçok ülke için Bin Yıl Kalkınma Hedefleri'ni yakalamanın imkansız olduğunu görüyoruz. Elbette kaydedilen ilerlemeleri memnuniyetle karşılıyoruz, ancak yapılamayanların üzüntüsünü de derinden hissediyoruz.''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bugün birçok ülke, gelişmiş insan hakları, ileri standartlarda demokrasi ve yüksek refah seviyesiyle yaşarken, maalesef farkına varmadan, sınırlarına sanal duvarlar çekebildiğini belirterek, ''Kendisi için, kendi halkı için, evrensel insani değerleri, demokrasiyi ve refahı bir hak olarak gören ülkeler, yanı başlarında ya da yakın coğrafyalarda yaşanan trajedileri, adeta bir gerilim filmi izler gibi sadece izlemekle yetinebiliyor'' dedi.
Erdoğan, Hilton Otel'de düzenlenen Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı Eylem Programı'nın uygulanmasına ilişkin 5. Uluslararası Parlamenterler Konferansı kapanış oturumunda yaptığı konuşmada, küresel kriz ve Bin Yıl Kalkınma Hedefleri'ne ilişkin olumsuz manzaranın, umutları tüketmeyeceğini ve köreltmeyeceğini söyledi.
Bir yandan mevcut durumu düzeltmeye yönelik çabaları sürdürürken, diğer yandan da geleceğe dönük kalkınma modellerini zihinlerde şekillendirmeye devam ettirmek gerektiğini ifade eden Erdoğan, ''Vizyoner bir bakış geliştirmenin her zamandan daha büyük önem arz ettiği, dayanışmanın ve ortak hareket etmenin her zamankinden daha fazla gerekli olduğu bir süreçten geçiyoruz'' dedi.
Başbakan Erdoğan, oluşturulacak yeni kalkınma modellerinde, uluslararası işbirliği ve dayanışmanın en üst düzeye çekilmesinin olmazsa olmaz bir gereklilik halini aldığını belirterek, ''Dayanışma, sadece yoksul halklara, yoksul ülkelere yardımda bulunmakla sınırlı kalamaz. Yoksulluk anlamında gerçekten büyük felaketler yaşayan ülkelere, yıllık belli miktarlarda yapılan yardım, vicdanları rahatlatabilir ama sorunları kalıcı olarak çözemez. Dayanışmayı yardımlarla sınırlamak, sorunları ötelemekten başka bir anlam maalesef taşımaz ve taşımıyor. Az gelişmişlik seviyesindeki ülkelerin kendilerine uygun çözümler üretmelerini teşvik etmeli, onları bu hedef doğrultusunda desteklemeliyiz'' şeklinde konuştu.
Tüm sıkıntılara ve yokluklara rağmen, en az gelişmiş ülkelerdeki halkların kalkınma için gösterdikleri özverili çabaları teşvik etmenin ve bunları dünyaya birer örnek olarak sunmanın önemine işaret eden Erdoğan, tarihin, yaşanılan zaman dilimiyle sınırlı olmadığını vurguladı.
-''Sermayenin küreselleştiği, refahın küreselleşemediği bir dünya...''-
Erdoğan uluslararası parlamenterlere seslendi
Haberin videosu için tıklayın
»
Erdoğan, tarihin bilinen dönemlerine, eski zamanlara bakıldığında, eşitsizliğin, adaletsizliğin, yoksulluğun, göç, terör, savaş olarak dünyaya çok büyük acılar yaşattığını herkesin bildiğini dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bugün birçok ülke, gelişmiş insan hakları, ileri standartlarda demokrasi ve yüksek refah seviyesiyle yaşarken, maalesef farkına varmadan, sınırlarına sanal duvarlar çekebiliyor. Kendisi için, kendi halkı için, evrensel insani değerleri, demokrasiyi ve refahı bir hak olarak gören ülkeler, yanı başlarında ya da yakın coğrafyalarda yaşanan trajedileri, adeta bir gerilim filmi izler gibi sadece izlemekle yetinebiliyor. Hatta, kendi topraklarında evrensel insani değerleri yücelten, başka milletleri insan hakları ihlalleri konusunda eleştiren nice ülke, siyasi, diplomatik, ekonomik bahanelerle, başka ülkelerde yaşanan zulme sessiz ve tepkisiz kalabiliyor.''
Sadece sermayenin küreselleştiği, insan haklarının, demokrasinin, refahın, adaletin, sosyal dayanışmanın küreselleşemediği bir dünyanın, yaşanılan küresel ekonomik krizi doğurduğunu ifade eden Erdoğan, ''Ülkeler, dünyada yaşananlara kayıtsız kaldığı müddetçe, daha büyük krizlerin yaşanacağını, daha büyük ve küresel ölçekte felaketlerin yaşanacağını öngörmek, takdir edersiniz ki falcılık olmayacaktır'' dedi.
-''AB gibi oluşumların ortaya çıkması için illa ki dünya savaşı gerekmiyor''-
Başbakan Erdoğan, bugün yaşayanların, 50 yıl, 100 yıl sonra yaşananları, ormanların yok olduğu, buzulların eridiği, suyun tükendiği, petrolün bittiği, kaynakların son derece azaldığı bir dünyayı göremeyecek olsalar da çocukları, torunları ve insanlık adına tedbirleri bugünden almanın şart olduğunu kaydetti.
Erdoğan, çocuklarına, torunlarına, yaşanabilir bir dünya kadar, vicdan sahibi bir dünyayı da emanet bırakmak zorunda olduklarını belirterek, ''AB gibi, evrensel değerler taşıyan, dayanışma içinde refahı paylaşan oluşumların ortaya çıkması için illa ki tarihin en kanlı dünya savaşının yaşanması gerekmiyor. Tarihte yaşananlardan ders alarak, bugünün sorunlarına insani ve vicdani tepkiler koymak, hepimizin mesuliyetidir. Başta Suriye'de olmak üzere, Afganistan, Irak, Filistin ve çeşitli Afrika ülkelerinde yaşanan çatışmalara, yine başta Somali olmak üzere, birçok ülkede yaşanan ağır yoksulluğa çareler, çözümler üretmek, geleceğimiz adına ağır bir yükümlülüktür'' diye konuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Suriye'deki olaylara ilişkin, ''Biz futbol maçı seyretmiyoruz beyler. Bir dramı, bir trajediyi maalesef izlemek zorunda kalıyoruz. Burada çocuklar, savunmasız kadınlar, yaşlı insanlar öldürülüyor. Boğazları kesilerek öldürülen insanlar var burada. Bunu mu izleyeceğiz, bunu mu seyredeceğiz? Buna kimse 'Ben duymadım' diyemez, duyarsız kalamaz. Elini uzatmak durumundadır ve buna mecburuz'' dedi.
Erdoğan, Hilton Otel'de düzenlenen Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı Eylem Programı'nın uygulanmasına ilişkin 5. Uluslararası Parlamenterler Konferansı kapanış oturumunda yaptığı konuşmada, Türkiye olarak, ülkeyi her anlamda büyütürken, bölgesel ve küresel refah ve istikrar adına da yoğun ve samimi bir mücadele yürüttüklerini söyledi.
Anayasada, Türkiye'nin yapısının demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olarak tanımlandığını hatırlatan Erdoğan, sadece demokratik, laik ve hukuk devleti özelliğinin yeterli olmadığını vurguladı.
Erdoğan, aynı zamanda sosyal bir devlet olunduğunu da unutmamak gerektiğini ifade ederek, ''Çünkü sosyal olamıyorsanız, ülkenizde yaşayan fakir fukarayı, garip gurebayı arayıp bulamıyorsanız, idareci olarak sorumluluğunuzun farkında değilsiniz demektir. Sadece ülkeniz değil, dünyada olanları da arayıp bulamıyorsanız, oralara da elinizi uzatmıyorsanız, siz bir siyasetçi olduğunuzun farkında değilsiniz demektir'' diye konuştu.
Artık dünyanın bir köy haline geldiğini ve bu köyün içinde olup bitenlerden haberdar olmanın zorunluluk taşıdığını dile getiren Erdoğan, son BM Genel Kurulu'nda, BM'nin kendisini reforme etmesi gerektiğini, sadece 5 1 ile, daimi üyelerle sınırlı ve kısıtlı bir BM'nin adil kararlar alacağına inanmadığını söylediğini hatırlattı.
Başbakan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
''Geçici üyeler sıfatıyla bulunan ülkelerin orada hiçbir anlamı yok. Her şey o beş üyenin dilindedir. Onlar ne karar verirse, siz ona uymak zorundasınız. İşte buyurun Suriye... Suriye'de kan gövdeyi götürüyor, 10 bini aşkın ölü var, 100 bin civarında yaralı var. Sadece benim ülkemde şu anda 23 bin göçmen var. Ürdün'de 100 bini aşkın göçmen var. Lübnan'da aynı şekilde. Bütün bunlar olurken siz BM Güvenlik Konseyi olarak bir karar alıyorsunuz ve konseye götürüyorsunuz. Daimi üyelerden ikisi bu işe veto deyince iş bitmiştir ve bu adımı atamıyorsunuz. Buna seyirci mi kalacağız? Biz futbol maçı seyretmiyoruz beyler. Bir dramı, bir trajediyi maalesef izlemek zorunda kalıyoruz. Burada çocuklar, savunmasız kadınlar, yaşlı insanlar öldürülüyor. Boğazları kesilerek öldürülen insanlar var burada. Bunu mu izleyeceğiz, bunu mu seyredeceğiz? Buna kimse 'Ben duymadım' diyemez, duyarsız kalamaz. Elini uzatmak durumundadır ve buna mecburuz.''
Erdoğan, 4 gün önce Pakistan'da yaptığı konuşmaya değinerek, orada da güçlülerin haklı olduğu bir dünya değil, haklının güçlü olduğu bir dünya istediklerini söylediğini belirtti.
Haklıların güçlü olduğu bir dünya kurulamadığında, insanlığın geleceğinin aydınlık olmayacağını vurgulayan Erdoğan, ''Onun için bunu birlikte kurmaya mecburuz. Bu adımları beraber atıyoruz. Çocuklarımız, torunlarımız için atıyoruz. 'Bize babalarımız, dedelerimiz böyle bir dünya bıraktı' dedirtmemiz lazım. Bunun için de çok çalışmamız lazım'' şeklinde konuştu.
-''Türkiye artık alan el değil, veren el''-
Erdoğan, Türkiye'nin, ekonomide son 10 yılda yaklaşık 3 kat büyüme kaydettiğini, yapısal reformlar sayesinde küresel ekonomik krizden en az etkilenen ülkelerden biri olduğunu belirterek, ''9 yıl öncesine kadar Türkiye, alan eldi. Şimdi veren el. Geçen yıl, 2 milyar dolar en az gelişmiş ülkelere destek verdik. Bu yıl daha fazla olabilir. Ekonomimiz büyüdükçe daha fazla destek vereceğiz. Bunlar kredi değil, hibe. Bunu insani bir görev olarak görüyoruz. Bir insanlık görevi olarak görüyoruz. Bunu yapmaya mecburuz'' ifadelerini kullandı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Sezaryenle ilgili doğumlara karşı olan bir başbakanım. Kürtajı bir cinayet olarak görüyorum. Buna kimsenin müsaade etme hakkı olmamalı. Ha anne karnında bir çocuğu öldürürsünüz ha doğduktan sonra öldürürsünüz. Hiçbir farkı yok'' dedi.
Erdoğan, Hilton Otel'de düzenlenen Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı Eylem Programı'nın uygulanmasına ilişkin 2012 Uluslararası Parlamenterler Konferansı kapanış oturumunda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin konferansın da gündemini teşkil eden insani kalkınmayla ilgili birçok alanda son yıllarda çarpıcı ilerlemeler kaydettiğini söyledi.
Türkiye olarak, tüm kadın konularını bütüncül bir şekilde ele almak üzere kurulan BM Kadın Birimi'nin faaliyete geçmesini önemli bir gelişme olarak gördüklerini dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'ne ve diğer birçok uluslararası belgeye Türkiye taraftır. Ülke genelindeki 145 aile danışma ve toplum merkezinde 85 bin vatandaşımıza hizmet veriyoruz. 57 kadın konukevinden 31 binin üzerinde kadınımız yararlanıyor. Nüfus araştırmalarına göre, anne ölüm oranı 2005 yılında yüz bin canlı doğumda 28 iken, 2010 yılında yüz bin canlı doğumda bu oran 16'ya düşmüştür. Bebek ölümleri, 2003-2008 yılları arasındaki beş yıllık dönemde yüzde 48 oranında azalmış, yüz binde 13'e gerilemiştir. Anne ölümlerinde yakaladığımız düşme eğilimi ile ülkemiz, dünyada anne ölümlerinde en çok düşüş sağlayan 10 ülkeden biri olmuştur.''
Erdoğan, kadınlara yönelik politikalar kapsamında, ''Eşi Vefat Etmiş Kadınlara Sosyal Yardım Programı''nı uygulamaya koyduklarını vurgulayarak, aylık düzenli nakit ödemelerini başlattıklarını, eşi ölen bir kadının kesinlikle yalnız olmadığını, devlet olarak onun yanında yer aldıklarını belirtti.
-''Çocuklar konusunda da büyük bir hassasiyet içindeyiz''-
Başbakan Erdoğan, dünyada her yıl 5 yaş altında 5 milyon çocuğun yaşamını yitirdiğini belirterek, 101 milyon çocuğun ilkokul çağına bile ulaşamadığını söyledi.
Temiz suya ulaşma imkanı bulunmayan, açlıkla mücadele eden, eğitim hakkı elinden alınmış çocukların sayısının azımsanamayacak düzeyde kalmaya devam ettiğine dikkati çeken Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Türkiye olarak, çocuklar konusunda da büyük bir hassasiyet içindeyiz. Çocukları çok seviyorum. Ben ülkemde en az 3 çocuk istiyorum. Çünkü genç dinamik bir nüfusa ihtiyacımız olduğunu biliyorum ve bu çalışmayı sürdürüyoruz. Türkiye, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni ilk imzalayan ülkelerden biridir. Ayrıca, Çocuk Koruma Kanunu'nu kabul etmiş, çocuklarımızla ilgili hukuki temeldeki eksikliklerin giderilmesi için önemli bir yol kat etmiş durumdayız.
Şunu da açıkça söylüyorum, sezaryenle ilgili doğumlara karşı olan bir başbakanım. Kürtajı bir cinayet olarak görüyorum. Buna kimsenin müsaade etme hakkı olmamalı. Ha anne karnında bir çocuğu öldürürsünüz ha doğduktan sonra öldürürsünüz. Hiçbir farkı yok. Buna karşı çok daha duyarlı olmaya mecburuz. Buna karşı el birliği içinde olmak zorundayız.''
Başbakan Erdoğan, çocuklar için eğitimin, üzerinde en fazla hassasiyetle durdukları konu olduğunu ifade ederek, ''Türkiye'de şu andaki toplam derslik sayısının üçte birinden fazlası, yani 170 bin derslik, son 9,5 yılda, iktidarımız döneminde açılmıştır. Eğitimde altyapı güçlendirilmiş, 1 milyon bilgisayarla eğitim desteklenmiştir. Dünyada örneği olmayan, 'FATİH' adını verdiğimiz projeyle, şu anda tüm sınıflara bilgisayar ve internet altyapısı kuruyor, tüm öğrencilere tablet bilgisayar dağıtıyoruz. Gençler, engelliler, yaşlılar için de çok köklü, kapsayıcı sosyal projelerimizi devreye aldık ve başarıyla uygulamaya devam ediyoruz. Hepimiz için daha müreffeh bir dünya oluşturulmasının temel şartı, hiç kuşkusuz sağlıklı işleyen bir demokrasi ve kuvvetli siyasi iradedir'' diye konuştu.
-''En büyük görev ve sorumluluk siyasi liderlere düşmektedir''-
Başbakan Erdoğan, içinde bulunulan zorlukların aşılması bakımından tüm sorumlu tarafların üzerine düşeni yerine getirmesi gerektiğini dile getirerek, ''Ancak, netice alınması için en büyük görev ve sorumluluk siyasi liderlere yani bizlere yani parlamenterlere düşmektedir. Yasama organı görevini yerine getirmelidir. Bunda tereddüt etmemelidir. Siyasi düzeyde göstereceğimiz kararlılık, bugünkü sıkıntıların üstesinden gelinmesi noktasında belirleyici olacaktır. Uluslararası toplumun yükselen, sorumlu ve yapıcı bir üyesi olarak, Türkiye'nin bundan böyle de yoksulların, güçsüzlerin, dışlanmışların yanında tüm imkanlarıyla yer almaya, tecrübesini ve ekmeğini paylaşmaya devam edeceğini burada açık ve net biçimde ifade etmek istiyorum'' şeklinde konuştu.
Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı Eylem Programı'nın uygulanmasına ilişkin 2012 Uluslararası Parlamenterler Konferansı kapanış oturumuna, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin de katıldı.
STAR