Partisinin Atatürk Spor Salonu'nda düzenlenen Sinop İl Kongresi'ne katılan Baykal, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
Aytaç Durak olayı:
Yolsuzluklarla mücadele konusunda da kararlı bir politika izlenemediğini iddia eden Baykal, şunları kaydetti:
"Adana'da bir olay çıktı, Başbakan savcıları göreve çağırdı. "Adana'daki olayı inceleyin"... Adana'daki savcıları göreve çağırıyorsun, Deniz Feneri sanıkları için bir yıldır iddianame bile hazırlanmadı. Onları niye göreve çağırmıyorsun? Bakın, 'Adana da soruşturulsun Deniz Feneri de, sen de,ben de soruşturulalım' dedim. Ama Başbakan dokunulmazlık zırhının arkasına saklanmayı tercih ediyor. Tek taraflı adalet olur mu?"
"Deniz Feneri niye soruşturulmuyor, bir türlü gereken yapılmıyor?" diye soran Baykal, "Bizim yargılamamız gerektiği halde yargılamadığımız, bürokratik engellerle Alman adaletinin elinden alınıyor. Bunların imtiyazı, özelliği ne? Niçin üzerine gidilemiyor? Nedir bunların özelliği? Kim niçin himaye ediliyor. Niçin 'gereğini yap' diyemiyorsun? Nedir bunların ağırlığı? Değerli arkadaşlarım adalet bir bütündür. 'Ben rakibimle ilgili yolsuzluğun üzerine giderim, kendimle ilgilileri engellerim'... Böyle olur mu? CHP gibi olacaksınız, tutarlı olacaksın. Dokunulmazlık kaldırılsın, bütün milletvekilleri için kaldırılsın, kaldıramıyorsan ikimiz için kaldıralım, Tayyip Erdoğan senin de, Deniz Baykal'ın da kaldıralım" dedi.
Siyaset-ordu tartışması:
Siyasetin orduya da sokulmaması gerektiğini belirten Baykal, "Siyaset ayrı, kışla ayrı. Kışla 72 milyonun içinden geçtiği bir sistem. Vatandaş kimliği ile gelecek, milli bir duygu içinde gelecek, Türk milletinin bir parçası olarak gelecek, orada görev yapacağız, disiplin, tutarlılık olacak" diye konuştu.
Ordunun siyasetin içine çekilmesi hainde bundan en büyük zararı Türkiye'nin göreceğini ifade eden Baykal, şöyle devam etti:
"Şimdi yavaş yavaş TSK siyasi tartışmanın içine sokuluyor. Kaç yıldır dava sürüyor, Haziranda üç yıl olacak. Bu üç yıl içinde hüküm ortaya çıktı mı? Sadece iddia var. Bir iddia varsa kanıtlayacaksın. Mahkemeden de hüküm alacaksın. Bu yapılmadı, yüzlerce insan mağdur edildi, bazı insanlar şeref intiharları etti. Bu yakışıyor mu Türkiye'ye? Ortada hala bir şey yok. Bu böyle gidemez. Ordu, kışla siyasetin dışında olacak. Siyaseti kışlaya sokmayacaksın. 'Siyaseti kışlaya sokacağım' dediğin anda en büyük yanlışı yaparsın."
Mahkemelere de siyasetin bulaştırılmaya çalışıldığını savunan Baykal, "(Habur'da yaşanan olaylar, hukukun, adaletin gereği olarak yaşandı) demek mümkün müdür?" ifadelerini kullandı.
HSYK:
Yaşananları daha kalıcı, daha genel uygulama haline dönüştürme çabası bulunduğunu ileri süren Baykal, Anayasa değişikliği ile HSYK'nın siyasetin denetlediği kurul haline getirilmeye çalışıldığını savundu.
"Mahkeme siyasetin yönlendirdiği mahkeme haline gelecek. Siyaset adalete ne yapacağını dikte edecek. Bizim hukuk üstünlüğümüzün özü hükümetin hukukla denetlenmesidir. Siyaset yanlış yaptığında ona birisinin dur demesi lazım" diyen Baykal, böyle bir anlayışın doğru olmadığını belirtti. Mahkemelerin vatandaşın güvencesi olduğunu vurgulayan Baykal, "Böyle bir sıkıntılı tablonun içinde milletimiz ilk fırsatta 'Artık yeter, senin yaptığın işler Türkiye'nin başına sıkıntı açacak' diyecek ve ilk seçimde milletimiz iktidara hak ettiği cevabı verecek" diye konuştu.