|
 |
 |
|
DOLAR |
38,5929 |
 |
|
 |
EURO |
43,7406 |
 |
|
 |
IMKB |
9.112,000 |
 |
|
 |
ALTIN |
4.165,200 |
 |
|
|
|
Şehir Seçimi

|
|
|
|
|
 |
|
|
|
 |
|
'KIRMIZI HALI REZALETİ'
|
 |
 |
 |
|
|
"Adalet Bakanlığı Müsteşarı’nın ayağına kırmızı halı serilen bir ülkede yargı bağımsızlığından söz edilemez" |
|
|
 |
|
|
|
|
 |
Güçler ayrılığı ilkesi, demokrasinin olmazsa olmazı... Yasama, yürütme ve yargı bu üçlüyü oluşturan unsurlar. Sağlıklı bir demokraside hepsinin birbirinden bağımsız olması gerek. Ne yazık ki, ülkemizde bu güçler ayrılığı prensibi pek işlemiyor. Yasama, tek partinin, yani AKP’nin elinde. Yürütme de öyle, üstelik Çankaya ile birlikte. Geriye kalıyor yargı... İşte bu günlerde yargı bağımsızlığı da tehdit altında. Şimdi soracaksınız, “Bu ülkede yargı bağımsız oldu mu?” diye... Bunun cevabını 65 bin avukatın üye olduğu Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok veriyor: “1961 Anayasası ile birlikte 1972’ye kadar evet...” Sonra, 1972’de Hakimler Yüksek Kurulu Yasası’nda bir değişiklik yapılmış ve o güne kadar savcı ve hakim atamaları mezuniyetteki diploma dereceleri esas alınarak yapılırken, mülakat devreye girmiş... “Hakimler ve savcılar, yargı bağımsızlığının güvencesidir” diyen Özok, mülakatın subjektif bir değerlendirme olduğunu ve bunun yargı kararlarına olan güveni sarsacağını söylüyor. Çünkü mülakatı yapanlar ağırlıklı olarak Adalet Bakanlığı mensupları... Özok’a göre, yürütmenin bir birimi, yani bir ajanı... Anlayacağınız bu sistem, yargıyı da yürütmenin kontrolü altına alıyor. İşte bütün mesele bu.
YARSAV’a bakın!
Size mülakatın subjektifliğinden bir örnek verelim. Daha doğrusu Özok’un örneklerini aktaralım: “Meslek sınavında ilk 70 içine girip dört mülakattan da geçemeyenler var!” Peki mülakatı yapanların bağımsızlığından niye şüphe ediliyor? Onun da yanıtı Özok’tan: “YARSAV’ın (Yargıçlar ve Savcılar Birliği) 1000 üyesi var. Adalet Bakanlığı üst düzey yöneticileri ve 81 ilin başsavcılarından biri bile üye değil.”
“Ne olmuş üye değillerse” diye soruyorum. “YARSAV bir sivil toplum kuruluşu... Sistemdeki eksikliklerin üzerine gitmek gibi bir misyonu var. Artık gerisine siz karar verin!” diyor.
‘Yargının bağımsızlığı tehlikede’ diyorsunuz. Neden tehlikede?
Biliyorsunuz ‘Hakimler ve Savcılar Kanunu’nda hükümet yeni bir düzenleme yaptı. Buradaki temel nokta şu; parlamenter demokratik sistemde kuvvetler ayrılığı prensibine göre, yasama, yürütme ve yargı ayrıdır. Yasama kendi görevini yapacak, yürütme kendi görevini yapacak, yargı kendi görevini yapacak... Ama bizim gibi demokrasisi yeni gelişen ülkelerde bu hiçe sayılıyor. Yasamayla yürütme genellikle iktidar partisinin tekelinde oluyor. Bugün AKP’de, geçmiş dönemde ANAP’ta, daha da geçmiş dönemde AP ve CHP’de olduğu gibi... Dolayısıyla biz sadece bugün değil, yıllardır yürütmeyle yasamanın tek elde toplanmasının sıkıntı yaratacağını, onların yanında daha az olanaklı bir yargının görevini tam olarak yerine getiremiyeceğini söylüyoruz.
Yani bu karşı duruş bugünkü bir karşı duruş değil...
Hayır. Yargının, yasama ve yürütmeyi hukuk çerçevesinde denetleyebilmesi için tam bağımsız olması lazım. Siyasal iktidarın gölgesinin dahi yargının üzerine düşmemesi lazım.
Peki şimdiye kadar yargının tam bağımsız olduğu bir dönem oldu mu?
Hayır... Yalnız 1961 Anayasası’yla birlikte 1972’ye kadar. Sonra Hakimler Yüksek Kurulu Yasası’nda bir değişiklik yapıldı. O zamana kadar avukatlar, diploma derecelerine göre yargıç ve savcılık görevine kabul ediliyorlardı. Sonra mülakat olayı çıktı. O günden beri bunun yasama ve yürütmenin yargıya müdahalesi olacağını söylüyoruz.
BM ve AB de uyardı
Yargıçlar, savcılar nasıl seçiliyor?
Adalet Bakanlığı sınav yapıyor, mülakat yapıyor, hakimleri, savcıları tespit ediyor ve Yüksek Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu’na bildiriyor. Yani ÖSYM’de meslek sınavına giriyorsunuz. Adalet Bakanlığı’nın üst düzey bürokratlarından oluşan bir heyet, sınavda başarılı olan hakim ve savcı adaylarına mülakat yapıyor. Allah aşkına, bir kurum kendisine memur alırken bunu başka bir kuruma mı sorar? Yoksa alacağı kişinin niteliğini, çalışkanlığını kendisi mi saptar? Ama maalesef, yalnız bu hükümet değil, tüm hükümetler yargı gibi çok önemli bir güce hükmedebilmek için Anayasa’yı bu şekilde yorumluyorlar. Oysa Anayasa’da böyle bir hüküm yok. Bunun düzeltilmesi lazım.
Peki doğrusu ne olmalı?
Yüksek Hakimler ve Savcılar Kurulu eğer savcılar ve yargıçları mesleğe kabul ediyorsa, onların sınavını da kendisi yapmalıdır. Doğrusu budur. Yasama, yürütme ve yargının bağımsız biçimde çalışabilmesi için bunun mutlaka olması gerekir. Bunu yalnız biz söylemiyoruz. Birleşmiş Milletler’in yargıç ve savcılarla ilgili ilke kararları var.
AKP’nin dünya görüşüne sahip olanlar ‘hakim’ olacak
Birleşmiş Milletler’in ilke kararlarında ne deniyor?
Yürütme ve yasamanın herhangi bir şekilde yargıya müdahelesine olanak sağlayacak bir düzenlemenin kesinlikle yapılmaması gerektiği söyleniyor ve ’Yargıçlar rengine, ırkına, dinine, mezhebine, inancına göre değil, mesleki liyakatlarına göre ve tarafsız bir seçimle mesleğe alınmalı’ deniyor. Avrupa Konseyi’nin de bu konuda tavsiye kararları var. Ayrıca 2003, 2004, 2005 Avrupa İstişare Raporları’nda bugünkü düzenlemenin yargı bağımsızlığıyla bağdaşmayacağı ve bu uygulamadan dönülmesi konusunda çok ciddi uyarılar var.
İlk 10’a girip elenen bile var
Bu düzenleme dava sonuçlarını nasıl etkileyebilir?
İlk tehlike şu; Adalet Bakanı, bir siyasi partinin üyesi ve temsilcisi. Bakanlar Kurulu’nda hükümetin bir ajanı, bir ünitesi, bir kamu birimi... Ve Adalet Bakanı’nın görevlendirdiği üst düzey bürokratlar doğrudan doğruya Adalet Bakanlığı’na bağlı kişiler. Dolayısıyla mülakat gibi son derece subjektif değerlere yer verilebilecek bir ölçümlemede mutlaka ama mutlaka Adalet Bakanlığı bürokratlarının bu seçime olumsuz etkisi olur, oluyor. Hele hele AKP gibi, kendine göre yeni bir siyaset anlayışı geliştirmiş, yeni bir siyaset duruşu olan, Türkiye’deki bütün cumhuriyet değerleriyle sürtüşen ve bu konuda çok ciddi bir kırık karne notu olan siyasal istikrarın seçimle kendi yandaşlarına bu tür bir olanak sağlamayacağını düşünmek çok iyimserlik olur.
Somut bir örnek var mı hiç?
Çok... Yazılı sınavda çok başarılı olmuş, hatta ilk 10’a girmiş birçok kişi mülakatta eleniyor. Yazılı sınavda ilk 70’e girmiş biri, dört defadır mülakata giriyor ama kazanamıyor. Mülakatı yapan kişi, ’Dış görünüşe, konuşmaya baktım, böyle değerlendirdim’ diyebiliyor. İşte burada işe subjektif duygular, önyargılar, siyaset bulaşır dememizin nedeni bu. Biz diyoruz ki, bu iş objektif olsun, tarafsız olsun. Oysa kişinin konuşmasına, tipine, giyimine bakılıp eleme yapılabiliyor...
Peki herşey sorulabiliyor mu bu mülakatlarda? Mesela ‘Namaz kılıyor musunuz?’ gibi...
O kadarını bilmiyorum, duymadım. Ayrıca, arkadaşlarımızın mutlaka bunları yaptığını söylemek de haksızlık olur. Ama olabilir, oluyor. Bu türlü dedikodular çıkıyor. Her yerde dedikodu olabilir. Ama yargıda küçücük bir suistimal, küçücük bir ihmal çok kötü sonuçlar doğurabiliyor. Demin söylediğim kuvvetler ayrılığı ilkesi doğrultusunda yargı ve yargıç bağımsızlığını temin etmek için bu mülakatın mutlaka Yüksek Hakimler Savcılar Kurulu denetiminde, tarafsız kurullara yaptırılması lazım. Dolayısıyla bu son düzenleme yargıda siyasallaşmaya olanak verecek bir düzenlemedir.
Şimdiye kadar yargı siyasallaşmamış mıydı sizce?
Bu eleştiri geçmişten beri var. Buna rağmen siyasal iktidar, aynı şekilde bu sistemi, bu yanlışı devam ettiriyor. Çünkü yargıyı kontrol altına alabiliyor. Bütün uyarılara rağmen, bu yasa çok süratli, çok ani, taraflara, Yüksek Hakimler ve Savcılar Kurulu’na sorulmadan onaylandı. Yasa taslağı, Türkiye Barolar Birliği’ne yasa görüşülmeden iki gün önce gönderildi. Yargıçlara, savcılara, YARSAV’a sorulmadan alelacele Meclis’e getirildi ve çok sert tartışmalar sonucunda 30 Kasım gecesi yasalaştı. Ve yine Cumhurbaşkanımız Gül tarafından hızlı bir şekilde onandı ve yayınlandı. Şu anda da yürürlükte...
Geçen hafta Samsun Adalet Sarayı’nda, Adalet Bakanlığı Müsteşarı Fahri Kasırga’ya kırmızı halılı bir karşılama töreni düzenlendi. Adalet kırmızı halı serer mi?
Demokratik düzenlerde yöneticiler, yönetilenlerin efendisi değil, yöneticiler yönetilenlerin bir anlamda hizmetkârıdır. Gerçekten o haberi okuyunca son derece üzüldüm. Halkım adına, ülkemin geleceği adına üzüldüm. Türkiye bunları yaşamamalı. İnanıyorum ki, müsteşarımız da rahatsız olmuştur, olmalıdır da... Bakın Türkiye’nin en önemli, en saygın adalet bakanlarından biri olan Mahmut Esat Bozkurt, bir adliyeyi ziyarete gidiyor. Bütün çalışanlar ‘merhaba’ deyip karşılıyorlar. Biri diyor ki, ’Efendim, kusura bakmayın Ağır Ceza Reisi Başkanımız sizi karşılamaya gelemedi, bir karar yazıyor da!’ Bozkurt’un verdiği yanıt şu oluyor, ’Aman efendim o bir yargıç. Biz onun ayağına gideriz. O bizi karşılamaya gelmez!’ Yargıç çok farklıdır. Yargıcı siz memurlaştırdığınız zaman bu sonuçlar mutlaka olacaktır.
BU PARLAMENTO ANAYASA YAPMAMALI!
Anayasa çalışmaları konusundaki görüşünüz nedir?
Bu da ayrı bir felaket. Çünkü eğer Ergun Özbudun hocamızın hazırladığı taslağa uygun görüş bildirirseniz hükümet sesini çıkartmıyor ve onu paylaşıyor. Ağır eleştiriler getirdiğiniz zaman, ’Durun ya, ortada bizim metnimiz yok. Sen niye eleştiriyorsun?’ diyor. Böylesi kaçak güreşip, böylesi kurnaz bir politika izleniyor. Bu son derece yanlış. Biz Türkiye Barolar Birliği olarak şunu söylüyoruz; bu Anayasa, AKP’nin damgasını vurduğu değil, 70 milyonun ‘Bu benim anayasam’ dediği bir anayasa olabilirse ancak kabul edilebilir. Ama şu son Hakimler Savcılar Kurulu Yasası’nın alelacele çıkarılışını görünce biz bu parlamentonun anayasa yapmaması gerektiğine inanıyoruz.
‘Türban sorununu anayasayla çözmek mümkün değil’ diyorsunuz. Neden?
Hiçbir anayasada özele ilişkin çözümler ifade edilmez. O anlamda söylüyorum... Bu özel bir çözüm. Yani eğer Ergun Özbudun Hoca’nın anayasa tasarısı üzerinden konuşuyorsak, ’Üniversitede giyim kuşam serbesttir’ şeklinde bir anayasa hükmü sadece Türkiye’de olan ama dünyada eşi görülmeyen bir anayasa hükmü olarak tarihte yerini alır. Anayasa tekniği anlamında uygun bir düzenleme olmaz.
301. Madde’nin tümüyle kaldırılmasından yana değilim
Sizin 301. Madde konusunda çalışmanız vardı. Ne oldu?
Bir defa ben 301. maddenin tümden kaldırılmasından yana değilim. Batı ülkelerinde de toplumun, kamunun genel kabul gördüğü değerler korunmaktadır. Bu manada 301. Madde korunmalı. Ama maddenin kapsamı düzenlenmeli. Mutlaka bir elden geçirilmesi gerekir diye düşünüyorum.
Hrant Dinkler’in, Orhan Pamuklar’ın yargılanmasını engelleyecek bir elden geçirme mi olmalı?
Ben o dosyaların içini, iddia edilen olayları bilmiyorum. Ama şu andaki 301. Madde’nin düzenlenme biçimi çok geniş kapsamlı bir yoruma olanak verebiliyor. Benim önüme bu nedenle bir dosya gelse zor mahkûmiyet kararı veririm diye düşünüyorum. Ama tümden kalkmasından yana değilim. Toplumsal olarak ortak değerlerimiz var. Bu değerlere herkesin saygılı olması lazım. Bu değerleri aşağılayacak, yıpratacak düzenlemeler olmamalı. Toplumsal beklentiyle bireysel hak ve özgürlükleri, özellikle fikir ve düşünce özgürlüklerini iyi dengelemek lazım. Çünk ha bana hakaret edilmiş, ha benim çok saygı duyduğum, benim için simge olan vatan, bayrak gibi kavramlara hakaret edilmiş?
Tek bir avukat bile ‘işe siyaset bulaştırdı’ desin istifa ederim!
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer sizi Anayasa Mahkemesi üyeliğine atamıştı. Ama göreviniz kısa sürdü...
Evet. Yemin edip göreve başlayacaktım. Ama o sırada önce sağ tandanslı gazeteler CHP üyesi olduğumu yazdılar. Arkasından tarafsız gazeteler de yazmaya başladı. Bu durum karşısında, hem Anayasa Mahkemesi’ne, hem beni atayan saygıdeğer cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer’e, hem de hiç ilgisi olmadığı halde CHP’ye benim üzerimden saldırılar başladı. Onun üzerine Sayın Sezer’e de bu kararımı bildirerek, görevden affımı istedim. Ben istemeseydim, hiçbir güç beni oradan geri alamazdı. Yani hiçbir tasarruf sözkonusu değildi. Bu benim kendi irademle aldığım bir karardı.
Peki siz tarafsız olduğunuzu söyleyebilir misiniz?
Kesinlikle... Gençlik Kollarından bu yana CHP’de bulunan biriyim. Ama şunu çok rahatlıkla söyleyebiliyorum. 1990-1992 arası Ankara Barosu Başkanlığı, 1993-1997 arası Türkiye Barolar Birliği disiplin üyeliği, 1997-2001 arası Türkiye Barolar Birliği genel sekreterliği, 2001’den bu yana da başkanlık yapıyorum. Türkiye Barolar Birliği’ne kayıtlı 65 bine yakın avukat arkadaşımız var. Hepsine sorabilirsiniz, ‘Başkan Özok eylem ve davranışlarında, Türkiye Barolar Birliği Başkanı olarak aldığı kararlarda, yaptığı icraatlarda, uzaktan yakından bir ideolojiyi, bir siyaset anlayışını öne çıkardı mı?’ diye... Eğer bunu yürekten iddia eden bir arkadaş varsa hemen istifa ederim.
Röportaj: Mine Şenocaklı
 |
|
|
|
 |
|
|
Toplam yorum |
0 |
|
Onay bekleyen |
0 |
|
|
 |

Yorumunuz editörlerimiz
tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır. |
|
|
|
 |
Bu haber henüz yorumlanmamış...
|
 |
|
 |
Bu kategorideki diğer haberler |

|
|
|
|
|
|
 |
|
|
ÇOK OKUNANLAR |
 |
 |
-
-
|
 |
 |
|
İsrail’in Şam ve Hama’ya düzenlediği hava saldırılarının ardından, Türk F-16’ları Suriye hava sahasına ... |
 |
|
 |
 |
|
Siyasi gelişmelerle birlikte artan döviz talebini düşürmek için rezervlerini eriten Merkez Bankası, ... |
 |
|
 |
 |
|
Sıfır otomobil kurdaki ufak oynamaya rağmen belirgin bir şekilde zamlanarak mayıs ayına giriş yaptı. ... |
 |
|
 |
 |
|
CHP Genel Başkanı Özgür Özel'e TBMM Grup Başkanvekili ve DEM Parti milletvekili Sırrı Süreyya Önder'in ... |
 |
-
|
 |
 |
|
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM Başkanvekili ve DEM Parti milletvekili Sırrı Süreyya Önder'in ... |
 |
|
 |
 |
|
Kalp rahatsızlığı nedeniyle geçtiğimiz günlerde hastaneye kaldırılan Önder, yoğun bakımda sürdürülen ... |
 |
|
 |
 |
|
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hayatını kaybeden Sırrı Süreyya Önder için taziyede bulundu. ... |
 |
|
 |
 |
|
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip ... |
 |
-
|
 |
 |
|
8 gün önce kalp krizi geçiren ve aort damarı yırtılan Sırrı Süreyya Önder çoklu organ yetmezliği nedeniyle hayatını kaybetti. |
 |
|
 |
 |
|
MHP lideri Alparslan Türkeş'in kızı İYİ Partili Ayyüce Türkeş, babası Alparslan Türkeş'in kabri ... |
 |
|
|
|
 |
|
 |
 |
YAZARLAR |
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
 |
 |
ÇOK YORUMLANANLAR |
 |
 |
-
-
|
 |
 |
|
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip ... |
 |
|
 |
 |
|
Galatasaray, Trendyol Süper Lig'in 34. haftasında Net Global Sivasspor'u 4-1 mağlup etti. Sarı ... |
 |
|
 |
 |
|
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hayatını kaybeden Sırrı Süreyya Önder için taziyede bulundu. ... |
 |
|
 |
 |
|
Türkiye’de kırmızı et üretimi 2005’ten bu yana yaklaşık 3 kat artarken, kişi başına düşen üretim ... |
 |
-
|
 |
 |
|
CHP'nin Millet İradesine Sahip Çıkıyor mitinglerinin dördüncü durağı Konya'ydı. Özgür Özel, Erdoğan'ın ... |
 |
|
 |
 |
|
DEM Parti Milletvekili ve TBMM Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder'in yaşamını yitirmesinin ardından ... |
 |
|
 |
 |
|
İsrail’in Şam ve Hama’ya düzenlediği hava saldırılarının ardından, Türk F-16’ları Suriye hava sahasına ... |
 |
|
 |
 |
|
Siyasi gelişmelerle birlikte artan döviz talebini düşürmek için rezervlerini eriten Merkez Bankası, ... |
 |
-
|
 |
 |
|
Sıfır otomobil kurdaki ufak oynamaya rağmen belirgin bir şekilde zamlanarak mayıs ayına giriş yaptı. ... |
 |
|
 |
 |
|
CHP Genel Başkanı Özgür Özel'e TBMM Grup Başkanvekili ve DEM Parti milletvekili Sırrı Süreyya Önder'in ... |
 |
|
|
|
 |
|
 |
 |
ANKET |
|
 |
 |
|
|
|
|
 |


 |
Medya
Spot'ta yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden
kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan
haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması
durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır.
Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait
yazılardan dolayı Medya Spot sorumlu tutulamaz. |
 |
|
|
|