NECATİ DOĞRU
Mayını ordu döşedi sökmeye korkuyor öyle mi?
İyi oldu, Meclis’teki muhalefet, CHP ile MHP milletvekileri ve iktidar partisi AKP’nin “oyuna mı geliyoruz şüphesine düşmüş” sağduyu sahibi vekilleri, birkaç gazeteci de üstüne gidince...
Sorup sorgulayınca...
Silkeleyip sallayınca...
Ana noktaya geldik.
Mayınların temizlenmesi için gerekli olan para Türkiye’de varmış. Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, sonunda bir açıklama yaptı ve “Başbakan örtülü ödenekten parayı Türk Silahlı Kuvvetleri’ne verdi, buyurun kendi vatan toprağımızdaki mayınları kendiniz temizleyin dedi fakat...”
Fakat ne!..
Dilim söylemeye, kalemim de yazmaya razı gelmiyor ama Savunma Bakanı’nın anlattığından çıkan sonuca göre; “Ordu korktu, çekindi, ürktü... Alın parayı geri, biz bu mayınları temizleyemeyiz” dedi.
İster inan!
İster inanma!
Öyle mi dedi!
Düşman saldırısı altında olmayan; denizden savaş gemileriyle, havadan savaş uçaklarıyla, karadan füze atışlarıyla taciz altında bulunmayan kendi memleketimizin, kendi ordusunun döşediği mayınları, kendi ordumuz temizlemeye çekiniyor.
Bir açıklaması olmalı.
Vardır!
Biz de (yani halk) bilelim.
Konu; “halk da bilsin” ana talebiyle örtüşünce dün ordu adına Genelkurmay İletişim Dairesi Başkanı Tuğgeneral Metin Gürak da açıklama yaptı.
Dedi ki:
Biz görüş bildirdik.
Bu iş için yeterli teçhizat ve uzman personelimiz yok. Mayınların sökülmesini; modern cihazları ve uzman personeli olan NATO Bakım ve İkmal Ajansı (NAMSA) yapsın.
Ben şunu anlıyorum:
Demek ki ordu korkuyor.
1956 yılından beri mayın döşediği geniş araziyi Türk Ordusu kendisi temizlemekten çekiniyor. Teçhizatı yok, personeli bulunmuyor. Mayını temizlerken, Mehmetçiklerin ölmesini istemiyor.
Haklı olabilir.
Hangi mayını hangi noktaya koyduğu konusunda elinde haritaları olan ordu, topu NATO Ajansı’na atıyor olabilir.
Buna da kabul.
Ordunun gözetiminde, denetiminde bu mayınları NATO Ajansı temizlesin. NATO Ajansı, çok yüksek paralar istiyor ve Türkiye’yi boğuntuya getirmeye niyetleniyorsa dünyada mayın temizlemede uzmanlaşmış 300-400 taşeron firma var. Yine ve mutlaka ordunun denetiminde ve gözetiminde bu taşeron firmalardan, ihale yoluyla seçme yapılır, en dürüstleri bulunur, bu topraklar mayınlarından temizlenir, değil mi?
Bu yapılmıyor.
Niçin? Neden?
Kim akıl ediyor.
Kim lobi yapıyor?
Altından su ırmakları akan, biraz daha altına inince petrol çıkma ihtimali çok yüksek olduğu söylenen, Kıbrıs Adası büyüklüğünde; 1956 yılından beri mayınlı olduğu için ekilmeyen, biçilmeyen, gübre ve tarımsal ilaç atılmadığı için kirlenip zehirlenmemiş altın değerindeki bu toprakları içinde İsrailli firmaların da bulunduğu yabancı şirketlere, “temizle mayını - 44 yıl sen ek biç” yasası çıkarmak fikri nereden doğuyor?
Affedersiniz!
Adını koyalım.
Çıkartılmak istenen “şike kanun” değilse nedir? Kendi ordumun döşediği mayını kendi ordum temizleyemiyor, onun gözetiminde ve denetiminde uzman taşeron firmalara verip kendim sökemiyorum, “sen yabancı İsrailli, ABD’li, İngiliz; gelin mayını temizleyin, 44 yıl altın toprakları işleyin, üstü de sizindir, altı da sizindir, eti sizin kemiği bizimdir yasasını” çıkartmak şike değilse nedir?
150 yıl önce Kıbrıs da böyle gitti!
***
UNUTMA!
85 gün doldu.
Tercüme bitti.
Gözümüz aydın olsun.
Adalet Bakanlığı, “Fener soygununun Türkiye bağlantılarının yargı önünde hesap vermesi hızlansın” diye tutuğunu koparır 2 yeni savcı daha atadı.
Hepimize mutlu olsun.
Sizin sayenizde oldu.
Okurun gücü sayesinde.
VATAN okurunun kalitesi; habercileri ve yazarları konunun peşini bırakmaması için yüreklendirdi.
Bu başarı okurundur.
Unutma!
Okurun gücü önemlidir.