onu muhatap almakta, onunla birlikte müzakere yapmakta, kanunlarını çiğnemekte, onlara yaranmaya çalışmaktadır. Yanlış olan budur, terörle mücadele edilir, terörle müzakere edilmez” diye konuştu.

Baykal, konuşmasında DTP’ye de “Eğer barışı gerçekten istiyorsanız ‘Muhatabınız Öcalan’ diyeceğinize PKK’nın silahı bırakması gerektiğini çıkarsınız söylersiniz” diye seslendi.CHP Genel Başkanı Baykal, TBMM Genel Kurulu’nda ‘demokratik açılım’ görüşmesinde konuştu. Tarihi bir oturumun gerçekleştirildiğini belirten Baykal, “İlk kez TBMM 1920’den beri uluslaşma mücadelesini tersine çevirmeye yönelik, milli devlet kimliğini tahrip etmeye yönelik açılımları hükümet eliyle, iktidar aracılığıyla TBMM Gündemine taşımıştır. Elbette bu tablo bu oturumu tarihi bir oturum haline dönüştürmüştür.” dedi.Üç buçuk aydan bu yana pek çok toplantı gerçekleştirildiğini, İçişleri Bakanı’nın, Başbakan’ın çabaları, söylemleriyle “Türkiye tarihi bir adım atacak duygusu” içine yerleştirildiğini, “anaların göz yaşını dindirmenin” bir temel amaç olarak açıklandığını belirten Baykal, bu sürecin gizli bir süreç olarak götürüldüğünü ifade etti. Baykal, iktidarın ne yapılacağını söylememe konusunda olağanüstü bir kararlılık gösterdiğini dile getirerek sorunun çözümüne ilişkin somut öneri getirilmediğini, ucu açık bir süreç olarak öngörüldüğünü söyledi. Yapılacak şeyler sınırsız, sonsuz, her şey olabilecek şekilde yansıtıldığını kaydeden Baykal, şöyle konuştu:“Ne bekliyorsa birileri onların da mümkün olabileceği izlenimini vermeyi bir politika olarak tercih ettikleri anlaşıldı. Kimseyi küstürmeye niyeti yok. Türkiye üzerinde kim ne bekleyişe sahipse o da olabilir izlenimini vermenin kararlaştırılmış olduğu ortaya çıktı.”Süreç içinde İçişleri Bakanı’nın “Anayasa değişikliği olmayacak” dediğini, Başbakan’ın iki gün sonra “Anayasa değişikliği uzun vadede vardır, masadadır” dediğini anımsatan Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:“Anayasa’da Türkiye’yi etnik ayrıştırmaya taşımak, milli bütünlüğü tahrip etmek için mücadele götürmekte olan çevrelere ‘Merak etmeyin, uzun dönemde Anayasa değişikliğini sizin istediğiniz doğrultuda masada tutuyoruz’ mesajı verildi. Ve samimi olmayan, aldatmacaya yönelik bir süreç yürütüldü. Başbakan dedi ki ‘Hazmettire hazmettire söyleyeceğiz.’ Başbakan kendisi yapacağı şeyleri hazmetmiş, içine sindirmiş, ama yukardan tepeden millete bakarak diyor ki ‘Ben hazmettim ama siz hazmetmediniz, zamanı var, sizi alıştıra alışıra, hazmettire hazmettire bunları size taşıyacağım’ Bu, samimiyetsizliğin ve aldatmaca amacının resmen bu projenin içinde olduğunu bize gösterdi.

”-“HUKUK KATLEDİLMİŞTİR”-

Baykal, iktidarın bu süreci tek başına sürdürmediğini, önce bir süre kiminle işbirliğinin yapacağının netlik kazanmadığını ancak daha sonra 19 Ekim’de bir oldubittiyle Türkiye bu sürecin içinde nelerin, nasıl kotarıldığını değerlendirmek imkanı bulduğunu söyledi. Kandil’den 8 PKK’lı ile Mahmur’dan 26 kişinin Türkiye’ye dönmesinin ilk bakışta sevindirici bir olay olduğunu, ancak dönenlerin terör mücadelesini bırakarak, pişmanlık duyarak gelmediklerini, liderleri Öcalan’ın emriyle elçi olarak geldiklerini ve PKK üyeliklerinin sürdüğünü söylediklerini anımsattı. Bu tablo karşısında enteresan bir manzara ortaya çıktığını, aynı anda devletin bütün önde gelen kadrolarının da dönenleri karşılamak üzere Silopi’de bulunduğunu, onların ifadelerini almak için oluşturulan hakim-savcı kadrosunun bu kişilerin ayağına gittiğini, daha sonra bu kişilerin serbest bırakıldığını anımsatan Baykal, serbest bırakıldıktan sonra bu kişileri onbinlerce kişi tarafından PKK bayrakları, Öcalan posterleriyle karşılandığını belirtti. Başbakan’ın bu olaydan sonra 20 Ekim’deki AKP Grup toplantısında “Dün Habur’da yaşanan manzara karşısında umutlanmamak mümkün mü? Bu bir umuttur. Türkiye’de bir şeyler oluyor. İyi, güzel şeyler oluyor, umut verici gelişmeler oluyor” dediğini, ardından tepkiler üzerine DTP yöneticilerini suçladığını, “Şov yapıyorsunuz, gerilla elbiseleriyle buraya geliyorsunuz, bunu kabul etmem mümkün değil” dediğini de anımsatan Baykal, şunları söyledi:“Bu süreç içinde Türkiye’nin hukuk sistemi, çok üzülerek ifade ediyorum samimi kanaatimdir, resmen katledilmiştir. Hangi mantıkla, hangi hukuki cambazlıkla 25 bin kişinin ölümünden sorumlu bir terör örgütüne mensup olduğunu, bu örgütün liderinin mesajını, mektubunu getirdiğini söyleyerek Türkiye’nin sınırına dayanan bir grup insana bizim hukuk sistemimiz nasıl olur da bunun suç teşkil etmediği anlayışıyla kararlar alır? Geceyarısı orada ayağa taşınmış gezici, mobil mahkeme ile, bir çadır yargılaması ile nasıl olur da Türkiye’de böyle bir hüküm verilir? Bunun hukuki dayanağının olacağını düşünmek kimse için mümkün değildir. Peki nasıl oluyor da bu oluyor? Nasıl oluyor da oradan gelenler bunun olabileceğini bilerek buraya geliyorlar? Nasıl oluyor da birileri söz verebiliyor Türk adliyesi üzerinden, kanunların üzerinden? Ve bu uygulanabiliyor. Bu gerçekten çok acı bir manzara olmuştur. Birden bire bu olayın içyüzü ortaya çıkmaya başlamıştır. Demek ki ortada bir müşterek çalışma var. Çalışmanın hiç kuşkusuz bir iktidar ayağı var, ama onun karşısında bir de muhatabı var. Oraya o insanları gönderen bir muhatabı var. O, birlikte gelelim diyor. Onun talimatıyla geliyorlar. Bir tarafta iktidar, bir tarafta İmralı. İktidar, İmralı işbirliği içinde bu gidiyor. Sayın Başbakan, DTP’nin Sayın Genel Başkanı diyor ki ‘Muhatap Öcalan’dır’ Ve Öcalan’la konuşuluyor. Resmen telefonda konuşuluyor değil ama mutabakat sağlanıyor. Bu mutabakatın sonucunda müsteşarlar, hakimler, savcılar sınıra geliyor belli bir anda. O mutabakatın sonucu olarak da İmralı’nın talimatı doğrultusunda oraya birileri geliyor. Bu, milletten saklanarak götürülmüş bir süreçtir, Bu, gizlilik içinde hazırlanmış bir süreçtir. Şimdi ben merak ediyorum, Sayın İçişleri Bakanı’nın konuştuğu bunca sivil toplum örgütünden herhangi birisine ‘Biz böyle bir şey yapıyoruz’ diye bilgi vermiş midir? Onlarla yaptığı konuşmaların iyiniyet beyanlarının iyimser ortamından yola çıkarak bu emrivakiyi Türkiye’ye dayatmaya kalkmıştır. Ve bu toplumumuzun ciddi tepkisiyle karşı karşıya kalmıştır.

”-“PKK SİLAH BIRAKMADAN TEMASA GEÇİLDİ”-

PKK ve Hükümet’in bir dirsek teması içine girmiş olduklarının çok açık olduğunu söyleyen Baykal, bu işbirliğinin şartı olarak PKK’nın terörü bırakması, silahtan vazgeçmesi gibi bir durumun olmadığını, PKK silahlarını bırakmadan Hükümet’in temasa geçtiğini dile getirdi. Baykal, Mahmur ve Kandil’den dönenlere tutuklanmayacakları sözünün siyasetçiler tarafından hukuk katledilerek verildiğini ifade etti. Baykal, bu süreci destekleyen bir gazetecinin dahi geçtiğimiz günlerde “Bu böyle olmaz, tanıdık hakimlerle bu süreci yürütemezsiniz, bir an önce kanunları değiştirin” diye yazdığını belirtti.Mahmur ve Kandil’den dönenlerin mutlu olmalarının, şenlik yapmalarının olağan olduğunu kaydeden Baykal, “Senin verdiğin imkanlardan dolayı sevinç duyuyor. Onu sen yaşattığın için sevinç duyuyor” dedi. Bu sırada AKP sıralarından Baykal’a tepkiler yükseldi.

-DTP’YE “PKK’NIN SİLAH BIRAKMASINI SAĞLAYIN” ÇAĞRISI-

Baykal, elinde silah olanla, terörden vazgeçmeyen örgütlerle dünyada hiçbir hükümetin müzakere etmediğini belirterek İngiltere’nin IRA ile, İspanya’nın ETA ile silahları bıraktıktan sonra masaya oturduğunu anımsattı. Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:“Şimdi dünyada ilk kez bir hükümet kendisine silahı doğrultuğu halde ve doğrultmaya devam edeceğini ilan ettiği halde bu hakkımdan vazgeçmem dediği halde onu muhatap almakta, onunla birlikte müzakere yapmakta, kanunlarını çiğnemekte, onlara yaranmaya çalışmaktadır. Yanlış olan budur, terörle mücadele edilir, terörle müzakere edilmez. Barış isteyenlerin sağlaması gereken temel hedef en kısa zamanda derhal PKK’nın silah bırakmasını sağlamaktır. Derhal PKK’nın terörden vazgeçtiğini ilan etmesini sağlamaktır. Eğer barışı gerçekten istiyorsanız ‘Muhatabınız Öcalan’ diyeceğinize PKK’nın silahı bırakması gerektiğini çıkarsınız söylersiniz. ‘Ha, onu söylemem, onun silah kullanmak hakkıdır’ derim. Ve Hükümet’e de ‘Sen çatışmalara son ver ve sen o silahı bırakmadığı halde hukukunu çiğne, bizimle işbirliği yap derim, barış adımı at derim.

”-“PKK’NIN PROJESİNİN DEĞİŞMEDİĞİ GÖRÜLDÜ”-

Bu süreçte PKK’nın siyasi projesinin değişmemiş olduğunun görüldüğünü ifade eden Baykal,“Hedef Türk milletinin içinden yeni bir millet çıkarmaktır. Milli ayrışmayı, milli parçalanmayı gerçekleştirmektedir. O ortaya çıkacak milli ayrışmaya ayrı bir siyasi teşkilatlanma, ayrı bir egemenlik sağlama projesi çok açık bir biçimde ortadadır” dedi. Uzun süre İmralı’dan gelecek yol haritasının beklendiğini, Öcalan yol haritasını teslim etmesine rağmen açıklanmadığını dile getirerek “Ne var orada? PKK ile yıllarca mücadele etmiş, bu uğurda evlatlarını vermiş anaların babaların şimdi bugün İmralı ne istiyor Türkiye’den bunu öğrenmeye hakları yok mudur? Niye Türkiye’den saklıyorsunuz? ‘Bunu söylersek belki Türkiye’yi yanıltmak o kadar kolay mümkün olmaz. Talepleri ortaya çıkar.’ Siz milletin üstünde misiniz? Bazı gerçekleri siz bileceksiniz, millet bilmeyecek, millet adına siz karar vereceksiniz, milleti siz güdeceksiniz, sonra da buna demokrasi diyeceksiniz. Var mı böyle bir şey? Hepimiz çok iyi görüyoruz ki değişen hiçbirşey yoktur, milli ayrıştırma temel bir hedef olmaya devam etmektedir.

”-“ANALAR AĞLAMAK DURUMUNDA BIRAKILMIŞTIR”-

Milletin buna tepki gösterdiğini, bu tepkiler karşısında Hükümet’in tepkiyi gösteren insanları sindirmeye çalıştığını, PKK bayrakları, Öcalan posterleri emniyet güçlerinin gözü önünde dolaştırılırken müdahale edilmezken Türk bayrağı ile bu gelişmeyi protesto şehit annelerinin emniyetin baskısı altında kaldığını, belirten Baykal, “Bir bayrak alerjisi ortaya çıkmıştır hükümette. Hangi koplekstir, rahatsızlıktır. Bayrak gördüğü anda rahatsız olmaktadır. Meclis’in kapısına gelmiş şehit ailelerinin ellerindeki bayraklarını teslim etmek zorunda kalmıştır. Bunlar üzüntü verici tablolar. Bir baktık ki ‘Anaların gözyaşını dindireceğiz’ diye yola çıkılmış, ama evlatlarını şehit vermiş olan analar maruz kaldıkları bu haksızlık karşısında ağlamak durumunda bırakılmışlardır” diye konuştu.

ANKA