CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ekonomide sanal bir istikrar olduğunu, yatırımların unutulduğunu, istihdamın azaldığını, işsizliğin arttığını belirterek, kaçak sektörü yaratıldığını söyledi. 2007 yılı bütçe görüşmelerinde TBMM Genel Kurulu'nda konuşan CHP lideri Erdoğan'a fena yüklendi.
Baykal, “Cep telefonu, şeker, sigara kaçak. 4.5 milyon insan kayıt dışı çalışıyor. Bir çözülme tablosudur. Bu tablo Türkiye’yi ciddi ahlaki ve sosyal sorunlarla baş başa bırakmıştır” dedi. Baykal, dokunulmazlıkların kaldırılmasını isteyerek, “Hodri meydan” dedi. Baykal, konuşmasında Başbakan’ın Cumhurbaşkanlığı konusunda kaygılar bulunduğunu da dile getirerek, “Erken seçim denilince Başbakan’ın geometrisi, fiziği, kimyası bozuluyor. Başbakan’ın kaygısı Türkiye’yi düze çıkarmak değil, kendisinin Çankaya’ya çıkmasıdır” diye tepki gösterdi.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Meclis Genel Kurulu’ndaki bütçe konuşmasında, ekonomideki işaretlerin iyi değerlendirilmesi gerektiğini, enflasyonun ilk kez bu yıl bir önceki yılın altında değil, üstünde gerçekleştiğini söyledi. Faiz dışı fazla vermenin yüzde 6.5 olduğunu, bunun rekor olduğunu kaydeden Baykal, “Yatırımlar unutulmuş, çiftçi, çalışan bastırılmış. Yatırım yönünden hareketlenme yok. Enflasyon geçen yılın üzerinde gerçekleşmiş. Bunu ihmal etmek yanlış olur” dedi. Baykal, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Kurun ekonomiye iki yönlü etkisi var. Birisi enflasyonun belirlenmesine yardımcı oluyor. TL’yi değerlendirirsek enflasyonu düşürüyoruz. Başka bedeli oluyor. Dış ticaret ve cari açık dengesi değişiyor. Cari açık patlıyor. Türkiye’de bugün kur enflasyon ve cari açık arasında tersine çalışan bir ilişkinin dayanak noktası olmuş. Bu açmazın aşılması lazım. Enflasyonun geçen yılın üzerinde kronik hale gelmesi, faizlerin yüzde 22 civarında kendisini göstermesine neden olmuştur. Bu tıkanma gerçek bir uyarıdır. İhracat rakamlarındaki artış, ne yazık ki ithalat rakamlarının hızla artmasını zorunlu kılmaya başladı. Dış ticaret açığı 52.5 milyar dolar. Türkiye ilk kez bu kadar dış ticaret açığı veriyor. Ekonomik büyüme kaygı verici hale gelmiştir. Bu büyüme cari açıkta azalmaya neden olmamıştır. Cari açık büyümeye devam etmektedir”
Baykal, Merkez Bankası Başkanı’nın “dövizle yatırım yapmayın” uyarısının altına yatan sebebin kurdaki istikrarsızlıktan kaynaklandığına dikkat çekti. Borçların azalmadığını, arttığını 375 milyar dolarlık bir borç stoku olduğunu ifade eden Baykal, “Ekonomi tüketim ve borçlanmaya bağlı büyüme içine girmiştir. Büyüme de bu nedenle sıkıntı içine girmiştir. Bu tablo sürdürülemez. Büyüyen ülkeler dış ticaret fazlası vererek kalkınmışlardır. Biz dış ticaret açığı veriyoruz. Verdiğimiz açığı borçlanarak kapatıyoruz. Bu sanal istikrar görüntüsü veriyor” diye konuştu. Baykal, tüketim kredisi kullanım oranının 20 kart, kredi kartı oranının yüzde 5 arttığını söyledi.
Baykal, 16 yaş üzeri istihdama giren kesimin 3.6 milyona ulaşırken, istihdam rakamının 406 bin de kaldığını, iş gücüne katılım ortamı azaldığını, tarımdan koparılanlara istihdam yaratılamadığını savundu. Bu tablonun Türkiye’yi ciddi sorunlarla baş başa bıraktığını kaydeden Baykal, tarıma yönelik desteklerin giderek azaldığını, tarım desteğinin binde 7 civarında kaldığını, eğitime de daha az kaynak aktarıldığını vurguladı. Baykal, “GAP projesi kenara itilmiştir. Sulama imkanları bilinçli olarak ihmal edilmektedir. 2006’da eğitim harcamaları 2001’e göre azalmıştır” dedi. Vadafone, PO satışı, Finansbank’ın Yunanlılara satışı, Başak Sigorta’nın satışı, Denizbank’ın satışı 13 milyar 882 milyon dolar gelir elde edildiğini kaydeden Baykal, bunun Türkiye’de istihdamı arttırmaya yönelik bir yabancı sermaye girişi olmadığını savundu.
“ÜCRETSİZ KİTAP VERİP, KALORİFERCİ PARASI ALIYORLAR”
Ders kitabı dağıtımından öğrenci başına 15 milyon 800 bin liralık katkı yapıldığını ifade eden Baykal, öğrencilerden karne, teşekkür, takdir, perde, masa, çalıştırma ücreti, kaloriferci maaşı gibi adlar altında paralar toplandığını ifade etti. Baykal, öğrencilerin Doğu’daki okullarda okula tezekle giderek ısındıklarını ifade etti ve fotoğraflarını gösterdi. Baykal, 4 yıllık dönemin Türk çiftçisi ve tarımı açısından bir çöküş dönemi olduğunu, şeker kotasının kaldırılmadığını, çiftçinin bir litre mazotu bir kilo buğday satarak alma durumuna düştüğünü, fındık üreticisinin mağdur edildiğini, Türkiye’nin 1 milyar dolarlık fındık ihracat kaybına yol açtığını hatırlattı. Baykal, çiftçilerin borçlarının icra takibine maruz bırakıldığını açıkladı.
Petrol fiyatlarındaki artışın hükümetin vergilendirmesinden kaynaklandığını dile getiren Baykal, “Kayıtdışı ekonomi kayıtlı ekonomiye eşit noktaya gelmiştir. Dürüst çalışanları haksız rekabete tabi tutuyor. Tek başına iktidar olan hükümet hiçbir girişimde bulunmuyor. Devlet Bakanı samimiyetle itiraf etti, ‘hiçbirşey yapmadık’ dedi. Buna el atmadan vergi sorunu çözülmez. Buraya ciddi yaklaşım getirmek gereklidir” dedi.
Bu hükümet döneminde kaçak ekonomi sektörü ortaya çıktığını belirten Baykal, 8 milyar dolarlık kaçak akaryakıt sektörünün bulunduğunu, bunun 2 milyar dolarlık vergi kaybı anlamına geldiğini vurguladı. Baykal, “Cep telefonu, şeker, sigara kaçak. 4.5 milyon insan kayıt dışı çalışıyor. Bir çözülme tablosudur. Bu tablo Türkiye’yi ciddi ahlaki ve sosyal sorunlarla baş başa bırakmıştır” diye konuştu.
Yimpaş olayını gündeme getiren Baykal, bu parayı toplayanlar arasında AKP’li milletvekilleri, bakanlar ve il başkanları olup olmadığını sordu. Ali Dibo olayına da değinen Baykal, devletin ihalelerinin parti teşkilatına nasıl verildiğini gösteren bir olay olarak gündeme geldiğini, Kamu İhale Kurumu’nun ihalelerinin mevzuata aykırı olduğunu tespit ettiğini söyledi.
“Başbakanla çıkıp söz verdik, dokunulmazlığı kaldıracağız dedik. Ama bu niyetinizin olmadığı görüldü” diyen Baykal, “Derhal milletvekili dokunulmazlığını ele alacağız. Bu konuyu çözmeden yolsuzluğu çözmek mümkün değildir. Yolsuzluklar saç ayağı içinde yapılıyor. Ahlaksız siyasetçi ve bürokrat ve aç gözlü işadamı ayağıdır.Ahlaksız siyasetçi ayağının kırılması gerekiyor. Gelin bunu değiştirelim. Dokunulmazlık benim içinde başbakan için de kalksın hodri meydan” dedi.
“Cumhurbaşkanlığı seçimleri her zamankinin üzerinde bir heyecan yarattı. Sadece siyasi tartışmaların ötesinde bir durum söz konusu. Cumhurbaşkanlığı anayasamızın etkin bir şekilde işletilebilmesi, anayasamızın savunulabilmesi açısından en önemli sorumluluk noktasıdır” diyen Baykal, Başbakan’ın önceki konuşmalarında da örnekler vererek, şunları söyledi:
“Anayasaya sahiplenme, kucaklama, anayasanın öngördüğü şekilde devlet kurumlarını işbirliği içinde çalıştırma sorumluluğu vardır. Herkeste kaygı yaratan Sayın Başbakan’ın cumhurbaşkanı adayı olarak bu kriter açısından ‘anayasa sahip çıkma’ açısından sorun yaratabilecek gözlemidir. Sorunun altında yatan sebep budur. Bunun haksız bir gözlem olduğunu iddia etmek mümkündür. Ama toplumun tespiti odur ki, toplumun bu konuda ciddi tereddüdü vardır. Bu şahsi değerlendirmemiz değildir. Başbakan’ın siyasi kimliğinin şekillendiği dönemden başlayarak, Türkiye’nin anayasal kimliğine dönük yaptığı değerlendirmeler ortadadır. Bunlar gelip geçici şeyler değil. Bunları unutmak mümkün değil.‘Bize göre demokrasi bir araçtır’ diyor Başbakan. Cumhurbaşkanı olarak anayasayı sahiplenme görevini yerine getirebileceğini düşünebilir miyiz? Türkiye’nin eyalet sistemine gitmesini söyleyen bir başbakan var. Hangi anayasal ilkeler ötekilerin üstündedir. Anayasanın ilk 3 maddesindeki ilkeler ötekilerin üzerindedir. Bu maddelerin değiştirilmesi teklif edilemez. Siyasetin önde gelenlerinin hiç birisi bu yönde talepte bulunmamıştır. İlk kez böyle bir şikayet dile getiriliyor. Sıradan konuşmuyor, yazılı metin hazırlıyor, oradan konuşuyor”
“Anayasaya sahip çıkma konusunda tereddütler taşıyan bir siyasetçinin Cumhurbaşkanlığına gitmek istemesi sıkıntı yaratıyor” diyen Baykal, şöyle konuştu:
“AKP’ye oy vermiş vatandaşlar dahi adaylık konusunda tereddütleri var. Bu rastlantı değildir. Bu konuda ciddi sorun olduğu açıktır. Konuyu çözmenin yolu açıktır. Parlemento 5.yılı tamamladı. Milli iradeyi en geçerli şekilde ortaya koyan parlemento olarak görüyorsunuz cumhurbaşkanlığı seçimine giderseniz. 5 yıl önceki kararla yürüyeceğiz, yeni seçim istemiyoruz diyebilirsiniz. Anayasa her uygun karar doğru karar olmayabilir. Meclis toplanıp savaş kararı alabilir ama bu doğru bir karar olmaz. Kararı doğru almak gerekir. Alınan kararın doğru olup olmadığı yaşanarak ortaya çıkar. Tartışmak demokrasinin gereğidir”
Baykal, erken seçim denilince Başbakan’ın asabının bozulduğunu ifade ederek, “Müthiş bir gerginlik içine girdi. Asabı, fiziği, geometrisi bozuldu. Ona buna saldırmaya başladı. Cumhurbaşkanına sert ifadelerle yanıt verdi. Cumhurbaşkanı seçim isteyince Başbakan ‘iki koyunu güdemeyenlerden, aç tavuk kendisini buğday ambarında görür, hani anayasa bağlıydınız’ dedi. Cumhurbaşkanının bu sözleri anayasaya göre yetki ve sorumlulukları içindedir. Bunu doğal karşılamak gerekir. Başbakan yeni üslubun içine girmelidir. Geçmeyi düşündüğü makam açısından da sıkıntı oluşturur. Bu üslupla konuşan birisine topluma uygun olmadığını söylemek istiyorum. Bunu düşünün diyoruz. Takdir Meclis’indir. Başbakan’ın kaygısı Türkiye’nin düzlüğü çıkması değil, kendisinin Çankaya çıkmasıdır” diye konuştu.